KÖŞE YAZARLARI TEKNOLOJİYİ DAHA İYİ KULLANSALARDI NASIL KULLANIRLARDI?
Ekrem Dumanlı yazar tasfiyesine İnternet'ten başlardı.Oktay Ekşi bıldırcın yumurtalarının içine radyo sinyaliyle çalışan ateşleyiciler koyardı.Ya Ertuğrul Özkök,Serdar Turgut ve Ahmet Hakan?
Medya teknolojiyle nasıl kurtulur
Yurtsan Atakan - Akşam
Teknolojinin medyaya olan etkisi son günlerin sıcak konusu malumunuz. Kimi teknoloji medyayı vezir, kimi rezil ediyor diyor. Peki acaba basının renkli kalemleri teknolojiyi kullanarak, çizmekte oldukları karakterleri nasıl geliştirirlerdi?
Ertuğrul Özkök örneğin, teknolojiyi iPod'undan Fatiha okutacak ve bunu yazı konusu yapacak kadar iyi ve etkili kullanıyor, biliyoruz. Peki çok sevdiği iPod´unu yazılarına renk katmak için daha nasıl kullanabilirdi? Belki de yazılarını otomatik Kürtçe'ye çevirip PodCast'e gönderen bir yazılım kullanır ve Kürt açılımına bu şekilde bir katkıda bulunurdu...
Serdar Turgut cep telefonuna çalışacak Java ile geliştirilmiş bir kronometre yüklerdi. Bu kronometre, Beyaz Türk olmayan biri Serdar Turgut'un bir kilometre çapında yakın menziline girdiğinde alarm çalmaya başlardı. Serdar Turgut bu durumda Türkiye'de çok kısıtlı bir alanda yaşayabileceğinden, New York'a temelli yerleşmek için Rana'yı ikna edecek teknolojik ve bu nedenle de itiraz edilemeyecek bir kanıta kavuşmuş olurdu.
Engin Ardıç entellektüel birikimini ve üretkenliğini geçmişte kanıtlamış bir yazar ama bazı belli konulara taktığından beri kısırlaştı. Özellikle de başlık konusunda kelime hazinesi sıkıntısı çektiği aşikar. Öyle ki sık sık İngilizce, Fransızca, Almanca başlıklardan medet ummaya bile başladı. DVD ve kitap siparişi için İnternet'i iyi kullandığını da biliyoruz. Ama sanki otomatik çeviri sitesi Zargan.com'u duymamış olduğundan şüpheleniyorum. Öyle olsa İngilizce, Fransızca ve Almanca başlıklarının Türkçe karşılıklarını kolayca kullanır, yazılarına yabancı dilde başlıklar atmak zorunda kalmazdı.
Oktay Ekşi bıldırcın yumurtalarının içine radyo sinyaliyle çalışan ateşleyiciler koyar, bıldırcın yumurtalarını fotoğrafındaki o keskin bakışına uygun kaş göz hareketleriyle, gözlüğüne monte edeceği hareket algılayıcılı vericiler vasıtasıyla 1000 metreden patlatırdı.
Doğan Hızlan, Ertuğrul Özkök'ün bir Hürriyet Sit-Com'u yaratma aşkına eline tutuşturulan bir tüfekle çektirdiği ve köşesinde yayınladığı fotoğraftaki eğreti duran tüfeği Photoshop aracılığıyla Stradivarius bir kemana, olmadı en azından bir saza dönüştürürdü.
Fatih Altaylı, Habertürk'ün İnternet sitesinin işini gerçekten bilen teknik ekibine, başka gazetelerdeki yazarların yazılarından rasgele seçtiği cümleleri biraraya getirerek yepyeni köşe yazıları yaratan bir yazılım geliştirterek gazetesinin yazar yelpazesini zenginleştirebilirdi.
Selahattin Duman yeni bir 3G yazılımı bulur, gittiği restoranlarda sigara yasağına rağmen purosunu yakardı. Şikayete ya da denetime takılıp da ceza yiyecek olursa cep telefonundaki 3G yazılımı yediği her cezayı 3G ile ışık hızında Restorancılar, Kırahathaneler ve Kahvehaneciler Derneği'nin veritabanına gönderirdi. Yediği her cezanın karşılığında yediği cezanın 5 katı miktarda dernek üyesi işyerlerinden bedava yemek, içki ve pişpirik hakkı kazanırdı.
Ekrem Dumanlı, köşe yazarı tasfiyesini Bilgi Teknolojileri Kurumu (BTK) İnternet Başkanlığı'nın erişim engelleme olanaklarını kullanarak İnternet'ten başlatabilirdi. Oluşturduğu tasfiye listesini Başkanlık´a verir, Başkanlık da tıpkı Youtube'a yaptığı gibi bu yazarların yazılarına erişimi sansürlerdi.
Ve tabii okurların friendfeed.com/yurtsan adresindeki sayfadan yaptıkları katkıları da unutacak değilim.
Onur Almışlar: Ahmet Altan, özel üretilen bir yazılımla; kimin, nerede, hangi tür gizli belge sakladığını tespit ederdi. Koordinatları, Google Earth ile öğrenirdi. Emniyet, Genel Kurmay ve MİT ile online bağlantıda olan bu yazılım; ilgili kurumlara herhangi bir plan, şema, kroki geldiğinde direk Ahmet Altan'a online olarak aktarırdı. Tabi yazılımın en büyük özelliği gerçekleriyle fotokopileri ayırması olurdu.
Nahnu: Ahmet Hakan çift Sim kartlı cep telefonu kullanırdı. İkinci kart Ahmet Arsan üzerine olurdu. Aynı şeyi Fehmi Koru da Taha Kıvanç adına bir Sim kartla hallederdi.
Clark Kent: Ahmet Hakan Nişantaşı'nda takıldığı mekanların videosunu cep telefonuyla kaydeder. Sonra Ertuğrul Özkök'le birlikte Umre'ye gider, oradaki anılarını da cep telefonuyla ölümsüzleştirirdi. Tüm bu videoları Windows Movie Maker'la birleştirir, muhtelif efektlerle süsler, fon müziği olarak "Sordum sarı çiçeğe" kullanır, videoyu Youtube'a yüklerdi.