25 Tem 2011 20:36
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:36
''MAGAZİNİ BİZ İCAT ETMEDİK!'' ÖMÜR VAROL MİLLİYET'E BİLİNMEYENLERİ ANLATTI!
Başarılı yapımcı Ömür Varol, Milliyet gazetesi TV ekine konuştu. Varol, merak edilenleri ve bilinmeyenleri anlattı.
Gazeteciliğe nasıl başladınız, ilginç bir öykünüz var mı?
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo - TV - Sinema Bölümü’nden mezunum. Yedinci tercihimdi. O dönemde "mühendislik" okumayı hayal ediyordum... Olmadı. İyi ki de olmamış. Sektördeki maceram da eş zamanlı başladı. Bir yandan okula gidiyor, diğer yandan çalışıyordum…
Yıldırmak isteyen ağabeylerimiz vardı. Sağ olsunlar... Sana burada ekmek yok, yol yakınken başka meslek seç kendine, diyenler... Yenilerden çekiniyorlardı sanırım. Alternatiflerin, sektörü küçülteceğini düşünüyorlardı belli ki... Oysa özel televizyonculuğun tohumları henüz atılmış, medya hızlı bir gelişim sürecine girmişti. Onlara kulak asmadım haliyle... Bildiğim yolda ilerledim.
Bugüne kadar nerelerde çalıştınız?
1992 yılında, TRT İstanbul Haber Merkezi’nde staj yaptım. Kamera servisindeydim. Kameraman olmaya niyetlenmiştim ki; Kanal 6’dan muhabirlik teklifi aldım. 1993’te efsane kadroya dahil oldum; Can Okanar, Oğuz Haksever, Cengiz Erdil ve Atilla Güner’den çok şey öğrendim. 19 yaşındayken editörlüğe terfi ettim.
1995’te Cem Aydın yönetimindeki Kanal D Haber Merkezi’nde ara haber sorumluluğuna getirildim. Uğur Dündar’ın, bayrağı devralmasıyla taşlar yerinden oynadı. Aydın Özdalga, mizahi haberler yapmamı önerdi. Ekranla haşır neşirdim artık... Ortaya çıkardığım işler, kısa sürede dikkat çekti.
Ve Show TV... Lise yıllarında sesini taklit ederek arkadaşlarımı güldürmeme vesile olan adam, şimdi benle çalışmak istiyordu. 1996’da "Reha Muhtar’la Ateş Hattı" maceram start aldı böylece... Ufuk Güldemir’in haber merkezinden ayrılmasının akabinde, görev, Reha Muhtar’a verildi. 2003 yılına dek uzayan zorlu süreç başlamıştı…
1999’da henüz 25 yaşındayken haber müdürü ilan edilmiştim. Türkiye’yi, Türkiye insanını çözen Reha Muhtar, televizyon haberciliğinde ezber bozarken, bizim için de eşsiz bir rehberdi.
2003’te Show TV’den ayrıldım. Kanala dışarıdan hazırladığım programlar, defalarca gün birinciliği yakaladı.
2005 itibarıyla Can Tanrıyar’ın yapım şirketinde magazin dünyasını tanıdım.
2007’de Kürşat Yılmaz ve Doğan Şentürk’ün davetiyle Fox’a transfer oldum. Haber müdürlüğüne kaldığım yerden devam ettim. Ayrıca; ana haber bülteninde "Fox Magazin" bölümünü hazırlayıp, sundum. Amerikalı yöneticiler, izlenme oranlarındaki başarılı grafikten etkilenip, "prime time"da program yapmamı talep ettiler. "Bizden Kaçmaz"ın fitili ateşlenmiş oldu böylece... Yapımcılığını üstlendiğim "Bizden Kaçmaz", daha birkaç hafta geçmemişti ki "Reyting İlk 100" listesinde birinci oldu. 2011’e kadar süren "Bizden Kaçmaz", çok sayıda ödüle layık görüldü.
2011’de yine Fox’ta, "Süper Kulüp"le sürdü yolculuğumuz... "Bizden Kaçmaz"daki başarı, "Süper Kulüp"le tescillendi.
"Benim dönüm noktam" dediğiniz bir olay yaşadınız mı? Yaşadıysanız ne?
Aslında zincirleme gelişiyor... Bir önceki hadise, bir sonrakine neden. Birbirinden bağımsız değil hiçbiri...
Şöyle ki; TRT stajında kamerayı öğrendim. Kanal 6’da muhabirlik ve editörlük süreci, habercilik tecrübemi artırmamı sağladı. Kanal D ekranında tanındım. Show TV’de Reha Muhtar’ı yaşadım. Can Tanrıyar’la magazini ve ünlüleri anladım. Fox’ta tümünü birleştirip, sunma imkanı buldum.
