08 Ağu 2016 22:44
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 21:27
Mahkeme Başkanı Rüzgar: "Dosyalar 'Dink ölecek' diye bağırıyor"
Mahkeme Başkanı Canel Rüzgar'dan dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Ercan Demir'e zor sorular.
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetiyle ilgili davanın sanıklarından olan, dönemin Trabzon İstihbarat Şube Amiri Ercan Demir, duruşmada verdiği ifadede, "Emniyetin iç kavgasına dönüştü bu iş. Tarla meselesine döndü bu iş. Müdahil avukatlarından özür diliyorum ama kimsenin katil matil aradığı yok." dedi.
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetiyle ilgili kamu görevlilerinin yargılandığı davanın 4 gün sürecek olan 8. Duruşma bugün İstanbul Adalet Sarayı'nda bulunan 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başladı. Duruşmada tutuklu bulunan sanıklar eski emniyet müdürü Ali Fuat Yılmazer ve eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek hazır bulundu. Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay, dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Ercan Demir'in de aralarında bulunduğu 8 tutuksuz sanığın da hazır bulunduğu duruşmaya, tutuklu sanıklardan Ogün Samast ve Yasin Hayal ise hükümlü bulundukları cezaevinden Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Öte yandan HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan'da duruşmaya izleyici olarak katıldı.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasına devam eden ve cinayetin işlendiği dönemde Trabzon İstihbarat Şube Amiri olan Ercan Demir, Dink cinayeti davasının iki duruşmasının arasından 46 gün geçtiğini, o arada bir darbe kalkışmasının yaşandığını belirtti.
Demir ifadesinde, "İstihbaratçı olarak çalışıyoruz. Karşımıza suç geldi ve hukuk devletindeyiz. Erhan Tuncel ile sanıklardan polis memuru Muhittin Zenit, cinayetten 1 saat 44 dakika sonra telefon görüşmesi yapmış. Tuncel telefonda Zenit'e 'bizimkilerin alakası yok" diyor. Ogün Samast'ın babası emniyete gidiyor ve televizyonda gördüğü kişinin oğlu olduğunu söylüyor. Samast'ın ismini bilsek, onu neden aramayalım. Tuncel, Samast'ı tanımadığını söylüyor. Dolayısıyla bizde böyle bir bilginin oluşmadığı netlik kazanıyor." dedi.
Savunmasının ardından çapraz sorgusuna geçilen sanık Demir'e, mahkeme heyeti başkanı Canel Rüzgar ve üye hakimler tarafından sorular soruldu.
Soruları cevaplayan Demir, yardımcı istihbarat elemanı olarak çalıştırılan Erhan Tuncel ile ilgili hazırlanan evrakta parafı olduğunu ve hazırlanan "F4 raporunda" katkısı bulunduğunu, bu kişiyle fiziken görüşmediğini öne sürdü. Tuncel'in, öncelikle Muhittin Zenit'in, daha sonra sırasıyla Özkan Mumcu ve Mehmet Ayhan sorumluluğunda çalıştırıldığını aktaran Demir, "Ben hiyerarşik amirleriyim sonuçta. Raporlarına da paraf atıyorum. Genelde hep yakarırlardı, 'bilgi saklıyor, güven sorunu var' diye Tuncel'den. Daha önceden de vardı bu sorun." ifadesini kullandı.
Başkan Rüzgar: "Dosyalar 'Dink ölecek' diye bağırıyor"
Mahkeme heyeti başkanı Rüzgar, cinayet davasına ilişkin 150 klasör bulunduğunu ve ilk 50 klasörün okunması durumunda Dink'in öldürüleceğinin anlaşılacağını belirtti.
