Kılıçdaroğlu’nun yakın stratejisi belli oldu! Hedef CHP’yi yeniden “içeriden” fethetmek mi?

Medyaradar Siyaset Analisti Atilla Akar, CHP’de zaten kaynayan kazana Kılıçdaroğlu cephesinin nasıl yaklaşacağını değerlendirdi…

Efendim: herkes “Kılıçdaroğlu, Tüzük kurultayını seçimli kurultaya çevirecek”, “Kılıçdaroğlu yeniden genel başkanlığa hazırlanıyor”, “Kılıçdaroğlu Özgür Özel’i devirmeye hazırlanıyor”, vb mealinde yorum ve iddialarda bulunurken ben bütün bunları hep biraz şüpheyle karşıladım. Kılıçdaroğlu’nun bir şeyler yapmak istediği kesindi de bazı şeylere ne kadar gücünün yeteceği kuşkuluydu. (Yahut bunun için nabız ve şartlar yoklanmış ve belki de şu an için oluru olmadığı görülmüştü!) O yüzden şimdilerde daha akılcı ve temkinli bir stratejiye yöneliyorlar demek ki.

Ne Ekersen Onu Biçersin!..

O sebeple şu an için partinin yapısında bir reformun daha etkili olacağı düşünülmüş olmalı. Partinin üye, delege yapısını etkilemeyi ve örgüt üzerindeki belediye başkanları sultasını kırmayı yeterli gördüler herhalde. Doğrudan müdahale yerini partiyi içeriden çevreleme harekâtı yeğlenmiş olmalı. Diğer bir deyişle kısa vadeli, hemen, şimdi ve ani bir darbe vurmak yerine (Bu zaten bir güç meselesi ve belli ki o güç yok!) daha uzun vadeli, tedrici, sabırlı bir yol izlenmesi daha uygun görülmüş gibi. Zihin okumaya kalktığımda bunları varsayıyorum. Diğer bir deyişle “Ne ekersen onu biçersin” olmuş!..

Peki, “Bunları nereden çıkartıyorsun?” derseniz şuradan: anlaşılan bir süredir CHP’de sessiz ve derinden bir faaliyet yürütülüyor. Ancak o kadar sessiz ve derinden olmamalı ki bazı şeyler su yüzüne çıkabiliyor. Zaten bunlar gizli yürütülen şeyler de değil. Nitekim CHP’de Kılıçdaroğlu’nun yakın çevresinden eski Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu’nun inisiyatifinde birtakım toplantılar tertipleniyor. Bu çevrenin olaya yakıştırdığı tabirle “Özgür İrade, Güçlü Örgüt, Demokratik Tüzük Çalıştayı” yapılıyor. Kılıçdaroğlu’nun “Cesurlar bir adım öne çıksın” sözünden esinle kendi sloganlaştırdıkları “Öne çıkıyoruz” u motto olarak kullanıyorlar. Demek ki tüzük kurultayı artık baz alınacak.

Önseçim Partideki Sıkıntıyı Çözer mi?..

Kısa bir zaman önce bu girişimin inisiyatifiyle kimi CHP’liler Avcılar’da bir araya gelmiş bulunuyorlar. Bu toplantıdan Önseçim Talebi, Delegelik Sistemi, Gizli Oy, Açık Tasnif Kuralı, Aktif Üye – Pasif Üye, Seçme Ve Seçilme Hakkı, Finansman, Üç Dönem Kuralı, Genel Sekreterlik, MYK’nın Oluşumu, Etik Kurul gibi konularda toplam 10 maddeden oluşan tüzük değişikliği önerisi gündeme getirilmiş bulunuyor .

Eski Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu, söz konusu toplantıda yaptığı konuşmada ‘parti içi demokrasi’ vurgusunu ön plana çıkarttı. “Önseçim” talebini yükseltti. Kerimoğlu “Önceki Genel Başkanı’mız Kemal Kılıçdaroğlu ‘Cesurlar bir adım öne çıksın’ dedi. Cesurlar, bir adım öne çıkıyoruz ve ayağa kalkıyoruz. CHP’de demokratik bir tüzük, üyenin hakkının korunması, belediyelerin vesayetinin önüne geçilmesi için mücadele ediyoruz.” diyerek şu anki yaklaşımlarını özetledi.

“Delege Ağalığı” Bitti “Üye Ağalığı” mı Gelecek?..

