Mavi Marmara yolcusu Hakan Albayrak'tan sert tepki: İsrail müttefik mi, yuh!
Karar gazetesi yazarı Hakan Albayrak, Ekonomi Bakanı'nın "İsrail bizim için önemli bir müttefik" sözlerine sert tepki gösterdi.
Dokuz Türk vatandaşının öldürüldüğü Gazze'ye yardım götüren Mavi
Marmara gemisinde yer alan yolculardan Karar yazarı Hakan Albayrak,
hükümetin İsrail'le ilişkilerin normalleşmesi yolunda imzaladığı
mutabakata ilişkin olarak, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin
kullandığı "İsrail bizim için önemli bir müttefik" sözünü
eleştirdi. "Ne 'müttefik'i yahu? Ne 'askerî'si? Ne “stratejik'i?
Hangi cephede beraber savaşacağız İsrail’le? Suriye’yi mi
kurtaracağız beraber?" diye soran Albayrak, "Uyanık olmalı,
Cumhurbaşkanı ve hükümetin bu süreçteki her adımını dikkatle
izlemeli, 'normalleşme'nin o eski anormalliğe dönüş istidadı
gösterdiği her yerde yüksek sesle itiraz etmeliyiz. 'Reisçilik'
veya AK Partililik namına onların söylediği ve yaptığı her şeyi
kayıtsız şartsız kabul etmek, Erdoğan ve sair hükümet erkânına da
zulüm olur. Beşerdirler, şaşabilirler. Uyarılmak haklarıdır"
ifadelerini kullandı.
Albayrak'ın Karar'da "Müttefik mi? Yuh!" başlığıyla yayımlanan (1
Temmuz 2016) yazısı şöyle:
Bundan 6 ay evvel Müstakil Gazete’de şunları yazmışım:
“Hükümet, ileri sürdüğü üç şartın yerine gelmesi halinde İsrail’le
ilişkilerin normalleşeceğini ilan etmişti. O üç şart yerine gelip
de ilişkiler normalleştirilirse bunda bir fevkaladelik görmeyiz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Türkiye-İsrail yakınlaşması’ ve hele AK
Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in ‘Dost devlet İsrail’ söylemleri ise
normalleşme değil anormalliğe dönüş istidadı gibi algılanmaya
müsait olmaları ve de Erdoğan/AK Parti taraftarlarının kalplerini
İsrail’e karşı yumuşatabilmeleri bakımından tedirginlik verici ve
yadırgatıcı. Benimsenen söylem, seçilen kelimeler önemli. İsrail’le
münasebetler hususunda ‘normalleşme’ yerine ‘yakınlaşma’
dediğinizde ve üstüne bir de sıcacık ‘dost’ kelimesini
eklediğinizde, Ankara’nın Tel Aviv’le içli dışlı olduğu günleri
özlediğiniz intibaını uyandırıyorsunuz. Bugün ‘yakınlaşma’ ve
‘dost’ denilebiliyorsa yarın ‘müttefik’ ve hatta ‘stratejik
müttefik’, dahası ‘yüksek düzeyli stratejik müttefik’ de
denilebilir. Konya semalarını Filistin ve Lübnan’a dehşet yağdıran
İsrail Hava Kuvvetleri’nin idman sahası haline getirme süreci de
böyle başlamıştı. Tam olarak ‘yakınlaşma’ ve ‘dost’ kelimeleriyle.”
(Müstakil Gazete, 12 Ocak 2016)
***
Hükümet, beklediğimden hızlı davrandı. “Dost”un ötesine geçip eski
Türkiye’nin İsrail’le ilişkiler lügatındaki “müttefik” kelimesini
yeniden tedavüle soktu bile. Hem de “stratejik”iyle beraber.