Rüzgar, sanık Ercan'a şu soruyu yöneltti: "Klasörlerde, Dink'in öldürülmeden öncesinde yaşadıkları, sonrasında yaşananlar gibi çok olay var. Dink'in o dönemlerde, o atmosferde ciddi ölüm tehdidi aldığı belli. Trabzon'da görev yaptığınız dönemde size belgeler getiriliyor. Klasörlerde kronolojik sıraya giderseniz dosya zaten bağırıyor. Diyor ki, 'bu adam ölecek'. Fiziki takip, yazışma belgeleri var. 'Tedbir alın' deniyor. Roman gibi okusanız, son sayfaya gelmeden, ilk 50 sayfada ne olacağı, Hrant Dink'in öldürüleceği belli. Trabzon'da amirlik yapan birisiniz. Personel ve çalışanlardan öte daha yetkilisin. Kişisel olarak soracağım. Senin düşüncene göre bu işin sorumluları kim? Bu işin içindesin. Kendi düşünceme göre 3 perde gibi geliyor. Cinayeti fiili olarak işleyenler bir tanesi perdenin. Zaten yargılandılar. Bir perdesi de emniyet ayağı. Bir de jandarma boyutu var. Onun da davası geldiği zaman daha sağlıklı bakılacak. Bütün boyutlarıyla bakıldığında herkesin söyleyeceği farklı şeyler ortaya çıkabilir. Mahkememizde henüz jandarmalara açılan bir dava yok. Bu yüzden şu aşamada dosyanın Trabzon'daki Albay Ali Öz'ün yargılandığı dosyayla birleştirilmesini bekletiyoruz. Sonra değerlendireceğiz. Kim olarsa olsun, ırkı, dini, dili, mezhebi ne olursa olsun, önemli değil, masum bir insan öldürüldü. Devlet nezdinde değeri vardır. Cinayetin ortaya çıkması için kanunda ne gerekiyorsa elbette yapılacaktır. Bazıları bazı şeyleri söylemiyor. Biz de söylemiyoruz ama hepimiz okuyoruz. Cinayetin 3 boyutu da ortaya konulduğunda, 3 gözle görmek daha farklı şeyleri çıkarıyor ortaya. Trabzon'da dönemin amiri olarak, ne diyorsun?"
"Emniyetin iç kavgasına dönüştü bu iş"
Sanık Demir, mahkeme başkanı Rüzgar'ın uzun ve açıklamalı sorusuna şu cevabı verdi:"Cümle kurmak aslında zor. Sorduğunuz için kuracağım. Ben hapisteyken, Akşam gazetesinde tam sayfa manşet çıktı, eylemin gerçekleştiği sırada kamera görüntülerine yansıyan şahıslarla ilgili. Emniyet boyutunda bana göre bu olayın 4 boyutu vardır. Birinci yarısı Engin müdür (Dinç) zamanındaki Trabzon emniyeti, ikinci yarısı Faruk müdür (Sarı) zamanındaki Trabzon emniyeti, üçüncüsü İstihbarat Daire Başkanlığı ve dördüncü aşaması da İstanbul emniyeti ayağıdır.
Emniyetin iç kavgasına dönüştü bu iş. Tarla meselesine döndü bu iş. Müdahil avukatlarından özür diliyorum ama kimsenin katil matil aradığı yok. Belki bana negatif baktınız ama doğru düzlem üzerinde gitmediğini söyledim. Öncesinde bazı şeyleri bilme imkanımız yok. Elemanın güven sorunuyla uğraşmak, istihbarattaysan onu halletmek gerekiyor. Maniple edildi, sahte belge şey yapıldı. Olayın çözülmesini müdahiller kadar arzu ediyorum. Bu iş çözülecek. Bu kişi biz değiliz."
Mahkeme başkanı Rüzgar'ın "Nasıl çözülecek? Döneminizde rapor yazılıyor, 'Dink öldürülecek' diye. Şubat ayında yazılan raporda, ciddi bir olay olduğunu fark ettiniz. İstanbul'a iletildi bu durum Engin Dinç'in yazısıyla. Bu adam, İstanbul'da ölüm atmosferinde davaları olan, duruşmalara katılan bir adam. Nisan'dan, öldürüleceği Ocak ayına kadar 7 ay geçiyor. Bu dönemde Trabzon istihbarat şube müdürlüğü olarak ne yaptınız?" sorusunu ise sanık Demir, şöyle cevapladı:
"Raporların varlığı, görüşüldüğüne delalet eder. Temas var, telefon trafiği var. 100 küsur temas var. Başbakanlık Teftiş Kurulu raporunun 78. sayfasında, Yasin Hayal ve Ercan Tuncel'in teknik takip altında olmalarına rağmen, Hayal ve Tuncel'in, Ogün Samast ile irtibatına rastlanmadığı belirtiliyor. Devam eden süreçte yeni bilgi yok. Biz Dink'in İstanbul'daki durumunu televizyondan biliyoruz. Ama Dink İstanbul'da yaşıyor. İstanbul'da hedef olmuş bir kişiyle ilgili, 'risk' denilse bile, birilerinin koruması gerekmiyor mu?"
Ercan Demir, Başkan Rüzgar'ın, "Öldürüleceği belirtilen rapordan 2 ay sonra, 'Tuncel, Yasin Hayal'i cinayetten vazgeçirmek için çalışıyor' diye yazıyorsunuz. Nisan'daki görüşmeye göre. Demek ki tehlike halen devam ediyor. Siz bu durumda İstanbul'a bunu bildirdiniz mi? Niye İstihbarat Daire Başkanlığına veya İstanbul'a yazma gereği hissetmediniz?" diye sorusuna karşılık, "Yetkim yok zaten. Şubattaki raporun yürürlüğü devam ediyor zaten. 'Vazgeçme' raporlandırılmamışsa bile, söylendiği ifade ediliyor." dedi.
