23 Şub 2012 14:13
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:22
KOCASININ MEZHEBİ GENİŞ, İBLİS O, İBLİS! AYŞE ARMAN'A OKUR YORUMLARI ŞOK EDECEK!
Ayşe Arman bugünkü köşesini okurlarından gelen yorumlara ayırdı.
Ne mutlu bana sevenim de var sövenim de
“Yazısını okudum da, ofisteki çöp kutusuna kusasım geldi...”
“Oha İngilizce bile bilmiyor bu kadın! Godless turtle, yerine goodless turtle yazmış...”
“İğrenç dişlerinden, yapay gülüşünden ve herkesle çektirdiği o pozlardan fena halde sıkıldım, yok mu bunu işten atacak biri...”
“Sevgilisi, yatak hikayeleri, kızı baydıııııı...”
“Sürekli kendini tekrarlıyor...”
“Yaşlandı karta karıştı, menopoza girmiştir kesin!”
“Bakın ben herkesle ne kadar samimiyim diye bas bas bağıran röportaj fotolarından nefret ediyorum. Feci sahte ve yapmacık...”
“Allah’ım ne kadar uyuz!”
“Kocasının mezhebi geniş...”
“Bu memleketin başına gelen en kötü şeylerden biri...”
“Gerizekalı gördün mü ne abuk sabuk sorular sormuş yok mu buna dur diyecek!”
“Bedavadan para kazanıyor”
“İblis o, iblis!”
“Benim pantolonumun aynısını giymiş, ölsem giymem bir daha...”
“O çizmeler ne lan, manyak mı kadın, ne kötü giyiniyor!”
“Vazgeçmeyecek mi bu salak saçlardan.”
“Geberse de kurtulsak...”
*
Böyle bir sürü yorum okuyorum kendim hakkında.
Bilesiniz yani. Her gün. Farklı farklı mecralarda. Medyadaki herkes gibi, sevenim de var, nefret edenim de. Kulağımı tıkamak yerine, sosyal medyaya, oraya buraya girip bakıyorum. Çünkü deve kuşu gibi kafamı kuma gömmek istemiyorum.
Moralim bozuluyor mu? Evet, bazen.
Ama sonra bir bakıyorum, şahane şeyler de yazıyor insanlar...
Aşağıda iyi yorumlara yer vereceğim... Tepede de olumsuzları yazdım ki, “Kendini bilmez kadın sadece övgüleri koymuş” demesinler diye!
*
Yarım Kalan Hayatlar’a gelen talepler günden güne artıyor.
Hepsine yetişebilmem mümkün değil ama deniyorum. Dün mesela günübirlik Antalya’ya uçtum, gelecek hafta okuyacaksınız.
Bir sürü insan, şirket, kurum, “Biz nasıl dahil olabiliriz?” diye soruyor.
Basit. Proje geliştirin, açılış, lansman, toplantı, panel, sempozyum, sahne röportajı... İçinde bir fikir olsun, bir hikaye olsun... Geleyim röportaj yapayım, izlenim yazayım, hurriyet.com.tr’de yayınlansın. Siz de bir insana 20 bin lira vererek destek olun.
O kişi dışında kimsenin bir kazancı yok. Ne ben ne hurriyet com.tr, ne fotoğrafçı arkadaşım Emre Yunusoğlu hiç kimse para-mara almıyor.
Para, direkt o kişinin eline gidiyor.
Bir taraftan da normal yazılarıma ve röportajlara devam ediyorum. Ama bilesiniz Yarım Kalan Hayatlar, bana müthiş gaz veriyor, enerji veriyor, keyif veriyor. Sizlerden gelen olumlu tepkilerden anlıyorum ki, sizler de memnunsunuz.
Bok atan yorumlarla başladık, düşmanlarla...
Dostlarla, sevenlerin yorumlarıyla devam edelim. Hepinize teşekkür ediyorum. Aslında düşmanlarıma da...
Onlarla da var oluyorum ben. Sadece sevilen bir tip olmak sıkıcı olurdu.
Aman ha, küfür kıyamet devam etsin..!
MEHMET’İN GELECEĞİ
Yine iş yerindeyim, yine ilk olarak Hürriyet Gazetesi açıldı, yazarlar kısmı seçildi, Ayşe Arman arandı, bulundu, tıklandı ve hemen Meryem ile Mehmet’in
hikayesi okunmaya başlandı... Sizin yazılarınızı okurken, sanki yanınızdayım, karşınızda ben varım ve bu hikayeleri sadece bana anlatıyormuşsunuz gibi hissederek okuyorum. İçim çoştu, gözlerim doldu, heyecan ve burukluk bir araya geldi, mutluydum da, ne bileyim tüm duyguların bir arada olduğu anı yaşadım yazının sonuna gelene kadar. Meryem ve Mehmet, siz onlara destek olmasaydınız, belki de toplum içerisinde yokluktan, sefaletten kaybolup gideceklerdi. Fakat şimdi sizin ve Bilfen Okulları’nın katkılarıyla küçük Mehmet, belki de geleceğin patronu, yöneticisi, öğretmeni, bilim adamı olabilecek. (Serpil S.)
