02 Ara 2011 10:14
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:05
KONU EĞLENCELİ! MADEM BAŞBAKAN'A LAF SÖYLEYEMİYORUM...
Ahmet Kekeç, CHP ile ilgili bir iddiayı köşesine taşıyarak eğlenceli bulduğunu söyledi ve "madem Başbakan'a laf söyleyemiyorum..."
Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç, köşesinde korku polemiğinden girdi, iktidara muhalif gazetecilerin neden 28 şubat döneminde iktidara paralel bir yayın çizgisi izlediğini sorguladı ve kendi gazetecilik anlayışını yazdı...
Daha çok güleceğiz
Ben söylemiyorum... Kendi kendine “uzman” payesi veren Melih Gökçek söylüyor...
Buyuruyor ki, “Gürsel Tekin, partinin başına Mustafa Sarıgül’ü geçirmek istiyor...”
Şimdi bir bölük okur diyecek ki, “Hani bir daha o konulara girmeyecektin, bir daha CHP yazısı yazmayacaktın? Hem, bunlar bayat konular. Daha orijinal şeyler biliyorsan yaz...”
Bir daha girmeyecektim ama konu “eğlenceli...”
Madem Başbakan’a laf söyleyemiyorum ve ekmeğimin kesilmesinden korkuyorum, bildiğim konudan devam edeyim o halde...
Öyle ya, CHP’ye laf ediyorsam, olayı dengelemek için dönüp bir laf da iktidara çakmalıyım.
Durumu kendi içinde dengelemeliyim.
Bir oraya, bir buraya yatmalıyım.
Çünkü “objektif gazetecilik”, patronunun çıkar alanlarına dokunmadan, bir oraya bir buraya laf göndermekle, bir oraya bir buraya yatmakla, hem nalına hem mıhına vurmakla mümkün.
Öyle ya, bizim bir dünya görüşümüz, bir siyasi yaklaşımımız olamaz.
Bir partiyi kendimize yakın göremeyiz.
Bir iktidar programını destekleyemeyiz.
Kendimize “gazeteci” diyorsak, iktidarda kim olursa olsun, ülkede ne tür dönüşümler yaşanırsa yaşansın, mutlaka “muhalif” saflarda yer almalıyız, inanmasak da CHP’yi desteklemeliyiz.
Öyle ya, “objektif gazetecilik” böyle oluyor.
Peki, bize “objektif gazetecilik” dersi veren muhteremler, söyler misiniz, alengirli ve parasal ilişkiler kurduğunuz geçmiş iktidarlar döneminde siz neden muhalif saflarda yer almadınız?
Neden her teşvikin, her rantın, her ianenin peşinden koştunuz?
Neden her darbeyi alkışladınız?
Neden her muhtırayı heyecanla, sitayişle, 10. Yıl Marşı okuyarak karşıladınız?
Neden “karton fabrikası teşvikinin” yüzü suyu hürmetine, söylenen her lafı yuttunuz?
Neden reklam almak uğruna, “Leydinin topuk sesleri”, “Bu Kemal Bey’de iş var”, “En şahane banka İş Bankası, en şahane parti Cumhuriyet Halk Partisi” gibi, akla ve vicdana sığmayan yazılar yazdınız?
Birincisi muhteremler, ben bildiğiniz objektif gazetecilerden değilim.
Bir yorumcuyum.
Siyaseti ve aktüaliteyi yorumluyorum.
Bir dünya görüşüm var.
Bir iktidar programını destekliyorum.
Bunun suç, ayıp, ya da günah olduğunu düşünmüyorum.
Kaldı ki, size hak olan bir şey (parti taraftarlığı ve bir iktidar programını desteklemek), bende niçin nakısa sayılsın?
Siz CHP’yi destekliyorsunuz, Kemal Bey’i başbakan görmek istiyorsunuz, ben bir şey demiyorum. Ben “AK Parti iyi şeyler yaptı” dediğimde neden küfrediyorsunuz?
Uzattığımın farkındayım...
Kendi kendine “uzman” payesi veren Melih Gökçek’in iddiasından söz ediyordum...
Mustafa Sarıgül, Gürsel Tekin’in adayı mıdır, bilmem.
Bildiğim şu:
CHP dışındaki bir grup (buna “İstanbul sermayesi” ve belli bir medya grubu da dahil), Sarıgül’ün sahne almasını bekliyor.
İktidar partisinin hamleleriyle “Kemalizm ve laiklik” eksenine sıkışan CHP’den (dolayısıyla Kılıçdaroğlu’ndan) iyice umut kesmiş durumdalar.
Bu yüzden, “popülist siyaseti” bilen ve gereğini yerine getirecek Sarıgül’ü parti kurmaya zorluyorlar.
Sarıgül’ün partisi hem sağcı, hem solcu, hem Atatürkçü, hem demokrat, hem devletçi, hem liberal, hem deve, hem kuş olacak.
