11 Haz 2011 08:42
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:27
KİME OY VERMELİSİNİZ? YILMAZ ÖZDİL'DEN TAVSİYE!
Yalancı manşetlere, avantalı telkinlere, zorbalığa değil&... Uyaranlara kulak verin.
Bir gün kala...
Pelee...
Yanardağ.
Karayipler’deki Fransız sömürgesi Martinik Adası’nda.
Sene 1902.
Seçim yapılacak. Ahaliyi temsilen Paris’e mebus gönderilecek. İki parti var. Biri kodamanların, öbürü garibanların... Ada’da bi de vali var. Fransız. Güya demokrasi filan ama, aslında bu arkadaş yönetiyor. Ve, istiyor ki, hep kodamanlar kazansın. Malum, avanta alıyor.
Sandığa 10 gün kala... Yanardağ kımıldıyor. Ufak ufak kül püskürtmeye başlıyor. Ahali huylanıyor. Vali tutuşuyor. Çünkü, ahalinin derdiyle valinin derdi başka... Seçim kafa kafaya görünüyor, yanardağ patlayacak diye kaçışlar başlarsa, kodamanlar tüyecek, garibanlar kalacak, denge bozulacak, ve böylece sandıktan gariban çıkacak, ayıkla pirincin taşını.
Yerel gazeteler, valinin adamı... Arıyor hemen “sakin olun, tehlike yok” manşeti çaktırıyor. Hatta, mamalı köşe yazarlarına aba altından sopa döşettiriyor, “seçim arifesindeki yanardağ dedikoduları kötü niyetlilerin işi, panik başlar da ticaret aksarsa, sorumlusu olurlar” yazdırtıyor.
Ahali yiyor... Çünkü, gazetelere inanmasalar bile, din adamlarına inanıyorlar. Ve, valinin kankası din adamları, papağan gibi, adanın huzurunu bozmak isteyenleri lanetliyor.
Kodamanlar yemiyor... Manşetler ne uydurursa uydursun, gözleri de mi görmüyor, villaların çatıları yarım metre külle kaplanmış, kulakları da mı duymuyor, yanardağın homurtusundan geceleri uyuyamıyorlar. Burun desen, bariz kükürt kokluyor... Tası tarağı toplayıp, vınnnlamaya niyetleniyorlar. Ancak eli verip, kolu kaptırdıklarını unutuyorlar. Yok öyle!
Vali emir veriyor, limana asker dikiyor, gitmek yasak, seçimden önce gitmek isteyen oyulacak... Hatta, adadaki Amerikan elçisi Washington’ı tehlikeden haberdar eden telgraf çekiyor, postane valinin, el koyuyor, tehlikenin geçtiğini bildiren çakma telgrafı gönderiyor.
Seçime dört gün kala...
Dağın sıcağından kaçan yılanlar, böcekler, sürüler halinde şehir merkezine akıyor.
Seçime üç gün kala...
Kuşlar.
Patır patır düşüyor.
Seçime iki gün kala...
Pelee patlıyor.
Krateri kağıt gibi yırtılıyor, önce 815 derece sıcaklıktaki gaz bulutu, hemen bi kaç saniye ardından lavdan çığ... Saatte 100 kilometre hızla şehre akıyor.
İktidar hırsı...
Hepi topu iki dakika.
Komple yok oluyor.
Vali dahil.
Ve, seçime bir gün kala...
Siz siz olun, yalancı manşetlere, avantalı telkinlere, zorbalığa değil... Uyaranlara kulak verin.
Yılmaz Özdil/Hürriyet
Pelee...
Yanardağ.
Karayipler’deki Fransız sömürgesi Martinik Adası’nda.
Sene 1902.
Seçim yapılacak. Ahaliyi temsilen Paris’e mebus gönderilecek. İki parti var. Biri kodamanların, öbürü garibanların... Ada’da bi de vali var. Fransız. Güya demokrasi filan ama, aslında bu arkadaş yönetiyor. Ve, istiyor ki, hep kodamanlar kazansın. Malum, avanta alıyor.
Sandığa 10 gün kala... Yanardağ kımıldıyor. Ufak ufak kül püskürtmeye başlıyor. Ahali huylanıyor. Vali tutuşuyor. Çünkü, ahalinin derdiyle valinin derdi başka... Seçim kafa kafaya görünüyor, yanardağ patlayacak diye kaçışlar başlarsa, kodamanlar tüyecek, garibanlar kalacak, denge bozulacak, ve böylece sandıktan gariban çıkacak, ayıkla pirincin taşını.
Yerel gazeteler, valinin adamı... Arıyor hemen “sakin olun, tehlike yok” manşeti çaktırıyor. Hatta, mamalı köşe yazarlarına aba altından sopa döşettiriyor, “seçim arifesindeki yanardağ dedikoduları kötü niyetlilerin işi, panik başlar da ticaret aksarsa, sorumlusu olurlar” yazdırtıyor.
Ahali yiyor... Çünkü, gazetelere inanmasalar bile, din adamlarına inanıyorlar. Ve, valinin kankası din adamları, papağan gibi, adanın huzurunu bozmak isteyenleri lanetliyor.
Kodamanlar yemiyor... Manşetler ne uydurursa uydursun, gözleri de mi görmüyor, villaların çatıları yarım metre külle kaplanmış, kulakları da mı duymuyor, yanardağın homurtusundan geceleri uyuyamıyorlar. Burun desen, bariz kükürt kokluyor... Tası tarağı toplayıp, vınnnlamaya niyetleniyorlar. Ancak eli verip, kolu kaptırdıklarını unutuyorlar. Yok öyle!
Vali emir veriyor, limana asker dikiyor, gitmek yasak, seçimden önce gitmek isteyen oyulacak... Hatta, adadaki Amerikan elçisi Washington’ı tehlikeden haberdar eden telgraf çekiyor, postane valinin, el koyuyor, tehlikenin geçtiğini bildiren çakma telgrafı gönderiyor.
Seçime dört gün kala...
Dağın sıcağından kaçan yılanlar, böcekler, sürüler halinde şehir merkezine akıyor.
Seçime üç gün kala...
Kuşlar.
Patır patır düşüyor.
Seçime iki gün kala...
Pelee patlıyor.
Krateri kağıt gibi yırtılıyor, önce 815 derece sıcaklıktaki gaz bulutu, hemen bi kaç saniye ardından lavdan çığ... Saatte 100 kilometre hızla şehre akıyor.
İktidar hırsı...
Hepi topu iki dakika.
Komple yok oluyor.
Vali dahil.
Ve, seçime bir gün kala...
Siz siz olun, yalancı manşetlere, avantalı telkinlere, zorbalığa değil... Uyaranlara kulak verin.
Yılmaz Özdil/Hürriyet