17 Oca 2009 14:56
Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:29
"KIZLARA YAN BAKANIN AĞZINI BURNUNU KIRARIM"!..AHMET ÇAKAR DİKKAT EDİN FENA ÇAKAR!..
Ekranlarda sert üslubuyla dikkat çeken eski hakem yeni sunucu,atv ekranlarında yayınlanacak 'Ahmet Çakar'la Zor Karar' adında yepyeni bir yarışma programı öncesinde Sabah'a konuştu.
Doktorluk, hakemlik ve spor yorumculuğundan sonra geçtiğimiz yıl sunuculuğa da el atan Ahmet Çakar, ilginç sunumuyla kısa zamanda izleyicinin gönlünü fethetti. Sunuculuğu o kadar sevildi ki, Başbakan Recep Tayip Erdoğan, Cem Yılmaz ve Ozan Güven gibi ünlü isimler, fırsat buldukça yarışmayı izlediklerini söylediler. Ekranlarda sert üslubuyla dikkat çeken eski hakem yeni sunucu, şimdi de atv ekranlarında yayınlanacak 'Ahmet Çakar'la Zor Karar' adında yepyeni bir yarışma programı ile ekrana gelmeye hazırlanıyor. Çakar'la sunuculuğundan spor yorumculuğuna kadar her şeyi konuştuğumuz hoş bir sohbet gerçekleştirdik...
* Geçen yıl da sunuculuk yapmıştınız. O programla yeni yarışma birbirine benziyor mu?
Önceki programdan bir hayli değişik şeyler var. Örneğin formatta ciddi değişiklikler var. Artık küre ve toplar yok. Yerine, içerisinde para ödülleri olan kartlardan seçim yapılıyor. Yarışmacı, bildiği her soru karşılığında önümdeki kartlardan bir tane alıyor. Yarışmacı isterse önündeki kartların toplamını alıp eve gidebilir. Ama ödüller içerisinde iflas da var. Eğer aldığı kartların herhangi birinde iflas çıkarsa, diğer miktarların toplamı ne olursa olsun eve eli boş gidiyor. Böyle bir risk olduğu için yarışmacıyla pazarlığa başlıyoruz. Hareketli güzel bir program yani...
SOĞUKKANLI OLMALI
* Geçen yıl da sunuculuk yapmıştınız. O programla yeni yarışma birbirine benziyor mu?
Önceki programdan bir hayli değişik şeyler var. Örneğin formatta ciddi değişiklikler var. Artık küre ve toplar yok. Yerine, içerisinde para ödülleri olan kartlardan seçim yapılıyor. Yarışmacı, bildiği her soru karşılığında önümdeki kartlardan bir tane alıyor. Yarışmacı isterse önündeki kartların toplamını alıp eve gidebilir. Ama ödüller içerisinde iflas da var. Eğer aldığı kartların herhangi birinde iflas çıkarsa, diğer miktarların toplamı ne olursa olsun eve eli boş gidiyor. Böyle bir risk olduğu için yarışmacıyla pazarlığa başlıyoruz. Hareketli güzel bir program yani...
SOĞUKKANLI OLMALI
* Yarışmada risk faktörü çok yüksek o zaman...
Evet riskler ve işin psikolojik faktörleri oldukça fazla. Yarışmacının; bilginin yanı sıra soğukkanlılığa, sinir sistemi hakimiyetine, benim hareket tarzımı hissetmeye, benim gözlerimden doğru kartı verip vermediğimi anlamaya ihtiyacı var. Bilgisine, sinir sistemine ve sezgilerine güvenen herkesi karşıma bekliyorum.
* Önceki programda ilginç yarışmacı profilleri karşınıza çıkmıştı. Bu kez yarışmacı profilinizde değişiklik olacak mı?
Yarışmacıların seçimine ben karışmıyorum. Ona 'Büyük şef' karar veriyor. Tabii ilginç diyaloglarımız yine olacaktır. Ama hangi yarışmacı, hangi cinste ve nasıl gelir, onu ben bilmiyorum.
VUCUT DİLİNDEN ÇÖZERİM
* Sunuculuğa alıştınız mı?
Hiç yadırgamadım. Sanki bu işi 50 yıldır yapıyormuş gibi hissediyorum. Bir zorlanmam yok. 10 yıldır ekranlarda olmanın verdiği rahatlık olsa gerek.
* Ama daha önce bu tarz bir formatta yer almadınız...
Evet ama bir zorluk çektiğimi sanmıyorum. İzleyici nasıl değerlendiriyor bilmiyorum ama benim bir sıkıntım yok.
