Mahçupyan sözlerinden dolayı "Mahcup" olur mu acaba?
Medyaradar medya analisti Atilla Akar, Etyen Mahçupyan’ın Cemil Ertem ve Yiğit Bulut’la ilgili aralarında “uygunsuz ilişki var” sözlerini “çok çirkin” olarak tanımlayıp “kavgada bile söylenmeyecek sözler” kategorisinde buldu.
İşlerin çoktandır çığırından çıktığının farkındayım. Kocaman
adamların kenar mahallelerin yeni yetme ergenlerinde bile
rastlanmayan sözlerle birbirine girdiğini görüyorum. Edebin giderek
mumla aranır bir “yetenek” haline geldiğini söyleyebilirim.
İnsanların birbirine karşı iki düzgün cümle kurmaktan aciz duruma
düşmelerini de anlayabiliyorum. Anlayabiliyorum çünkü buralara bir
günde gelmedik. Birike birike sonunda herkesi, her kesimi şu veya
bu ölçüde sardı. Kimse bundan muaf değil. Fren tertibatı diye bir
şey kalmadı. Kemaliyet hak getire!..
“KAVGADA BİLE SÖYLENMEYECEK SÖZLER”
KATEGORİSİNDE
Bu yüzden benzeri yaklaşımlar kimseyi şaşırtmıyor. Adeta
“normallik” kazandı. Hatta böyle davranmayanlar neredeyse “anormal”
sayılıyor. O derece berbat bir noktaya geldik yani. Son derece
“çirkin” bir eğilim bu. Kimse küfürsüz, hakaretsiz, aşağılamasız
birine derdini, tepkisini ifade edemez oldu. Son derece “kıyıcı
insan karakterleri” oluştu. (Ya da belki hep öyleydiler ancak şimdi
dışarı taşırmanın zeminini, fırsatını buldular!) Bir girdap gibi
herkesi içine çekiyor. Hadi hayırlısı!
Ancak halen anlayamadığım şu ki; bazı sözler vardır hani “kavgada
bile söylenmez” derler. Bir insana ne kadar kızgın olursak olalım
söylemekten imtina edeceğimiz laflar olmalı. Üstelik bunlar toplum
karşısında, medya gücü alet edilerek söyleniyorsa hepten garip
kaçıyor. Dahası bu gibi tavırları kendisine “aydın” diyen, toplumda
kimi sorumluluklar üstlenmiş insanların yapması oldukça
yadırgatıcı. Çapları mı bu kadar yoksa hiç mi ölçüleri kalmadı
bilmiyorum. Sonunda inanılmaz “depresif entelektüeller”
türedi!
Yanlış anlaşılmasın; kimsenin “melek gibi” tertemiz olmasını,
hiçbir şekilde öfkelerini dışa vurmamalarını da beklemiyorum.
Kiminde az kiminde çok herkesin bir “sabır kotası” vardır. O yüzden
herkesin illâ munis kelimeler kullanması gerektiğini söylemiyorum.
Aynı şekilde adına “aydın” denen insan türünün sinirden azade
olduğunu da düşünmüyorum. Ancak bu kadar ego patlamasının,
cazgırlaşmanın, setlerini yıkan hezeyanlı çıkışların da bünyeye
zarar olduğunu sanıyorum. Dolayısıyla; şirretleşmenin alemi
yok!
SEVİYE YERLERDE SÜRÜNÜYOR: BU NE BİÇİM LAF
BÖYLE?..
İşte bir süre önce Akşam gazetesinden çıkartılan Başbakan Ahmet
Davutoğlu'nun eski başdanışmanı şimdiki “fahri danışmanı” Etyen
Mahçupyan, Cumhurbaşkanı danışmanları Cemil Ertem ile Yiğit Bulut
arasında "uygunsuz ilişki" olduğunu yazması bu türden bir olaydı.
Mahçupyan imalı yüklemelerle bezeli yazısında ayrıca "Koca bir
Cemil Ertem… Arkasında koca bir Yiğit Bulut var… Kim bilir onun
arkasında kim var” dedi. “Hâşâ” diye bağırmışım! “Yiğit Bulut öyle
arkasına birini alacak adam mı?” ifadelerini kullanmaktaydı. Tam
anlamıyla bir rezalet!