Tarih de verebilirim:
Cumhurbaşkanlığı seçiminden hemen sonra...
Demek ki, önümüzdeki birkaç yılı da Sarıgül ve eyyam siyasetini konuşarak geçireceğiz.
Daha çok güleceğiz
Ben söylemiyorum... Kendi kendine “uzman” payesi veren Melih Gökçek söylüyor...
Buyuruyor ki, “Gürsel Tekin, partinin başına Mustafa Sarıgül’ü geçirmek istiyor...”
Şimdi bir bölük okur diyecek ki, “Hani bir daha o konulara girmeyecektin, bir daha CHP yazısı yazmayacaktın? Hem, bunlar bayat konular. Daha orijinal şeyler biliyorsan yaz...”
Bir daha girmeyecektim ama konu “eğlenceli...”
Madem Başbakan’a laf söyleyemiyorum ve ekmeğimin kesilmesinden korkuyorum, bildiğim konudan devam edeyim o halde...
Öyle ya, CHP’ye laf ediyorsam, olayı dengelemek için dönüp bir laf da iktidara çakmalıyım.
Durumu kendi içinde dengelemeliyim.
Bir oraya, bir buraya yatmalıyım.
Çünkü “objektif gazetecilik”, patronunun çıkar alanlarına dokunmadan, bir oraya bir buraya laf göndermekle, bir oraya bir buraya yatmakla, hem nalına hem mıhına vurmakla mümkün.
Öyle ya, bizim bir dünya görüşümüz, bir siyasi yaklaşımımız olamaz.
Bir partiyi kendimize yakın göremeyiz.
Bir iktidar programını destekleyemeyiz.
Kendimize “gazeteci” diyorsak, iktidarda kim olursa olsun, ülkede ne tür dönüşümler yaşanırsa yaşansın, mutlaka “muhalif” saflarda yer almalıyız, inanmasak da CHP’yi desteklemeliyiz.
Öyle ya, “objektif gazetecilik” böyle oluyor.
Peki, bize “objektif gazetecilik” dersi veren muhteremler, söyler misiniz, alengirli ve parasal ilişkiler kurduğunuz geçmiş iktidarlar döneminde siz neden muhalif saflarda yer almadınız?
Neden her teşvikin, her rantın, her ianenin peşinden koştunuz?
Neden her darbeyi alkışladınız?
Neden her muhtırayı heyecanla, sitayişle, 10. Yıl Marşı okuyarak karşıladınız?
Neden “karton fabrikası teşvikinin” yüzü suyu hürmetine, söylenen her lafı yuttunuz?
Neden reklam almak uğruna, “Leydinin topuk sesleri”, “Bu Kemal Bey’de iş var”, “En şahane banka İş Bankası, en şahane parti Cumhuriyet Halk Partisi” gibi, akla ve vicdana sığmayan yazılar yazdınız?
Birincisi muhteremler, ben bildiğiniz objektif gazetecilerden değilim.
Bir yorumcuyum.
Siyaseti ve aktüaliteyi yorumluyorum.
Bir dünya görüşüm var.
Bir iktidar programını destekliyorum.
Bunun suç, ayıp, ya da günah olduğunu düşünmüyorum.
Kaldı ki, size hak olan bir şey (parti taraftarlığı ve bir iktidar programını desteklemek), bende niçin nakısa sayılsın?
Siz CHP’yi destekliyorsunuz, Kemal Bey’i başbakan görmek istiyorsunuz, ben bir şey demiyorum. Ben “AK Parti iyi şeyler yaptı” dediğimde neden küfrediyorsunuz?
Uzattığımın farkındayım...
Kendi kendine “uzman” payesi veren Melih Gökçek’in iddiasından söz ediyordum...
Mustafa Sarıgül, Gürsel Tekin’in adayı mıdır, bilmem.
Bildiğim şu:
CHP dışındaki bir grup (buna “İstanbul sermayesi” ve belli bir medya grubu da dahil), Sarıgül’ün sahne almasını bekliyor.
İktidar partisinin hamleleriyle “Kemalizm ve laiklik” eksenine sıkışan CHP’den (dolayısıyla Kılıçdaroğlu’ndan) iyice umut kesmiş durumdalar.
Bu yüzden, “popülist siyaseti” bilen ve gereğini yerine getirecek Sarıgül’ü parti kurmaya zorluyorlar.
Sarıgül’ün partisi hem sağcı, hem solcu, hem Atatürkçü, hem demokrat, hem devletçi, hem liberal, hem deve, hem kuş olacak.
Tarih de verebilirim:
Cumhurbaşkanlığı seçiminden hemen sonra...
Demek ki, önümüzdeki birkaç yılı da Sarıgül ve eyyam siyasetini konuşarak geçireceğiz.