Küçümen Prenses o tabağı düşürmesin be kardeşim!
Medyaradar yazarı Varol Ersoy, 'ürün yerleştirmeler' yüzünden Kızıl Goncalar, Kızılcık Şerbeti ve Bahar gibi kaliteli dizilerin gümbürtüye gittiğini belirterek çağrıda bulundu: Lütfen esere ve emeğe saygı duyun, bu tür saçmalıklarla midemizi bulandırmayın!
Prenses Mariya aşağıya indiğinde, Prens Vasili ile oğlu çoktandır salondaydılar. Küçümen Prenses ve Matmazel Bourienne’le konuşuyorlardı. Prenses Mariya topuklarına basa basa tok adımlarla salona girince beylerle Matmazel Bourienne ayağa kalktı. Küçümen Prenses o sırada sehpada bulunan kurabiye tabağını yere düşürdü. Ülker Halley markasını taşıyan kurabiyeler yerdeki Merinos halının üzerine saçıldı. Küçümen Prenses “Ayyy ne olacak şimdi?” diye çığlık attı.
Matmazel Bourienne, “Üzülmeyin Sevgili Prenses… Bir dakika içinde temizlerim ben” diye teselli etti Küçümen Prenses’i… Yan odaya geçti, elinde Dyson marka son model bir elektrik süpürgesiyle döndü. Dyson gerçekten de harika temizliyordu. Merinos marka halı eskisi gibi pırıl pırıl olunca, yerdeki tabağı Hotpoint marka bulaşık makinasına özenle yerleştirdi Matmazel Bourienne… Sonra Sparx marka bulaşık deterjanının paketini açtı, içinden bir tablet çıkarıp makineye koydu. Kendisini hayret dolu bakışlarla izleyen Küçümen Prenses sevinç dolu bir çığlık attı:
“İşte Matmazel Bourienne…”
*
Hiçbir şey anlamadınız değil mi?
Lev Tolstoy’un Savaş ve Barış adlı klasik romanının birinci cildinden bir alıntı paylaştım sizinle…
Küçük bir farkla:
Metnin içine, günümüzde bütün Türk dizilerinde yapıldığı gibi “ürün yerleştirme” tekniğiyle reklam yerleştirdim…
Nasıl; yer yüzünde milyonlarca kişinin büyük beğeniyle okuduğu bir klasiğin içine etmişim değil mi?
*
Günümüzde bu “içine etme” olayına her gece tanıklık ediyoruz.
Sevilen, beğeniyle izlenen dizilerin “içine”, en az yukarıdaki kadar saçma ve acemice metinlerle “ürün yerleştiriliyor.”
Örneğin Kızıl Goncalar…
Dizinin sevimli karakteri Mira, tam evlatlık olduğunu öğrenecekken… Hooopp, konsolun üzerindeki bardak yere düşüyor. Tarikat mensubu Meryem’i canlandıran Özgü Namal hemen kendisini teselli ediyor ve “Üzülme hallederiz” diyor. Mira gidip “son teknolojili” Dyson marka elektrikli süpürgeyi getiriyor. Meryem yeri temizlerken bir yandan da Mira’ya bilgi veriyor:
“Bak bu süpürge sadece temizlemekle kalmıyor yerdeki bütün bakterileri de yok ediyor.”
Sonra tekrar kaldıkları yere dönüyorlar:
“Mira aslında senin annen…”
*
Siz de doğal olarak televizyonunuzun başında deliriyorsunuz…
Eskiden bu işler izleyiciyi rahatsız etmeden, daha titiz bir şekilde yapılırdı.
Şimdi alenen gözümüzün içine sokuluyor.
Bir trafik kazası haberinde olay yeri görüntüleri yayınlanırken arkadaki bir marketin tabelası kazayla kadraja girince milyonlarca lira cezayı basan RTÜK, dizilerdeki “ürün yerleştirmeler” karşısında hiçbir şey yapmıyor.
Yakın zamana kadar ürün yerleştirmeler ekrana geldiğinde yayınlanan “R” harfi ya da “Bu bir reklamdır” yazısı çoktan tarihe karıştı.
Adamlar hiçbir kurala uymadan istedikleri gibi “yerleştiriyorlar…”
Reklam Özdenetim Kurumu’ndan da (RÖK), RTÜK’ten de en küçük bir ses çıkmıyor…
*
Haklarını yemeyelim; bu sezon ekrana gelen dizilerin çoğu gerçekten kaliteli…
Ancak bu kaba “yerleştirmelere” hiçbir “kalite” dayanmıyor.
Kızıl Goncalar, Kızılcık Şerbeti, Bahar gibi seyir zevki yüksek diziler gümbürtüye gidiyor.
Öykü yazarlarının, senaristlerin, yönetmenlerin, teknik ekibin ve oyuncuların o kadar çabası üç kuruşluk gelir için çöp oluyor.
*
Vahşi kapitalizm dedikleri şey işte tam da bu!
Onlara göre insan değiliz, erkek ya da kadın değiliz, anne, baba, çocuk değiliz, o ya da bu değiliz; sadece “tüketici”yiz.
Bu yüzden önümüze konulan her şeyi tüketmeliyiz ama…
Bari, “Yerleştirirken” biraz kibar olun be kardeşim!
“Cart” diye yapmayın bu işi!
Hadi bize acımıyorsunuz; her hafta o dizileri yetiştirmek için 24 saat çalışan binlerce emekçiye acıyın…
*
“Prenses Mariya aşağıya indiğinde, Prens Vasili ile oğlu çoktandır salondaydılar. Küçümen Prenses ve Matmazel Bourienne’le konuşuyorlardı. Prenses Mariya topuklarına basa basa tok adımlarla salona girince beylerle Matmazel Bourienne ayağa kalktı.”
Hikaye bu kadar…
Sözüm reklam verenlere, reklamcılara ve yayınlayanlara…
Bir de bu başıbozukluğa seyirci kalanlara:
Lütfen esere ve emeğe saygı duyun, bu tür saçmalıklarla midemizi bulandırmayın!