Medya eteği toptan giydi, bir Ahmet Hakan'ın giymesi eksikti!
Medyaradar medya-siyaset analisti Atilla Akar, Ertuğrul Özkök’ün Ahmet Hakan’ın İskoçya Gezisi dolayısıyla başlattığı “etek giyecek mi, giymeyecek mi” tartışmasının “güncel manasızlığını” ele aldı…
Ertuğrul Özkök’ün gündem yaratma manevralarına bayılıyorum. O kadar
“doğal”, çaktırmadan gerçekleştiriyor ki farkına bile
varamıyorsunuz. Olayın “büyüsü”ne (!) kapılıp gidiyorsunuz sadece.
İncir çekirdeğini bile doldurmayan mevzuları öyle bir yerinden
yakalıyor, allıyor pulluyor, pazarlıyor ki pes doğrusu!..
Bu konuda inanılmaz “yetenekli” olduğunu söylemeliyim. Ona baktıkça
“Bu adam hangi gezegende yaşıyor” ya da “meşguliyetleri neler
acaba?” diye sormadan edemiyorum. “Geyik muhabbeti” seviyesindeki
yazıları sanki ağır bir köşe yazısı formatına sokmada üzerine yok.
Bir insan entelektüelizmle snopluğu aynı anda bu kadar
kaynaştırabilir!
Ben aslında bugün Ertuğrul Özkök’ün Abdurrahman Dilipak’la malum
“kardeşlik” atışması üzerine yazmayı düşünüyordum. Fakat
“Yozgatlı Ahmet Hakan’ın etek giyip
giymeme” meselesi üzerine yazısını okuduktan
sonra vazgeçtim. Kendi kendime dedim ki; “Bu ne şahane konu böyle.
Kırk yıl düşünsem aklıma gelmez. Ben de tam bunu merak
ediyordum!...”
Biliyorum; Özkök çok öncesinde Coca Cola’nın “Kozmik odası”na ya da
kadınlarla birlikte “Hamama girme” gibi şahane buluşlara imza
atmıştı ama bu kez kendini de aştı bana göre. Türk medyasının şu an
en önemli sorunu Ahmet Hakan’ın “Etek giyip, giymemesi” idi zaten.
Ne kadar “dert” etsek azdır!..
Bizimle mi kafa buluyor, kendiyle mi dalga geçiyor ( ya da Ahmet
Hakan’la mı), yazacak konu mu bulamıyor yoksa canı çok
sıkıldığından mı böyle “gırgır” takılıyor bilmiyorum. Fakat olaya
biraz “Nasıl olsa ne yazsam okunur” lakaytlığı siniyor. İşin komiği
okunuyor da!..
Örneğin şimdi herkes onun bu “iddia”sını konuşacak.
“Karşıt-tezler”, “iddialar” havada uçuşacak. “İslamcı medya” bu
fırsatı kaçırmayacak, olayı makaraya hatta hakarete saracak, konu
köpürdükçe köpürecek. Bir “yorum fırtınası” esecek. Hadi alın onun
üzerine bir yazı konusu daha. Herkesi acayip ilgilendiren (!) henüz
“magazin” bile denilemeyecek, mühim (!)bir “tartışma” ancak böyle
başlatılır. At kuyuya bir taş, bırak başkaları çıkartsın. Bravo
doğrusu!..
Daha önce Medyaradar sitesinde 28.11.2011 tarihli
“Mahşerin Dört Atlısı ya da Şovmen
Gazetecilik” diye bir yazı yazmıştım. O yazıda
Ertuğrul Özkök, Enis Berberoğlu, Ahmet Hakan ve Sedat Ergin’den
oluşan “kare”nin “Dart atma” olayından hareketle gazetecilik
tarzlarını eleştirmiş ve bunu “Şovmen gazetecilik” olarak
tanımlamıştım. Bu da bana göre aynı zihniyetin “yazarlığa”
yansıması, bir uzantısı olmuş. Çok umurumuzdaydı Ahmet Hakan’ın
“etek” giyip giymemesi. Giyse ne olur, giymese ne olur?
Tabii Ertuğrul Özkök bu konuyu durup dururken ortaya atmamıştı.
