05 Eki 2011 10:07 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:52

MEDYA PATRONLUĞU NEDEN KUŞAKTAN KUŞAĞA GEÇEMİYOR?

Mehmet Barlas, Star TV'nin 20 yaşına basmadan 3. kez el değiştirmesini bakın nasıl farklı bir açıdan yorumladı...

İşte Sabah yazarı Mehmet Barlas’ın bugünkü köşe yazısı...

Medya patronları mevsimlerden hızlı değişirken

Doğan’ın Star televizyonunu Doğuş’a satması ile, Magic Box’dan doğan bu ilk özel kanal, 20 yaşına basmadan üçüncü kez yeni sahibinin mülkiyetine geçmiş oluyor.
İlk özel kanallardan Show-tv de aynı el değiştirmelere konu olmadı mı?
Her alanda ne kadar yoğun bir değişim sürecinden geçtiğimizin bir kanıtı da medyadaki bu el değiştirmeler olabilir.
Gazete sahibi kurucu ailelerden hiçbirisi medyada değil.
Onlardan gazeteleri satın alanlar da, bunlardan bazılarını birkaç kez sattılar.
Eski İstanbul’un sivil paşalarının yaptırdıkları konakları o semtlerde oturanlar çoğunlukla "Bu köşk uğursuzdur" diye anlatırlardı konuklarına...
Uğursuzluğun gerekçesi olarak da konağı yaptıran Abdülhamit paşasının, inşaat bitip konakta yaşamaya başladıktan kısa süre sonra öldüğünü gösterirlerdi.
Oysa konağı yaptıranın ölüm sebebi o kişinin yaşlı olmasıydı genellikle.

Yaşlılar ölür
Aynı konakta üç kuşaktır yaşayan ve mülkiyeti dedelerinden tevarüs etmiş ev sahibi kent soylular olmadığı için, genç Osmanlılar ancak yaşlanınca bir köşk yaptıracak birikime sahip olabildiklerinden ötürü, o köşkün yapımı bitince de genellikle ölürlerdi.
Yaşadığımız dönemde "Mülkiyet"e ilişkin böyle bir durum kalmadı.
Büyük sanayici ailelerin üçüncü ve hatta dördüncü kuşakları işletmelerinde "Patron" olarak yönetimlere geçmeye başladılar.
Artık "Zenginlik belirtisi" olarak konak veya hanlar da yok.
Gökdelenlerin ve alışveriş merkezlerinin sahipleri, inşaatları bittiğinde pek ölmüyorlar. Hemen yeni inşaata başlıyorlar.
Ama medya patronluğu kalıcı ve kuşaktan kuşağa aktarılan mülkiyet kapsamına bir türlü giremiyor.

Siyasetle kaynaşmak
Bunun bir nedeni gazete sahiplerinin siyasetle çok fazla kaynaşmış olmaları olabilir mi?
Çünkü "Devletçi" ekonomide asıl işi sanayi ve ticaret olan bir sektörün siyasetle haşır neşir olması, sonunda kamu pastasından pay almaya dayanır genellikle.
Nitekim "Veren iktidar"ı destekleyip, vermeyeni yıkmaya çalışmak medya- siyaset ilişkilerinin ana çizgisini oluşturmadı mı yakın bir dönemde?
Bunun yanında biz gazetecilerin ve gazete yöneticilerinin sorumluluğu da var bu patron değişimlerinde.

El parasıyla siyaset
Medya sahiplerinin sermayelerini kullanarak bizler de kendimizi seçilmiş siyasetçilerin rakipleri olarak görmeye başlamadık mı? Patronlarımızın medya dışı işlerini hiç sorgulamadık.
Buna karşı, vücut salgılarımızın yönlendirdiği öfkelerle ya da ideolojik saplantılarla, hırçın muhalif ve hatta darbe yanlısı da olabildik.
Hatta bizim gibi düşünmeyen meslektaşlarımızı hırpalamak için, "İtibar tecavüzcüsü çetecilik"e bile heves etmedik mi?
Neyse... Elbet bir dönem gelecek ve "Medya" ile "Siyaset" arasındaki ilişkinin rayına oturacağını da göreceğiz.
O gün gelince medya sermayeleri de kuşaktan kuşağa geçer olacaktır.