21 Ağu 2011 09:26 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:42

''MEDYA PATRONLARI BU YAZIYI KESİP SAKLAR'' AKŞAM YAZARI ORAY EĞİN'E KARŞI!

Yurtsan Atakan, Oray Eğin'in yazısında Vuslat Doğan'ı ters köşeye yatırmaya çalıştığını yazıp nedenlerini sıraladı.

Medya patronları bu yazıyı kesip saklar

Oray Eğin’in ’Vuslat Doğan bu yazıyı kesip saklar’ başlıklı geçen günkü yazısının amacının Vuslat Doğan’ı ters köşeye yatırmaya çalışmak olduğundan ciddi şüphelerim var. Neden mi? Yazıda verdiği öğütlerin birer birer üzerinden geçelim...
O.E.: Medya bütün dünyada aynı hataya düştü; İnternet ilk yaygınlaşmaya başladığında mecranın büyüsüne kapılarak insanların önüne her şey bedava sunuldu.
Oysa: İnternet’te içeriğin maddi bir karşılık olmadan sunulmasının nedeni, yayıncıların mecranın büyüsüne kapılması filan değildi. Tek neden medya işletmeciliğinin temel kuralına uyulmusaydı.
Medya işletmeciliğinde temel kural okurdan değil, reklamverenden kazanç sağlamaktır. Gazete ve dergilerin kapak satış fiyatlarının, baskı ve kağıt maliyetinden bile düşük olması bu nedenledir. Yayıncı mecrasını maliyetinden ucuza satarak daha çok okuyucuya ulaşmasını sağlamaya, karşılığında da daha çok reklam almaya çalışarak karını artırmaya çalışır. Hatta kimi gazete ve dergiler daha çok okura ulaşıp, daha çok reklam çekebilmek için bedava abonelik modelini bile benimseyebilirler.
İkinci temel kural marjinal maliyetin sıfır ya da sıfıra yakın olduğu yayıncılık ortamlarında izleyiciden gelir beklenmemesidir. Üstelik bu gelir modeli yeni de değil. İnternet’ten önce de vardı. Radyo ve televizyon yayıncılığı bu modelin örnekleridir.
Gazete ve dergi yayıncılığında her okura erişmenin ekstra bir maliyeti var. Satılan her bir gazete kağıt, baskı ve dağıtım maliyetinin artmasına yol açar. Oysa radyo ve TV yayıncılığında toplam maliyet dinleyici ve izleyici sayısından etkilenmez. Bir programı kaç kişi izlerse izlesin maliyeti değişmez. İşte marjinal maliyetin sıfır ya da sıfıra yakın olduğu bu tür yayıncılık türlerinde içeriğin satışından gelir elde etmeye çalışmak yerine, mümkün olduğunca çok izleyiciye ulaşıp reklam gelirini artırmaya çalışmak en akıllıca yoldur. İnternet de tıpkı radyo ve TV gibi marjinal maliyeti sıfıra yakın bir yayıncılık türüdür. Dolayısıyla içeriğe erişimin İnternet’te de ücretsiz olması işin doğası gereğidir.
Ayrıca içeriği parayla satma girişimleri İnternet’in ilk yıllarından beri deneniyor ve her defasında hüsranla sonuçlanıyor. İçeriği parayla satmaya çalışıp beceremeyenler arasında NY Times ve Cumhuriyet gazetesini sayabiliriz.
O.E.: Türkiye’de Hürriyet gazetesi yaşadığı onca badireye rağmen hala sektörün öncüsü. Yılmaz Özdil, Ahmet Hakan ve Ertuğrul Özkök gibi en çok okunan üç yazarı bünyesinde barındırıyor.
Oysa: Yazarların tirajları etkileme gücünün çok kısıtlı olduğu epeydir bilinen bir gerçek. Yazarlar güçlerini yazdıkları mecralardan alıyorlar. Okur, yazara değil yazdığı gazeteye para veriyor. Yazar yelpazesinin güçlü olması elbette önemli bu seçimde ama tek bir yazar için gazete alan okur sayısı önemsenmeyecek kadar düşük. Kaldı ki Hürriyet’in yazar yelpazesi son birkaç yılda delik deşik oldu. İyi yazarlarının büyük çoğunluğunu kaybetti, yerlerini de aynı kalitede yeni yazarlarla dolduramadı. Elinde kalan birkaç yazara güvenip İnternet’te paralı olmaya kalkması tam bir intihar olur Hürriyet için.
Yazar kalitesi ve çeşitliliği açısından en zengin gazete bugün için AKŞAM. Yazarlarının gücüne dayanarak paralı İnternet yayıncılığına geçişe cesaret edecek bir gazete varsa bu Deniz Gökçe, Oray Eğin, İsmail Küçükkaya, Sevim Gözay, Hüsnü Mahalli, Ahmet İnam, Deniz Ülke Arıboğan, Nihal Kemaloğlu, Gürkan Hacır, Burhan Ayeri, Esin Gedik, Nedim Atilla ve dahasından oluşan renkli ve okunur bir yazar kadrosuna sahip AKŞAM gazetesi olabilir. Ama değil bu güçlü yazar kadrosu, Türkiye’nin tüm iyi yazarlarını bir araya toplayıp paralı bir İnternet sitesi yapsanız sonu hüsran olur.
O.E.: Öyle anlaşılıyor ki günümüzde İnternet yayıncılığı ’sadık okura’ dayanacak. İçeriği bedavacılar değil, gerçekten o yayını desteklemek isteyen insanlar destekleyecek. İyi habere, iyi yazıya para vermeye razı, bunu bir anlamda bağış gibi görecek nitelikli bir okurdan söz ediyoruz.
Oysa: Okur, dinleyici ya da izleyicinin böyle bir misyonu asla olmadı. Bundan sonra olmasını beklemek için de bir neden yok. Okur, dinleyici ya da izleyici de bir çeşit tüketicidir. Diğer tüm tüketiciler gibi en beğendiği ürüne en ucuz yoldan ulaşmayı tercih eder. Birim kullanıcıya ulaşmanın ekstra maliyetinin olmadığı İnternet’te, kullanıcıya benzer kalitede ürünü, bedava sunabilen alternatif mecralar her zaman olacaktır. Böylesi bir rekabet ortamında birim maliyeti sıfır olan bir ürünü parayla satmaya çalışana tüketici her zaman kazıkçı gözüyle bakacaktır.
Bu konuya devam edeceğim...

Yurtsan Atakan/Akşam