Duruşmaya yarına ertelendi.
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetiyle ilgili kamu görevlilerinin yargılandığı davanın 4 gün sürecek olan 8. Duruşma bugün İstanbul Adalet Sarayı'nda bulunan 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başladı. Duruşmada tutuklu bulunan sanıklar eski emniyet müdürü Ali Fuat Yılmazer ve eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek hazır bulundu. Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay, dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Ercan Demir'in de aralarında bulunduğu 8 tutuksuz sanığın da hazır bulunduğu duruşmaya, tutuklu sanıklardan Ogün Samast ve Yasin Hayal ise hükümlü bulundukları cezaevinden Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Öte yandan HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan'da duruşmaya izleyici olarak katıldı.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasına devam eden ve cinayetin işlendiği dönemde Trabzon İstihbarat Şube Amiri olan Ercan Demir, Dink cinayeti davasının iki duruşmasının arasından 46 gün geçtiğini, o arada bir darbe kalkışmasının yaşandığını belirtti.
Demir ifadesinde, "İstihbaratçı olarak çalışıyoruz. Karşımıza suç geldi ve hukuk devletindeyiz. Erhan Tuncel ile sanıklardan polis memuru Muhittin Zenit, cinayetten 1 saat 44 dakika sonra telefon görüşmesi yapmış. Tuncel telefonda Zenit'e 'bizimkilerin alakası yok" diyor. Ogün Samast'ın babası emniyete gidiyor ve televizyonda gördüğü kişinin oğlu olduğunu söylüyor. Samast'ın ismini bilsek, onu neden aramayalım. Tuncel, Samast'ı tanımadığını söylüyor. Dolayısıyla bizde böyle bir bilginin oluşmadığı netlik kazanıyor." dedi.
Savunmasının ardından çapraz sorgusuna geçilen sanık Demir'e, mahkeme heyeti başkanı Canel Rüzgar ve üye hakimler tarafından sorular soruldu.
Soruları cevaplayan Demir, yardımcı istihbarat elemanı olarak çalıştırılan Erhan Tuncel ile ilgili hazırlanan evrakta parafı olduğunu ve hazırlanan "F4 raporunda" katkısı bulunduğunu, bu kişiyle fiziken görüşmediğini öne sürdü. Tuncel'in, öncelikle Muhittin Zenit'in, daha sonra sırasıyla Özkan Mumcu ve Mehmet Ayhan sorumluluğunda çalıştırıldığını aktaran Demir, "Ben hiyerarşik amirleriyim sonuçta. Raporlarına da paraf atıyorum. Genelde hep yakarırlardı, 'bilgi saklıyor, güven sorunu var' diye Tuncel'den. Daha önceden de vardı bu sorun." ifadesini kullandı.
Başkan Rüzgar: "Dosyalar 'Dink ölecek' diye bağırıyor"
Mahkeme heyeti başkanı Rüzgar, cinayet davasına ilişkin 150 klasör bulunduğunu ve ilk 50 klasörün okunması durumunda Dink'in öldürüleceğinin anlaşılacağını belirtti.
Rüzgar, sanık Ercan'a şu soruyu yöneltti: "Klasörlerde, Dink'in öldürülmeden öncesinde yaşadıkları, sonrasında yaşananlar gibi çok olay var. Dink'in o dönemlerde, o atmosferde ciddi ölüm tehdidi aldığı belli. Trabzon'da görev yaptığınız dönemde size belgeler getiriliyor. Klasörlerde kronolojik sıraya giderseniz dosya zaten bağırıyor. Diyor ki, 'bu adam ölecek'. Fiziki takip, yazışma belgeleri var. 'Tedbir alın' deniyor. Roman gibi okusanız, son sayfaya gelmeden, ilk 50 sayfada ne olacağı, Hrant Dink'in öldürüleceği belli. Trabzon'da amirlik yapan birisiniz. Personel ve çalışanlardan öte daha yetkilisin. Kişisel olarak soracağım. Senin düşüncene göre bu işin sorumluları kim? Bu işin içindesin. Kendi düşünceme göre 3 perde gibi geliyor. Cinayeti fiili olarak işleyenler bir tanesi perdenin. Zaten yargılandılar. Bir perdesi de emniyet ayağı. Bir de jandarma boyutu var. Onun da davası geldiği zaman daha sağlıklı bakılacak. Bütün boyutlarıyla bakıldığında herkesin söyleyeceği farklı şeyler ortaya çıkabilir. Mahkememizde henüz jandarmalara açılan bir dava yok. Bu yüzden şu aşamada dosyanın Trabzon'daki Albay Ali Öz'ün yargılandığı dosyayla birleştirilmesini bekletiyoruz. Sonra değerlendireceğiz. Kim olarsa olsun, ırkı, dini, dili, mezhebi ne olursa olsun, önemli değil, masum bir insan öldürüldü. Devlet nezdinde değeri vardır. Cinayetin ortaya çıkması için kanunda ne gerekiyorsa elbette yapılacaktır. Bazıları bazı şeyleri söylemiyor. Biz de söylemiyoruz ama hepimiz okuyoruz. Cinayetin 3 boyutu da ortaya konulduğunda, 3 gözle görmek daha farklı şeyleri çıkarıyor ortaya. Trabzon'da dönemin amiri olarak, ne diyorsun?"
