MEDYA ZENGİNLERİ NASIL TÜREDİ?..TETİKÇİ GAZETECİLER NEDEN ORTAYA ÇIKTI?..YA HALKLA İLİŞKİLER MEMURU GİBİ ÇALIŞAN GAZETECİLERE NE DEMELİ!... MESLEĞİ ÇIKAR AMAÇLI KULLANANLARA KARŞI NE YAPMALI?..İŞTE ERGUN BABAHAN'DAN BASININ HALİ VE ÇÖZÜM YOLLARI!..
Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan,"medya fahişesi" yazısının ardından bugün de çok tartışılacak bir yazıya imza attı.Babahan isim vermedi ancak okların Turgay Ciner ve Fatih Altaylı'ya yönelik olduğu açıktı.
Basının hali ve çözüm yolları
Şöyle biraz kenara çekilip bakmayı başarırsak, mesleğimizin dışarıdan çok iyi görünmediği gerçeğini hemen fark ederiz.
Öncelikle hastalığa doğru teşhisi koymamız gerekiyor, bunun birinci nedeni devletin ekonomideki rolüdür.
Özellikle parçalı koalisyonlar döneminde zayıf hükümetler iktidarda kalma uğruna sırtlarını başta gazeteler olmak üzere medyaya dayamış, bunun bedelini de çeşitli yollarla ödemişlerdir.
Kimi patronların aşırı biçimde yararlandığı bu sistem, son aşamada medya yöneticilerine de yansımış ve dünyada eşi benzeri pek görülmeyen (Çünkü ticari olarak karşılığı verilemeyen olaylar söz konusudur) medya zenginleri çıkmıştır.
Bunun bir alt kademesi ise halkla ilişkiler şirketlerinin memuru gibi çalışan gazeteci tipinin ortaya çıkması olmuştur.
Bu hastalıklı bir durumdur, böyle devam edemez.
Medya da bankacılık sistemi gibi bir düzelme ve kendine gelme döneminden geçecektir ve mutlaka geçmelidir.
İkinci olarak, asıl işi medya olmayan patronların bu işe girmesi sonucu haber değil, çıkara dayalı ilişkiler öne çıkmıştır. Bu da "tetikçi" diye adlandırdığımız gazeteci tipinin güçlenmesine yarayan bir süreç olmuştur.
İşin acı yanı şimdi bu tetikçilerin çıkıp internet medyasında insanlara ahlak dersi vermeye kalkmaları oluyor tabii.
Patronun rakiplerini sadece patron istediği için döven tipler "iyi gazeteci" unvanına layık görülmüştür.
Bu sağlıklı bir yol değildir.
Tedavi için önce hastalığı doğru teşhis etmemiz gerekir.
Bunun ardından tedavi yollarını tartışabiliriz.
Birinci olarak, Türkiye'nin asıl sorunu; siyasi iktidarın zenginlik dağıtım merkezi olduğunu ve bunun değişmesi gerektiğini kabul etmemizdir.
Siyasi iktidarın zenginliği ve zenginleri belirlediği bir sistemde, sağlıklı bir medya yapısına kavuşamayız.
İkinci olarak, bu Basın Konseyi gibi saçmalıkları bir kenara atıp liberali, muhafazakârı bir araya gelip mesleğin temel ilkeleri konusunda uzlaşmalıyız.
Üçüncü olarak, denge gözetme kuralını bırakıp mesleği çıkar amaçlı kullananları ortaklaşa teşhir etmeliyiz.
Bunlar elbette medyada ideal düzeni sağlamaz ama birbiriyle sürekli kavga eden, ilkelerini sürekli tartışan bir medya görüntüsüne daha fazla izin vermez.
Cevap ve düzeltme hakkı
Gazetelerin birbiriyle kavga ediyor görüntüsü iyi bir şey değil.
Bugün ise baktığımızda birçok gazetenin köşe yazarı arasında ciddi bir tartışma, kişisel kavga ortamı olduğunu görüyoruz.
Biz SABAH'ta hukuka aykırı olmayan, kişisel saplantı haline gelmemiş hiçbir yazıya müdahale etme hakkını kendimizde görmüyoruz.
Ama muhataplara cevap hakkı tanımaktan da kaçınmıyoruz.
Ancak günümüzde tekzip ve cevap hakkının kötüye kullanıldığına ve amacı dışına çıktığına tanıklık ediyoruz.
Eğer bu kurum sağlıklı bir biçimde işleyecekse, cevap ve düzeltme hakkını kullananların da sistemi kötüye kullanma konusunda dikkatli olmasında yarar var.
SABAH'ın durumu
Bütün bu kargaşa içinde söyleyeceğim son söz şudur.
Biz bugün değeri milyar dolarlarla ifade edilen bir kurumun değerini koruma, dahası artırma mücadelesi veriyoruz.
Bu çatı altında 3 binden fazla insan bordrolu olarak çalışıyor.
Bu kurumun sağlıklı bir biçimde satış noktasına gelmesi, kamu alacaklarının tahsili şansı kadar bu çatı altında çalışan insanların hem haklarının, hem de geleceklerinin güvence altına alınması anlamına geliyor. Gerisi hik