* Kendinizi izlediğinizde eleştirdiğiniz noktalar oluyor mu?
Pek olmuyor. Yaptığım her şeyin arkasındayım.
* Yarışmacılar karşınıza geldikten sonra kafanızda bir değerlendiriyorsunuz galiba, çünkü yarışmacıdan yarışmacıya tavrınız değişiyor...
Ben; vücut dilinden, bakışlardan, el-kol hareketinden, konuşmasından insanları çözerim. Belki 25 yıla yakın hakemlik yapmamın verdiği bir şey bu. Sahada 22 tane 'çakal'la uğraşıyorum. Çakal derken kötü anlamda değil. Orada büyük idealler uğruna mücadele eden 22 tane gençle yıllarca uğraştım. Onların hareketlerinden, vücut dillerinden leb demeden leblebiyi kapmanın melekesi gelişti bende. Yüzde yüz tutar diye bir şey yok ama genelde tutar. Bir hayvan gibi sezgilerim kuvvetlidir.
* Sizce başarınızın sırrı ne?
Hangi işi yaparsam yapayım en iyisini yapmaya çalışırım. Ben adrenalin bağımlısıyım. Adrenalin insanı hem çok mutlu eder, hem de gerer, yaşlandırır. Bugün gidip araba da yıkasam, onu yıkamacıdan daha iyi yıkamam lazım. Bugün hangi iş aklınıza gelirse gelsin, onu en iyi şekilde yaparım. Yeter ki mutlu olduğum bir iş olsun. Severek yapmadığım hiçbir işi yapmadım.
* Peki bu adrenalin bağımlılığının zararlarını görmediniz mi?
Zarar veriyor tabii ki. Bağımlılık bu, sigara gibi. Monoton, sakin bir hayat beni mutlu etmez. Devamlı hadiselerin içerisinde olacağım ve benim hayatımda sürekli bir atraksiyon olacak. Benim yaşıma gelmiş bir adam, 'Bu yaştan sonra güneye gideyim, bir ev alayım, bahçede domates falan yetiştireyim, denize gireyim, sakin bir hayat süreyim' der. Ama böyle bir hayat beni bitirir. Öyle sayfiye yerinde kuş besleyerek, bahçe işleriyle uğraşarak yaşayamam. Bu, benim için ölüm demektir.
İÇİMDE BEŞ KURŞUN VAR!
Hiç yadırgamadım. Sanki bu işi 50 yıldır yapıyormuş gibi hissediyorum. Bir zorlanmam yok. 10 yıldır ekranlarda olmanın verdiği rahatlık olsa gerek.
* Ama daha önce bu tarz bir formatta yer almadınız...
Evet ama bir zorluk çektiğimi sanmıyorum. İzleyici nasıl değerlendiriyor bilmiyorum ama benim bir sıkıntım yok.
* Kendinizi izlediğinizde eleştirdiğiniz noktalar oluyor mu?
Pek olmuyor. Yaptığım her şeyin arkasındayım.
* Yarışmacılar karşınıza geldikten sonra kafanızda bir değerlendiriyorsunuz galiba, çünkü yarışmacıdan yarışmacıya tavrınız değişiyor...
Ben; vücut dilinden, bakışlardan, el-kol hareketinden, konuşmasından insanları çözerim. Belki 25 yıla yakın hakemlik yapmamın verdiği bir şey bu. Sahada 22 tane 'çakal'la uğraşıyorum. Çakal derken kötü anlamda değil. Orada büyük idealler uğruna mücadele eden 22 tane gençle yıllarca uğraştım. Onların hareketlerinden, vücut dillerinden leb demeden leblebiyi kapmanın melekesi gelişti bende. Yüzde yüz tutar diye bir şey yok ama genelde tutar. Bir hayvan gibi sezgilerim kuvvetlidir.
* Sizce başarınızın sırrı ne?
Hangi işi yaparsam yapayım en iyisini yapmaya çalışırım. Ben adrenalin bağımlısıyım. Adrenalin insanı hem çok mutlu eder, hem de gerer, yaşlandırır. Bugün gidip araba da yıkasam, onu yıkamacıdan daha iyi yıkamam lazım. Bugün hangi iş aklınıza gelirse gelsin, onu en iyi şekilde yaparım. Yeter ki mutlu olduğum bir iş olsun. Severek yapmadığım hiçbir işi yapmadım.
* Peki bu adrenalin bağımlılığının zararlarını görmediniz mi?