"Emniyetin iç kavgasına dönüştü bu iş"
Sanık Demir, mahkeme başkanı Rüzgar'ın uzun ve açıklamalı sorusuna şu cevabı verdi:"Cümle kurmak aslında zor. Sorduğunuz için kuracağım. Ben hapisteyken, Akşam gazetesinde tam sayfa manşet çıktı, eylemin gerçekleştiği sırada kamera görüntülerine yansıyan şahıslarla ilgili. Emniyet boyutunda bana göre bu olayın 4 boyutu vardır. Birinci yarısı Engin müdür (Dinç) zamanındaki Trabzon emniyeti, ikinci yarısı Faruk müdür (Sarı) zamanındaki Trabzon emniyeti, üçüncüsü İstihbarat Daire Başkanlığı ve dördüncü aşaması da İstanbul emniyeti ayağıdır.
Emniyetin iç kavgasına dönüştü bu iş. Tarla meselesine döndü bu iş. Müdahil avukatlarından özür diliyorum ama kimsenin katil matil aradığı yok. Belki bana negatif baktınız ama doğru düzlem üzerinde gitmediğini söyledim. Öncesinde bazı şeyleri bilme imkanımız yok. Elemanın güven sorunuyla uğraşmak, istihbarattaysan onu halletmek gerekiyor. Maniple edildi, sahte belge şey yapıldı. Olayın çözülmesini müdahiller kadar arzu ediyorum. Bu iş çözülecek. Bu kişi biz değiliz."
Mahkeme başkanı Rüzgar'ın "Nasıl çözülecek? Döneminizde rapor yazılıyor, 'Dink öldürülecek' diye. Şubat ayında yazılan raporda, ciddi bir olay olduğunu fark ettiniz. İstanbul'a iletildi bu durum Engin Dinç'in yazısıyla. Bu adam, İstanbul'da ölüm atmosferinde davaları olan, duruşmalara katılan bir adam. Nisan'dan, öldürüleceği Ocak ayına kadar 7 ay geçiyor. Bu dönemde Trabzon istihbarat şube müdürlüğü olarak ne yaptınız?" sorusunu ise sanık Demir, şöyle cevapladı:
"Raporların varlığı, görüşüldüğüne delalet eder. Temas var, telefon trafiği var. 100 küsur temas var. Başbakanlık Teftiş Kurulu raporunun 78. sayfasında, Yasin Hayal ve Ercan Tuncel'in teknik takip altında olmalarına rağmen, Hayal ve Tuncel'in, Ogün Samast ile irtibatına rastlanmadığı belirtiliyor. Devam eden süreçte yeni bilgi yok. Biz Dink'in İstanbul'daki durumunu televizyondan biliyoruz. Ama Dink İstanbul'da yaşıyor. İstanbul'da hedef olmuş bir kişiyle ilgili, 'risk' denilse bile, birilerinin koruması gerekmiyor mu?"
Ercan Demir, Başkan Rüzgar'ın, "Öldürüleceği belirtilen rapordan 2 ay sonra, 'Tuncel, Yasin Hayal'i cinayetten vazgeçirmek için çalışıyor' diye yazıyorsunuz. Nisan'daki görüşmeye göre. Demek ki tehlike halen devam ediyor. Siz bu durumda İstanbul'a bunu bildirdiniz mi? Niye İstihbarat Daire Başkanlığına veya İstanbul'a yazma gereği hissetmediniz?" diye sorusuna karşılık, "Yetkim yok zaten. Şubattaki raporun yürürlüğü devam ediyor zaten. 'Vazgeçme' raporlandırılmamışsa bile, söylendiği ifade ediliyor." dedi.
Duruşmaya yarına ertelendi.