05 Haz 2009 09:39
Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:44
KİME YAKALANDILAR? CUMA TOPLANTILARINDA DAVETSİZ MİSAFİR KRİZİ!..
Medyanın seçkin isimlerinin biraraya geldiği meşhur Cuma toplantılarında davetsiz misafir krizi.
Hıncal Uluç, Ahmet Hakan, Serdar Turgut, Oray Eğin ve Soner Yalçın gibi usta köşe yazarlarının organize ettiği ve medyanın önde gelen isimlerinin de zaman zaman katıldığı "Cuma toplantıları"nda geçtiğimiz hafta ilginç bir olay yaşandı.
yeniHarman dergisinde "Medyalog" adını verdiği köşesiyle medya eleştirileri yapan Gürkan Haydar Kılıçarslan, Nişantaşı Salomanje Cafe'de gerçekleştirilen son toplantıyı gizlice takip ederek izlenimlerini köşesine taşıdı.
İşte Kılıçarslan'ın espri yüklü izlenimlerinden kesitler:
"Daha önceleri buralarda sürttüğüm için Salomanje´nin yerini biliyorum. Meşhur güneş gözlüğüm gözümde. Ama tebdil-i kıyafet içindeyim. Sakalımı geçici olarak kestim çünkü. Kökü bende. Uzatacağım tekrar. Salomanje´nin önüne geldiğimde içeriye bir göz atıyorum. Fakat gözlüğümü değiştirmem gerek. Bir şey göremiyorum. Değiştiriyorum. Oradalar. Tanıyorum onları. Hemen kapı önünde bulunan masalardan birine geçiyorum. Garson anında menüyü getiriyor. Sanki esaslı bir yemek ve şarap içecekmişim gibi menüyü evirip çeviriyorum. Bakıyorum orasına burasına bir türlü karar verememiş gibi. Garson oldukça umutlu. Oysa sadece çay ve kahvenin fiyatını arıyorum menüde. Nihayet buluyorum. Sevinçli bir haber. Çay 2.5 TL."
"Serdar Turgut´un, Soner Yalçın´ın, Ali Saydam´ın sırtları dönük. Ama aynadan yüzlerini görebiliyorum. Konuşmalarını duyacak kadar yakınım. Karşılarında Oray Eğin, Ayşenur Arslan ve sima olarak tanıdığım halde o an ismen çıkartamadığım 4 bayan daha var. Muhabbet koyulaşmış. Serdar Turgut´u biraz durgun görüyorum. Şarap içiyor. Oray Eğin masada ne var ne yok götürüyor ve herkesten daha çok konuşuyor, gülüyor, New York´tan bahsedip duruyor. Hafiften çakır hali de var. Bu arada sık sık "İsmail"in adı geçiyor. Her defasında gülüyorlar."
"Bir çay ısmarlıyorum. Bu arada yeni televizyon programından bahsediyorlar. Ahmet Hakan´ın Uğur Dündar´ın dalağını sökmekle meşgul olduğunu söylüyor Oray Eğin. Anlaşılıyor ki, az sonra Ahmet Hakan´da gelecek. Bu arada masanın sima olarak tanıdığım mini etek giymiş bayan iştirakçilerinden biri sık sık telefon etmek için masadan ayrılıp önümde dikiliyor. Telefonda birisine Salomanje´nin adresini vermeye çabalıyor ama bilemiyor. Teşvikiye Camisi diyor, ötesini getiremiyor. Yüzünü bana dönüyor ve çaresiz benden yardım istiyor. Ona Salomanje´nin adresini veriyorum. Sanki her Cuma buraya ben gelirmişim gibi grubun başka bir iştirakçisinin buraya gelmesine yardımcı da oluyorum. Öte yandan sık sık medya masasına dönüp bakıyor olmam masanın iştirakçilerinden bazılarının dikkatini çekiyor. Kimisinin yüzünde, ne yalan söyleyeyim, "Kim bu hıyar! Niye bize bakıp duruyor! Tamam biz meşhuruz ama bu bakışlar hiç tekin değil" duygularını okuyorum. Kimisinde "Ben bu kekoyu bir yerden tanıyorum ama nerden" ifadesi var. Kimisinde "Sapık mıdır nedir?" sorusunu okuyorum."