Ne zamandır kendi kanatlarınızla uçuyorsunuz?
Fox’a transferimle birlikte... Yani 2007’den bu yana... Üstelik tam da her şeyden vazgeçmek üzereyken! Omuzlarımdaki yükün ağırlığına dayanamayacak hale gelmişken... Pes etmeye ramak kalmışken...
Neden?
Dönüp baktığımda geriye; 20 koca yılın geçtiğini görünce, şaşıp kalıyorum! Dile kolay; 20 yıl! Kaç yaşındayım? 37! Daha 17 ya da 18’imdeyken akıntıya karşı kürek çekmeye başlamışım... Hiç de akıllıca değil! Can mı dayanır? Yorulduğunu hissediyorsun işte o zaman... 2007’de 33’ündeyken pes etme noktasına geliyorsun... Gel gör ki; sen bırakmak istesen de o seni bırakmıyor! Bir misyon yüklenmiş gibi...
FOX’ta yaptığınız programların başarısı ortada... Pek çok TV ekibi habere çıkıyor ama sizin özel haberleriniz kadar ses getirmiyor, neden? Bu başarının sırrı ne?
Kendimi bildim bileli hayatı farklı okumaya çalışırım. Başka açılardan bakarım olaylara. Farkı yaratan, sanırım bu. Einstein demiş ya "Önemli olan elinizdeki malzeme değil; olaylara yaklaşımınızdır." diye... Öyle işte...
"Süper Kulüp" özellikle yayın saati değişince gün birincisi çıkmaya başladı, yayın saati böyle devam edecek mi? Yoksa sadece yaz için mi bu durum geçerli?
Fox’ta "Bizden Kaçmaz" programıyla gün birincisi olmuştuk. Zorlu Çarşamba gecelerinden birinde üstelik! "Süper Kulüp"le de zirveyi gördük. Elbette yayın günü ve saati çok önemli. Kanal yönetimi, gidişattan memnun.
Haberi sunuş tarzınız, ses tonunuz çok ilgi çekiyor, neden böyle bir tarz kullanıyorsunuz?
Herkes camdan bakarken ozan olan, damdan bakarmış... Diğerlerinin yaptığını yapsaydım, bugün benle konuşuyor olmazdınız...
Sizce magazinin tanımı ne ve neden bu kavram bu kadar çok tartışılıyor, hatta bu tartışma hiç bitmiyor?
"Magazin" özel bir şey değil. Özel anlam yüklenmesi saçma. "Çoğunluğu ilgilendirecek, çeşitli konulardan söz eden, bol resimli yayın." diyor TDK. Bence; haber kategorilerinden biri. Siyaset, spor, yaşam, sağlık, bilim, teknoloji... "Magazin" de ayrı bir kategori. Tartışılma nedeni; hafifmeşrep algılanması... Hep tartışılacak... Oysa ihtiyaçtan icat olunmuş... Bize kimse kızmasın!
Geriye doğru bakarsanız en zor günümdü ya da haberimdi dediğiniz olay hangisi?
Literatüre "Titanik Olayı" diye geçen hadise beni çok zorlamıştı. Özel haberimiz, geniş yankı buldu, malumunuz... Balkonda sevişirken çekilmiş ünlü bir çift... Üstelik biri arkadaşınız... Yayınlamak zorundasınız ve yayınlıyorsunuz! Habercilik kazanıyor da... Dostluk bitiyor!
En sevdiğiniz ve sevmediğiniz magazin figürleri kimler ve neden?
Ben kin tutmam. Anlık yaşarım sevincimi de öfkemi de. Kim olursa olsun önyargılı yaklaşmamaya gayret ediyorum. Beni mahkemeye veren ünlülerden nefret etmiyorum. Kara listem yok. Olmayacak da...
Siz yoğun tempoda kendinizi nasıl dinlendiriyorsunuz? Mesela evli ve çocuklu musunuz? Özel uğraşlarınız var mı?
Dinlenemiyorum. Neredeyse 7/24 çalışıyorum. Bu halimden ne ben ne de ailem memnun! Onları da olumsuz etkiliyorum zira... Evlilikte 12. yılımız doldu. Vefakâr eşim Andaç, anne ilgisiyle üzerime titriyor. Cennetlik bir kadın! İki kızımız var; Egem’le Berfu. Egem 8, Berfu 6 yaşında. Yaşama sebebim onlar.
Mesleğinizle ilgili nasıl bir kariyer planı yaptınız?
Geleceğe dair plan yapmak bana göre değil. İçinde bulunduğum durumu yaşamak, keyif veriyor... Kariyer takıntılı olmadım, olmayacağım da... Hayat kendiliğinden şekil alıyor... Sadece işimi iyi yapmaya çalışıyorum. Ötesine teslimim...
