Latif Erdoğan'dan ilginç iddia: Gülen 2039'da ölecek!
Yeni Akit gazetesi yazarı Latif Erdoğan, Gülen'in 2039'da öleceğini yazdı.
Erdoğan, 'Özel arşivimdeki ezoterik içerikli dosyadaki bilgilere göre 2016 yılında, yakın çevresi tarafından Mehdi- Mesih oluşu genel kabul görecek, dış dünya ise onu halife sıfatıyla tanıyacak.. Yine aynı dosyadaki bilgilere göre, 101 sene yaşayacak. 2039 yılında vefat edecek' cümlelerini kurdu.
İŞTE ERDOĞAN'IN YAZISININ TAMAMI:
Özel arşivimdeki ezoterik içerikli dosyadaki bilgilere göre 2016 yılında, yakın çevresi tarafından Mehdi- Mesih oluşu genel kabul görecek, dış dünya ise onu halife sıfatıyla tanıyacak.. Yine aynı dosyadaki bilgilere göre, 101 sene yaşayacak. 2039 yılında vefat edecek. Son on yıllık ömrünü yeryüzü halifesi olarak geçirecek ve onun hilafeti bütün dünya ülkeleri tarafından kabul görecek.
Bir ayrıntı bilgiye göre de, uygulamadığı Sünnet-i Seniyye kalmasın diye, 90 yaşına geldiğinde evlenecek. Bu evlilikten çocuğu olup olmayacağına dair bir bilgi yok. Ayrıca, geçmişte evlenmeyi aklının ucundan geçirdiği gün, bir arkadaşının gelip rüyasında Efendimizi gördüğünü, evlendiği gün ölür ve cenaze namazına da katılmam, dediğini ve bundan dolayı da evlenmediğini hükme bağlayan gerekçeyi yürürlükten kaldıran maslahatın ne olduğunu da yine açıklanmadığı için bilemiyoruz.
Dedesi bir rüya görür. Rüyasında, bağlı bulunduğu şeyhi kendisini yanına çağırır. Bu davet üç gün üst üste tekrarlanınca şeyhine gider. Bir müddet tekkede kalır. Bir gün şeyhine, evlenmek istemediğini, ömrünü bir münzevi olarak tekkede geçirmek istediğini söyler. Şeyhi buna itiraz eder. Evlenmesi gerektiğini söyler, çünkü onun neslinden öyle birisi gelecektir ki, dünyayı nura gark edecektir. Söz konusu ettiğim dosyada, kendi kardeşinden başka rivayet edeni bulunmayan bu olaya ayetten işaret bile uydurulmuş bulunuyor.
Kendisi, üç yaşlarındayken çok fasih şekilde bir yabancı dili konuştuğunu söylüyor. Konuştuğu dilin kimliği muğlak. Bazıları bunun Rusça olduğunu söylüyor. Fakat, konuşulan dilin kimliği, kasıtlı şekilde ucu açık bırakılıyor.. Belki de 2016’dan sonra açıklığa kavuşacak gizemlerden biri de bu dil meselesi olacak; büyük ihtimalle de İbranice’de karar kılınacak..
Gençlik yıllarımda, dünyayı elime verseler de, şöyle parmaklarımla evirip çevirsem diye hayal kurardım, diyor. Çocukluğumda çok huysuzdum, birisi benim sofradaki yerime otursa, sofrayı ters yüz eder odadan çıkardım, diyor. Şeyhinin, eğer gitseydin paramparça olacaktın, deyişini yorumlarken, muhtemelen o grubun içine girseydim Nurlara düşman olurdum, çünkü bu benim fıtratımda var, diyor. Ben ceviz ağacı gibiyimdir, gölgemde ot bitirmem, diyor.