Eskiden partide işler –halen tortuları olsa da- daha ziyade partiyi kemiren “Hemşericilik / Mezhepçilik / Bölgecilik / Etnikçilik ” ve tabii bunlara bağlı rantçılık temelinde yürüyordu. Bir tür “Delege ağalığı” sistemi gibiydi. Fakat şimdi buna “tam kırıldı” diyemesek bile bir ölçüde geriledi, mevzi kaybetti. (Zaten huzursuzluğun bir nedeni de bu alışıldık statükonun zedelenmesi olabilir. “Eski konumları yeniden kazanabilir miyiz” kaygısıdır belki) Ortaya çıkan yeni statüko buna tam imkân sağlamıyor. Onun yerine özellikle Büyükşehir Belediye Başkanları ve ilçe belediye başkanlarının adaylıkları, kurultayları, delegeleri yönlendirme imkânı daha fazla öne çıktı. Zaten son kurultayda bunu gördük. Kılıçdaroğlu birazda bu yüzden kaybetti.

Şimdi anlaşılan birileri bunu çok “Demokrat” olduklarından değil, bu yeni statükoyu kırmanın yolunun (Artık delege ağalığı sistemi yürümeyeceğine, işlevini önemli ölçüde yitirdiğinden olsa gerek) zorunlu hale getirilmiş “Ön seçim” mekanizmasını işletmek olduğuna kanaat getirmiş olmalı. (Dün “çakma ve yığma üyeler” kurultayda delegeyi seçerdi. Onlarda yönetimi. O yüzden “Partinin yolunu bilmeyen üyeler” efsanesi türemişti) Şimdi gene üyeler baş tacı edileceğe benziyor ama arada klasik manada delege oyunları olmayacak. Doğrudan üyelerin seçmesi isteniyor. Gene ne derece sağlıklı kaydolduğu tartışılır üyeler başrolde. Anlaşılan mücadele buraya kayacak. Artık kim ne kadar fazla üye kaydettirir ise yani!..

“İlkeler” Yeni Bir “Yol” Açar mı?..

Öyle veya böyle olaya Kılıçdaroğlu çevresinin izleyebileceği strateji üzerinden baktığımızda, “İlkeler” lafı günümüz siyaseti için biraz komik kaçsa da, kurultaya bir “İlke hareketi” olarak katılacağı anlaşılıyor. (Çoğu kişi “Kılıçdaroğlu adaylığa hazırlanıyor” diye düşündü ama bence yanılıyorlar. Olağanüstü bir sürpriz olmaz ise şimdilik bu pek mümkün görünmüyor) Zaten geçmişte de her zaman sıkıntı konusu olan –Kılıçdaroğlu dönemi dahil- ama bir türlü çözüme kavuşmayan önseçim olayını bu kez onlar sahiplenecek. Buradan taraftarlarına bir “yol” çizmeye çalışacak. Karşı taraftan ateş açılmazsa, şimdilik ricat taktiği uygulayacak gibi…

Bugün partide aslında dengeler hassas. Özgür Özel ipleri eline almış gibi görünüyor ama ipler her an elinden kayabilir. Daha örgüte tam hakim değil. Onun tedirginliğini yaşıyor. Ekrem İmamoğlu geri plana itilmiş gibi dursa da pusuya yatmış, ortam ve fırsat kolluyor gibi. Mansur Yavaş adı popüler olsa da etkisi Ankara ile sınırlı. Ülkücü kökenli olduğu için örgüt bağları pek yaygın sayılamaz. Burada en avantajlı konumda halen Kemal Kılıçdaroğlu görünüyor. Etkilediği düşünülen 50 – 60 milletvekili, çoğu örgütteki delege ve sıradan üye desteği, ister istemez gönül bağı kurduğu ve halen partide etkili olan Alevi profili düşünüldüğünde bazı gelişmelere yön verebilir.

Nasıl olgunlaştırırlar bilmem ancak Kılıçdaroğlu’nun yeni stratejisi bana göre önemli ölçüde belli olmuştur. O da CHP’yi yeniden ve içeriden fethetmek olacağa benziyor. Bunun için tüzük kurultayında istediği değişiklikleri yaptırırsa ona istediği fırsatı sunuyor. Sanırım zorunlu önseçim mekanizmasını hayata geçirebilirse yeni statükoyu kırabileceğini, en azından zorlayabileceğini düşünüyor olmalı. Kılıçdaroğlu’nun bu aşamada bir “aday lider”den çok, bir “yol gösterici” , “manevi lider” gibi davranacağını zannediyorum. Tüzük kurultayı bunun sınanacağı bir zemin olacağa benziyor. Sonrası zamana, şartlara ve gelişmelere bağlı.

30. 07. 2024

NOT: Bütün bu tartışmalar ışığında, SHP gibi “çakma” olduğu her halinden belli bir oluşumunun aniden ortaya çıkması ve hatta Mustafa Sarıgül’e kurulan kaset kumpasının yakın vadedeki olası gelişmelerle bağlı olabileceğini düşünüyorum. Ancak bağını henüz kuramadım.