"Ben çayımı yudumlarken aniden bir ses duyuyorum ve kafede bir heyecan fırtınası esiyor. "İşte geldi" diyorlar. Bir bakıyorum herkes ayağa kalkıyor. Hatta Salomanje´nin diğer masalarında bulunan müşteriler bile ayağa kalkıyor. Herkes ayağa kalkıyor. "Ne oluyor?" derken kafamı bir döndürüyorum. Şoförü olan sıkı bir araçtan "medyanın gavsı" iniyor. Hıncal Uluç Hazretleri Salomanje´ye teşrif ediyorlar. Bir tek ben ayağa kalkmıyorum. Alternatif medyanın isyankar şerefine hiç merak etmeyin halel getirtmiyorum. Hıncal Uluç ben hariç herkesle öpüşüp koklaşıyor ve tamı tamına karşıma oturuyor. Sanıyorum kuru fasulye ısmarlıyor. Bir süre sonra onunla da sık sık göz göze gelmeye başlıyorum. Hıncal Uluç arada bir kahkahasını atıyor. Zaman zaman duruluyor. Bana doğru bakıyor. Kesiklerime karşılık veriyor. Herhalde o da "bu işte bir terslik var" diyor. E Hıncal Uluç bu..."
"Uğur Dündar´ın da geleceği söyleniyor. Ne var ki benim 2 saatlik park sürem dolmak üzere. 2 saati aşarsam bir 5 TL daha vermek zorundayım. Benimkisi bir Külkedisi hikayesi. 2 saatim dolduğu anda Salomanje´yi terk etmek zorundayım. 2 saati geçirirsem arabamın tekerlekleri kabağa dönecek, direksiyonu susamlı simit olacak çünkü. Cebimde kalan parayla daha fazla medya paparazziliği yapamam."
"Garsonlardan memnun ayrılıyorum ama sanki garson kılıklı olmayan biri bana öyle bir "güle güle" diyor ki, "oh be kurtulduk manyaktan" der gibi hissettiriyor kendini bana. Dönüş yolunda 2 saat trafik çilesi çekerken bir sonraki hedef olarak Fehmi Koru´nun fasıllarını seçiyorum."
yeniHarman dergisinde "Medyalog" adını verdiği köşesiyle medya eleştirileri yapan Gürkan Haydar Kılıçarslan, Nişantaşı Salomanje Cafe'de gerçekleştirilen son toplantıyı gizlice takip ederek izlenimlerini köşesine taşıdı.
İşte Kılıçarslan'ın espri yüklü izlenimlerinden kesitler:
"Daha önceleri buralarda sürttüğüm için Salomanje´nin yerini biliyorum. Meşhur güneş gözlüğüm gözümde. Ama tebdil-i kıyafet içindeyim. Sakalımı geçici olarak kestim çünkü. Kökü bende. Uzatacağım tekrar. Salomanje´nin önüne geldiğimde içeriye bir göz atıyorum. Fakat gözlüğümü değiştirmem gerek. Bir şey göremiyorum. Değiştiriyorum. Oradalar. Tanıyorum onları. Hemen kapı önünde bulunan masalardan birine geçiyorum. Garson anında menüyü getiriyor. Sanki esaslı bir yemek ve şarap içecekmişim gibi menüyü evirip çeviriyorum. Bakıyorum orasına burasına bir türlü karar verememiş gibi. Garson oldukça umutlu. Oysa sadece çay ve kahvenin fiyatını arıyorum menüde. Nihayet buluyorum. Sevinçli bir haber. Çay 2.5 TL."