Bahsi geçen ezoterik dosyadaki yoruma göre, Bediüzzaman’la görüşmemesi şu hikmete bağlanıyor: Bediüzzaman onu görseydi, hemen imamlığa onu geçirmek isteyecekti. O ise edebinden dolayı bunu kabul etmeyecek ve vazifeler birbirine karışacaktı. Ve bir sohbetinde konuya kendisi şöyle bir izah getiriyor: Adet-i ilahi, iki müceddidi birbiriyle dünya gözüyle görüştürmez, birini diğerine talebe yapmaz, bu görüşememe de böyle bir sır da olabilir..
Ünlü deist bir kişinin kendi hakkında söylediği övücü bir sözü, bir gün bana keyifle anlattı. O, demiş, bu deist kişi, Hz. Muhammed’den daha büyüktür. Çünkü Hz. Muhammed’in kılıçla yapamadığı dünya fethini o eğitimle gerçekleştirdi. Dedim ki: Bahsettiğiniz kişiyi yakından tanırım. Deisttir, peygamber inancı yoktur. Bu sebeple de onun peygamber anlayışı, sıradan bir insana atfettiği değerden farksızdır. Bu sebeple de yaptığı mukayese anlamsızdır, manasızdır. Önce sarardığını sonra da öfkeyle yutkunduğunu hatırlıyorum..
Allah benimle konuştu, kainatı Muhammed’im için yarattım, senin için de devam ettiriyorum, dediğini daha önce naklettim. Ezoterik dosyada nakledilene göre, arkadaşlarından Ömer isimli çok sevdiği bir genç irtidat edip dinden çıkmış. Günlerce üzülmüş. Rüyasında Cenab-ı Hakk kendisine, benim takdirime karışma, diyerek uyarıda bulunmuş..
Ve bir sohbetten: Benim annem de yok, babam da yok. Benim gelip vazife yapmam lazımdı, geldim vazifemi yapıyorum..
Yine bir sohbetten: İsa (a.s.), güzel konuşurmuş, ben de güzel konuşuyorum değil mi?
Kendisinin İsa olduğunu yayan bir talebesine uzunca bir uyarıda bulunduktan sonra sözünü şöyle tamamlıyor: Hem, o zat şu anda burada olsa bile bunu sağda solda işaa etmenin (yaymanın) ne manası var?
‘İsa (a.s.) nereye gelecek, biz O’nu görecek miyiz?’ diye soran bir cemaat üyesine verdiği cevap: Mesela İzmir’e gelir, vazife yapar, gider, herkes O’nu bilmez, ama senle ben göreceğiz. Ve aynı muhatap kişiyi bir gün yanına çağırır; şu ayetler ve hadisler bana işaret ediyor, der, ona bazı ayet ve hadisleri gösterir.
Sonra bu ayet ve hadisler, ezoterik usullerle yorumlanır, başına, sonuna, ortasına yapılan pek çok ilavelerle ve bazen de tahriflerle yorumlanır ve tarihler düşürülerek onun Mehdi- Mesih ve Halife-i ruy-u zemin (Yeryüzü halifesi) olduğu ispatlanmaya çalışılır. Büyük ihtimalle kendisinin bilgisi dahilinde söz konusu çalışmayı yapanların eliyle bu dosya bana ulaştırılır.
Yirmi beş sene önce bu dosya bana geldiğinde, getirenlerin zihni yapısını bildiğimden çok ciddiye almamış, ilk sayfasına şöyle bir göz ucuyla baktıktan sonra kapatmış ve bir daha hiç açmamıştım. Geçenlerde, bir başka vesileyle arşivimi karıştırırken dosyayı tekrar gördüm, bu sefer baştan sona okudum, yanılmamışım.
Zaten, CIA, MOSSAD, MİT, Masonluk ve diğer Siyonist bağlantıları deşifre olduktan sonra, kendisine atfedilen bütün yüksek makamların bir büyü ve illüzyon olduğu da deşifre olmuş oldu. Yani büyüsü bozuldu, bakalım çevresinde artık aklı başında kimse kalacak mı?