Zarar veriyor tabii ki. Bağımlılık bu, sigara gibi. Monoton, sakin bir hayat beni mutlu etmez. Devamlı hadiselerin içerisinde olacağım ve benim hayatımda sürekli bir atraksiyon olacak. Benim yaşıma gelmiş bir adam, 'Bu yaştan sonra güneye gideyim, bir ev alayım, bahçede domates falan yetiştireyim, denize gireyim, sakin bir hayat süreyim' der. Ama böyle bir hayat beni bitirir. Öyle sayfiye yerinde kuş besleyerek, bahçe işleriyle uğraşarak yaşayamam. Bu, benim için ölüm demektir.
İÇİMDE BEŞ KURŞUN VAR!
* Sunuculuğunuz gibi yorumculuğunuzda da bir sertlik var. Bu, size çok daha sert bir şekilde döner diye korkmuyor musunuz?
Zaten beş yıl önce beş kurşun olarak döndü bana. Biri hâlâ içimde duruyor. Yani mahkeme ya da tazminat olarak da dönüyor, mermi olarak da...
* Korkmuyor musunuz?
Yok yaa... Korkunun ecele faydası yok. Ben alın yazısına inanan bir insanım. Nereden incelirse oradan kopar.
Zaten beş yıl önce beş kurşun olarak döndü bana. Biri hâlâ içimde duruyor. Yani mahkeme ya da tazminat olarak da dönüyor, mermi olarak da...
* Korkmuyor musunuz?
Yok yaa... Korkunun ecele faydası yok. Ben alın yazısına inanan bir insanım. Nereden incelirse oradan kopar.
İNSANLARI GEREKSİZ KIRDIM
* Geriyedönüp baktığınızda pişmanolduğunuz birşey var mı?
Aslında çokda pişman olduğum bir şey yok. Ama spor yorumculuğunda, zaman zaman bazen insanları gereksiz kırdığımı düşünüyorum. Mesela Özhan Canaydın... Onun hakkında sert konuşmalar yaptım, sonra düşününce üzüldüm. Beşiktaş eski yöneticisi Kıvanç Oktay'la ilgili de ters bir şey söyledim. Sonradan baktım, yanlış yapmışım. Bir iş yapıyorsanız, yanlışda yapabilirsiniz. Bizim de yanlış yaptığımız zamanlar oldu. "Keşke onu yapmasaydım" dediğim anlar oldu. Ama yine de yaptıklarımın yüzde 80'inin arkasındayım.
Aslında çokda pişman olduğum bir şey yok. Ama spor yorumculuğunda, zaman zaman bazen insanları gereksiz kırdığımı düşünüyorum. Mesela Özhan Canaydın... Onun hakkında sert konuşmalar yaptım, sonra düşününce üzüldüm. Beşiktaş eski yöneticisi Kıvanç Oktay'la ilgili de ters bir şey söyledim. Sonradan baktım, yanlış yapmışım. Bir iş yapıyorsanız, yanlışda yapabilirsiniz. Bizim de yanlış yaptığımız zamanlar oldu. "Keşke onu yapmasaydım" dediğim anlar oldu. Ama yine de yaptıklarımın yüzde 80'inin arkasındayım.
BÜYÜK ŞEFİN SIRRI MEZARA GİDECEK
Sürekli bir 'Büyük şef'ten bahsediyorsunuz. Kim bu 'Büyük şef'?
'Büyük şef'in; kim, ne, nasıl, kaç kişi, bir canlı mı, cansız mı, bir felsefe mi, doktrin adamı mı, yoksa bir kasa mı, kasiyer mi olduğunu hiçbir zaman açıklayamam. Bu benle mezara kadar gider.
* Sunuculuğa başladıktan sonra nasıl tepkiler aldınız?
Olumlu da var, olumsuz da. Zaten herkesin beğendiği bir adam olmaktansa, bu işi hiç yapmamayı tercih ederim. Çünkü herkesin beğendiği bir adamda bir arıza vardır. Herkesin nefret ettiği adamda da tabii.
* Siz kendinizi 'herkesin beğendiği bir adam' konumuna mı koyuyorsunuz, yoksa beğenmediği mi?
Ben ortadayım. Türkiye'de spor camiasında benden nefret eden önemli bir çoğunluk var. Ama beni seven önemli bir çoğunluk da vardır.
* Nefret edenler hangi huylarınızdan nefret ediyor?
