09 Eki 2011 12:50
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:53
KÜTAHYALI'DAN OLAY YAZI! BU ŞEREFSİZ MANŞET, İLK İCRAATI DEĞİL!
Sabah yazarı Rasim Ozan Kütahyalı, Habertürk manşetiyle ilgli çok sert ifadeler kullandı.
Habertük’ün " Kadına Şiddette Son Nokta" sürmanşetiyle ilgili bir yazı kaleme alan Rasim Ozan Kütahyalı, hem gazeteyi hem Altaylı hem de Ciner’i yerden yere vurdu. Habertürk’ün adını yazısında kullanmaya değer bulmayan Kütahyalı, "Bu alçak zihniyet cezasız kalmayacak" diyerek çok sert ifadeler kullandı.
İşte Kütahyalı’nın kızdıracak o yazısı..
Bu alçak zihniyet cezasız kalmayacak!
Aslında bu pazar üstad Taha Akyol’un Hürriyet’e geçişini yazacaktım. Akyol gibi muhafazakar değerlere saygılı, liberal ve demokrat bir kalemin Hürriyet başyazarlığına gelmesinin Yeni Türkiye adına sevinilecek bir gelişme olduğunu ama Hürriyet’in hâlâ ’Ergenekoncu manşet atma geleneği’nden uzaklaşamadığını yazacaktım. Nagehan Alçı’nın dediği gibi, Başbakan’ın Güney Afrika gezisinde olmasını fırsat bilip, yine Ergenekoncu özlerine döndüler. Darbecilerin salıverilmesini savunan hakimi kahraman olarak sundular! Hukuk ve vicdan düşmanı o dokuz sayfalık gerekçeye de utanmadan ’hukuk dersi’ dediler...
Bir taraftan Aydın Doğan "Artık yayın politikalarımda Ergenekonculuk istemiyorum diye hepsine söyledim," diye her ortamda söylüyor ama kimi ODATV örgüt zihniyetinden kopamayan beyzadeler hâlâ ’patrona rağmen patron için’ mantığıyla Aydın Doğan’ı tamamen bitirmeye uğraşıyor. İşte bu meselenin detaylarına girecektim (Mesela bu manşetin Berberoğlu’na karşı içeriden bir komplo olup olmadığı) ki cuma sabahı o iğrençliği, görünce irkildim...
Adını anmaya değmez bir gazete, yapılabilecek en iğrenç işlerden birine daha imza atmıştı. Kocası tarafından hunharca dövülen, sonra da sırtından ciğerlerine kadar bıçaklanan bir kadının yarı çıplak kanlar içinde fotoğrafını sürmanşetten basmıştı bu gazete... Bu şiddet dolu çıplak fotoğrafı sürmanşetten basarak tatmin olan iğrenç bir zihniyet vardı karşımızda. Kendi kompleks ve ’iktidarsızlık’larını kanlar içinde kalmış, bıçaklanmış bir kadının o haldeki çıplak fotoğrafını basarak kamufle etmeye çalışan rezil bir kafa...
BU ŞEREFSİZ MANŞET, İLK İCRAATI DEĞİL
Bu gazeteyi yöneten zihniyet bir kez daha ne olduğunu kanıtlamıştı. Midem bulandı... O fotoğrafı 5 saniye kadar bile görmem yetmişti. Bu insanlık düşmanı zihniyete öfkemi durduramıyordum. Daha evvel başka sebeplerden bu alçak kafaya merhamet etmiştim ama şimdi edemiyordum...
Bu zihniyetin vicdansız icraatları açısından bu ilk değildi. Daha önce de içlerindeki ırkçılığı ve faşizmi Kürt olduğu için nefret ettiği Ahmet Kaya’dan çıkarmıştı... MGD gecesinden sonraki süreçte Ahmet Kaya’yı linç ettirmek, sadece Kürt olduğu için hapse tıktırmak için elinden geleni yaptı. Kaya’ya kendine ait olan sıfatları sıraladı yazılarında, faşist katil adaylarını ona karşı kışkırttı. Olay geçtikten sekiz ay sonra yazmaya, hedef göstermeye, kin ve nefretini kusmaya devam etti... Bu ve bunun gibi vicdansızlar yüzünden Kaya ülkesinden kovuldu ve orada kalp krizinden öldü... Kürt olduğu için nefret ettikleri Ahmet Kaya’yı katlettiler. Sonra da bayram ettiler...