Ben sadece aracı oldum Serpil. Burada Bilfen asıl aferini hak eden. Böyle yazınca da, kızıyorlar “Bilfen reklamı yapıyorsun” diyorlar. Valla, Bilfen Milfen Silfen umurumda değil aslında. Küçük bir çocuğa şans veriyorlar. Ve bence bu çok asil bir davranış. Kim yaparsa yazmalı, bahsetmeli, övmeli ki, böyle örnekler çoğalsın.
YOLUNUZDAN ŞAŞMAYIN
Siz doğru yoldasınız. Hiç ama hiç kimsenin kıskanç, fesat yorumlarına aldırmayım. Elinizdeki tüm imkanları insanları mutlu etmek için kullanıyorsunuz, niceleri bu imkanlarını insanlara bok atmak için kullanırken...
(Saime Ç. A.)
Yaşasın. Ne güzel yazmışsınız. Teşekkür ederim. Evet ya, kötülere kulak tıkayıp yola devam...
HAYIRLI İŞLER
Mehmet ile Meryem haberini tüylerim ürpererek okudum. Sen var ya gerçekten çok hayırlı işler yapıyorsun. O kadar duygulandım ve onlar adına o kadar çok sevindim ki. Ama bir yanım da “Bunun gibi daha ne örnekler var” dedi. Ne olur bırakma Yarım Kalan Hayatlar projeni...
(Türkkan K.)
Benim bırakmaya hiç niyetim yok. Ama günün birinde siz derseniz ki, “Yeter! Bıktık, bu acıklı hikayelerden”, işte o zaman ne yaparım bilmem. Ben de işe yarıyormuş gibi hissediyorum ve devam etmek istiyorum.
SEVGİ TOHUMU
Güzel Ayşe, “Yarım Kalan Hayatlar” projen için seni tebrik ederim. Bu yazıları okuyanların kalplerine, sevgi tohumu ekiyorsun ya da ekilmişleri yeşertiyorsun. Bu toplumda ne kadar çok vicdanlı ve sevgi dolu insan olduğunu görünce mutlu oluyorum. Bu projene konu olan kişiler ve aileler de, bu sayede geleceğe umutla bakabiliyorlar. Bu, onları muhakkak iyiye doğru dönüştürüyordur.
(Esra.)
Esra, ne güzel iltifatlar bunlar. Biraz da utandım. Ama bu mailler de bana geleceğe umutlu bakma gücü veriyor.
ROBİN HOOD DEĞİLİM
Seni Seviyorum Ayşe Arman. Sadece Meryem ve Mehmet için değil, Yarım Kalan Hayatlar projesiyle zenginden alıp fakire verdiğin, birçok insanın yarasına merhem olduğun için. Mesleğini ve zamanını bu güzel işte kullandığın için. Tüm hayatını bize açtığın için...
(Aylin S.)
Aylin öyle bir yazmışsın ki, Robin Hood gibi hissettim kendimi! O kadar da değil. Parayı veren ben değilim. Tamam emek sarf ediyorum, onlar para versin diye bir değer yaratmaya çalışıyorum. Çünkü karşılıksız bir şey yok bu hayatta. Ama unutma ki, Hürriyet ve hurriyet.com.tr bana destek vermese, deseler ki, “Bunları burada yazamazsın!” o zaman ayvayı yerim. Elde var sıfır. Anlatabiliyor muyum? Her şeyi ben yapmıyorum yani. Bir sürü insanın emeği, desteği var. Baştan beri Enis Berberoğlu, acayip destek oldu mesela. Bana, “Boş ver enerjini buralara harcama, celebrity röportajları yap” diyebilirdi. Demedi. Ona da bir teşekkür buradan...
İÇİM SIZLADI
Meryem ile Mehmet yazınızı okudum da sanki kendi hayatım değişmiş gibi sevindim. Benim annem de aynı zorluklarla bizi, 3 kızkardeşi, büyüttü. Şimdi Dubai’de güzel bir hayat yaşıyorum, mutluyum , huzurluyum ama çocukluğumu düşündükçe içim sızladı. Sanki bana, çocukluğuma, annemin çaresizliğine yardım edilmiş gibi geldi. Sağolun. (S.)
