Babamın ofisi de kuzeyimin evinin camından babamın ofisi gözüküyor Bağdat Caddesi'nde. Kuzeyimin evinde tam üçüncü katta babamın ofisini görüyorum. Geldiğini görüyorum yani. Ondan sonra dedim gelene kadar gideyim onlarda bir kahvaltı edeyim. Babamı bekleyeyim gideceğim. Dedi ki baba ben de döndüm. Kusura bakma. Çok sevdiğim, benden yaş yarı büyük bir kuzenim var. Arzu sağ olsun. Hayatımda ne kadar büyük bir dönüm noktası olduğunu kendisine söylemiştim zaten. Onunla oturduk. Bana dedi ki Somer dedi yani şu anda bir şey yapmak üzeresin. Babana gideceksin ve baba ben döndüm diyeceksin. Babam da ne halt edersen et diyecek tabii ki haklı olarak.
Tabii ki babadır affeder ama bir daha barankar çok büyük bir hayat kırıklığı yaşayacak. Ama dedi ki sen hayatın boyunca kendini affetmeyeceksin. Çünkü başaramamış olarak dönüyorsun. Yani ne okulu bitirebildin ne bir şey yapabildin. Sana yapılan bütün eleştirileri haklı çıkardın. Tatile gittin. Tatile gittin. Üç ayda para yedin. Herkes etrafındaki işte bizim bildiğimiz Somer diyecekler. Ve onlara da hiç önemli değil. Herkes senin hakkında her şeyi söyleyebilir. Herkes istediğini düşünebilir.
Ama sen kendi hakkında ne diyeceksin? Bundan kaç yıl sonra kırk yaşında elli yaşında çocuğun olacak ailen olacak bir gün çocuğuna vazgeçme nasıl diyebileceksin? Anlatabiliyor muyum? Yani nasıl başladığın işi bitir kendini kendine kanıtla diyebileceksin?
Bu konuşma beni o kadar etkiledi ki oradan taksiye binip uçağa dönüp ilk uçakta Avustralya'ya geri dönüp babamın yanına gitmedim bile. Bunu ilk kez burada açıklıyorum.