Kadınlara olan nefretini bu iğrenç manşetten önce de göstermişti bu zihniyet... Zulüm gören ve hakkını arayan başörtülü kadınlara ’FAHİŞELER’ diyecek kadar düzeysiz bir zihniyete sahip değil miydi? Üniversite kapılarından kovulan, ikna odalarına sokulan başörtülü genç kızlara "Hepiniz fahişesiniz," dememiş miydi? Son iki yıla kadar da bu iğrençliklerini yılışıkça gülerek savunan bir vicdansızlık vardı karşımızda. Çünkü ölesiye nefret ettiği Tayyip Erdoğan’ın bir şekilde devrileceğini düşünüyordu. Onu yetiştiren derin ve kirli odaklar kendisine garanti vermişti... Sadece üç yıl önce ekranlardan Tayyip Erdoğan ve ailesine dair ağza alınamayacak aşağılık sözleri sıralayan da bu kafaydı. Darbe olunca açacağı özel şarap bile belliydi. Bu derece Erdoğan ve AK Parti hükümetinden iğreniyordu. Hepsinin yok edilmesini istiyordu... Bu zihniyetin, şimdiyse yok edilmesini istediği Başbakan’a yaranmak için düşmediği hal kalmadı. Ama ne yaparsa yapsın kendi sonunu engelleyemeyecek... Böyle bir düşmüşlüğün karşısında ne söylenebilir?
BAŞBAKAN’A KÜFREDİYORDU
Devrilmesini ve öldürülmesini istediği Tayyip Erdoğan’a karşı böyle iki yüzlü tavırlara sahip bir zihniyet kendi patronuna karşı çok mu farklı? Elbette değil... Henüz sekiz sene önce Turgay Ciner’den "Kara para aklayan, adam vurdurtan, yolsuzluk ve usulsüzlük yapan adam," diye bahsediyordu. Ahmet Kaya’ya ve daha birçok insana yaptığının aynısını Ciner’e de yapıyordu . Evet daha sekiz sene önce 16 Mart 2003’te Ciner’le ilgili şunları yazıyordu...
"Herkes her işi yapamaz. Hiçbir ülkenin Merkez Bankası Başkanı hırsız, Genelkurmay Başkanı korkak olamaz. Medya da kirli ellere bırakılamaz. Turgay Ciner’in resmi kayıtlara geçen suç sicilini okuyun ve vicdanınızla, aklınızla karar verin: Kriminal medya patronu olur mu?"
Şu an patronu olan Turgay Ciner’e "Kirli ve yasadışı adam" diyordu. "MEDYA KİRLİ ELLERE BIRAKILAMAZ," diyordu, açıkça Ciner’i bitirtmek için her şeyi yapıyordu, şimdiyse saldırdığı ve bu hakaretleri, küfürleri ettiği adamdan maaşını alıyor. Tıpkı darbeyle devrilmesini istediği Başbakan’a yaranmaya çalıştığı gibi...
İşte sayın okurlar karşımızda böyle; dünyada eşi benzeri zor bulunur iğrençlikte bir zihniyet var...
Aslında o iğrenç sürmanşete şaşırmamak lazım. Genç bir kızı kendi odasında golf sopasıyla dövdüğü tutanaklara geçmiş bir zihniyet, bıçaklanmış, kanlar içindeki bir kadının bedenini de böyle manşet yapar. Aslında yazı başına otururken, golf sopasıyla dayak yiyen o genç kadının bana gelip anlattıklarının bir kısmını yazmaya niyetlenmiştim, o derece öfkeliydim ama yine de merhamet ediyordum sana... O kızın anlattıklarını, bana gösterdiği rezaletleri sen de biliyorsun, ben suç içeren yaptıkların için kızı adliye makamlarına gönderdim, davan sürüyor, diğer özel hayat rezaletlerine de edebimden girmedim, o somut bilgileri ima bile etmedim. Senin elinde bunların onda biri olsa neler yapardın biliyorum ama yine de kendime yakıştıramıyorum. Senin o dilden anladığını bilmeme rağmen...
