24 Kas 2010 21:19
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:49
KİMİNİN ADI AHMET, KİMİNİN ADI BAHTİYAR! MAGAZİN MUHABİRİ AHMET KAYA'LAR!
Önümüzdeki ay Ahmet Kaya'nın ölümünün 10. yıldönümü var. Bakın, Ahmet Kaya ile magazin muhabirleri ne kadar çok birbirine benziyor...MGD Başkanvekili Erol Işık yazdı.
Önümüzdeki ay Ahmet Kaya’nın ölümünün 10. yıldönümü var.
Ahmet Kaya’nın ölümüyle birlikte onun yurtdışına kaçış öyküsü de ister istemez gündeme gelecek.
Zaten geçen aydan belliydi.
53. doğum gününde ve öncesinde yavaş yavaş köpürtülmeye başlandı zaten bu konu…
Söylenen sözlerin başında da hep MGD ödül töreni geçiyordu, geçecek.
O gece kim ne yapmış, ne yapmamış, neye göz yummuş, olaylar nereye varmış.
Her yıldönümünde bunlar temcit pilavı gibi okuyucuların, izleyicilerin gözüne sokulup duruyor, duracak.
Birinci yıldönümünde de böyle oldu, 10. yıldönümünde de böyle olacak.
* * *
Bunun bir sonu olmayacak mı?
Olmayacak…
Çünkü bu ülkede hâlâ Ahmet Kaya şarkıları dinleniyor.
Çünkü bu ülkede hâlâ Ahmet Kaya’ya yapılanları, sevenleri hazmedemiyor.
Çünkü bu ülkede hâlâ Ahmet Kaya’ya haksızlık yapanlara, sevenlerinin kızgınlığı sürüyor.
Çünkü sevginin sahtesi olur ama nefretin asla…
* * *
Bu yüzden de, o günkü konjonktüre göre doğru davrandıklarını düşünen bazı zihinler, zaman içerisinde bu düşüncelerinin doğru olmadığını gördükleri için, yanlışlarını kabul etmek yerine, yanlışta ısrar etmeyi tercih ediyorlar.
Kendilerini aklamak için başka düşünceleri hedef göstermeye çalışıyorlar.
Pişmanlıklarını dile getirmek yerine yaşananları saptırmaya gayret ediyorlar.
* * *
Bir bakalım isterseniz etrafımıza…
Hangi ailede Kürt damat ya da gelin yok.
Şimdilerde atılan açılım adımları, zaman içerisinde aileler arasında milyonlarca, milyarlarca kez atılmadı mı?
Tarih içinde bu millet hep iç içe yaşamamış mı?
Evet, hem de yaklaşık 1500 yıl…
“Ötekileştirmek” kimseye yaramadı bugüne kadar, yaramayacak.
“Öteki” ile savaşmak kimseye bir şey kazandırmadı, kazandırmayacak.
Her savaşta, galip de mağluptur aslında.
Savaşların galibi olmaz aslında…
Çünkü “öteki” yok aslında.
Bizim damat, bizim gelin, bizim komşu, bizim iş arkadaşımız, bizim dostumuz var.
Çünkü biz, aslında o kadar ayrılmaz bir bütünüz ki…
* * *
Ahmet Kaya’yı anlatırken, onunla Magazin Gazetecileri’nin ne kadar ortak yönü olduğunun farkına varmak gerek.
Çünkü Magazin Gazetecileri, Ahmet Kaya gibi yalnızlar.
Onun gibi her kesim tarafından itilip kakılıyorlar.
Dayak yiyorlar.
İsyan ediyorlar.
Seslerini duyuramıyorlar.
Destek göremiyorlar.
Dışlanıyorlar.
Kendi gazeteleri tarafından bile yok sayılıyorlar.
İlk önce onlar gözden çıkarılıyorlar.
Kendisi için değil, hasta anası için bir özür beklediği için işinden bile olabiliyorlar.
Dost gördükleri, onları yapayalnız bırakıyor.
* * *
Sonra ne oluyor biliyor musunuz?
Yıllarca sanat camiasıyla iç içe olan o Magazin Gazetecileri, ellerinden fotoğraf makinesini bıraktıklarında ya da çalıştıkları yerden ayrıldıklarında, çalışırken yaşadıklarından daha da yalnız kalıyorlar.
Kimisi, gerçek arkadaşlarının desteğiyle bir dilim ekmek yiyip, aylardır kirasını ödeyemediği evinin elektrik parasını ödeyebiliyor.
Bir başkası, işsizliğin verdiği sıkıntıyla kalp krizi geçirebiliyor.
Evrim gibi yaşamaktan da bıkabiliyor.
* * *
Ahmet Kaya, ölümünün 10. yılında ailesinin organize ettiği üç ayrı gecede bir kez daha anılacak.
Ahmet Kaya denilince hemen, Magazin Gazetecileri Derneği’nin ödül gecesi akla gelecek.
