"KORKMADAN YAZACAKSIN,YAZAMIYORSAN DA GAZETECİ OLMAYACAKSIN" DEDİ,İSİM BİLE VEREMEDİ!..AYKUT IŞIKLAR'DAN ŞAŞIRTAN YAZI!..
Bugün yazarı Aykut Işıklar medya çalışanlarına ders vermek için son bir hafta içinde gözüne çarpan üç ayrı olayı gündeme taşıdı."Korkmadan yazacaksın,yazamıyorsan gazeteci olmayacaksın" diyen Işıklar'ın kendisi de tek bir isim yazamadı.
Gerçekten korkan ve kaçan gazeteci olamaz
Gerçeklerden kaçmaya ve değiştirmeye hakkımız yok. Toplumsal içerik taşıyan çok önemli olayı 'duygusal süslemeler' ile sunmak, gazetecilik değil yalakalıktır.
Halkı aldatmaktır, aklı sıra kişisel prim yapmaktır. 'Ben yorum yapmıyorum' diyorsan, o zaman da her şeyi araştırıp doğruları yaz. Ahbap-çavuş ilişkileri içinde çanak sorular sorma. Biliyorum biliyorum. Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklamalarından daha sert bir giriş yaptım.
Ama kusura bakmayın dayanamadım. Resmen patladım. Torpilli genç kızlar ortalarda gazeteci veya TV'ci olarak dolaşırken, medyayı iyice kirletirken içime atamadım. Bu özenti kızlar ve onları gazeteci yapmaya çalışan iyi niyetli! ağabeyleri topluma zarar veriyorlar.
Keşke gazetecilik oynayacaklarına bir mağazada tezgahtar olsalar. Örnek mi istiyorsunuz? İşte son bir hafta içinde karşınıza çıkan üç çarpık haber-olay veya röportaj... Kokain içtiği için burun kemiği bile kalmayan bir gencin ölümünü 'romantik' gösterdiler.
Oysa gerçekleri saklamaya hakları yok. Bu ülkede binlerce oğlu müzisyen olan, motora binen ve vücuduna dövme yaptıran ana-baba var. Onlara seslenmek önemli değil mi? Bu olaydan yola çıkıp 'Aman sen de oğluna dikkat et' demek gazetecinin hatta insanlık görevi değil mi?
Ben de ağladım o delikanlıya. Hep kendi oğlum geldi gözüm önüne. Ama kendimi de düşündüm. Baba ve gazeteci olarak görevlerimi tek tek düşündüm. O delikanlı ki annesi-babası ayrılınca, üvey babası tarafından büyütülmüş. Ünlü müzisyen babasını son bir yıldır hiç görmemiş. Oğlu kokaine alıştığı zaman ortalarda olmayan baba, şimdi tabutun başında ağlıyor...
Suçu doktorlara, hastanelere atıyor. Bunu yazmak gazetecinin görevidir. Kim ne derse desin korkmadan yazacaksın. Yazamıyorsan da gazeteci olmayacaksın. Bir başka çarpık olay daha. Baştan itibaren halka kasıtlı yanlış anlatılan olay... Aşk, intikam, hastalık, ölüm, borç her şey var içinde...
Türk filmi gibi. Aslında on yıldır devam ediyor. Ortada üç başrol oyuncusu var. Ama biri nedense donduruldu. Çünkü o 'yasak aşk' idi... Hiçbir gazeteci yanına yaklaşıp da adam gibi sormadı. Sorar gibi olan bir kişi de ağzının payını aldı. Çünkü bir zamanlar bu genç kıza 'yenge' diyen hakim güçler engelledi.
Çevreye korku sardı. Yasal başrol oyuncusu da hâlâ anlatıp duruyor. Acaba böyle konuşmak zorunda mı veya başka mekanlarda neler olup bittiğini ne kadar biliyor? Yeşil çuha ile kaplı masalarda sabahlara dek el değiştiren o kirli paraları başkaları gördü. Pek çok şeyi duydu, konuştu. Hatta kavgasını bile verdi. Hem de şimdi konuşan için 'Ben ondan yanayım' diye açıkça tavrını koyarak. Bu olay aslında aileler adına çok önemli bir olaydır. Her ailenin ders çıkaracağı olay. Dedim ya Türk filmi...
Güzel şarkıcı kızlardan biri 'Bilmem ne gibi olmak istiyorum' dedi. Gazeteciler de bunu yazdı. Çok önemli bir habermiş gibi. Çünkü kızın sevgilisi çok zengin. Bakarsın!..
Peki gazeteciler bu kızı ne kadar tanıyorlar? Bence filmi en başına alıp şöyle 14 yaşından itibaren izleseler ya. Türkiye'ye ilk gelişinde elinden tutan hayırsever ağabeyi, ülkesine mecburi dönüşünü. Sonra yine ama kraliçe gibi gelişini... Bu kız da öyle...
Aslında kızı boşverin. Aradaki delikanlılar çok daha önemli. Ben her şeyi açık açık yazsam bu delikanlıyı yemin ederim lanetlersiniz. Şimdi kızın aşkını koruyor. Allah'ım sen büyüksün. Görüyorsunuz isim yazmıyorum, fazla açık da vermiyorum. Aslında bu kadarı bile çok. Kusura bakmayın ama siz zaten işinize gelene inanıyorsunuz.
Aykut Işıklar/Bugün