Daha fazla insanlara kötülük yapma, daha fazla iğrençlik yapma artık... Bir gram onurun kaldıysa onunla çekil git artık... Eski Türkiye medya düzeninde bu kötülüklerin cezasız kalmış olabilir ama şimdi kurtaramazsın... KURTARAMAZSIN...
İşte Kütahyalı’nın kızdıracak o yazısı..
Bu alçak zihniyet cezasız kalmayacak!
Aslında bu pazar üstad Taha Akyol’un Hürriyet’e geçişini yazacaktım. Akyol gibi muhafazakar değerlere saygılı, liberal ve demokrat bir kalemin Hürriyet başyazarlığına gelmesinin Yeni Türkiye adına sevinilecek bir gelişme olduğunu ama Hürriyet’in hâlâ ’Ergenekoncu manşet atma geleneği’nden uzaklaşamadığını yazacaktım. Nagehan Alçı’nın dediği gibi, Başbakan’ın Güney Afrika gezisinde olmasını fırsat bilip, yine Ergenekoncu özlerine döndüler. Darbecilerin salıverilmesini savunan hakimi kahraman olarak sundular! Hukuk ve vicdan düşmanı o dokuz sayfalık gerekçeye de utanmadan ’hukuk dersi’ dediler...
Bir taraftan Aydın Doğan "Artık yayın politikalarımda Ergenekonculuk istemiyorum diye hepsine söyledim," diye her ortamda söylüyor ama kimi ODATV örgüt zihniyetinden kopamayan beyzadeler hâlâ ’patrona rağmen patron için’ mantığıyla Aydın Doğan’ı tamamen bitirmeye uğraşıyor. İşte bu meselenin detaylarına girecektim (Mesela bu manşetin Berberoğlu’na karşı içeriden bir komplo olup olmadığı) ki cuma sabahı o iğrençliği, görünce irkildim...
Adını anmaya değmez bir gazete, yapılabilecek en iğrenç işlerden birine daha imza atmıştı. Kocası tarafından hunharca dövülen, sonra da sırtından ciğerlerine kadar bıçaklanan bir kadının yarı çıplak kanlar içinde fotoğrafını sürmanşetten basmıştı bu gazete... Bu şiddet dolu çıplak fotoğrafı sürmanşetten basarak tatmin olan iğrenç bir zihniyet vardı karşımızda. Kendi kompleks ve ’iktidarsızlık’larını kanlar içinde kalmış, bıçaklanmış bir kadının o haldeki çıplak fotoğrafını basarak kamufle etmeye çalışan rezil bir kafa...
BU ŞEREFSİZ MANŞET, İLK İCRAATI DEĞİL
Bu gazeteyi yöneten zihniyet bir kez daha ne olduğunu kanıtlamıştı. Midem bulandı... O fotoğrafı 5 saniye kadar bile görmem yetmişti. Bu insanlık düşmanı zihniyete öfkemi durduramıyordum. Daha evvel başka sebeplerden bu alçak kafaya merhamet etmiştim ama şimdi edemiyordum...
Bu zihniyetin vicdansız icraatları açısından bu ilk değildi. Daha önce de içlerindeki ırkçılığı ve faşizmi Kürt olduğu için nefret ettiği Ahmet Kaya’dan çıkarmıştı... MGD gecesinden sonraki süreçte Ahmet Kaya’yı linç ettirmek, sadece Kürt olduğu için hapse tıktırmak için elinden geleni yaptı. Kaya’ya kendine ait olan sıfatları sıraladı yazılarında, faşist katil adaylarını ona karşı kışkırttı. Olay geçtikten sekiz ay sonra yazmaya, hedef göstermeye, kin ve nefretini kusmaya devam etti... Bu ve bunun gibi vicdansızlar yüzünden Kaya ülkesinden kovuldu ve orada kalp krizinden öldü... Kürt olduğu için nefret ettikleri Ahmet Kaya’yı katlettiler. Sonra da bayram ettiler...
