Levent Üzümcü'den çarpıcı açıklama: Hedef gösteriliyorum!
Bazı gazeteler tarafından hedef gösterildiğini ifade eden Levent Üzümcü, aynı gazetenin Ahmet Taner Kışlalı'yı da hedef gösterdiğini söyledi.
Tiyatro sanatçısı Levent Üzümcü ile rol aldığı İstibdat Kumpanyası
öncesi hem bu oyunu hem de bu sezon yer alacağı projeleri anlattı.
Hürriyet’ten Aynur Yolcu’ya konuşan Levent Üzümcü yine çarpıcı
açıklamalar yaptı. Ahmet Taner Kışlalı’yı hedef gösteren gazetenin
kendisini gösterdiğini ifade eden Levent Üzümcü, Mehmet Ali
Alabora’nın yurtdışına gitmesini de kendi tercihi olarak
değerlendirdi.
İşte o röportaj…
Tiyatroya ümit bağlayanları, tiyatrocuların kendisinden medet
umulmasından korkmasını ti’ye alan kahkahalarla izleyebileceğiniz
bir oyun İstibdat Kumpanyası… Çıkış noktasını jurnallerle
tiyatroların yakıldığı, oyuncuların dövüldüğü Abdülhamit döneminden
alıyor. ‘Burun’ demenin ‘yıldız kaydı’ demenin insanın ‘başı’nı
derde sokabildiği bir zamandan bugüne selam yolluyor.
Müzikal bir havada geçen ve mizah yönü oldukça kuvvetli oyunda
Yunan ve Türk ezgileri eşliğinde yapılan sirtaki, horon ve misket
dansları seyircinin enerjisini yükseltiyor. Halkı galeyan getirerek
padişahın devrilmesine yardımcı olacak tiyatro oyunun yönetmesi
için Fransa’dan İstanbul’a davet edilen Samuel Efendi’yi
canlandıran Üzümcü’nün kulisine konuk olduk, tiyatro, sinema ve
dizi sektörünü masaya yatırdık.
‘TİYATRO HALKI GALEYANA GETİRMEZ’
Bu sezon sizi İstibdat Kumpanyası’nda izleyeceğiz… Biraz oyundan
bahseder misiniz?
İstibdat Kumpanyası’nda devlete bağlı olarak kurulan ilk tiyatro
öne çıkıyor. Abdülhamit döneminden bakıyor olaya, o dönemin adı
İstibdat… O zamanın zorluklarını; insanların fikirlerini beyan etme
özgürlüğü, hatta beyanı da aştık padişaha karşı bir gönderme söz
konusu olabilir mantığıyla yapılan sansürü ve otosansürü konu
alıyor. Mesela burun dediğin zaman ortalık birbirine giriyor, çünkü
Abdülhamit’in burnu kocaman. Yıldız denemiyor, çünkü Yıldız
Sarayı’nda yaşıyor.
İşte o dönemlerde halkın iktidarını isteyen Cumhuriyetçi bir paşa,
Cyrano de Bergerac adlı oyununu sahnelenmesini istiyor. O oyunla
İstanbul’da halkı galeyana getirip sistemi bitirmeyi planlıyor.
Peki, tiyatro bunu gerçekten yapabilir mi?
İşin komedisi de burada… Tiyatro bu kadar önemli bir iş değildir,
halkı galeyana da getirmez. Ama hep tiyatrodan korkarlar.
Sizce gerçekte böyle bir korku var mı?
Baskıcı rejimlerin en büyük korkusudur tiyatro. Çünkü onlar
tiyatronun birçok şeyi değiştirip, dönüştüreceğini düşünür. Böyle
bir güç atfederler tiyatroya, ama yok böyle bir şey. Toplumlarda
çığır açacak bir özelliği yoktur. Tiyatro sadece tiyatrodur, gider
izlersin… Eğer iyi bir oyun izlemişsen, sabah uyandığında aklına
ilk o gelir. ‘Ya ne kadar güzel bir oyundu’ dersin, sonra hayatına
devam edersin.
‘NE OYNARSAN OYNA GÜNÜMÜZE DENK DÜŞER’
Ödenekli tüm sanat kurumları şu sıralar yeni yasa tasarılarıyla
gündeme geliyor. Şehir Tiyatroları, Devlet Tiyatroları gibi…
Oyununuz biraz da bu yaşananlara gönderme yapıyor ya da denk geldi
diyebilir miyiz?
