Kamyoncu lokantasından etkilendiğini Yalçınkaya "Oradaki ustalardan çok etkilendim. Servis düzeni ve imalat süreci beni şaşırttı. En çok aklımda kalansa talaş böreği yapımıydı! Çok muhteşem bir talaş böreği yapılırdı. Milföyler bugünkü gibi hazır değildi ve usta o talaş böreğinin hamurunu bir bütün gün boyunca turlardı; yağlar, katlar, dinlendirir, bir daha yağlar, katlardı…" sözleriyle anlattı.
Ustanın sanatından etkilendiğini Yalçınkaya "Dokuz turdan sonra ancak ertesi gün börek yapılacak hale gelirdi. Ustanın tekniğini bir zorluk değil sanat olarak gördüm. Güzel bir şey ortaya çıkarmak için ne çok emek veriliyordu…" diyerek bahsetti.
Dinlenme tesisinden sonraki durağı Silivri’deki amcasının işlettiği esnaf lokantası olan Yalçınkaya "Bolu’da, eğer köyde çiftçilik işi yoksa şehir dışına gidenlerin yüzde 70’i aşçılık yapar. Silivri’de amcam olmasaydı köydeki başka büyüğümden de etkilenip yine mutfağa yönelirdim. Çevremdeki büyüklerimin hepsi İstanbul’da mutfakta veya serviste çalışıyorlardı. 1986-1990 arasında bu tip tesislerde çalıştım. Sonra Antalya’da bir tatil köyünde çalıştım." dedi.
Yalçınkaya hayatının dönüm noktasıyla dediği yerlerden biri işte bu ‘iletişim ağı’nın vesile olduğu bir tesadüfle gerçekleşti. Yalçınkaya 1990 yılının kış ayında, henüz 16 yaşındayken İstanbul’un o dönemki en havalı restoranlarından, İstinye’deki Süreyya’ya çırak olarak geldi.