Kadınlara olan nefretini bu iğrenç manşetten önce de göstermişti bu zihniyet... Zulüm gören ve hakkını arayan başörtülü kadınlara ’FAHİŞELER’ diyecek kadar düzeysiz bir zihniyete sahip değil miydi? Üniversite kapılarından kovulan, ikna odalarına sokulan başörtülü genç kızlara "Hepiniz fahişesiniz," dememiş miydi? Son iki yıla kadar da bu iğrençliklerini yılışıkça gülerek savunan bir vicdansızlık vardı karşımızda. Çünkü ölesiye nefret ettiği Tayyip Erdoğan’ın bir şekilde devrileceğini düşünüyordu. Onu yetiştiren derin ve kirli odaklar kendisine garanti vermişti... Sadece üç yıl önce ekranlardan Tayyip Erdoğan ve ailesine dair ağza alınamayacak aşağılık sözleri sıralayan da bu kafaydı. Darbe olunca açacağı özel şarap bile belliydi. Bu derece Erdoğan ve AK Parti hükümetinden iğreniyordu. Hepsinin yok edilmesini istiyordu... Bu zihniyetin, şimdiyse yok edilmesini istediği Başbakan’a yaranmak için düşmediği hal kalmadı. Ama ne yaparsa yapsın kendi sonunu engelleyemeyecek... Böyle bir düşmüşlüğün karşısında ne söylenebilir?
BAŞBAKAN’A KÜFREDİYORDU
Devrilmesini ve öldürülmesini istediği Tayyip Erdoğan’a karşı böyle iki yüzlü tavırlara sahip bir zihniyet kendi patronuna karşı çok mu farklı? Elbette değil... Henüz sekiz sene önce Turgay Ciner’den "Kara para aklayan, adam vurdurtan, yolsuzluk ve usulsüzlük yapan adam," diye bahsediyordu. Ahmet Kaya’ya ve daha birçok insana yaptığının aynısını Ciner’e de yapıyordu . Evet daha sekiz sene önce 16 Mart 2003’te Ciner’le ilgili şunları yazıyordu...
"Herkes her işi yapamaz. Hiçbir ülkenin Merkez Bankası Başkanı hırsız, Genelkurmay Başkanı korkak olamaz. Medya da kirli ellere bırakılamaz. Turgay Ciner’in resmi kayıtlara geçen suç sicilini okuyun ve vicdanınızla, aklınızla karar verin: Kriminal medya patronu olur mu?"
Şu an patronu olan Turgay Ciner’e "Kirli ve yasadışı adam" diyordu. "MEDYA KİRLİ ELLERE BIRAKILAMAZ," diyordu, açıkça Ciner’i bitirtmek için her şeyi yapıyordu, şimdiyse saldırdığı ve bu hakaretleri, küfürleri ettiği adamdan maaşını alıyor. Tıpkı darbeyle devrilmesini istediği Başbakan’a yaranmaya çalıştığı gibi...
İşte sayın okurlar karşımızda böyle; dünyada eşi benzeri zor bulunur iğrençlikte bir zihniyet var...
Aslında o iğrenç sürmanşete şaşırmamak lazım. Genç bir kızı kendi odasında golf sopasıyla dövdüğü tutanaklara geçmiş bir zihniyet, bıçaklanmış, kanlar içindeki bir kadının bedenini de böyle manşet yapar. Aslında yazı başına otururken, golf sopasıyla dayak yiyen o genç kadının bana gelip anlattıklarının bir kısmını yazmaya niyetlenmiştim, o derece öfkeliydim ama yine de merhamet ediyordum sana... O kızın anlattıklarını, bana gösterdiği rezaletleri sen de biliyorsun, ben suç içeren yaptıkların için kızı adliye makamlarına gönderdim, davan sürüyor, diğer özel hayat rezaletlerine de edebimden girmedim, o somut bilgileri ima bile etmedim. Senin elinde bunların onda biri olsa neler yapardın biliyorum ama yine de kendime yakıştıramıyorum. Senin o dilden anladığını bilmeme rağmen...
Daha fazla insanlara kötülük yapma, daha fazla iğrençlik yapma artık... Bir gram onurun kaldıysa onunla çekil git artık... Eski Türkiye medya düzeninde bu kötülüklerin cezasız kalmış olabilir ama şimdi kurtaramazsın... KURTARAMAZSIN...