02 Kas 2010 10:42 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:45

KÖŞE YAZARLIĞINI NE ZAMAN BIRAKACAK? FEHMİ KORU AÇIKLADI!

"Küfür nedir bilmeyen, hakaret edemeyen biriyim" diyen Yeni Şafak yazarı Fehmi Koru köşe yazarlığına veda edeceği zamanı yazdı.

Yazarlığı ne zaman bırakırım

Ekrem Dumanlı "İşin bu noktaya varacağı çoktandır belliydi" diyor ki, doğrudur. Verdiği örnek star yazarı Ergun Babahan için yazdığı küfürlü yazıydı. Ondan önce de Ekrem Dumanlı için rencide edici ifadeler kullanmıştı bir yazısında... Bir başka yazıda da benim için kalemine geleni fırlatmıştı.

Bakanlar Kurulu üyelerine dava açmayı düşündürecek son 'küfür' bozuk bir asabın son örneği sizin anlayacağınız...

Son zamanlarda daha önce yazdıklarıyla çelişen yazılar yazıyordu Oktay Bey; hem de okurlarının kafasını fena halde karıştıracak kadar... Daha önce Uğur Mumcu'yu hep belli kesime öldürttüğü halde son zamanlarda farklı telden çalıyordu. 'Komplocu' yazarlara kızardı, kendisi 'komplocu' yazılar yazmaya başlamıştı.

Gazetesinin 20 yıldır aynı koltukta oturan yayın yönetmeniyle kaderini birleştirmesi de hataydı; bir ara, "O giderse ben de giderim" demişti, denilecek şey miydi bu? Bereket hatasından çabuk döndü; yönetmen gitti, ama başyazar birkaç ay daha yerinde kaldı.

Her gazetenin yazarlarının uymasını beklediği yazıların son teslim saati vardır; hepimiz o saati aşmamak için özel çaba gösteririz. Ancak yazdığımız yazıda son baskı ânına kadar değişiklik yapmamıza müsaade edilir. Yazısını beklenenden de erken teslim edenlerdenimdir ben, bu sebeple de değişiklik yapma ihtiyacını sıkça duyarım. Ya yeni bir yazı yazmam gerekir son dakikada, ya da gecenin bir vakti yazımın bazı bölümlerini şehir içi baskılar için değiştiririm.

Dün okuduğunuz yazım da, sözgelimi, gazeteye gönderildikten sonra üzerinde ciddi değişiklikler yapılmış bir metindi.

Neden icap eder böyle bir uygulama? Şundan: Ya gün içi gelişmeler daha çıkmadan eskitmiştir yazınızı, ya da son dakikada tezinizi çürüten bir bilgi karşınıza çıkmıştır... Veya aşırı gittiğinizi, gereksiz yere biri/leri/ni rencide ettiğinizi, başınıza hukuki sorun açılacağını fark eder, yazdıklarınızı yumuşatırsınız...

Benim değişikliklerim genellikle üçüncü kategoriye girer. Zaten küfür nedir bilmeyen, hakaret edemeyen, insanları rencide edeceği için ödü kopan biriyim, yine de bazen üzerinde düşündükçe kalemimden çıkanı beğenmediğim olur, son dakikada değişiklik yaparım.

Oktay Bey de öyle yapmış, ama dozu daha da ağırlaştırmak için...

Hükümet ülkenin enerji ihtiyacını ciddiye alıyor ve yarın-öbürgün sorun yaşanmasın diye akarsuları bu amaçla değerlendirmek için hidroelektrik santraller (HES) kurmaya çabalıyor. Son zamanların projeleri Karadeniz'le ilgili... Oktay Bey de Karadenizli olunca...

Hiç olmayacak şey olmuş ve kantarın topuzu kaçıvermiş işte.

Kime söylesem Oktay Ekşi'nin Karadeniz'in bir köyünden olduğuna inandıramıyorum; Hürriyet'in "Beyaz Türk gazetesi" bilinmesi yüzünden herhalde... Hürriyet başyazarı Oktay Ekşi Ordu ilimizin Mesudiye kazasına bağlı Aşağı Gökçe köyünden; akrabalarının önemli bir bölümü o köyde yaşıyor...

Halit Esendir'in Samanyolu-TV için kendisiyle yaptığı mülâkatta yayınlanması için verdiği fotoğrafta görülüyor: Dedesi Ali Osman Ekşi, hiç tahmin etmeyeceksiniz, Mehmet Akif sakallı, ninesi Fatma Hatun da çarşaflı...

Şaşırmayın canım, 'beyaz Türk' olmak için asgari şart bu zaten. Sadece Oktay Bey'in dedesi ve ninesi değil, 'beyaz Türkler'in akıl hocası bizim pop sosyologun dede ve ninesi de aynı durumda. Henüz 'beyaz Türk' iddiasıyla okur karşısına çıkmamış, iktidara karşı topyekün savaş açmamışken, kucakta dolaşan çocukken çekilmiş bir aile fotoğrafı yayımlamıştı; fotoğraftaki üç kadından ikisi çarşaflıydı.

Aranızda bilmeyenler olabilir: 'Ekşi' soyadı CHP politikasında önemliydi bir ara. Hemen her dönem Oktay Bey'le kan bağı bulunan biri olmuştur CHP'de. Son yapılan anayasa değişikliği referandumunda Aşağı Gökçe köyünden sadece iki 'Evet' oyu çıktı; köylülerin çoğu 'Hayır' oyu kullandı.

Bildiğim kadarıyla hiçbir seçimli yarışa katılmasa da, Oktay Ekşi de milletvekili emekli maaşı alıyor yıllardır. 27 Mayıs (1960) darbesi sonrasında 'Kurucu Meclis' üyeliği yaptığı için... Aynı sebeple havaalanlarında VIP hizmetinden de yararlanıyor. 12 Eylül (1980) darbesi sonrasında o da SODEP'ten politikaya girdi girmesine, ama Kenan Evren tarafından veto edildi.

Oysa 27 Mayıs ve Kurucu Meclis sonrasında Londra'daki Türkiye Büyükelçiliği'ne mahalli kâtip olarak atanmış, orada mutlu bir beş yıl geçirmişti genç Oktay Ekşi. 27 Mayıs kurucu kadrosunun çıkardığı 'Öncü' gazetesinin yazı işleri müdürlüğü de ona teslim edilmişti.

Yazımı sertleştirmek için değiştirmeye kalktığım gün yazarlığı bırakacağım, söz...

Taha Kıvanç/Yeni Şafak