KRİSTAL KAYISI ULUSLARARASI SEÇKİSİYLE ÖNE ÇIKIYOR!
Malatya Film Festivali, sinema düşkünleri için tam bir keşif alanı... Sinema yazarımız Murat Tolga Şen Malatya'dan yazıyor
3. Malatya Uluslararası Film Festivali için Malatya'dayım. İlk
yapıldığı yıl olan 2010'dan beri takipçisi olduğum, özellikle
uluslararası seçkide karşıma çıkan filmlerle kendimden geçtiğim bir
etkinlik bu... Ayrıca "üç büyükler"in yanına gelmek, onlar gibi
'önemli' festival olabilmek için hevesli yapıcı/yürütücü bir
kadroya sahip...
Ülkemizde son yıllarda, yer-gök film festivali oldu desek yeridir.
Anadolu'nun neredeyse her ilinde toplu film izleme etkinlikleri
düzenleniyor, eski-yeni sinemacılar ve basından davetliler bir
hafta boyunca başka bir şehir tanımaya, orada filmler izlemeye
çalışıyor. Anadolu festivalleri tasarım olarak ya Altın Portakal'ı
ya da Altın Koza'yı örnekliyor. Örneğin Datça Altın Badem Film
Festivali... Küçük bir Portakal etkinliği sanki! Malatya'nın
Kristal Kayısı'sı da ilk yılında Portakal'dan esintiler taşırken ve
'komedi' temasıyla daha "halk işi" bir festival olacağını
işaretlerken, 2011'de yaptığı seçimlerle daha bir Altın Koza'ya
yaklaştı.
Adana, Antalya derken Malatya'nın eline, en azından bizim
görmediğimiz, film kalmıyor. Malatya'nın güçlü bir para ödülü de
olmadığı için memleket sinemacıları için ilk tercih değil ancak
ilginç ve güzel başka bir durum oluşuyor bu defa.... Kristal
Kayısı, Koza ve Portakal'ın rövanşına dönüşüyor. Ortada 'ganimet'
sayılabilecek bir para ödülü de olmadığı için keyifli bir kapışma
oluyor bu. Geçen yıl, Mar filmiyle Adana'dan eli boş dönen Caner
Erzincan'ın burada önemli ödüller alması gibi "sezar'ın hakkını
iade eden" durumlar yaşanıyor. Kolezyumun tozundan, gürültüsünden
ve entrikalarından uzak daha adil bir savaş alanı Kristal
Kayısı...
Ben kendi adıma bu durumdan çom memnunum. Koza'da ve Portakal'da
ulusal yarışma filmlerini izlerken içim şişiyor ne yalan
söyleyeyim. Bu yıl Gözetleme Kulesi, Zerre ve Güzelliğin On Par'
Etmez dışında iyi bir yarışma filmi çıkmadı. Hep yazıyorum, yine
yazacağım; bizim sinemacılar, gençler dahil, büyük bir sinemasal
kabızlık çekiyorlar. Tarkovsky'e özenen Nuri Bilge Ceylan
copy-paste'i bir sürü iş çıkıyor karşımıza. Suyunun suyu durumları
yani... Daha geçen ay yapılan Altın Portakal'ı takip eden Fransız
bir sinema yazarı, "sizin festivallerde neden hep aynı yönetmenin
filmleri yarışıyor" diyerek durumun acıklılığının altını
çizmişti.
Malatya'ya geldiğimizde ise bu filmlerin stresinden çıkıp harika
bir uluslararası seçkiye odaklanabiliyoruz. The Artist,
Melancholia, 6. Kattaki Kadınlar... Geçen yılın en büyük festival
keşifleri olmuştu benim için ve hepsini de Malatya'da izlemiştim.
Bu yıl da yine ilk izlediğim filmle kendimden geçtim. Broken...
Müthiş bir sinema! Rufus Norris yetenekli bir yönetmen ve hep
aşağılanan video klip biçiminin doğru kullanıldığında ne kadar iyi
bir film ortaya çıkarabileceğini ispatlamış.
Festival başladı, güzel de devam ediyor sadece güneşli olmasına
alıştığımız malatya azucık surat asıyor ve gri bir gökyüzüne mecbur
bırakıyor bizi... Neyse ki filmler güzel, insanlar sıcak. Bizim de
asıl beklediğimiz bu... 3. yaşın kutlu olsun Malatya!
Twitter.com/murattolga