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, geçen cumartesi günü Denizli’de
yaptığı bir açıklamada aynen şöyle dedi: “Bizim için İsrail önemli
bir müttefik. Gerek ekonomik gerek askeri gerek stratejik anlamda
işbirliği amaçladığımız, ülkemizin menfaatlerini en üst düzeyde
maksimize edecek ilişki seviyelerinde olmak kaydıyla, böyle bir
müttefik ülke, işbirliği yapmamız gereken bir ülke.”
İsrail’le “normalleşme”den sadece Mavi Marmara öncesine dönmeyi
-kesilen diplomatik ilişkileri yeniden kurmayı ve uluslararası
kuruluşlardaki karşılıklı blokajı kaldırmayı- anlıyorduk, meğer
askerî işbirliğini bitiren “One Minute”ın da öncesine dönmek ve
oradan yürümekmiş niyet.
Ne “müttefik”i yahu? Ne “askerî”si? Ne “stratejik”i? Hangi cephede
beraber savaşacağız İsrail’le? Suriye’yi mi kurtaracağız beraber?
Suriye’nin darmadağınık ve kana bulanmış hali karşısında zevkten
kuduran, bu halin mümkün mertebe böyle devam etmesini dileyen,
Bağdadi Grubu’ndan bile medet uman İsrail’le!
Köprünün altından o kadar çok sular aktı ki, İsrail’le diplomatik
ilişkiler yeniden kurulsa bile Konya semalarında İsrail savaş
uçaklarının uçtuğu ve Akdeniz’de bu katiller sürüsüyle ortak deniz
tatbikatı yaptığımız günlere geri dönüş asla mümkün olmaz diye
düşünüp seviniyordum; fakat devlet büyüklerimizin son zamanlardaki
bu coşkulu İsrail muhabbeti, içime kocaman bir kurt düşürmüş
bulunuyor.
***
Uyanık olmalı, Cumhurbaşkanı ve hükümetin bu süreçteki her adımını
dikkatle izlemeli, “normalleşme”nin o eski anormalliğe dönüş
istidadı gösterdiği her yerde ydasüksek sesasle itiraz etmeliyiz.
“Reisçilik” veya AK Partililik namına onların söylediği ve yaptığı
her şeyi kayıtsız şartsız kabul etmek, Erdoğan ve sair hükümet
erkânına da zulüm olur. Beşerdirler, şaşabilirler. Uyarılmak
haklarıdır.
Gelelim Erdoğan’ın İHH hakkındaki sözlerine… Yarın inşaallah.
"Mavi Marmara'da o gece"
Albayrak, 31 Mayıs 2010 yılında saldırıya uğrayan Mavi Marmara
gemisinde neler yaşandığını 6 Haziran 2010'da Yeni Şafak'taki
köşesinde "Mavi Marmara'da o gece" başlığıyla kaleme almıştı:
bah namazı sırasında saldırıya geçtiler. Sivil bir yolcu gemisine
karşı iki savaş gemisi, bir denizaltı, dişine kadar silahlı
askerlerle dolu sayısız Zodyak (bot) ve helikopterler… İsrail
donanmasının en seçkin komandoları…
Dünyanın en aşağılık korkaklar sürüsü!
Güverteye asker çıkarmak için gemiye yanaşan botları tekbirlerle
karşıladık, korsanların üzerine su sıktık, güvertede ne bulduysak
(kova, pet şişe vs, vs, vs) botlara fırlattık; onlar da gemiye ses
bombaları, sis bombaları, gaz bombaları attılar ve üzerimize
plastik mermiler boşalttılar; ama geri çekilen biz olmadık, onlar
oldu.
Botlar defalarca yanaştı ve her defasında geri çekildi.
Biz güvertede bu mücadeleyi verirken geminin çatı kısmındaki
arkadaşlarımız da kaptan köşkünü ve uydu sistemini savunuyorlardı;
helikopterle indirilen "seçkin komandolar"ın tepesine bindiler ve
silahlarını alıp denize attılar; kameraların kaydettiği destansı
bir direnişle İsrail''i rezil rüsva ettiler.