2012 yılında kendisi, Güneri Civaoğlu ve Mehmet Yılmaz bir içki
şirketinin davetlisi olmuşlar ve İskoçya’da “Kilt” denen giysiler
içinde fotoğrafları yayınlanmıştı. Kendi bilecekleri iş…
Olay nerelere çekilmemişti ki o zaman? Alt tarafı “turistik”
sayılabilecek bir seyahatin en fazla şöyle hafif bir tebessüm
edilip geçilecek kareleri üzerine neler denmemişti ki? O güne ait
kimi başlıkları taradım. “Bunlar mı bizim aydınlarımız?”, “Şatoda
viski içip etek giydiler”, “Britanya muhibi yavşaklar”, “Etek
bunlara yakışmış” İskoçya'ya gidip 'en güzel bacak' yarışmasına
katıldılar”, vb türünden bir kısmı küfürlü ve imalı ne laflar
edilmiş.
Tabii burası Türkiye idi. Her olay illâ güncel tartışmalar içinde
bir yerlere çekilecek, üzerine türlü benzetmeler yapılacak, olay
asıl mecrasından çıkartılıp bambaşka noktalara savrulacaktı. En
fazla hafif makarası yapılabilecek bir konu bir anda siyasi
anlamlar kazanabilecekti!
Benim söz konusu kişileri savunma gibi bir sıkıntım yok. Hepsi
benden daha imkânlı konumdalar. Gerek duyarlarsa kendilerini
savunurlar. Ahmet Hakan’ın da İskoçya’ya ne sebeple gittiğini
bilmiyorum. Umurumda da değil.
Ancak benim asıl tuhafıma giden İskoçya kültürü içinde son derece
“normal” hatta “erkekçe” kabul edilen bir giysi bizde nasıl biranda
adeta “kadınca” ve “delikanlılığı bozar” şekilde tanımlanıyordu?
(“Cesur Yürek” filmini hatırlayın) Bu giysi hiçbir şekilde
İskoçları komplekse sokmaz iken bizde böyle karşılanıyordu?
Öncelikle kültür farklılığından elbette. Ama olayın bu kadar
zorlanıp hem alay hem aşağılama işlevi görmesi başka bir şeydi. Bir
tür “muziplik” de denebilir!
Konunun Yeni Zelanda’ya gidip “Haka Dansı” ile ünlü Mâori
Kabilesi’nin, Kızılderililerin arasına gidip Kızılderililerin,
Kutuplara gidip Eskimoların kürklü giysilerini, vb giymekten özünde
bir farkı yok aslında. Çoğu ülkenin “milli”, “yerel”, “geleneksel”
kıyafetleri arasında sayılabilecek “folklorik unsur” muamelesi
görebilecek durum biranda olağanüstü anlamlar yüklenerek,
çarpıtılarak tanımlanır olmuştu. Hal böyle olunca işin dalgasını
geçmek de kolay oluyordu.
Halbuki “Kilt” giymenin ne Ahmet Hakan ne de başka biri için ne
“küçültücü” ne de “yüceltici” bir yanı vardı. Olaya bakışımız
gereği bir miktar “komik” kaçabilirdi o kadar. Ne fazlası ne de
eksiği!..
Şimdi benim merak ettiğim şu; böylesi saçma sapan bir tartışmayı
“yeniden üretme”nin, gündeme taşımanın, aynı “mantalite” altında
kaşımanın, hele de “bahis” konusu yapmanın manası ne? (
Bilemiyorum; Özkök’ün politikadan kaçma ve Ahmet Hakan’ı da bu
mecraya çekme, bir tür karşılıklı şakalaşma çabası mı acaba?)
Buradan adeta kampanya halinde büyük bir “medya tartışması”
çıkartmanın anlamı nedir?
Tekrar vurgulamalıyım; “Boynuna fular takan, Neşet Ertaş dinleyen,
folklora, özgürlüğüne bağlı Ahmet Hakan”ın (Tabir Özkök’ündür) ne
giyip giymeyeceği olaydan “geyik muhabbeti” çıkartmak isteyenler
dışında kimsenin umurunda değildir.“Yeni medya düzeni” insanları
nelerle de meşgul ediyormuş meğerse!..
Ortalık yangın yeri!.. Medya yerlerde sürünüyor. Medyaya toptan
eteği giydirmişler. Ben bu koşullarda bunları değil de, üstelik
kısa süre önce saldırıya uğramış bir medya mensubunun etek giyip
giymeyeceğini düşüneceğim öyle mi?
Bu durumda sadece eteği kimin beynine giyip, giymediğine
bakarım!..
10.01.2016.
[email protected]