Küstahlık, kibir, ukalalık, çok bilmişlik, yarışmada ya da spor programlarındaki sert ve agresif tutumlarından dolayı nefret eden insanlar var. Ama açık sözlülüğümden, öyle eveleyip gevelemediğimden, oram buram ayrı oynamadığından dolayı sevenler de var.
GALİBA ÖYLEYİM...
'Büyük şef'in; kim, ne, nasıl, kaç kişi, bir canlı mı, cansız mı, bir felsefe mi, doktrin adamı mı, yoksa bir kasa mı, kasiyer mi olduğunu hiçbir zaman açıklayamam. Bu benle mezara kadar gider.
* Sunuculuğa başladıktan sonra nasıl tepkiler aldınız?
Olumlu da var, olumsuz da. Zaten herkesin beğendiği bir adam olmaktansa, bu işi hiç yapmamayı tercih ederim. Çünkü herkesin beğendiği bir adamda bir arıza vardır. Herkesin nefret ettiği adamda da tabii.
* Siz kendinizi 'herkesin beğendiği bir adam' konumuna mı koyuyorsunuz, yoksa beğenmediği mi?
Ben ortadayım. Türkiye'de spor camiasında benden nefret eden önemli bir çoğunluk var. Ama beni seven önemli bir çoğunluk da vardır.
* Nefret edenler hangi huylarınızdan nefret ediyor?
Küstahlık, kibir, ukalalık, çok bilmişlik, yarışmada ya da spor programlarındaki sert ve agresif tutumlarından dolayı nefret eden insanlar var. Ama açık sözlülüğümden, öyle eveleyip gevelemediğimden, oram buram ayrı oynamadığından dolayı sevenler de var.
GALİBA ÖYLEYİM...
* Egosu yüksek bir insan mısınız?
Benim için psikiyatristler de sokaktaki adam da 'Egosu yüksek adam' diyorsa, herhalde öyleyim. Ama bu sözün tam ne anlama geldiğini bilmiyorum. (gülüyor)
* Galiba ukala anlamında kullanılıyor...
Ukalalık başka bir şey. Bildiğim konuda ukalalık yaparım. Ama mesela beni uzay geometrisi konusunda bir açık oturuma sokun, orada ukalalık yaparsam komedi olur. Yani bildiğim konuda ukalayımdır. İnanmadığım hiçbir şeye 'evet' demem. Türkiye'nin en büyük teknik direktörü, en büyük futbolcusu da olsa, sevmiyorsam seviyormuşum gibi davranamam. Bu adam kırılır, ben bunu söylemeyeyim diye düşünmem.
~hs~-->
* Doktorluk, hakemlik, futbol yorumculuğu ve sunuculuk... Hangisinde daha başarılısınız?
Ben 'Şurada burada başarılıyım' demem. Bunu halk değerlendirsin. Hangi işi yapıyorsam, layığıyla yapmaya çalışırım. Başarılı ya da başarısız olurum, orasını bilemem.
* Neden böyle daldan dala atlıyorsunuz? Hakemlik ve futbol yorumculuğu dışında birbirine paralel giden iki meslek yok...
Ben atlamadım, beni böyle daldan dala atlattılar. Tıbbiyede okurken ve futbol oynarken hakemliğe merak sardım. Üçdört yıl içerisinde birinci lige yükseldim. 24 yaşında birinci ligde maç yöneten bir hakemdim. Oyuncuların yüzde 70'inin yaşı benden büyüktü. Sonra hakemlik bitti ve televizyonlardan teklif geldi, yorumcu oldum. Sonra sunuculuk teklifi aldım ve sunucu oldum. Yani ben 'Bunu yapayım' falan demedim, beni sektöre soktular. 'Gelir misin?' dediler ben de 'Hay hay' dedim.
* Şu anda bir şöhretsiniz. Bunu taşıyabildiğinize inanıyor musunuz?
Kendim için 'Şöhretim' demem, sadece tanınmış bir insanım. Özel hayatımda kimseyi kırmam. Sosyolojik anlamda aşağıda olan insana bir baba, bir ağabey gibi davranırım. Bakmayın televizyonda kırıcı agresif olduğuma, ben dışarıda farklı bir adamım.
Ben 'Şurada burada başarılıyım' demem. Bunu halk değerlendirsin. Hangi işi yapıyorsam, layığıyla yapmaya çalışırım. Başarılı ya da başarısız olurum, orasını bilemem.
* Neden böyle daldan dala atlıyorsunuz? Hakemlik ve futbol yorumculuğu dışında birbirine paralel giden iki meslek yok...