Belli ki bastırılamayan bir alay etme ihtiyacı ile kaleme alınan
yazıda “uygunsuz ilişki” tabiri malum çağrışımları tetiklemek için
özenle seçilmişti. Aynı şekilde “arkasında kim var?” diyerek ayrıca
bu ima pekiştiriliyordu. Cemil Ertem’in attığı bir twitte
Mahçupyan’ın “yabancı yatırımcıların komisyoncusu” olduğu
söylemesine sinirlendiği anlaşılan Mahçupyan bu imalı
yakıştırmalarla bir tür “intikam” almak istemişti herhalde. Lakin
“çizgi”nin fersah fersah geçildiği aşikâr…
Ancak gördüğüm kadarıyla yazıdaki imalar “gerçek” olmasından çok
doğrudan aşağılama ihtiyacı ile yazılmış. (Tabii Cemil Ertem’inde
-elinde ne gibi bir ispat var bilmem ama Mahçupyan’a - “yabancı
yatırımcıların komisyoncusu” demesi de bir o kadar hoş kaçmamış.)
Bunun üzerine Mahçupyan’da sanki “Sen bana iftira attın, dur
bakayım ben size daha ağırını söyleyeyim de görün” hırsıyla yazmış
gibi. Yoksa belli ki ortada kastedilen türde bir “ilişki” yok.
Ölçüsünü aşan bir kinlenmeye benziyor daha ziyade. Ne olursa olsun
sonuçta ortada “ayıp” diye bir şey var.
Bilemiyorum; olay gerçekte nedir? Kimi yazılar okudum,
söylentiler duydum ama gene de bir şey diyemem. İddia edildiği
üzere tümüyle “akçeli işler” meselesi midir, bireysel midir yoksa
siyasi mi, her ikisi mi? (Mahçupyan’ın Başbakan, diğerlerinin
Cumhurbaşkanı danışmanı olması başka çelişkileri de akla getiriyor)
”Çıkar savaşları” mı yaşandı? Neyse, bunu tayin edecek ben
değilim…
DİZGİNSİZ KÖTÜLÜĞE DÖNÜŞEN EGOLAR
Bu durumdan dolayı “Bakın işte ne güzel yandaşlar birbirine girdi”
türünden arızalı sevinçler duyacak halim de yok. (Ya da örneğin
“Yiğit Bulut nasıl olsa sevilmiyor, varsın istediklerini
söylesinler” ilkelliğine de düşecek değilim) Değilim çünkü bugün
“yandaşlar” yapar yarın diğerleri. Kimin o kulvara gireceği hiç
belli olmaz. Ölçüsüz asabiyet her yere anında sirayet edebilen bir
şeydir. Ayrıca çirkinlik yapılana göre değişen bir olgu değildir.
Çirkinlik çirkinliktir!
Garip ama nedense insanların yaşları ilerledikçe daha da
olgunlaşacakları varsayılır. Oysa böyle otomatik işleyen “birebir”
kural yok. Hatta neredeyse tam tersi gerçekleşiyor bile
diyebilirim. Sanki egolar daha bir azgınlaşıyor ve adeta dizginsiz
bir kötülük etme, yaralama arzusuna dönüşüyor. Böyle nereye varılır
bilmem? Kudurmanın alemi yok!
Bu tarz “porno kıvamında” sözlere ne hacet? Böylesi fetbazca
yüklemelerin anlamı ne? Bu nasıl kindarlık, kendini kaybetme,
şuursuzluk böyle? Aklı sıra “sinsice çakmış” mı oluyor şimdi?
Mahçupyan şimdi de kendisini “şaka yaptım” diye savunmuş. (Çok
çocukça ve seviyesiz bir savunma. Özür dileyip geçebilirdi.
Diğerleri daha olgun davrandı sanırım) Çirkefleşmenin adı ne
zamandan beri “şaka yapmak” oluyor acaba? Kim yaparsa yapsın bu
gibi hareketlerden gına geldi artık. Bu kadar çiğleşmenin
alemi yok!
Ben kendi payıma medyada, siyasal ortamda bu tarz insanlar görmek,
böylesi laflar duymak istemiyorum artık. Yoksa gerçek amacım ne
Mahçupyan’ı kötülemek, ne de Yiğit Bulut ve Cemil Ertem’i savunmak.
(Sadece bir “durum tespiti” yani.)Tam tersine hepsi de anlayış
olarak çok uzak isimler bana. Ama hepimiz adına “toplum” denilen
bir yerde yaşıyoruz. Bu “hava kirlenmesi” herkesi etkiliyor…
Bilemiyorum; Mahçupyan oturup daha sakin düşündüğünde
söylediklerinden dolayı “mahcup” olur mu acaba?...
Bence çoktan oldu ama egosu izin vermiyor.
Siz ne dersiniz?..
17.02.2016.
[email protected]