KUZEY VE GÜNEY'DE HEYECAN ARTACAK! BADE İŞÇİL'DEN İTİRAFLAR!
Bade İşcil, “Ezel” dizisiyle başlayan yükseliş dönemini “Kuzey Güney” dizisiyle sürdürüyor. İşcil, İstanbul Life'ın sorularını yanıtladı.
“Gerek oyuncu kadrosu, gerek senaryosuyla çok heyecan verici bir iş olduğunu düşündüm. ızleyicinin beğenisini kazanan bir işe imza attığımıza inanıyorum. ‘Kuzey Güney’, hikaye ve sinematografik yapısıyla diğer işlerden farklı bir yerde bence... Aldığım olumlu tepkiler de beni destekler yönde. Senaryo ilerleyip karakterler belirginleştikçe, izleyici için olduğu kadar bizim için de heyecan artıyor.”
AYNAYA BAKACAK VAKTİM BİLE YOK
Biraz daha geriye dönersek Bade İşcil’in oyunculuk serüveninin “Gülpare” diziyle başladığını hatırlıyoruz. Aslında moda ve tasarım okuyan genç oyuncu, oyunculuğa geçişinin ise yönetmen Andaç Haznedaroğlu sayesinde olduğunu anlatıyor:
“Andaç Hanım, dizi için görüşmeye gittiğimde bende o ışığı gördüğünü, bana inandığını söyledi. Eğer o gün beni ikna etmeseydi belki de hayatta en keyif alarak yaptığım bu mesleği hiç denememiş olacaktım.”
Ancak oyunculuğa gönülden bağlı olsa bile “çocukluk hayalim” dediği moda ve tasarımla da bağlarını koparmış değil: “Moda asla bir kenara bırakıp unutacağım bir şey değil. Giyim konusunda çok titizimdir, giyinmenin belli kuralları ve ahlakı olduğunu düşünüyorum. Günlük hayatımda daha çok yaptığım spora uygun kıyafetler tercih ediyorum ancak özel bir davete giderken yerine ve zamanına göre giyinmeye özen gösteriyorum. Modayı eğitim dönemimdeki kadar yakından takip etme şansım olmuyor maalesef, malum dizi çekimlerinin yoğunluğundan aynaya bakacak vaktim bile yok çoğu zaman. Buna rağmen internet ortamından ya da dergilerden devamlı takip etmeye çalışıyorum. Bir de Özgür Masur var hayatımda. Atölyesinde bir araya geldikçe, kumaşlara, çizimlerine hayranlıkla bakıyor, modanın geçiş dönemlerine dair bilgi alıyorum. Modayı en çok Özgür’le, özgürce yaşıyorum diyebilirim.”
DIŞ GÖRÜNÜŞE DAİR TAKINTILARIM YOK
Karşınızda güzel bir kadın olunca, bunun onu mesleki açıdan nasıl etkilediğini sormak da kaçınılmaz hale geliyor. Sonuçta güzelliğin -özellikle de oyunculuk için- bir avantaj olduğu gerçek. Peki hiç dezavantajları yok mu?
Bade İşcil, bu soruyu mütevazı bir şekilde pas geçmek istiyor: “Güzellik üzerine konuşmama kararı aldım artık. Beğenen de beğenmeyen de sağ olsun. Benim dış görünüşe dair takıntılarım yok, önemli olan beden denen mekanizmayı doğru şekilde ayakta tutmak. Sağlıklı ve huzurlu yaşamak en güzeli... Günümüz teknolojisiyle yapılan çekimlerde, ışık ve makyaj teknikleri sayesinde herkes güzel de çirkin de olabilir. Bana göre oyuncuya düşen görev, rolüne adapte olup canlandırdığı karakteri en iyi şekilde izleyiciye aktarmak. Ayrıca ben daha yolun çok başındayım. şu an ne söylesem geçersiz, çünkü henüz çok yeni ve tecrübesizim. Geleceğe yönelik planlarımda başarılı bir oyuncu olabilmek var.”
HİPERAKTİF DENECEK KADAR HAREKETLİYİM
Günlük hayattaki Bade ışcil’in nasıl biri olduğunu merak ediyoruz. Aslında sade görünümü az çok ipucu verse de yine de sormadan duramıyor insan: “Kişinin kendini anlatması zordur aslında, ama beni tanıyanların bana hep söyledikleri özelliklerimle anlatayım kendimi. İyi niyetli, pozitif düşünen, yerinde duramayan, hatta hiperaktif denebilecek kadar hareketli, spor yapmayı seven, üşenmek nedir bilmeyen, hayatla barışık, nadir de olsa sinirlenebilen ama bunu asla dışa vurmayan ve kendi halinde biriyim. Bir de takıntılıyımdır, boş geçecek zamana ve haksızlığa asla tahammül edemem.”
İSTANBUL BOĞAZI’NI GÖREYİM YETER
Çekimler ve yolculuklar yüzünden hayatı büyük bir koşturmaca gibi görünse de, ıstanbul’a öylesine aşık ki, en küçük zaman dilimini bile kaçırmıyor: “Vakit buldukça yürüyüş ve koşu yapıyorum. Bunun için de mümkün oldukça doğayı, özellikle ormanlık alanları ya da sahil şeridini tercih ediyorum. Zaman zaman Boğaz’a karşı oturup keyif yaptığım da oluyor. Mekan çok da önemli değil aslında, ıstanbul Boğazı’nı görsün yeter. Bu muhteşem güzelliği seyre dalınca, zamanı da mekanı da unutup, masal dünyasında yaşıyor gibi oluyorum.”
7 TEMMUZ’DA CENNETTEYDİM
İstanbul’u hiç görmemiş birine bu şehri anlatacaksınız. En sık kullanacağınız kelimeler ne olurdu?
- İstanbul’u görmemiş birine ıstanbul’u anlatmak için “insanoğlu cennete de el atmış” derim. Çünkü doğup büyüdüğüm ve hayran olduğum bu cennet şehrin günden güne betonarme yapılarla sarılması, kalabalıklaşması, çözümsüz bir trafik sorunu yaşaması, yollarında çöp dağlarının oluşması çok üzücü. Yine de her şeye rağmen bu şehri yaşamak, cennette olmak gibi benim için. Kelimelerle anlatılmaz.
Şehirde şu ana kadar izlediğiniz en etkileyici konser ya da gösteri hangisiydi?
- Ah tabii ki Bon Jovi konseri! Büyülendim, bir kez daha âşık oldum. Hem ıstanbul hem de Bon Jovi olunca başka alternatif yok! 7 Temmuz 2011’de ben gerçekten cennetteydim diyebilirim.
Son dönemde size en çok etkileyen olay?
- Çok sevdiğim birinden gelen bir koli dolusu mango.
(Hürriyet)