30 Ağu 2008 17:35 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:12

MASUMİYET MÜZESİ'NDEKİ SATIRLAR HİÇ DE "MASUM" ÇIKMADI!..ORHAN PAMUK TABULARI MI ZORLUYOR?..

Nobel ödüllü ünlü yazar Orhan Pamuk'un dün piyasaya çıkan son romanı büyük ilgi gördü.Kitabı okuyanların ilk dikkatini çeken Pamuk'un roman kahramanı Kemal ile Füsun'un sevişmelerini uzun uzun anlatması...İşte o satırlar...


Orhan Pamuk´un yeni romanı Masumiyet Müzesi´nde ilk kez şevhet ve cinsellik bulunuyor. Romanın kahramanları Kemal ve Füsun´un sevişmelerini uzun uzun anlatması dikkat çekiyor.


Orhan Pamuk´un "Benim Adım Kırmızı" ya kadar romanlarında cinsellik yoktu. Sadece "Yeni Hayat"ta küçük bir öpücük vardı, o kadar. İlk önce "Benim Adım Kırmızı" da cinsellik belli bir doz yer aldı. Ama bu biraz şehvetten uzak bir cinsellikti. Şöyle ki, şehvetin olduğu yerde cinsellik eyleme dökülmüyor, eyleme dökülen yerde ise şehvet uçup gitmiş oluyordu. Mesela romanın kahramanı Şeküre -ki adını Orhan Pamuk´un annesinden almıştı- Kara ile sevişirken Orhan ve Şevket´in seslerini dinliyordu. Yani bu şehvetli bir sevişme değildi.


Ardından Orhan Pamuk´un "İstanbul" kitabı çıktı ve bu kitapla pek çok ilkini açıkladı. Bunlar arasında ilk ereksiyonu ve ilk cinsel ilişkisi de vardı. Ama tüm bunları üstü kapalı bir anlatımla gerçekleştirmişti. Dahası ilk ereksiyonu çocukluk dönemine aitti. Yani Pamuk cinselliğe yine üstü kapalı yer vermişti.

İŞTE PAMUK'UN KİTABINDAKİ EROTİK SATIRLAR
- Füsun´un sıcaktan ve sevişmekten ter içinde kalmış omzunu öpmüş, onu arkadan yavaşça sarmış, içine girmiş ve sol kulağını hafifçe ısırmıştım ki, kulağına takılı küpe uzunca bir süre havada durdu ve sonra da kendiliğinden düştü.

- İkinci kattaki dairenin arka odasından, yattığımız yataktan arka bahçede Mayıs sıcağında hırsla küfürleşerek futbol oynayan çocuklar gördük ve birbirlerine söyledikleri edepsiz şeyleri, bizim kelimesi kelimesine yapmakta olduğumuzu fark edip sevişmemizin ortasında bir an durarak birbirimizin gözlerinin içine bakıp gülümsedik.

- Öpüşmeye kendini o kadar vermiş, kollarını boynuma öyle bir sarıp gözlerini öylesine kapamıştı ki, ´sonuna kadar´ sevişebileceğimizi hissettim. Ama bakire olduğuna göre bu imkansızdı. Öpüşürken, bir ara Füsun´un hayatının bu en önemli kararını verdiğini, benimle buraya ´sonuna kadar gitmek´ için geldiğini anladım. Burada bir kızın durup dururken bunu yapması tuhaf geliyordu bana. Belki de zaten bakire değildi.

- Öpüşe öpüşe mutfaktan çıktık, yatağın kenarına oturduk ve çok fazla nazlanmadan, ama hiç göz göze gelmeden elbiselerimizin çoğunu çıkarıp battaniyenin içine girdik. Battaniye fazla kalındı, üstelik çocukluğumdaki gibi tenime batıyordu, bir süre sonra onu attım ve yarı çıplak halimiz ortaya çıktı. İkimizde ter içindeydik, ama bu nedense bizi rahatlatmıştı. Çekili perdelerin arasından içeri sarımsı, turuncumsu bir güneş ışığı vuruyor, terli gövdesini daha da bronz rengi gösteriyordu. Benim ona baktığım gibi Füsun´un da benim gövdeme bakabilmesi, vücudumun irileşip iyice belirginleşmiş olan edepsiz kısmına gözlerini yakından dikip telaşa kapılmadan, fazla garipsemeden ve hatta istek kadar belli belirsiz bir şefkat de duyarak sükunetle seyretmesi, daha önce başka erkekleri de başka yataklarda, divanlarda, araba koltuklarında çıplak gördüğü kanısı bende kıskançlık uyandırdı.

- Füsun´un tek tek elbiselerinden sonra, aynı kararlılıkla küçük külodunu çıkarması da bana aynı şeyi, benimle sonuna kadar sevişeceğini düşündürdü. Badem kokulu omuzlarını öptüm, kadife kıvamındaki terli boynuna dilimle dokundum ve göğüslerinin, daha güneşlenme mevsimi başlamamasına rağmen, sağlıklı Akdeniz teninden bir derece açık renk olduğun