25 Şub 2009 11:52
Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:33
"KIZIM HER YAZIMI OKUMUYORMUŞ" ERTUĞRUL ÖZKÖK KIZININ RÖPORTAJINI OKUYUNCA NELER HİSSETTİ?
Pazar günü, Zaman Gazetesi´nde kızı Gülümsün´le yapılan röportajı okuyan Özkök bu sözlerden dolayı kızdı mı,sevindi mi?..
Kızım her yazımı okumuyormuş
PAZAR günü, Zaman Gazetesi'nde kızım Gülümsün'le yapılmış mülakatı okudum.
"Babamın her yazısını okumam" diyor.
Ama pazar yazılarımı kaçırmazmış.
Bir yazarın en büyük tutkusu, egosunda hapsedilmiştir.
Dolayısıyla onu en fazla yaralayacak olan cümle de işte budur:
"Yazılarını okumuyorum..."
Bu sözler, insanın kızından gelirse, yaratacağı etki, kızgınlık değil, insanın içine bıçak gibi saplanan bir acı olur.
Değil mi...
Hayır...
Bende yarattığı etki şudur.
"Kızımla iftihar ediyorum."
Onu hep kişilikli, kendinden emin, doğru bildiğini açıkça ve cesaretle söyleyen bir insan olarak yetiştirmeye çalıştım.
Demek ki çok iyi bir kişilik eğitimi almış.
"Babamın hiçbir yazısını kaçırmam" deseydi, kimse şaşırmazdı.
Ben şaşırırdım.
* * *
Dün Başbakan'ın konuşmasını dinlerken, kızım aklıma geldi.
Başbakan, bizlere şöyle sesleniyor:
"Belden aşağı vurmayın. Çocuklarımızı, ailelerimizi, mahremimizi yalan yanlış haberlerle gazetelerinize basmayın."
Başbakan siyasetçidir.
Onun miting meydanlarında söylediği sözler beni etkilemez, acıtmaz.
Yıllardır, siyasetçilerin miting meydanlarından bizlere ettiği hakaretleri, attığı iftiraları dinleye dinleye şerbetlendik.
Çünkü artık çok iyi biliyoruz ki, zorda kalan, sözün bittiği yere sıkışan siyasetçi, medya ipine sarılır.
Orada bir düşman yaratıp, ha babam ona vurur.
Anlayacağınız, 20 yılda, siyasetçinin kum torbası olmaya alıştık.
Ancak Başbakan'ın dün söylediği bu sözler çok ağırıma gitti.
Başbakan "Belden aşağı vurmayın" diyor.
Sanki vuruyormuşuz gibi konuşuyor.
Asla ve asla vurmadık.
Bize yapılan bütün bu haksızlıklara rağmen yine de asla vurmayız.
"Çocuklarımızı, ailelerimizi, mahremimizi yalan yanlış haberlerle gazetelerinize basmayın" diyor.
Eğer oğlunuzun, gelininizin şirketi diyorsanız, Turgut Özal'ınkileri çok daha fazla mercek altına almıştık.
Kuralları yerleşmiş bir demokraside, basın siyasetçilerin çocukları ile ilgili konularda nereye kadar gidiyorsa, biz onun hep beş metre, on metre gerisine kadar gelip, ondan bir santim ileri geçmedik.
Mahremiyet derseniz, onda kusur ettiysek bir tek misal verin.
Veremezsiniz...
* * *
Başbakan şöhretli bir insan.
Biz de öyleyiz.
O nedenle, şöhretli insanların çocuklarının çektiği acıları, onlara reva görülen haksızlıkları, en az siyasetçiler kadar iyi biliriz.
Kızım, sırf "babasının torpiliyle" demesinler diye, grubumuza ait şirketlerden hiçbirinde çalışmak istemiyor.
Damadım çalıştı. Ama sırf benim damadım olduğu için, yemediği laf ve hakaret, çekmediği ıstırap kalmadı.
O nedenle Başbakan'ın içi rahat olsun.
Bizim altına inemeyeceğimiz ilkeler var.
Mesela, dünyanın hiçbir gücü bize, başkalarının telefonlarını illegal yollardan dinletip, internet sitelerine sızdıracak bir pespayeliği kabul ettiremez.
Bize yapılan muazzam haksızlıkların karşılığını haksızlıkla vermeyiz.
Hata görebilirsiniz ama kasıt asla...
O yüzden, dün miting meydanında bize söylediği, çocukları, ailesi ve mahremi ile ilgili sözleri aynen iade ediyorum.
Başbakan, "Üç beş oy daha fazla kazanacağım" diye bizim üzerimizden böyle bir siyaseti benimseyebilir.