"Serdar Turgut´un, Soner Yalçın´ın, Ali Saydam´ın sırtları dönük. Ama aynadan yüzlerini görebiliyorum. Konuşmalarını duyacak kadar yakınım. Karşılarında Oray Eğin, Ayşenur Arslan ve sima olarak tanıdığım halde o an ismen çıkartamadığım 4 bayan daha var. Muhabbet koyulaşmış. Serdar Turgut´u biraz durgun görüyorum. Şarap içiyor. Oray Eğin masada ne var ne yok götürüyor ve herkesten daha çok konuşuyor, gülüyor, New York´tan bahsedip duruyor. Hafiften çakır hali de var. Bu arada sık sık "İsmail"in adı geçiyor. Her defasında gülüyorlar."
"Bir çay ısmarlıyorum. Bu arada yeni televizyon programından bahsediyorlar. Ahmet Hakan´ın Uğur Dündar´ın dalağını sökmekle meşgul olduğunu söylüyor Oray Eğin. Anlaşılıyor ki, az sonra Ahmet Hakan´da gelecek. Bu arada masanın sima olarak tanıdığım mini etek giymiş bayan iştirakçilerinden biri sık sık telefon etmek için masadan ayrılıp önümde dikiliyor. Telefonda birisine Salomanje´nin adresini vermeye çabalıyor ama bilemiyor. Teşvikiye Camisi diyor, ötesini getiremiyor. Yüzünü bana dönüyor ve çaresiz benden yardım istiyor. Ona Salomanje´nin adresini veriyorum. Sanki her Cuma buraya ben gelirmişim gibi grubun başka bir iştirakçisinin buraya gelmesine yardımcı da oluyorum. Öte yandan sık sık medya masasına dönüp bakıyor olmam masanın iştirakçilerinden bazılarının dikkatini çekiyor. Kimisinin yüzünde, ne yalan söyleyeyim, "Kim bu hıyar! Niye bize bakıp duruyor! Tamam biz meşhuruz ama bu bakışlar hiç tekin değil" duygularını okuyorum. Kimisinde "Ben bu kekoyu bir yerden tanıyorum ama nerden" ifadesi var. Kimisinde "Sapık mıdır nedir?" sorusunu okuyorum."
"Ben çayımı yudumlarken aniden bir ses duyuyorum ve kafede bir heyecan fırtınası esiyor. "İşte geldi" diyorlar. Bir bakıyorum herkes ayağa kalkıyor. Hatta Salomanje´nin diğer masalarında bulunan müşteriler bile ayağa kalkıyor. Herkes ayağa kalkıyor. "Ne oluyor?" derken kafamı bir döndürüyorum. Şoförü olan sıkı bir araçtan "medyanın gavsı" iniyor. Hıncal Uluç Hazretleri Salomanje´ye teşrif ediyorlar. Bir tek ben ayağa kalkmıyorum. Alternatif medyanın isyankar şerefine hiç merak etmeyin halel getirtmiyorum. Hıncal Uluç ben hariç herkesle öpüşüp koklaşıyor ve tamı tamına karşıma oturuyor. Sanıyorum kuru fasulye ısmarlıyor. Bir süre sonra onunla da sık sık göz göze gelmeye başlıyorum. Hıncal Uluç arada bir kahkahasını atıyor. Zaman zaman duruluyor. Bana doğru bakıyor. Kesiklerime karşılık veriyor. Herhalde o da "bu işte bir terslik var" diyor. E Hıncal Uluç bu..."
"Uğur Dündar´ın da geleceği söyleniyor. Ne var ki benim 2 saatlik park sürem dolmak üzere. 2 saati aşarsam bir 5 TL daha vermek zorundayım. Benimkisi bir Külkedisi hikayesi. 2 saatim dolduğu anda Salomanje´yi terk etmek zorundayım. 2 saati geçirirsem arabamın tekerlekleri kabağa dönecek, direksiyonu susamlı simit olacak çünkü. Cebimde kalan parayla daha fazla medya paparazziliği yapamam."
"Garsonlardan memnun ayrılıyorum ama sanki garson kılıklı olmayan biri bana öyle bir "güle güle" diyor ki, "oh be kurtulduk manyaktan" der gibi hissettiriyor kendini bana. Dönüş yolunda 2 saat trafik çilesi çekerken bir sonraki hedef olarak Fehmi Koru´nun fasıllarını seçiyorum."