İnsana ve topluma ait tüm sorunlar, oyunlarda vardır. Valla o kadar
garip bir ülkede yaşıyoruz ki o oyunlardan hangisini oynarsan oyna
günümüzdeki bir şeye denk düşer. (Gülüyor)
Mesela Birinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından İstanbul’un işgalini
konu alan bir hikaye anlatmaya çalışırsın anlatırken de Beyazıt
Karakolu’nun basılmasından bahsedersin. Tam sen oyunu anlatırken
Türkiye’nin bir yerinde karakol basılır… Hoppala nereden
nereye…
Mustafa Kurt’un ‘sansür’ü gerekçe göstererek istifa ettiği
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü görevine dizi ve tiyatro
oyuncusu Nejat Birecik’in gelmesini Devlet Tiyatrosu’nda görev
almış biri olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben bu konu hakkında düşünmüyorum. Bu konu hakkında söyleyecek tek
bir kelimem bile yok.
EGE DENİZİ İNSAN MEZARLIĞINA DÖNDÜ
Yönetmen Panos Karkanevatos’un insan kaçakçılığını konu
alan Riverbanks filminde rol aldınız…
Yunan-Türk-Alman ortak yapımı bir film… ‘Türkiye bir köprü’ deriz
ya hep, insan kaçakçılığında da bir köprü… Ege Denizi bir insan
mezarlığına döndü. Anneler, çocuklar, babalar kayboluyorlar denizin
içinde. Bir takım kötü insanlara adam başı 2 bin – 3 bin dolar
veriyorlar ve denizin ortasında ölüme terk ediliyorlar. Ülkeler de
çok mustarip bu durumdan…
EVİMİZDE RUMCA KONUŞULURDU
Filmde Türkçe ve Yunanca konuşuyorsunuz. Yunanca biliyor
muydunuz?
400-500 kelimelik bir kelime hazinem vardı. Babaannemin, dedemin
anadiliydi, Yunanca. Onlar Giritliler. Evde Rumca konuşulurdu,
tıpkı birilerinin evinde Arapça, birilerinin evinde Çerkezce,
Kürtçe olduğu gibi… Temel kelimelerde kulak dolgunluğum vardı
tabii… Bu anlamada filmin benim için özel bir yeri oldu.
Peki, babaanneniz dedeniz İstanbul’da mı
yaşıyordu?
Hayır, Ayvalık’ta yaşıyorlardı. Girit’ten Ayvalık’a bırakıldılar.
Girit’ten kalkan gemiler, Giritli Müslümanları Ege kıyılarına
bıraktı.
2015’te tiyatro ve sinema filmi dışında başka bir projede
yer alacak mısınız?
Bir televizyon dizisinde rol alacağım gibi görünüyor. 5-6 bölüm
konuk oyuncu olarak. Ondan sonra Şehir Tiyatroları’nın 100. yılına
selam niteliğinde bir proje hazırlıyoruz. Benim için çok önemli
çünkü Şehir Tiyatroları benim yuvam. Her ne olursa olsun öyle de
kalmaya devam edecek.
APARTMAN GÖREVLİSİ DE BENİM KOMŞUM
Sosyal medyada çok konuşulan isimlerdensiniz… Tehdit mesajları
alıyor musunuz?
Alıyorum da sokakta ‘merhaba’ bile diyemeyecek adamın internet
başından “Seni vururum, seni öldürürüm” yazmasını önemsemiyorum. O
bir duygudur, aynısını yapan Mustafa Kemal’in yolundan gittiğini
iddia enden insanlar da var. Türkiye’de bir noktada durabilmek o
kadar zor ki… Kobane ile ilgili bir şey yazıyorsun, “Vayy yurt
düşmanı” oluyorsun. Başka bir şey yazıyorsun, “Kürt düşmanı”
oluyorsun… Ya ne alakası var. Ben insanları hiçbir zaman inanışına,
dış görünüşüne ya da başka bir şeye göre ayırmamışım ki. Apartman
görevlisine nasıl davranıyorsam, komşuma da öyle davranıyorum.
Genelde böyle görmezler, ama apartman görevlisi de benim komşum.
Aynı binada hayatı paylaşıyoruz.
Aldığı tehditler nedeniyle Mehmet Ali Alabora, İngiltere’ye
gitti…
Bu onun özgür tercihidir. Bir yandan da şunu unutmamak lazım Mehmet
Ali’yi bu duruma sürükleyen süreç neydi? Bakın, geçtiğimiz hafta
Taner Kışlalı’nın ölüm yıl dönümüydü ve onu hedef gösteren
gazeteler hala yayında… Ben açıklama yapıyorum beni de hedef
gösteriyor, kim öldürülürse… Suçun peşinden gitmemek, suçlulara
müthiş bir özgüven kazandırıyor. Bu son yılların değil, 1938’den
beri bir problemdir.
İstibdat Kumpanyası’nın sahneleneceği günler
2 Kasım Pazar 15.00 Profilo Kültür Merkezi
9 Kasım Pazar 15.00 Profilo Kültür Merkezi
14 Kasım Cuma 21.00 Profilo Kültür Merkezi
16 Kasım Pazar 15.00 Profilo Kültür Merkezi
30 Kasım Pazar 15.00 Profilo Kültür Merkezi