22 Şub 2018 15:58 Son Güncelleme: 24 Kas 2018 02:02

Mediha Olgun’dan ezberbozan kitap: “19 Mayıs; Cezaevinde bir gazeteci”

Sözcü internet sitesi sorumlu müdürü Mediha Olgun 4 ay kaldığı cezaevinde tuttuğu günlükleri kitaplaştırdı.

15 Temmuz 2016 tarihinde Sözcü internet sitesinde yayınlanan imzalı bir haber nedeniyle 19 Mayıs 2017 Cuma günü evinden Vatan Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube ekiplerince gözaltına alınan, 27 Mayıs’ta tutuklanarak gönderildiği cezaevinden 120 gün sonra tahliye edilen Mediha Olgun yaşadıklarını kitaplaştırdı. Ağırlıklı olarak cezaevi günlüklerinden oluşan 19 MAYIS isimli kitap ezberbozan ifadelerle dikkat çekti..

Mediha Olgun, Motto Yayınları’ndan çıkan kitabıyla ilgili şunları söyledi:

‘’Toptancı zihniyete hep karşı oldum. Her polis kötü değil, her gardiyan vicdansız değil, bazen hapishane dışardan daha güzel olabilir! En azından hapishane bu zindan değil. Aksi halde ikametgahım dört ay boyunca Bakırköy Kadın Cezaevi değil Yedikule Zindanları olurdu. Yedikule Zindanları’nda 1400’lü yıllardan bu yana kimse hapis yatmadı! Gazeteciliğin kaderinde var cezaevi. Mavi Marmara baskınından sonra da İsrail’de hapse atılmıştım. Hem de muamelelerin en ağırıyla. Kendi ülkemde yaşadıklarım İsrail’de yaşadıklarımın yanında hiçbir şey değil’’ dedi.

Bakırköy Cezaevi’nde Nazlı Ilıcak ile aynı koğuşta kalan Olgun, ‘’Başlangıçta Nazlı Ilıcak’ı mümkün mertebe yazmamaya çalıştım. Etik olmaz sanmıştım. Ne olduysa Nazlı Hanım’a Deniz Gezmiş’in idamına el kaldıran CHP’lileri sorduğum gün oldu. Bana o günleri anlatan Ilıcak kendi yazdığı bir kitabı da avuçlarıma bıraktı. O kitapta Ilıcak 80 darbesinden sonra geceleri kalarak geçirdiği cezaevi günlerini anlatırken aynı koğuşta kalan kendi tabiriyle ‘solcu kızları’ anlatmıştı uzun uzun…İsim isim, olay olay yazmıştı hepsini. Demek ki sakıncası yokmuş diyerek ben de onu yazmaya karar verdim o gün. Yine de her şeyi yazmadım’’ dedi.

15 Temmuz’un yıldönümünde hapiste olmanın kendisini çok etkilediğini belirten Olgun, ‘’Bir gazete o gün 15 Temmuz şehitlerimizin fotoğraflarının olduğu bir ek vermişti. O fotoğraflara baktım uzun uzun, isimleri okudum. O şehitlerden biri de meslektaşım Mustafa Cambaz’dı. Mustafa tanıdığım en naif insanlardan biriydi. Teker teker incelediğim 249 vatan evladı şehit olmuşken ben nasıl birkaç ay hapis yatıyorum diye isyan ederdim. Etmedim. Bir an önce ülkemde her şeyin normalleşmesini diledim sadece’’ dedi.

Özgürlük ve demokrasinin bir takım ayrıcalıklı zümreler için değil herkes için gerekli olduğunu söyleyen Olgun, ‘’Kendimize benzemeyen insanlar için de eşitlik özgürlük ve adalet istersek bir anlam ifade ederiz. Aksi ikiyüzlülük olur. Günümüzde bolca gösterilen ikiyüzlülük…Ben bu süreçte bunu yaşadım’’ şeklinde konuştu.

Cezaevinde çok şey öğrendiğini belirten Olgun, ‘’Birkaç plastik tabak, bir çatal, birkaç haşlanmış patates ya da yumurtayla da yaşanabiliyormuş. Beğenmediğin bir şehriye çorbasını süzüp başka bir yemek haline getirebiliyormuşsun. Mutlu olmak için konaklarda köşklerde falan oturmaya gerek yokmuş. Ve özgürlük dediğimiz şey istediğimiz zaman istediğimiz yere gidebilmek değilmiş. İnandığın şeyi savunabilmekmiş özgürlük. Ben de bunu yapıyorum’’ dedi.

Olgun son olarak, ‘’Sağdan ya da soldan fark etmez fanatiklerin altında ezilen sıradan insanlar için yazdım bu kitabı. Ben de onlardan biriyim. Hayatım boyunca mazlumların hangi dinden, hangi dilden, hangi ırktan olduğuna bakmadım. Bundan sonra da bakmayacağım’’ şeklinde konuştu.