Tanık olduğunuz olayları v.s bir gün kitaplaştırmayı düşünüyor musunuz?
Olabilir. Gün gelir de bir sahil kasabasında yaşama imkanı bulursam...
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo - TV - Sinema Bölümü’nden mezunum. Yedinci tercihimdi. O dönemde "mühendislik" okumayı hayal ediyordum... Olmadı. İyi ki de olmamış. Sektördeki maceram da eş zamanlı başladı. Bir yandan okula gidiyor, diğer yandan çalışıyordum…
Yıldırmak isteyen ağabeylerimiz vardı. Sağ olsunlar... Sana burada ekmek yok, yol yakınken başka meslek seç kendine, diyenler... Yenilerden çekiniyorlardı sanırım. Alternatiflerin, sektörü küçülteceğini düşünüyorlardı belli ki... Oysa özel televizyonculuğun tohumları henüz atılmış, medya hızlı bir gelişim sürecine girmişti. Onlara kulak asmadım haliyle... Bildiğim yolda ilerledim.
Bugüne kadar nerelerde çalıştınız?
1992 yılında, TRT İstanbul Haber Merkezi’nde staj yaptım. Kamera servisindeydim. Kameraman olmaya niyetlenmiştim ki; Kanal 6’dan muhabirlik teklifi aldım. 1993’te efsane kadroya dahil oldum; Can Okanar, Oğuz Haksever, Cengiz Erdil ve Atilla Güner’den çok şey öğrendim. 19 yaşındayken editörlüğe terfi ettim.
1995’te Cem Aydın yönetimindeki Kanal D Haber Merkezi’nde ara haber sorumluluğuna getirildim. Uğur Dündar’ın, bayrağı devralmasıyla taşlar yerinden oynadı. Aydın Özdalga, mizahi haberler yapmamı önerdi. Ekranla haşır neşirdim artık... Ortaya çıkardığım işler, kısa sürede dikkat çekti.
Ve Show TV... Lise yıllarında sesini taklit ederek arkadaşlarımı güldürmeme vesile olan adam, şimdi benle çalışmak istiyordu. 1996’da "Reha Muhtar’la Ateş Hattı" maceram start aldı böylece... Ufuk Güldemir’in haber merkezinden ayrılmasının akabinde, görev, Reha Muhtar’a verildi. 2003 yılına dek uzayan zorlu süreç başlamıştı…
1999’da henüz 25 yaşındayken haber müdürü ilan edilmiştim. Türkiye’yi, Türkiye insanını çözen Reha Muhtar, televizyon haberciliğinde ezber bozarken, bizim için de eşsiz bir rehberdi.
2003’te Show TV’den ayrıldım. Kanala dışarıdan hazırladığım programlar, defalarca gün birinciliği yakaladı.
2005 itibarıyla Can Tanrıyar’ın yapım şirketinde magazin dünyasını tanıdım.
2007’de Kürşat Yılmaz ve Doğan Şentürk’ün davetiyle Fox’a transfer oldum. Haber müdürlüğüne kaldığım yerden devam ettim. Ayrıca; ana haber bülteninde "Fox Magazin" bölümünü hazırlayıp, sundum. Amerikalı yöneticiler, izlenme oranlarındaki başarılı grafikten etkilenip, "prime time"da program yapmamı talep ettiler. "Bizden Kaçmaz"ın fitili ateşlenmiş oldu böylece... Yapımcılığını üstlendiğim "Bizden Kaçmaz", daha birkaç hafta geçmemişti ki "Reyting İlk 100" listesinde birinci oldu. 2011’e kadar süren "Bizden Kaçmaz", çok sayıda ödüle layık görüldü.
2011’de yine Fox’ta, "Süper Kulüp"le sürdü yolculuğumuz... "Bizden Kaçmaz"daki başarı, "Süper Kulüp"le tescillendi.
"Benim dönüm noktam" dediğiniz bir olay yaşadınız mı? Yaşadıysanız ne?
Aslında zincirleme gelişiyor... Bir önceki hadise, bir sonrakine neden. Birbirinden bağımsız değil hiçbiri...
Şöyle ki; TRT stajında kamerayı öğrendim. Kanal 6’da muhabirlik ve editörlük süreci, habercilik tecrübemi artırmamı sağladı. Kanal D ekranında tanındım. Show TV’de Reha Muhtar’ı yaşadım. Can Tanrıyar’la magazini ve ünlüleri anladım. Fox’ta tümünü birleştirip, sunma imkanı buldum.
Ne zamandır kendi kanatlarınızla uçuyorsunuz?
Fox’a transferimle birlikte... Yani 2007’den bu yana... Üstelik tam da her şeyden vazgeçmek üzereyken! Omuzlarımdaki yükün ağırlığına dayanamayacak hale gelmişken... Pes etmeye ramak kalmışken...