Benim de aklıma Magazin muhabiri Ahmet Kaya’lar geldi…
Ahmet Kaya gibi bazen ‘Başı Belada’ olur magazin muhabirlerinin…
Bazen itilip kakılırlar…
Ne fark eder…
Kiminin adı Ahmet, kiminin ‘Adı Bahtiyar’
Ama hepsi ‘Dimdik Ayakta’…
‘Hoşçakalın Gözüm’
Erol IŞIK
MGD Başkan Vekili
Ahmet Kaya’nın ölümüyle birlikte onun yurtdışına kaçış öyküsü de ister istemez gündeme gelecek.
Zaten geçen aydan belliydi.
53. doğum gününde ve öncesinde yavaş yavaş köpürtülmeye başlandı zaten bu konu…
Söylenen sözlerin başında da hep MGD ödül töreni geçiyordu, geçecek.
O gece kim ne yapmış, ne yapmamış, neye göz yummuş, olaylar nereye varmış.
Her yıldönümünde bunlar temcit pilavı gibi okuyucuların, izleyicilerin gözüne sokulup duruyor, duracak.
Birinci yıldönümünde de böyle oldu, 10. yıldönümünde de böyle olacak.
* * *
Bunun bir sonu olmayacak mı?
Olmayacak…
Çünkü bu ülkede hâlâ Ahmet Kaya şarkıları dinleniyor.
Çünkü bu ülkede hâlâ Ahmet Kaya’ya yapılanları, sevenleri hazmedemiyor.
Çünkü bu ülkede hâlâ Ahmet Kaya’ya haksızlık yapanlara, sevenlerinin kızgınlığı sürüyor.
Çünkü sevginin sahtesi olur ama nefretin asla…
* * *
Bu yüzden de, o günkü konjonktüre göre doğru davrandıklarını düşünen bazı zihinler, zaman içerisinde bu düşüncelerinin doğru olmadığını gördükleri için, yanlışlarını kabul etmek yerine, yanlışta ısrar etmeyi tercih ediyorlar.
Kendilerini aklamak için başka düşünceleri hedef göstermeye çalışıyorlar.
Pişmanlıklarını dile getirmek yerine yaşananları saptırmaya gayret ediyorlar.
* * *
Bir bakalım isterseniz etrafımıza…
Hangi ailede Kürt damat ya da gelin yok.
Şimdilerde atılan açılım adımları, zaman içerisinde aileler arasında milyonlarca, milyarlarca kez atılmadı mı?
Tarih içinde bu millet hep iç içe yaşamamış mı?
Evet, hem de yaklaşık 1500 yıl…
“Ötekileştirmek” kimseye yaramadı bugüne kadar, yaramayacak.
“Öteki” ile savaşmak kimseye bir şey kazandırmadı, kazandırmayacak.
Her savaşta, galip de mağluptur aslında.
Savaşların galibi olmaz aslında…
Çünkü “öteki” yok aslında.
Bizim damat, bizim gelin, bizim komşu, bizim iş arkadaşımız, bizim dostumuz var.
Çünkü biz, aslında o kadar ayrılmaz bir bütünüz ki…
* * *
Ahmet Kaya’yı anlatırken, onunla Magazin Gazetecileri’nin ne kadar ortak yönü olduğunun farkına varmak gerek.
Çünkü Magazin Gazetecileri, Ahmet Kaya gibi yalnızlar.
Onun gibi her kesim tarafından itilip kakılıyorlar.
Dayak yiyorlar.
İsyan ediyorlar.
Seslerini duyuramıyorlar.
Destek göremiyorlar.
Dışlanıyorlar.
Kendi gazeteleri tarafından bile yok sayılıyorlar.
İlk önce onlar gözden çıkarılıyorlar.
Kendisi için değil, hasta anası için bir özür beklediği için işinden bile olabiliyorlar.
Dost gördükleri, onları yapayalnız bırakıyor.
* * *
Sonra ne oluyor biliyor musunuz?
Yıllarca sanat camiasıyla iç içe olan o Magazin Gazetecileri, ellerinden fotoğraf makinesini bıraktıklarında ya da çalıştıkları yerden ayrıldıklarında, çalışırken yaşadıklarından daha da yalnız kalıyorlar.
Kimisi, gerçek arkadaşlarının desteğiyle bir dilim ekmek yiyip, aylardır kirasını ödeyemediği evinin elektrik parasını ödeyebiliyor.
Bir başkası, işsizliğin verdiği sıkıntıyla kalp krizi geçirebiliyor.
Evrim gibi yaşamaktan da bıkabiliyor.
* * *
Ahmet Kaya, ölümünün 10. yılında ailesinin organize ettiği üç ayrı gecede bir kez daha anılacak.
Ahmet Kaya denilince hemen, Magazin Gazetecileri Derneği’nin ödül gecesi akla gelecek.
Benim de aklıma Magazin muhabiri Ahmet Kaya’lar geldi…
Ahmet Kaya gibi bazen ‘Başı Belada’ olur magazin muhabirlerinin…
Bazen itilip kakılırlar…
Ne fark eder…
Kiminin adı Ahmet, kiminin ‘Adı Bahtiyar’
Ama hepsi ‘Dimdik Ayakta’…
‘Hoşçakalın Gözüm’
Erol IŞIK
MGD Başkan Vekili