24 Şub 2014 10:46 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:57

“Medya nasıl düzelir?” sorusuna Ahmet Tezcan’dan zikirli cevap! (Medyaradar/Özel)

Cine5 ekranlarının sevilen programı “İpek Tuzcuoğlu İle Yüzleşme”nin konuğu Gazeteci, Yazar Ahmet Tezcan’dı.

Ahmet Tezcan özel hayatından, medya ve siyasete kadar bilinmeyenlerini samimiyetle paylaştı.

Programda İpek Tuzcuoğlu’nun “Günümüz medyası nasıl düzelir, neler önerirsiniz?” sorusu üzerine cevap veren Ahmet Tezcan “6 yönden yeni bir medya anlayışına ihtiyaç vardır “dedi. Ve bu 6 maddeyi, 6 tane esma ile açıkladı. “Biz Holografik bir evrende yaşıyoruz. En küçük parçaya kadar ne kadar parçalarsan parçala, en küçük yapıda bütünün tamını görürsün. Dolayısıyla sadece medyada değil, siyasette değil, kitap, sinema camiasında değil toplumun her kesiminde istisnasız hükümetinden, cemaatinden, tarikatlarından toplumuna hepsinde aynı şeyi görürsün. Bu sistemden kaynaklanır. Sistem bozuksa, tezgah bozuk kurulmuşsa bozuk mal üretir. Medya bunun dışında değil. Medya oradaki bozukluğu çok fazla yansıtan ayna gibidir. Onun için çok büyük görünüyor medyadaki şeyler. Aynısı her yerde var. Medyadaki benim pespayelik adını verdiğim şey her alanda geçerli. Bu şundan kaynaklanıyor. Sistem Tanzimat’tan beri hatta ondan da öncesinden doğu toplumunun bir başka kültüre zorla sokulmasıyla birlikte köklerinden kopartıldı. Köklerinden kopartıldığı için beslenme kaynağı orası değil, kendi öz kaynağı değil. Ökse otu gibi bir toplum olduk. Bir karakterimiz olmadı, karaktersiz bir toplum olduk. Belki bu kadar detaylı ilk defa burada söylüyorum. Bizim kendi kültür köklerimizin en temel motifi, rehberi karakteri olduğu için söylüyorum. İmam-ı Ali Efendimiz, onun bir duası vardır daha doğrusu ona hediye edilen bir dua. Sekine duası. Sekine duası 19 ayetin 19’ar defa tekrarından ibarettir ve başında Allah’ın altı isminin terkibi vardır. Bazı dergahlarda zikir olarak da söylenir. “Ferdun, Hayyun, Kayyûmun, Hakemun, Adlun, Kuddûs” Ferdun fert, karakter, kimlik, Hayyun canlılık, derinlik, Kayyûmun sağlamlık kalıcılık, Hakemun karar verme yeteneği yada yönetim, yanında da Adlun adalet, Kuddûs pürüzsüzlük, tertemizlik. Şunu düşündüm medya konusunda neler olabilir diye düşünürken bu geldi aklıma . Hz. Ali Efendimize bu hediye edildiğine göre Hz Ali ilim şehrinin kapısı, insanın günlük hayatına yönelik bir mesaj olması gerekir. Kişinin hayatının kalıcılığı, pürüzsüz, tertemiz bir adaletle hükmetmesine bağlıdır. Peygamber Efendimiz Hz Ali hazretlerine “seni kurtaracak olan iki rekat namazdır” der. Hz Ali sorar “nasıl bir namazdır.” Peygamber Efendimiz “İçinde senin olmadığın bir namazdır” diye cevap verir. Verdiğimiz kararların hükümlerin içinde biz varsak o karar adil bir karar değildir. Bizim ideolojimiz, bizim partimiz, bizim cemaatimiz, akrabamız varsa o adil bir karar değildir. Mutlak bir adalet, içinde senin olmadığın bir adalettir. Medya bunu sağlamadıktan sonra karakter oluşturamaz karaktersiz kalır. Bizim toplumumuzun en büyük sorunu kimlik ve karakter sorunudur. “ diyerek cevaplandırdı.

İpek Tuzcuoğlu’nun “Bu dönemde Başbakan danışmanı olmak önemli bir görev, zorlukları nelerdi, keyifleri neydi, sana ne bıraktı?” sorusuna da cevap veren Ahmet Tezcan “Başbakan’ın basın danışmanı, danışmanı olduğunuzda içinize bir gaz geliyor. İçten biri sesleniyor, 73 milyonun ağzının içine baktığı adama akıl veriyorsun diye, medyada gaz verir. Başbakan’ın kolu, gözü kulağı gibi organlar üzerinde konumlandırmalar olur. Siz bu gazı yer ve gerçekten kendinizi Başbakan’ın ağzı, kulağı, gözü olarak konumlandırırsanız, bir başkası sizi başka bir konumda gösterebilir. Bu gazlara hiç gelmemek lazım. İkincisi gittiğinizde bir tek Başbakan’la çalışacağınızı düşünürsünüz ama bir Başbakan var, onlarca Başbakan’cık vardır. Çaycı bile kendi çapında bir Başbakan. Başbakan’dan sonraki 11. kişi bence yine Başbakan’ın kendisidir. Başbakanın her şeyi ayrı bir şahsiyettir. Onun duyguları, öfkesi, merhameti, vefa duygusu ayrı ayrı bunları da gözetmek zorundasınız. Medyayı da düşünün, medya ve Başbakan arasında seviyeli ve mesafeli bir ilişki sağlamak zorundasınız. Korkunç zor bir şey. Başbakan neredeyse 7/24 çalıştığı için daha da zordu. Başbakan’ın vefası dehşetti. Bu kendisine zarar verse de vazgeçmedi, iyi bir insan kaldı benim içimde, çok şey kattı bana çok şey öğrendim.” sözleriyle o dönemde yaşadıklarını anlattı.

İpek Tuzcuoğlu’nun “Ömer Lütfi Mete’nin sohbetlerinden bahsettin. Senin için dostluklar çok önemli. Dostluk ne demek senin için, çok ölümde yaşadın?” sorusuna gözyaşlarını tutamayarak, dost kaybının hüznü ile cevap veren Ahmet Tezcan “ Yaş ilerleyince toprağın altı üstünden daha güzel gelmeye başlıyor, dostlar yüzünden. Çok güzel insanlar tanıdım Ömer abi de onlardan biriydi, benim için dünyanın en güzel gülen adamlarından biriydi. Allah’tan adına Lütfi eklemişler ki, adı gibi celalli, ama öyle yumuşak halim selim, tanıdığım Allah adamlarından biriydi, çok sağlam, sarsılmamış tertemiz pırıl pırıl adamlardan biriydi. Çok muhabbet paylaştık. Nur içinde yatsın, dosttu. İnsan benim anlayışıma göre ölmez ancak kendi hakikatine doğar. Yani o bir doğuş, aslında şu anda ölüyüz biz. Hadis-i Şerif de var “İnsanlar uykudadır, ölünce uyanacaklar”. Eğer ölümün bir son olmadığına inanıyorsan valla orası daha güzel.” diyerek dostluk ve ölümle yüzleşmelerini de paylaştı.

Medyaradar/Özel