Ama bu rezillik onlara yetmedi.
Aşağılık gururlarını kurtarmak için üzerimize gerçek mermi
yağdırmaları gerekiyordu.
Makineli tüfeklerle önlerine geleni taradılar…
Lazerli tüfeklerle nişan alarak birçok arkadaşımızı alınlarından
vurdular…
Helikopterlerden, botlardan, her taraftan ateş ediyorlardı…
Belli ki telsizlerden "sınırsız katliam emri" verilmişti…
İsrailli yetkililer "Askerlerimiz kendilerini savundular" diye
yalan söyleyedursunlar, 19 yaşındaki Kayserili kardeşimiz –geminin
sevgilisi- Furkan Doğan''ın kafasındaki beş kurşun bütün dünyaya
hakikati haykırıyor.
Yaklaşık bir saatlik bir mücadeleden sonra, "Çok şehidimiz ve
yaralımız var. Daha fazla kanın akmaması için beyaz bayrak
çekiyoruz. Herkes mücadeleye son verip salonlarda toplansın" gibi
bir anons yapıldı.
Yanımda Büyük Birlik Partisi Genel Başkan Danışmanı –eski Alperen
Ocakları Başkanı- Eyüp Gökhan Özekin ve kardeşim Sinan Albayrak
vardı…
İkinci kattaki ''mevzi''mizdeydik…
"Ne yapacağız?" diye soran gözlerle birbirimize baktık…
Anons tekrar edildi…
Ve…
Gemiyi, kendimizi, her şeyi Allah''a ısmarlayıp geri çekildik.
* * *
Evet, orada geri çekildik…
Ama kazandık inşaallah.
Manen kazandığımız gibi maddeten de kazandık.
Mavi Marmara direnişi surda bir gedik açtı.
Bu vicdan ayaklanmasıyla sarsılan İsrail yanlısı Mısır yönetimi
Gazze''ye ambargoyu kaldırmak zorunda kaldı.
İsrail de ablukayı hafifletmekten bahsediyor.
İlla ki hafifletecek.
Hafifletmekle kalmayıp tamamen kaldıracak.
Bunu ya yapacak, ya yapacak!
Elin değil beyin yaman olduğunu bütün dünya görecek inşaallah.
Şehitlerin gölgesi altında
Sevgili İbrahim Bilgen, sevgili Ali Haydar Bengi, sevgili Çetin
Topçuoğlu, sevgili Necdet Yıldırım, sevgili Fahri Yaldız, sevgili
Cengiz Songür, sevgili Cengiz Akyüz, sevgili Cevdet Kılıçlar ve
sevgili Furkan Doğan''a şehadet düştü…
Geride kalan bizlere ise konuşmak ve yazmak düşüyor…
Konuşurken ve yazarken kendimi bir şey sanmadığımı, şehitlerimizin
yüksek mertebeleri karşısında un ufak olduğumu bilmenizi
isterim.
Yunan gazeteci: Erdoğan bize de sahip çıkar
mı?
Korsanlar gemiyi Aşdod limanına çekerken yanımdaki Yunanlardan biri
(solcu bir gazeteci) şöyle dedi: "Erdoğan sizi bunların elinde
bırakmayacaktır. Ama Papandreu bizim için uğraşmayabilir. Sahipsiz
kalırsak Erdoğan bize de sahip çıkar mı?"
İçimden geleni söyledim: "Sizler bu davada bizim
yoldaşlarımızsınız. Hiçbirinizi feda etmeyiz. Hükümetimiz de size
sahip çıkacaktır inşaallah. Bu bir Türk gemisi ve sizler
Türkiye''nin misafirleri sayılırsınız."
Allah utandırmadı. Onlar da bizimle beraber İstanbul''a
getirildiler. İstanbul''da bir yandan İHH, öbür yandan Türk Hava
Yolları bütün yabancılarla yakından ilgilendi. Hepsi otellerde
misafir edildi ve memleketlerine dönüşleri (ücretsiz)
ayarlandı.
