03 Nis 2012 09:30 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:30

KÜTAHYALI ÇİFTİ EZBER BOZDU; KARI- KOCA YAZARLAR KİME SAHİP ÇIKTI?

Akşam yazarı Nagehan Alçı ile eşi Takvim yazarı Rasim Ozan Kütahyalı, bugün aynı isme sahip çıktı!

Başbuğ’a yapılan adaletsizliktir!

Genelkurmay Eski Başkanı İlker Başbuğ’un yargılanmasına geçen hafta başlandı. Başbuğ, emri altında bulunduğu sivil hükümetle ilgili kara propaganda amaçlı internet siteleri kurdurmaktan ve yine sivil hükümeti düşürmek için psikolojik harekat planları hazırlamaktan yargılanıyor. Savcılığın iddiasına göre Genelkurmay finansmanıyla yasadışı biçimde kurulan ve yasadışı bir içeriği bulunan bu sitelerde imal edilen kara propaganda haberleri önce medya operasyonlarıyla büyütüldü ve ortam hazırlandı,ardından bu imalat deliller "yargısal darbe" niteliğindeki AK Parti’yi kapatma davası iddianamesine girdi. Bu yasadışı tezgahla hükümet düşürülmek isteniyordu...

Başbuğ’un avukatı da bu yasadışı sitelerin varlığını kabul ediyor ama bu yasadışı sitelerin esasen Yaşar Büyükanıt döneminde aktif olduğunu, bu imalat illegal haberlerin esas o dönem yapıldığını ve bu uydurma delillerden müteşekkil kapatma davasının da o dönemde (14 Mart 2008) açıldığını söylüyor...

Öte yandan bu siteler Başbuğ döneminde de faaliyete devam ediyor, ta ki bu skandal Taraf’ta patlayana kadar. Skandalın ortaya çıkmasının ardından apar topar bu yasadışı sitelerin kara propaganda yayınları durduruluyor. Avukat İlkay Sezer, Büyükanıt bağlamında haklı. İnternet Andıcı davasının Başbuğ’un ötesinde Büyükanıt’a değen çok daha fazla tarafı var, üstelik o dönem baştan sona yasadışı bir darbe girişimi olan 27 Nisan muhtırasının verildiği dönem. 27 Nisan soruşturmasında bazı gelişmelere şahit olacağız zaten yakında. "Büyükanıt niye yargılanmıyor" deyip duranlar biraz sakin olsun...

Fakat bütün bu gerçekler bir yana İlker Başbuğ’la ilgili geçen hafta başlayan mahkeme safahatında beni çok çok rahatsız eden şeyler var... Adalet ve vicdan adına rahatsızım... Ben ki kendisine anayasal konumunu hatırlattığım için yani "Devlet adamı değilsin, devlet memurusun İlker Paşa" dediğim için defalarca Başbuğ tarafından hakkında dava açılmış bir adamım. Ben ki Başbuğ tarafından 301’le yargılanmam için 11 defa hakkında girişimde bulunulmuş bir adamım. 38 dava açtı Başbuğ. Bunların çoğundan beraat ettim, kimi davalar da devam ediyor. Adeta bu ceza davaları biriksin, Genelkurmay’dan korkan hakimler cezaları bindirsin ve sonuç olarak ben hapse gireyim diye uğraştı Başbuğ. 301 gibi Hrant’ın katline sebep olan davada beni yargılatmak için uğraştı ve hükümet de buna boyun eğdi, 301 davası açıldı...

Kısacası kendisini eleştirdiğim için beni kodese tıktırmak amacıyla herşeyi yaptı Başbuğ... Aşırı kindar bir adamdı...
Ama ne olursa olsun ben ÖNCE ADALET diyorum...

Darbelerle hesaplaşılmasını isteyen herkes de, hepimiz de ÖNCE ADALET demeliyiz. Darbecilerin yöntemleriyle darbecilerle hesaplaşılmaz... Geçen hafta başlayan mahkemede manzara bana göre vicdanlara uygun değildi... Bunu geçen hafta mahkemeyi izleyen Kanaltürk Ankara Temsilcisi dostum Faruk Mercan da haklı olarak belirtiyor... Başbuğ’un mahkemesinde manzara şu:

Mahkeme başlıyor, Başbuğ mesela Çetin Doğan gibimahkemeye ve üyelerine saygısız ve düşman bir havada değil.
Mahkeme Başkanı "Oturduğunuz yerde savunma yapabilirsiniz" demesine rağmen önünü ilikliyor, sanık bölümüne geliyor. Mahkeme heyetinin sorularını cevaplamaya hazır, saygılı bir şekilde bekliyor...