Ne güzel böyle düşünmeniz. Bu bile yeter. Boğazım düğümlendi. Vazgeçmemek için bundan daha iyi bir sebep olabilir mi? Hep birlikte daha iyi insanlar olalım. En azından gayret edelim. Hayat gelip geçiyor, en güzeli de bu: Vermek...
“Yazısını okudum da, ofisteki çöp kutusuna kusasım geldi...”
“Oha İngilizce bile bilmiyor bu kadın! Godless turtle, yerine goodless turtle yazmış...”
“İğrenç dişlerinden, yapay gülüşünden ve herkesle çektirdiği o pozlardan fena halde sıkıldım, yok mu bunu işten atacak biri...”
“Sevgilisi, yatak hikayeleri, kızı baydıııııı...”
“Sürekli kendini tekrarlıyor...”
“Yaşlandı karta karıştı, menopoza girmiştir kesin!”
“Bakın ben herkesle ne kadar samimiyim diye bas bas bağıran röportaj fotolarından nefret ediyorum. Feci sahte ve yapmacık...”
“Allah’ım ne kadar uyuz!”
“Kocasının mezhebi geniş...”
“Bu memleketin başına gelen en kötü şeylerden biri...”
“Gerizekalı gördün mü ne abuk sabuk sorular sormuş yok mu buna dur diyecek!”
“Bedavadan para kazanıyor”
“İblis o, iblis!”
“Benim pantolonumun aynısını giymiş, ölsem giymem bir daha...”
“O çizmeler ne lan, manyak mı kadın, ne kötü giyiniyor!”
“Vazgeçmeyecek mi bu salak saçlardan.”
“Geberse de kurtulsak...”
*
Böyle bir sürü yorum okuyorum kendim hakkında.
Bilesiniz yani. Her gün. Farklı farklı mecralarda. Medyadaki herkes gibi, sevenim de var, nefret edenim de. Kulağımı tıkamak yerine, sosyal medyaya, oraya buraya girip bakıyorum. Çünkü deve kuşu gibi kafamı kuma gömmek istemiyorum.
Moralim bozuluyor mu? Evet, bazen.
Ama sonra bir bakıyorum, şahane şeyler de yazıyor insanlar...
Aşağıda iyi yorumlara yer vereceğim... Tepede de olumsuzları yazdım ki, “Kendini bilmez kadın sadece övgüleri koymuş” demesinler diye!
*
Yarım Kalan Hayatlar’a gelen talepler günden güne artıyor.
Hepsine yetişebilmem mümkün değil ama deniyorum. Dün mesela günübirlik Antalya’ya uçtum, gelecek hafta okuyacaksınız.
Bir sürü insan, şirket, kurum, “Biz nasıl dahil olabiliriz?” diye soruyor.
Basit. Proje geliştirin, açılış, lansman, toplantı, panel, sempozyum, sahne röportajı... İçinde bir fikir olsun, bir hikaye olsun... Geleyim röportaj yapayım, izlenim yazayım, hurriyet.com.tr’de yayınlansın. Siz de bir insana 20 bin lira vererek destek olun.
O kişi dışında kimsenin bir kazancı yok. Ne ben ne hurriyet com.tr, ne fotoğrafçı arkadaşım Emre Yunusoğlu hiç kimse para-mara almıyor.
Para, direkt o kişinin eline gidiyor.
Bir taraftan da normal yazılarıma ve röportajlara devam ediyorum. Ama bilesiniz Yarım Kalan Hayatlar, bana müthiş gaz veriyor, enerji veriyor, keyif veriyor. Sizlerden gelen olumlu tepkilerden anlıyorum ki, sizler de memnunsunuz.
Bok atan yorumlarla başladık, düşmanlarla...
Dostlarla, sevenlerin yorumlarıyla devam edelim. Hepinize teşekkür ediyorum. Aslında düşmanlarıma da...
Onlarla da var oluyorum ben. Sadece sevilen bir tip olmak sıkıcı olurdu.
Aman ha, küfür kıyamet devam etsin..!
MEHMET’İN GELECEĞİ
Yine iş yerindeyim, yine ilk olarak Hürriyet Gazetesi açıldı, yazarlar kısmı seçildi, Ayşe Arman arandı, bulundu, tıklandı ve hemen Meryem ile Mehmet’in
hikayesi okunmaya başlandı... Sizin yazılarınızı okurken, sanki yanınızdayım, karşınızda ben varım ve bu hikayeleri sadece bana anlatıyormuşsunuz gibi hissederek okuyorum. İçim çoştu, gözlerim doldu, heyecan ve burukluk bir araya geldi, mutluydum da, ne bileyim tüm duyguların bir arada olduğu anı yaşadım yazının sonuna gelene kadar. Meryem ve Mehmet, siz onlara destek olmasaydınız, belki de toplum içerisinde yokluktan, sefaletten kaybolup gideceklerdi. Fakat şimdi sizin ve Bilfen Okulları’nın katkılarıyla küçük Mehmet, belki de geleceğin patronu, yöneticisi, öğretmeni, bilim adamı olabilecek. (Serpil S.)