Neden?
Dönüp baktığımda geriye; 20 koca yılın geçtiğini görünce, şaşıp kalıyorum! Dile kolay; 20 yıl! Kaç yaşındayım? 37! Daha 17 ya da 18’imdeyken akıntıya karşı kürek çekmeye başlamışım... Hiç de akıllıca değil! Can mı dayanır? Yorulduğunu hissediyorsun işte o zaman... 2007’de 33’ündeyken pes etme noktasına geliyorsun... Gel gör ki; sen bırakmak istesen de o seni bırakmıyor! Bir misyon yüklenmiş gibi...
FOX’ta yaptığınız programların başarısı ortada... Pek çok TV ekibi habere çıkıyor ama sizin özel haberleriniz kadar ses getirmiyor, neden? Bu başarının sırrı ne?
Kendimi bildim bileli hayatı farklı okumaya çalışırım. Başka açılardan bakarım olaylara. Farkı yaratan, sanırım bu. Einstein demiş ya "Önemli olan elinizdeki malzeme değil; olaylara yaklaşımınızdır." diye... Öyle işte...
"Süper Kulüp" özellikle yayın saati değişince gün birincisi çıkmaya başladı, yayın saati böyle devam edecek mi? Yoksa sadece yaz için mi bu durum geçerli?
Fox’ta "Bizden Kaçmaz" programıyla gün birincisi olmuştuk. Zorlu Çarşamba gecelerinden birinde üstelik! "Süper Kulüp"le de zirveyi gördük. Elbette yayın günü ve saati çok önemli. Kanal yönetimi, gidişattan memnun.
Haberi sunuş tarzınız, ses tonunuz çok ilgi çekiyor, neden böyle bir tarz kullanıyorsunuz?
Herkes camdan bakarken ozan olan, damdan bakarmış... Diğerlerinin yaptığını yapsaydım, bugün benle konuşuyor olmazdınız...
Sizce magazinin tanımı ne ve neden bu kavram bu kadar çok tartışılıyor, hatta bu tartışma hiç bitmiyor?
"Magazin" özel bir şey değil. Özel anlam yüklenmesi saçma. "Çoğunluğu ilgilendirecek, çeşitli konulardan söz eden, bol resimli yayın." diyor TDK. Bence; haber kategorilerinden biri. Siyaset, spor, yaşam, sağlık, bilim, teknoloji... "Magazin" de ayrı bir kategori. Tartışılma nedeni; hafifmeşrep algılanması... Hep tartışılacak... Oysa ihtiyaçtan icat olunmuş... Bize kimse kızmasın!
Geriye doğru bakarsanız en zor günümdü ya da haberimdi dediğiniz olay hangisi?
Literatüre "Titanik Olayı" diye geçen hadise beni çok zorlamıştı. Özel haberimiz, geniş yankı buldu, malumunuz... Balkonda sevişirken çekilmiş ünlü bir çift... Üstelik biri arkadaşınız... Yayınlamak zorundasınız ve yayınlıyorsunuz! Habercilik kazanıyor da... Dostluk bitiyor!
En sevdiğiniz ve sevmediğiniz magazin figürleri kimler ve neden?
Ben kin tutmam. Anlık yaşarım sevincimi de öfkemi de. Kim olursa olsun önyargılı yaklaşmamaya gayret ediyorum. Beni mahkemeye veren ünlülerden nefret etmiyorum. Kara listem yok. Olmayacak da...
Siz yoğun tempoda kendinizi nasıl dinlendiriyorsunuz? Mesela evli ve çocuklu musunuz? Özel uğraşlarınız var mı?
Dinlenemiyorum. Neredeyse 7/24 çalışıyorum. Bu halimden ne ben ne de ailem memnun! Onları da olumsuz etkiliyorum zira... Evlilikte 12. yılımız doldu. Vefakâr eşim Andaç, anne ilgisiyle üzerime titriyor. Cennetlik bir kadın! İki kızımız var; Egem’le Berfu. Egem 8, Berfu 6 yaşında. Yaşama sebebim onlar.
Mesleğinizle ilgili nasıl bir kariyer planı yaptınız?
Geleceğe dair plan yapmak bana göre değil. İçinde bulunduğum durumu yaşamak, keyif veriyor... Kariyer takıntılı olmadım, olmayacağım da... Hayat kendiliğinden şekil alıyor... Sadece işimi iyi yapmaya çalışıyorum. Ötesine teslimim...
Tanık olduğunuz olayları v.s bir gün kitaplaştırmayı düşünüyor musunuz?
Olabilir. Gün gelir de bir sahil kasabasında yaşama imkanı bulursam...