Ve bir üye hakimden ilk soru:
Kudüs’te ağlama duvarında çektirdiğiniz fotoğrafları açıklar mısınız? Bu nedir Allah aşkına? İddianameyi okumuş bir insanım. Ne alakası var bu sorunun darbecilikle? Ne alakası var iddianamayle? Bu sorunun ne anlamı var? Böyle tarihi bir davada ilk kez bir Genelkurmay Başkanı’nın sivil mahkemelerde yargılandığı bir davada ilk soru bu mu olur ey hakim kardeşim? Kudüs’e gitmiş de ne olmuş, orda naparsa yapsın bu "darbeciliğin yargılandığı dava"yı nereden ilgilendirir? Darbe emirleri Kudüs’ten mi geldi, yapmayın etmeyin yahu...

Peki ikinci soru ne?
Genelkurmay’daki bir ihale, bir inşaat firması v.s... Yahu peki bunu "İnternet Andıcı ve darbecilik"le ilgisi ne? Burası yolsuzluk mahkemesi mi? İnşaat, ihale v.s işlerinin böyle tarihi bir davada ne işi var? Bu davayı sulandırmak ve bulandırmak isteyenlere en büyük fırsatı vermek değil mi bu sorular? Nedir bu sorular yahu?
Ardından soru sırası Mahkeme Başkanı’na geliyor... Onun ilk sorusu da İbrahim Şahin ile Fatma Cengiz arası yasal dinlemeye takılmış bir telefon tapesi... Orda İlker Başbuğ’un ismi geçiyor. Bu iki kişi Başbuğ’un gıyabında konuşuyorlar, ikisi de "Paşalara şöyle yakınım, böyle yakınım" demek için birbirileriyle yarışıyor. Başkan bu tapeyi birkaç defa dinletiyor ve Başbuğ’a soruyor...

Yahu dosyada "Sayın komutana arz"lar varken, Dursun Çiçek, Hıfzı Çubuklu ve Hasan Iğsız’ın itirafları varken "Gıyabında bir telefon tapesi"yle başlamak nedir? Mahkeme heyetinin Türkiye tarihinde ilk olan bir davada daha özenli ve dikkatli olması gerekmez mi? Ben asla "Efendim koskoca Genelkurmay Başkanı yargılanıyor" diyenlerden değilim. Yurttaşlar eşittir. Kalktı artık o "seçkinler" dönemi.
Yargılanan hiçbir yurttaşımıza böyle bir muamele edilemez, edilmemeli. Bu soruların ardından kimyası büsbütün bozulan Başbuğ da izin istemiş ve duruşmayı terk etmiş. Burada üstüne basa basa söylüyorum: Davadan bağımsız, iddianameyle alakasız psikolojik harp amaçlı gibi görünen sorular hiçbir sanığa SO-RU-LA-MAZ!
Başbuğ’a yapılan bu muamele, bu sorular bana göre ADALETE AYKIRI bir manzara oluşturmaktadır... Mahkeme heyetinin çok ciddi bir özeleştiri yapması zorunludur...

Rasim Ozan KÜTAHYALI / TAKVİM

Darbeciliği mi yoksa inançları mı yargılıyorsunuz sayın hakim?

BİR ’pes’ de eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’u sorgulayan hakime. Geçtiğimiz hafta başlayan internet andıcı davası kapsamında yargılanan Başbuğ’a hakim Kudüs’teki Ağlama Duvarı önünde çekilmiş fotoğrafını gösterip ’bu fotoğrafı açıklar mısınız?’ dedi. İnanç ve ifade özgürlüğünün olduğu hiçbir sistemde böyle bir soru kabul edilemez!

Ben açıklayayım sayın hakim: Bu yaptığınız yıllarca Ergenekon’un yapmaya çalıştığı faşizmin ta kendisidir! Ortada Başbuğ’a sorulacak birçok somut iddia, son derece vahim bir içerik varken hangi mantıkla böyle bir fotoğrafı sorguluyorsunuz? Kudüs’e giden herkes Ağlama Duvarı’na uğrar. Bu İstanbul’da Sultanahmet’e uğramak gibidir. O pozu da verir. Ben de gittim, bende de aynı fotoğraf var. Üstelik öyle olmasa bile... Bu, mahkemeyi neden ilgilendirsin? Başbuğ’un yargılanmasının şart olduğunu başından beri söyleyen bir gazeteci olarak bu ortaya çıkan tabloya isyan ediyorum!

Başbuğ’un o fotoğrafını birileri Genelkurmay Başkanı olacağı dönemde basına sızdırmıştı. Bize de gelmişti fotoğraf. Serdar Turgut’un bana gösterdiğini hatırlıyorum. O dönem de çok sert tepki göstermiştim. Maalesef daha sonra Vakit gazetesi o fotoğrafı kullandı. O dönem Vakit’i nasıl eleştirdiysem şimdi mahkemeyi daha sert eleştiriyorum. Böyle önemli bir dava bu saçma sapan, inanç ve ifade özgrülüğüne aykırı yaklaşımlarla heba edilmemeli...

Nagehan ALÇI / AKŞAM