Mustafa İslamoğlu'nun
meal-tefsirine el koydular
İsrailliler bizi İstanbul uçağına bindirirken "Eşyalarınızı da
göndereceğiz" dediler. Valizim geldi ama içinden sadece gözlüğüm ve
şişme yatağım çıktı. Bilgisayarımı, giysilerimi ve kızlarımın
Filistinli çocuklara gönderdiği oyuncakları almışlar. Mustafa
İslamoğlu hocanın meal-tefsirinin birinci cildini yanıma almıştım,
ona da el koymuşlar. Buna çok sevindim. İnşaallah dikkatlice
okurlar. Bilhassa Benî İsrail''le ilgili ayetleri.
Gazze meselesine köklü çözüm
Hamas ve El-Fetih barıştırılıp bütün Filistin''i temsil eden bir
hükümetin kurulması ve bu hükümetin derhal bağımsızlık ilan etmesi
sağlanmalı.
Bağımsızlık beyannamesinde devletin sınırları meselesi kısmen
muallakta bırakılabilir ama Gazze ve Akdeniz''deki kara sular
mutlaka zikredilmeli.
Türkiye başta olmak üzere pek çok ülke bağımsız Filistin devletini
derhal tanıyacak ve Filistin hükümetinin talebi üzerine Gazze''yle
deniz köprüsü kurabilecektir.
Mavi Marmara''da katliam yapan alçaklar o zaman ne halt
edecekler?
Hiçbir halt edemeyecekler!
NOT: Filistin''de birlik hükümeti kurulamazsa, Gazze''deki yönetim
"Geçici olarak Türkiye mandasına giriyoruz" desin. Rest!
Kerbela gibi bir şey
Sadık Battal''a, Mavi Marmara''da yaşanan şeyin Kerbela hadisesi
gibi bir şey olduğunu söyledim. "Evet" dedi; "Ama bu sefer Kûfe
ihanet etmedi." Davaya sahip çıkan halkımıza ve hükümetimize, İslam
dünyasının dört bir yanında Mavi Marmara için ayağa kalkan
kardeşlerimize, insanlık haysiyet ve şerefi namına bizimle beraber
hareket eden Hıristiyanlara ve Yahudilere medyun-ı şükranız.
Yaşasın ümmet bilinci ve yaşasın küresel intifada!
Manuel: İyi ki Türkiye var
Mavi Marmara ekibindeki İspanyollardan Manuel''le İstanbul''da
vedalaşıyorduk. Bir ara gözleri doldu. "Türkiye bütün Avrupa''nın
ve bütün dünyanın haysiyetini temsil ediyor. Bunu İspanya''da
herkese anlatacağız" dedi.
Şehitlerimizin kanı ümmeti titretip kendine
döndürüyor
Gemideki Ürdünlü kardeşlerimizden birinin tesbiti: "Sultan
Abdülhamit, Filistin''i satmadığı için tahtını kaybetti. Arap
dünyasının kralları ise Filistin''i satarak tahtlarını
koruyorlar."
Libya''da bir gazetenin Mavi Marmara katliamıyla ilgili başlığı:
"Türkler Filistin için kanlarını verdiler, Araplar nerede?"
Suriyeli-Türkiyeli gazeteci Hüsnü Mahalli''nin yorumu: "Mavi
Marmara, Arap sokaklarının şerefi oldu."
Diriliş muştusudur Mavi Marmara…
Yeniden ümmet olmaya başladığımızın resmidir…
Anadolu çocukları o gemide Allah yolunda mazlum Filistinliler için
mücadele ederken can verdiler ve Arap sokakları bu soylu mesajı
öpüp başlarının üstüne koydular…
Ümmet titreyip kendine dönüyor…
Dalga dalga yükseliyor vicdan ayaklanması…
Çatır çatır çatırdıyor ihanet çarkı…
Allahu ekber ve lillahi''l hamd.