18 Ağu 2011 14:44 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:41

KONGAR'DAN ÇARPICI ANALİZ! TELEVİZYON YAŞAR AMA GAZETELER ÖLECEK!

Cumhuriyet gazetesi yayın danışmanlığı görevini köşe yazarlığı ile birlikte sürdüren Emre Kongar bugün köşesinde çarpıcı bir analize imza attı.

İşte Emre Kongar’ın o çaroıcı analizleri içeren yazısı...

Büyük Gazeteler İntihar Ederken

Yazıya başlık koyarken önce “Büyük Gazeteler Katledilirken” demeyi düşündüm…

Ama sonra vazgeçtim…

Çünkü büyük gazetelerin bir bölümü zaten gönüllü olarak kendilerini yok edecek sürecin içindeydiler…

Bir bölümü de zorunlu olarak da olsa, sürece katılmışlar, kaderlerine boyun eğmişlerdi.

***

Radyolar yaygınlaşınca gazetelerin artık öleceğini söyleyenler olmuştu…

Televizyon icat edilip yaygınlaşınca, yine gazetelerin öleceği söylendi…

Ama gazeteler yaşadılar, varlıklarını gelişerek sürdürdüler.

Bugün internet, gazetelerin en büyük rakibi olarak görülüyor, gazetelerin yine bir ölüm sürecine girdiğinden söz ediliyor.

***

Yapılan bütün araştırmalar, gazetelerin farklı konulara, farklı yaklaşımlarla, ayrıntılı haber analizleriyle girmesinin, okurlarına ve internet izleyicilerine de “geçerli bir düşünce ve yorum çerçevesi” vermesinin önemli olduğunu ve geleceğin burada yattığını gösteriyor.

Çünkü internet zaten haber hızı ve çeşitliliği bakımından gazetelerin önüne geçmiş durumda.

Geriye kalıyor güvenilirlik ve çerçeve!

Bu çerçeveye ister “yorum” deyin…

İster olayların “perde arkası”…

İsterseniz “ayrıntılı analiz”…

Sonuç değişmez:

Okurlar haberleri değerlendirmek için gerekli güveni ve geçerli bir görüşü arıyor.

Gazeteler okurlarına doğru habercilik konusunda güven verdikleri sürece…

Bu haberlerin “çerçevelerini” ve “derinliklerini” aktardıkları, farklı ve ilginç konuları buldukları sürece yaşayacaklardır.

Tabii bu yaşam ancak, artık herkesin basılı materyali okumaktan vazgeçtiği, bütün hayatın ve işlemlerin ekranlarda sürdürüldüğü noktaya kadar devam edebilir.

Ama kitaplar var olduğu, örgün ve yaygın eğitim kitaplar üzerinden yapıldığı sürece, gazetelerin de, yukardaki koşullara uydukları takdirde varlıklarını sürdürmeleri beklenir.

***

Türkiye’deki medyanın ve özellikle de gazetelerin sorunu, medya patronlarının medya dışında büyük işlere sahip olmalarından kaynaklanır.

Büyük yatırımlar, büyük sermayeler, büyük şirketler, çok sayıda istihdam, üretim ve ticaret sahibidir bu patronlar.

Ve Türkiye gibi bir ülkede, bu denli büyük iş sahibi olanlar kaçınılmaz olarak siyasal iktidarın etkisinde, hatta emrindedirler.

Dolayısıyla Türkiye’deki medya özgürlüğü doğrudan doğruya iktidarın demokrasi anlayışına bağımlıdır.

***

AKP iktidarı ve onun lideri Recep Tayyip Erdoğan, medya konusunda da acımasız öfkeli ve antidemokratik davranmaktadır:

Başbakan bazı gazetelere, patronlara ve yazarlara karşı doğrudan, isim vererek tavır koymuştur…

Hapishaneler muhalif gazeteci ve yazarlarla dolmuştur…

Medya patronlarına, tüm mal varlıklarını aşan cezalar kesilmiştir…

Bazı medya kuruluşlarına doğrudan el konmuş, mülkiyetleri taraftarlara verilmiştir.

Eh bu kadar baskıdan sonra, iktidar taraftarı olanların dışında kalan medya patronları da hizaya gelmiş, doğru dürüst gazetecilik, televizyonculuk yapmak isteyenler bile kendilerine çekidüzen vermiş, sansür ve otosansür devreye girmiş, gazetelerde yönetici ve yazar düzenlemeleri yapılmıştır.

Bu durumda televizyonlar varlıklarını şu ya da bu biçimde yine sürdürebilir…

Çünkü televizyonlar sadece haber odaklı değildir…

Eğlence gibi çok daha öne çıkan başka işlevleri de vardır.

Ama gazeteler için aynı şeyi söylemek olanaklı değil:

Bütün gazetelerin aşağı yukarı aynı haberleri verdiği, bütün yorumların aşağı yukarı aynı çizgide olduğu, bütün “kapalı kapılar ardındaki ayrıntıların” aynı tatta olduğu gazeteleri okurlar niye alsınlar ki…

Magazin haberleri için gazeteler alınır deseniz, onlar zaten televizyonlarda da internette de fazlasıyla var.

Büyük gazetelerin birbirine benzer hale gelmesinden dolayı, arkasında büyük sermaye ve büyük çıkarlar olmadığı için muhalif çizgide yayın yapabilen Sözcü kısa zamanda 250 binlik tirajlara ulaşmış, yeni çıkan Aydınlık hemen 50 binlik bir tirajı yakalamış, Cumhuriyet bütün talihsizliklere, sıkıntılara ve engellere karşın varlığını koruyabilmiştir.