KONDA'dan 'milliyetçi seçmen' analizi! MHP ve İyi Parti'nin oy oranı ne kadar?
KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, "Milliyetçilik hayata cevap üretemiyor" dedi.
KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, "Milliyetçiliği temsil
iddiasındaki partiler, yeni bir milliyetçilik tarifiyle bir çıkış
yaratamadıkça ya Ak Parti tarafından ya da seküler alanda giderek
eriyecekler" dedi. 24 Haziran seçimlerinde MHP'nin yüzde beş
civarında, İyi Parti'nin de yüzde 12-13 civarında olacağı
öngörüsünde bulunan Ağırdır, "Memnuniyetsizlerin artışıyla bu
oranın etkilenebileceğini" ifade etti.
Ocak ayında yaptıkları bir araştırmada, "birden ona kadar kendinizi
milliyetçi olarak tanımlayın" diye sorduklarını ve anaet sonucunda,
AKP’lilerin 7.7, İyi Parti de 7.7, MHP biraz daha yüksek 8.7,
CHP’liler de 7 oranında milliyetçi olduğu sonucuna vardıklarını
aktaran Ağırdır, "Milliyetçilik çok genel bir kimlik" dedi.
Cumhuriyet'ten Kemal Can'ın sorularını yanıtlayan Ağırdır'ın
açıklaması şöyle:
-Türkiye’de milliyetçiliğin siyasi bir kimlik olarak
ağırlığı nedir?
Türkiye’deki seçmenin yüzde 90’ı kendisini vatansever olarak
tanımlıyor. milliyetçilik biraz ezbere dayalı bir kimlik. Ocak
ayında yaptığımız araştırmada, birden ona kadar kendinizi
milliyetçi olarak tanımlayın diye sormuşuz: Türkiye ortalaması
yüzde 7, AKP’liler 7.7, İyi Parti de 7.7, MHP biraz daha yüksek
8.7, CHP’liler de 7. Yani milliyetçilik çok genel bir kimlik.
Milliyetçiliği siyasi olarak temsil ettikleri iddiasındaki
partiler, Türkiye’nin sorunlarına dair ezberlere dayalı politika
yapıyorlar. 2018’in milliyetçiliği konusunda bir cevapları yok.
-Hangi cevaplardan, nasıl karşılıklardan
bahsediyoruz?
Milliyetçiler Türkiye’nin yeni geleceğinde var olmak istiyorlarsa
reel sorunlara çare, çözüm ve yeni bir söylem üretmeleri gerekir.
Türkiye’nin sorunlarını bir kimliğin hâkimiyeti üzerinden
çözemeyeceğimiz ortada. Araştırmalarda şöyle bir tablo görüyoruz;
Türkiye insanında ‘iyi, güzel, doğru’ şeklindeki değerler setiyle
gündelik pratikler arasında büyük bir yarılma var. milliyetçilik
gündelik hayat pratiklerinde görülen, hissedilen bir şey değil.
Milliyetçilik reel alana değil değerler alanına ait ve ezberlere
dayanan daha soyut bir kimlik.
-Milliyetçi seçmenin sosyolojik tabanı için neler
söylenebilir?
Türkiye’de üç coğrafya var. Birincisi İskenderun’dan İstanbul’a
kadar uzanan kıyılar. Gündelik hayat tarzı kentliliğe dönüşmüş,
daha modern, batılı; kendi ekonomik dinamikleri ve aktörleri
güçlenmiş, dolayısıyla devlete biçtiği rol değişmiş, talepleri bir
üst seviyeye çıkmış bir coğrafya. İkincisi, Orta Anadolu, Doğu ve
Karadeniz’e doğru bir başka küme. Hayat tarzı geleneksel
muhafazakâr, dini hassasiyetleri yüksek; devletten yardım ve
yatırım beklentisi devam eden, ekonomik olarak kendine yeterliliği
gelişmemiş bir coğrafya. Bir de ekonomik olarak en geri kalmış, bir
yandan da kimlik talepleri öne çıkan Kürt coğrafyası. Milliyetçi
çizgi tam bu ilk iki coğrafyanın geçiş aralığında yer alıyor.
İkisini de tam olarak yansıtmayan bir ara katman. Bölünmüşlük
görüntüsü de bu durumla ilgili.
-Bu seçmene yönelen partiler açısından mevcut tablo nasıl
görünüyor?
Milliyetçiliği temsil iddiasındaki partiler, yeni bir milliyetçilik
tarifiyle bir çıkış yaratamadıkça ya Ak Parti tarafından ya da
seküler alanda giderek eriyecekler. Şimdi MHP AK Parti’ye yakın
durarak bir taraftan onun içinde eriyor. Milliyetçilerin sadece
iktidardan değil, devletten de bağımsızlaşabilmeleri lazım. Ama
milliyetçi aydınlar arasında böyle bir tartışma yok sanıyorum. MHP
yüzde beş civarında, İYİ Parti de yüzde 12-13 civarında olacak gibi
duruyor. Memnuniyetsizlerin artışıyla bu oran etkilenir.
-Bu tablo oluştuğunda seçim sonrası Türkiye’yi neler
bekliyor?
Ben bu seçim sürecinde de, sonrasında da ülkenin ne yaşayıp
yaşayamayacağı konusundaki inisiyatifin muhalefete geçtiğini
düşünüyorum. Ak Parti MHP bir tarafta dursa bile, muhalefet
tarafında dindarların Saadet Partisi, milliyetçilerin İyi Partisi,
Kürtlerin HDP’si, laik modern kesimlerin CHP’si var. Yani bir
şekilde muhalefetin dağılımı Türkiye resmini tamamlıyor. Türkiye’de
ihtiyacımız olan ortak yaşamı yeniden inşa etmek, bütün bu
kimlikleri aşan yeni bir ortak yaşam alanını açmak için bir siyaset
üretirlerse hem iktidarı etkilerler, hem de ülke ferahlar.
Dolayısıyla muhalefetin ne yapacağı, neyi başarıp başaramayacakları
önemli.
-Veriler böyle bir değişim dinamiğini destekliyor
mu?
Hangi araştırmaya bakılırsa bakılsın, Türkiye siyaseti donmuş bir
fotoğraf veriyor, kimliklere ve kutuplaşmalara sıkışmış, asıl
olarak kimlik sayımı yapılan seçimleri konuşuyoruz. Bu kez de öyle
bir fotoğraf veriyor başlangıç çizgisinde. Ama bir yandan da
problemler, gündelik hayatın ürettiği sıkıntılar gibi reel hayatın
gerçeklerinden bakınca, müthiş bir değişme potansiyeli görülüyor.
Bir donmuş buza bakıyoruz ama arkasında önemli bir devinim var.
Buzun nereden çatlayacağını bilmiyoruz nasıl ve ne zaman kırılır
onu da bilmiyoruz. Eğer bu seçim donmanın seçimi olursa tablo çok
değişmez ama Türkiye de bu tabloyu sürdüremez. 24 Haziran gerçek
seçimin kostümlü provası olur.