Ama biz "Üç beş okur daha kazanacağız" diye böyle bir şeye tevessül etmeyiz.
Çünkü çocuklar ve aile üzerinden elde edilen siyasi kazanç, temiz bir kazanç değildir.
Bunu çok iyi biliriz.
PAZAR günü, Zaman Gazetesi'nde kızım Gülümsün'le yapılmış mülakatı okudum.
"Babamın her yazısını okumam" diyor.
Ama pazar yazılarımı kaçırmazmış.
Bir yazarın en büyük tutkusu, egosunda hapsedilmiştir.
Dolayısıyla onu en fazla yaralayacak olan cümle de işte budur:
"Yazılarını okumuyorum..."
Bu sözler, insanın kızından gelirse, yaratacağı etki, kızgınlık değil, insanın içine bıçak gibi saplanan bir acı olur.
Değil mi...
Hayır...
Bende yarattığı etki şudur.
"Kızımla iftihar ediyorum."
Onu hep kişilikli, kendinden emin, doğru bildiğini açıkça ve cesaretle söyleyen bir insan olarak yetiştirmeye çalıştım.
Demek ki çok iyi bir kişilik eğitimi almış.
"Babamın hiçbir yazısını kaçırmam" deseydi, kimse şaşırmazdı.
Ben şaşırırdım.
* * *
Dün Başbakan'ın konuşmasını dinlerken, kızım aklıma geldi.
Başbakan, bizlere şöyle sesleniyor:
"Belden aşağı vurmayın. Çocuklarımızı, ailelerimizi, mahremimizi yalan yanlış haberlerle gazetelerinize basmayın."
Başbakan siyasetçidir.
Onun miting meydanlarında söylediği sözler beni etkilemez, acıtmaz.
Yıllardır, siyasetçilerin miting meydanlarından bizlere ettiği hakaretleri, attığı iftiraları dinleye dinleye şerbetlendik.
Çünkü artık çok iyi biliyoruz ki, zorda kalan, sözün bittiği yere sıkışan siyasetçi, medya ipine sarılır.
Orada bir düşman yaratıp, ha babam ona vurur.
Anlayacağınız, 20 yılda, siyasetçinin kum torbası olmaya alıştık.
Ancak Başbakan'ın dün söylediği bu sözler çok ağırıma gitti.
Başbakan "Belden aşağı vurmayın" diyor.
Sanki vuruyormuşuz gibi konuşuyor.
Asla ve asla vurmadık.
Bize yapılan bütün bu haksızlıklara rağmen yine de asla vurmayız.
"Çocuklarımızı, ailelerimizi, mahremimizi yalan yanlış haberlerle gazetelerinize basmayın" diyor.
Eğer oğlunuzun, gelininizin şirketi diyorsanız, Turgut Özal'ınkileri çok daha fazla mercek altına almıştık.
Kuralları yerleşmiş bir demokraside, basın siyasetçilerin çocukları ile ilgili konularda nereye kadar gidiyorsa, biz onun hep beş metre, on metre gerisine kadar gelip, ondan bir santim ileri geçmedik.
Mahremiyet derseniz, onda kusur ettiysek bir tek misal verin.
Veremezsiniz...
* * *
Başbakan şöhretli bir insan.
Biz de öyleyiz.
O nedenle, şöhretli insanların çocuklarının çektiği acıları, onlara reva görülen haksızlıkları, en az siyasetçiler kadar iyi biliriz.
Kızım, sırf "babasının torpiliyle" demesinler diye, grubumuza ait şirketlerden hiçbirinde çalışmak istemiyor.
Damadım çalıştı. Ama sırf benim damadım olduğu için, yemediği laf ve hakaret, çekmediği ıstırap kalmadı.
O nedenle Başbakan'ın içi rahat olsun.
Bizim altına inemeyeceğimiz ilkeler var.
Mesela, dünyanın hiçbir gücü bize, başkalarının telefonlarını illegal yollardan dinletip, internet sitelerine sızdıracak bir pespayeliği kabul ettiremez.
Bize yapılan muazzam haksızlıkların karşılığını haksızlıkla vermeyiz.
Hata görebilirsiniz ama kasıt asla...
O yüzden, dün miting meydanında bize söylediği, çocukları, ailesi ve mahremi ile ilgili sözleri aynen iade ediyorum.
Başbakan, "Üç beş oy daha fazla kazanacağım" diye bizim üzerimizden böyle bir siyaseti benimseyebilir.
Ama biz "Üç beş okur daha kazanacağız" diye böyle bir şeye tevessül etmeyiz.
Çünkü çocuklar ve aile üzerinden elde edilen siyasi kazanç, temiz bir kazanç değildir.
Bunu çok iyi biliriz.
Ertuğrul Özkök/Hürriyet