18 Mar 2009 13:34 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:36

"KOLTUĞUNU BOŞ BIRAKMAYACAKSIN!..." İLHAN SELÇUK AHMET HAKAN'A NASIL SESLENDİ?....

Gazetesindeki odası "misafirler" tarafından kuşatılan İlhan Selçuk bugünkü köşe yazısında odasına giren Ahmet Hakan'a seslendi.. ve köşesinden bir de soru yöneltti...







Koltuğunu boş bırakmayacaksın!




İlhan Selçuk, Ahmet Hakan'ı yazdı

Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay'a destek vermek için geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet'e giderek pekçok gazetecinin destek verdiği dayanışma toplantısına katılan Ahmet Hakan, İlhan Selçuk'un koltuğuna oturduğunu yazmıştı. Ahmet Hakan ayrıca, Emre Kongar'ın da dahil olduğu Cumhuriyet çalışanlarının bu durumu "yadırgamadığının" altını çizmişti.

Gazetesindeki odası "misafirler" tarafından kuşatılan İlhan Selçuk bugünkü köşe yazısında odasına giren Ahmet Hakan'a seslendi..ve köşesinden bir de soru yöneltti...

İşte İlhan Selçuk'un köşe yazısı ve o soru...

Koltuğunu Boş Bırakmayacaksın...

İnsan her yaşta, her başta bir şeyler öğreniyor...

Ben de son günlerde öğrendim ki eğer bir "makam"da oturuyorsan, ne odanı boş bırakacaksın, ne de koltuğunu...

Yoksa alimallah odana girip, koltuğuna oturuveriyorlar...

*

Eksik olmasınlar, Balbay´la dayanışma adına Cumhuriyet´e gelen gazeteciler ve yazarlar, ben yokken odamı işgal etmişler...

İşgal etmekle de kalmıyorlar, Akşam´da Tuğçe Tatari, Hürriyet´te Ahmet Hakan eylemlerini yazıya da döktüler...

Tuğçe Tatari´nin köşe yazısının başlığı:

"İlhan Selçuk´un odasına girdim"

İyi mi?..

Ahmet Hakan daha açık konuşuyor ve diyor ki:

"Geçen hafta `silahlı terör örgütü üyesi olmaktan tutuklu düşünce suçlusu´ şeklinde tuhaf tanımlamayla anılan meslektaşımız Mustafa Balbay´la dayanışma amacıyla gittiğim Cumhuriyet Gazetesi´nde İlhan Selçuk´un odasında boş duran `makam koltuğu´na oturtulduğumda...

`Galiba bana da bu koltuk kaldı´ deyiverdim...

Peki, tutar mı?

Olabilir mi böyle bir şey?

Şu kadarını söyleyeyim:

Emre Kongar bile yadırgamadı beni o koltukta...

Ne `Bu bir karşıdevrimdir´ diyen çıktı...

Ne de `Cumhuriyet Gazetesi de elden gidiyor´ yorumu yapıldı..."

*

Allah sizi inandırsın, bu arkadaşlar yazıncaya kadar hiç düşünmemiştim...

Demek ki ben bir `makam´da oturuyormuşum...

Kendime özgü odam varmış...

Koltuğum varmış...

Herkes bilir ki gazetede benim oturduğum odanın kapısı açıktır...

Ben gazeteye gidinceye dek oda çeşitli amaçlarla kullanılır...

Birisi çıkıp da sorsa:

- Eeee.. peki sen ne yapıyorsun orada?..

Yanıtım hazır:

- Vallahi Reis Bey, ben de ne yaptığımı biliyor muyum?..

*

Sözün kısası ister Tuğçe Tatari, ister Ahmet Hakan, ister başka dostlar olsun, hepsine kapılar açık...

Buyursunlar...

Ancak bu Cumhuriyet garip bir gazetedir...

Patronajı okurlardan oluşur...

Vaktiyle ben gazeteden ayrılmıştım, okurlar işe el koydular, geri getirdiler...

Cumhuriyet hepimizin -bu arada siyasi iktidarın- başına bela...

*

Neden bela?..

Çünkü bu gazeteyi, eski deyişle bir `fikr-i müdir´ yönetiyor, yürütüyor...

O `fikr-i müdir´ Ahmet Hakan, Tuğçe Tatari ve eksik olmasınlar gazeteye dayanışma amacıyla gelen öteki arkadaşların çok iyi bildikleri bir Atatürk mirasıdır...

Atsan atamazsın..

Satsan satamazsın..

*

Yine de şu günlerde basında kimin atılıp kimin satılacağına ilişkin geniş bir piyasa, iktidar marifetiyle kuruldu, borsası bile oluştu...

En başta koltuğuma oturan Ahmet Hakan olmak üzere tüm dostlardan yanıt bekliyorum:

- Nedir bu kızışan pazarlık, nedir bu piyasa, nedir bu borsa Allah aşkına?..

Dünyada neoliberalizm yıkılırken Türkiye medyasında üçkâğıtçı neoliberalizm neden modalaşıyor?..

İLHAN SELÇUK / CUMHURİYET