02 Ağu 2010 09:22 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:30

''LAN BU KADIN DÜMENE Mİ BANA MI GELİYOR?''

Erol Aksoy'un yakalanma karesine Vatan yazarından ilginç yorum.

Köşeye sıkışınca...

Aldatan erkekler köşeye sıkışınca panik atak oluyorlarmış.

Yeni bilimsel verimiz bu.

Ne yani panik atak olacaklar diye ses mi çıkarmayalım?

- Ama aşkım bak, panik atak olacağım...

- Ay tamam o zaman, kıyamam ben sana... Sen yap; ben bakmıyorum!!!

Beter olsunlar!

Panik atak oluyorlarmış!

Yakalanma korkusu herhalde!

Yakalandıktan sonra...

Panik atak falan kalmıyor ama..

Ya gerçekten kalp malp dayanamıyor, oracıkta gık deyip gidiyor, en azından artık hap kullanmaya başlıyorlar...

Ya da...

Panik ataktan eser kalmıyor, bir rahatlık geliyor üstlerine...

Hele bir kere yakaladıktan sonra...

Rahatlık bir tarafa, bu onlarda alışkanlık yapıyor. O adrenalini başka bir yerde bulamaz hale geliyorlar. Ha, bungee jumping falan yapsalar belki ama...

Risk aynı risk!

Dedim ya, alışkanlık yapıyor diye; normal sevişemez hale geliyorlar. Daha doğrusu normalinden zevk almamaya başlıyorlar.

Ne o öyle? Zaman sıkıntısı yok, yakalanma korkusu yok.

Heyecan yok yani!

Gizli gizli konuşacak, randevulaşacak, iz bırakmadan mekâna gidecek ve gelecek, giderken kendini kollayacak, ortadan kayboyduğu zaman boşluğunu hayali olarak dolduracak vs...

Bütün bunlar, onların önsevişmesi adeta... Bir de normalinde, normal bir sevişmede yani, öncesi ve sonrası var ya, o çok sıkıcı geliyor bunlara...

Buna alışanlara...

Öteki daha dinamik!

Alıştılar bir de!

Onlar yakalanmaya, kadınlar yakalamaya... Biz de onları okumaya... Garipsemiyoruz artık!

Hatta eğleniyoruz bile...

Ne eğlenmesi, bize de alışkanlık yaptı. Normal aşk hikâyeleri bizi kesmiyor. Biri yakalanınca ağzımızın suları akıyor...

Sonra da, “Bakalım ne diyecek?” diye bekliyoruz...

Benim favorim, son vakamız Erol Aksoy.

Teknede bir kadınla görüntülendi ya...

“O kadın arkadaşı ben de tanımıyorum” demiş.

Süper!

Bu mudur? Budur!

O son noktayı koymuş!

Şey kadar teknede, şeyinin dibindeki kadını tanımıyormuş!

Her kadına böyle bir koca diliyorum... Artık istediğiniz kadar konuşun durun, boşuna...

Ne diyecesin ki?

Zaten sormuşlar;

“Kadın size sarılmış gibi görünüyor” diye...

Ne cevap vermiş?

“Evet öyle görünüyor ama gerçek öyle değil. Dikkat ederseniz o arkamda dururken ben kendimi çekiyorum.”

Gelin inanalım...

Ve o anı yaşatalım. Kahramanımız Erol Aksoy değil, herhangi biri olsun...

Ahmet olsun.

Şimdi Ahmet tekneye biniyor.

Ortamdan sıkılıp dümene geçiyor. Sonra arkasından bir kadın sinsice ona yaklaşıyor...

Ahmet de bi şeyler hissediyor ama konduramıyor.

“Lan bu kadın dümene mi, bana mı geliyor?“ şüphesi içinde!

Kadın birden tişörtünü çıkarıyor. O anda Ahmet kadından iyice kıllanmaya başlıyor. “Lan bu kadın arkadaş(!) dümene niye soyunsun?“ diye içinden geçirse de yine de olayı tam çözemiyor.

Kadın arkadaş biraz daha yaklaşıp ellerini onun beline doluyor.

Ahmet hâlâ kararsız.

“Bu arkadaş belimi dümen mi sandı?“ diye iyi niyetini hiç bozmuyor.

Derken kadın arkadaş, başını Ahmet’in omzuna yaslıyor.

“Yok artık!” diyen Ahmet, artık kendisini geri çekmeye başlıyor. Belediye otobüsünde tacize uğrayan genç kızlar gibi!

Hayır, “N’apıyorsun?“ dese, kadın “Size bir şey yapmıyorum ki!“ diyecek, o da rezil olacak!

O kendini çektikçe, kadın üstüne geliyor...

Ayrıca, Ahmet modern ya, kıro gibi, dönüp arkasına bakmak, ayıp olur. Onun için her şey normalmiş gibi davranıyor.

İşte tam o sırada bir gazeteci deklanşöre basıyor.

Pis bir tesadüf!

Ne var? Olamaz mı?

Olur.

Öyle diyorsa, öyledir.

Dilek Önder/Vatan