Ben sadece aracı oldum Serpil. Burada Bilfen asıl aferini hak eden. Böyle yazınca da, kızıyorlar “Bilfen reklamı yapıyorsun” diyorlar. Valla, Bilfen Milfen Silfen umurumda değil aslında. Küçük bir çocuğa şans veriyorlar. Ve bence bu çok asil bir davranış. Kim yaparsa yazmalı, bahsetmeli, övmeli ki, böyle örnekler çoğalsın.
YOLUNUZDAN ŞAŞMAYIN
Siz doğru yoldasınız. Hiç ama hiç kimsenin kıskanç, fesat yorumlarına aldırmayım. Elinizdeki tüm imkanları insanları mutlu etmek için kullanıyorsunuz, niceleri bu imkanlarını insanlara bok atmak için kullanırken...
(Saime Ç. A.)
Yaşasın. Ne güzel yazmışsınız. Teşekkür ederim. Evet ya, kötülere kulak tıkayıp yola devam...
HAYIRLI İŞLER
Mehmet ile Meryem haberini tüylerim ürpererek okudum. Sen var ya gerçekten çok hayırlı işler yapıyorsun. O kadar duygulandım ve onlar adına o kadar çok sevindim ki. Ama bir yanım da “Bunun gibi daha ne örnekler var” dedi. Ne olur bırakma Yarım Kalan Hayatlar projeni...
(Türkkan K.)
Benim bırakmaya hiç niyetim yok. Ama günün birinde siz derseniz ki, “Yeter! Bıktık, bu acıklı hikayelerden”, işte o zaman ne yaparım bilmem. Ben de işe yarıyormuş gibi hissediyorum ve devam etmek istiyorum.
SEVGİ TOHUMU
Güzel Ayşe, “Yarım Kalan Hayatlar” projen için seni tebrik ederim. Bu yazıları okuyanların kalplerine, sevgi tohumu ekiyorsun ya da ekilmişleri yeşertiyorsun. Bu toplumda ne kadar çok vicdanlı ve sevgi dolu insan olduğunu görünce mutlu oluyorum. Bu projene konu olan kişiler ve aileler de, bu sayede geleceğe umutla bakabiliyorlar. Bu, onları muhakkak iyiye doğru dönüştürüyordur.
(Esra.)
Esra, ne güzel iltifatlar bunlar. Biraz da utandım. Ama bu mailler de bana geleceğe umutlu bakma gücü veriyor.
ROBİN HOOD DEĞİLİM
Seni Seviyorum Ayşe Arman. Sadece Meryem ve Mehmet için değil, Yarım Kalan Hayatlar projesiyle zenginden alıp fakire verdiğin, birçok insanın yarasına merhem olduğun için. Mesleğini ve zamanını bu güzel işte kullandığın için. Tüm hayatını bize açtığın için...
(Aylin S.)
Aylin öyle bir yazmışsın ki, Robin Hood gibi hissettim kendimi! O kadar da değil. Parayı veren ben değilim. Tamam emek sarf ediyorum, onlar para versin diye bir değer yaratmaya çalışıyorum. Çünkü karşılıksız bir şey yok bu hayatta. Ama unutma ki, Hürriyet ve hurriyet.com.tr bana destek vermese, deseler ki, “Bunları burada yazamazsın!” o zaman ayvayı yerim. Elde var sıfır. Anlatabiliyor muyum? Her şeyi ben yapmıyorum yani. Bir sürü insanın emeği, desteği var. Baştan beri Enis Berberoğlu, acayip destek oldu mesela. Bana, “Boş ver enerjini buralara harcama, celebrity röportajları yap” diyebilirdi. Demedi. Ona da bir teşekkür buradan...
İÇİM SIZLADI
Meryem ile Mehmet yazınızı okudum da sanki kendi hayatım değişmiş gibi sevindim. Benim annem de aynı zorluklarla bizi, 3 kızkardeşi, büyüttü. Şimdi Dubai’de güzel bir hayat yaşıyorum, mutluyum , huzurluyum ama çocukluğumu düşündükçe içim sızladı. Sanki bana, çocukluğuma, annemin çaresizliğine yardım edilmiş gibi geldi. Sağolun. (S.)
Ne güzel böyle düşünmeniz. Bu bile yeter. Boğazım düğümlendi. Vazgeçmemek için bundan daha iyi bir sebep olabilir mi? Hep birlikte daha iyi insanlar olalım. En azından gayret edelim. Hayat gelip geçiyor, en güzeli de bu: Vermek...