Ben atlamadım, beni böyle daldan dala atlattılar. Tıbbiyede okurken ve futbol oynarken hakemliğe merak sardım. Üçdört yıl içerisinde birinci lige yükseldim. 24 yaşında birinci ligde maç yöneten bir hakemdim. Oyuncuların yüzde 70'inin yaşı benden büyüktü. Sonra hakemlik bitti ve televizyonlardan teklif geldi, yorumcu oldum. Sonra sunuculuk teklifi aldım ve sunucu oldum. Yani ben 'Bunu yapayım' falan demedim, beni sektöre soktular. 'Gelir misin?' dediler ben de 'Hay hay' dedim.
* Şu anda bir şöhretsiniz. Bunu taşıyabildiğinize inanıyor musunuz?
Kendim için 'Şöhretim' demem, sadece tanınmış bir insanım. Özel hayatımda kimseyi kırmam. Sosyolojik anlamda aşağıda olan insana bir baba, bir ağabey gibi davranırım. Bakmayın televizyonda kırıcı agresif olduğuma, ben dışarıda farklı bir adamım.
* Dostluğa önem verdiğinizi söylüyorsunuz. Ama dostlarınızdan da lafınızı esirgemiyorsunuz...
Babamı tanımam... Televizyonda yorum yapmak ibadet gibidir. İbadet yaparken ne kendinizi ne de Allah'ı kandırabilirsiniz. Sen o ekranda yorumu kendi adına yapmıyorsun, millet adına yapıyorsun. Bir yorumu, belli bir adamı korumak veya belli adamı ezmek amacıyla yaparsam spor kamuoyunu yanıltmış olmaz mıyım? Bunları yapmaya hakkım yok.
HINCAL BİR FENOMEN
* Spor yorumcularında bazı isimlerin kulübün adamı gibi çalıştığı gerçeği de var ama...
Beş parmağın hepsi bir değil. Tetikçi yorumcular olabilir. Ama bu önceki yıllarda daha fazlaydı. Şimdilerde spor yorumcuları renklerinin sesi olmaktan uzaklaşmaya başladılar. Örneğin Hıncal Uluç sıkı bir Galatasaraylı'dır ama yeri gelir Galatasaray'ın belinden su alır. Bana göre Hıncal Uluç yazarlığıyla ve yorumculuğuyla Türk spor tarihinin en başarılı futbol yorumcusudur. O, Türk spor kamuoyunda bir fenomendir.
* Bundan sonra yapmak istediğiniz bir şey var mı?
Bundan sonra; çoluğum çocuğum büyüsün, sağlıklı bir şekilde yaşayayım, dostlarıma bir zarar gelmesin, kimseye muhtaç olmayayım istiyorum. Öyle çok param pulum olsun gibi isteğim yok. Zaten çok para mutsuzluk getirir. Her şeyin başı sağlık. İddialı bir adam olmama rağmen, hayatım iddialı değildir. Şöyle bir arabaya bineyim, şöyle bir saatim olsun gibi hayallerin hep suni ve insanın hayatını zorlaştırıcı şeyler olduğuna inanıyorum.
KIZLARA YAN BAKANIN BURNUNU KIRARIM
* Disiplinli bir insan mısınız?
İş konusunda disiplinliyim. Yarışmaya başladığımızdaki ilk beyanatım şu oldu: Her kim ki benimle beraber çalışan hostes kızlara, kardeş gözü dışında bakarsa ağzını burnunu kırarım. İkinci talimatım hostes kızlaraydı: Her kim ki abuk sabuk işlere girer, hemen işten atarım.
* Tutucu musunuz?
Tutucu olduğum bir gerçek. Benim yanımda çalışan erkek ya da kadının kurallara uygun çalışması, giyinmesi ve yaşamasını isterim. Ama bu bağnazlık falan olamaz. Ben kimsenin kılığına kıyafetine karışamam.
İş konusunda disiplinliyim. Yarışmaya başladığımızdaki ilk beyanatım şu oldu: Her kim ki benimle beraber çalışan hostes kızlara, kardeş gözü dışında bakarsa ağzını burnunu kırarım. İkinci talimatım hostes kızlaraydı: Her kim ki abuk sabuk işlere girer, hemen işten atarım.
* Tutucu musunuz?
Tutucu olduğum bir gerçek. Benim yanımda çalışan erkek ya da kadının kurallara uygun çalışması, giyinmesi ve yaşamasını isterim. Ama bu bağnazlık falan olamaz. Ben kimsenin kılığına kıyafetine karışamam.
Mustafa KIZIL/SABAH