“Medya nasıl düzelir?” sorusuna Ahmet Tezcan’dan zikirli cevap! (Medyaradar/Özel)
Cine5 ekranlarının sevilen programı “İpek Tuzcuoğlu İle Yüzleşme”nin konuğu Gazeteci, Yazar Ahmet Tezcan’dı.
Ahmet Tezcan özel hayatından, medya ve siyasete kadar
bilinmeyenlerini samimiyetle paylaştı.
Programda İpek Tuzcuoğlu’nun “Günümüz medyası nasıl düzelir, neler
önerirsiniz?” sorusu üzerine cevap veren Ahmet Tezcan “6
yönden yeni bir medya anlayışına ihtiyaç vardır “dedi. Ve bu 6
maddeyi, 6 tane esma ile açıkladı. “Biz Holografik bir
evrende yaşıyoruz. En küçük parçaya kadar ne kadar parçalarsan
parçala, en küçük yapıda bütünün tamını görürsün. Dolayısıyla
sadece medyada değil, siyasette değil, kitap, sinema camiasında
değil toplumun her kesiminde istisnasız hükümetinden, cemaatinden,
tarikatlarından toplumuna hepsinde aynı şeyi görürsün. Bu sistemden
kaynaklanır. Sistem bozuksa, tezgah bozuk kurulmuşsa bozuk mal
üretir. Medya bunun dışında değil. Medya oradaki bozukluğu çok
fazla yansıtan ayna gibidir. Onun için çok büyük görünüyor
medyadaki şeyler. Aynısı her yerde var. Medyadaki benim pespayelik
adını verdiğim şey her alanda geçerli. Bu şundan kaynaklanıyor.
Sistem Tanzimat’tan beri hatta ondan da öncesinden doğu toplumunun
bir başka kültüre zorla sokulmasıyla birlikte köklerinden
kopartıldı. Köklerinden kopartıldığı için beslenme kaynağı orası
değil, kendi öz kaynağı değil. Ökse otu gibi bir toplum olduk. Bir
karakterimiz olmadı, karaktersiz bir toplum olduk. Belki bu kadar
detaylı ilk defa burada söylüyorum. Bizim kendi kültür köklerimizin
en temel motifi, rehberi karakteri olduğu için söylüyorum. İmam-ı
Ali Efendimiz, onun bir duası vardır daha doğrusu ona hediye edilen
bir dua. Sekine duası. Sekine duası 19 ayetin 19’ar defa
tekrarından ibarettir ve başında Allah’ın altı isminin
terkibi vardır. Bazı dergahlarda zikir olarak da söylenir.
“Ferdun, Hayyun, Kayyûmun, Hakemun, Adlun, Kuddûs” Ferdun
fert, karakter, kimlik, Hayyun canlılık, derinlik, Kayyûmun
sağlamlık kalıcılık, Hakemun karar verme yeteneği yada yönetim,
yanında da Adlun adalet, Kuddûs pürüzsüzlük, tertemizlik. Şunu
düşündüm medya konusunda neler olabilir diye düşünürken bu geldi
aklıma . Hz. Ali Efendimize bu hediye edildiğine göre Hz Ali ilim
şehrinin kapısı, insanın günlük hayatına yönelik bir mesaj olması
gerekir. Kişinin hayatının kalıcılığı, pürüzsüz, tertemiz bir
adaletle hükmetmesine bağlıdır. Peygamber Efendimiz Hz Ali
hazretlerine “seni kurtaracak olan iki rekat namazdır” der. Hz Ali
sorar “nasıl bir namazdır.” Peygamber Efendimiz “İçinde senin
olmadığın bir namazdır” diye cevap verir. Verdiğimiz kararların
hükümlerin içinde biz varsak o karar adil bir karar değildir.
Bizim ideolojimiz, bizim partimiz, bizim cemaatimiz,
akrabamız varsa o adil bir karar değildir. Mutlak bir adalet,
içinde senin olmadığın bir adalettir. Medya bunu sağlamadıktan
sonra karakter oluşturamaz karaktersiz kalır. Bizim toplumumuzun en
büyük sorunu kimlik ve karakter sorunudur. “ diyerek
cevaplandırdı.
İpek Tuzcuoğlu’nun “Bu dönemde Başbakan danışmanı olmak önemli bir
görev, zorlukları nelerdi, keyifleri neydi, sana ne bıraktı?”
sorusuna da cevap veren Ahmet Tezcan “Başbakan’ın basın danışmanı,
danışmanı olduğunuzda içinize bir gaz geliyor. İçten biri
sesleniyor, 73 milyonun ağzının içine baktığı adama akıl veriyorsun
diye, medyada gaz verir. Başbakan’ın kolu, gözü kulağı gibi
organlar üzerinde konumlandırmalar olur. Siz bu gazı yer ve
gerçekten kendinizi Başbakan’ın ağzı, kulağı, gözü olarak
konumlandırırsanız, bir başkası sizi başka bir konumda
gösterebilir. Bu gazlara hiç gelmemek lazım. İkincisi gittiğinizde
bir tek Başbakan’la çalışacağınızı düşünürsünüz ama bir Başbakan
var, onlarca Başbakan’cık vardır. Çaycı bile kendi çapında bir
Başbakan. Başbakan’dan sonraki 11. kişi bence yine Başbakan’ın
kendisidir. Başbakanın her şeyi ayrı bir şahsiyettir. Onun
duyguları, öfkesi, merhameti, vefa duygusu ayrı ayrı bunları da
gözetmek zorundasınız. Medyayı da düşünün, medya ve Başbakan
arasında seviyeli ve mesafeli bir ilişki sağlamak zorundasınız.
Korkunç zor bir şey. Başbakan neredeyse 7/24 çalıştığı için daha da
zordu. Başbakan’ın vefası dehşetti. Bu kendisine zarar verse de
vazgeçmedi, iyi bir insan kaldı benim içimde, çok şey kattı bana
çok şey öğrendim.” sözleriyle o dönemde yaşadıklarını anlattı.
İpek Tuzcuoğlu’nun “Ömer Lütfi Mete’nin sohbetlerinden bahsettin.
Senin için dostluklar çok önemli. Dostluk ne demek senin için, çok
ölümde yaşadın?” sorusuna gözyaşlarını tutamayarak, dost
kaybının hüznü ile cevap veren Ahmet Tezcan “ Yaş ilerleyince
toprağın altı üstünden daha güzel gelmeye başlıyor, dostlar
yüzünden. Çok güzel insanlar tanıdım Ömer abi de onlardan biriydi,
benim için dünyanın en güzel gülen adamlarından biriydi. Allah’tan
adına Lütfi eklemişler ki, adı gibi celalli, ama öyle yumuşak halim
selim, tanıdığım Allah adamlarından biriydi, çok sağlam,
sarsılmamış tertemiz pırıl pırıl adamlardan biriydi. Çok
muhabbet paylaştık. Nur içinde yatsın, dosttu. İnsan benim
anlayışıma göre ölmez ancak kendi hakikatine doğar. Yani o bir
doğuş, aslında şu anda ölüyüz biz. Hadis-i Şerif de var “İnsanlar
uykudadır, ölünce uyanacaklar”. Eğer ölümün bir son olmadığına
inanıyorsan valla orası daha güzel.” diyerek dostluk ve ölümle
yüzleşmelerini de paylaştı.
Medyaradar/Özel