26 Kas 2013 09:28 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:46

Kılıçdaroğlu'ndan Wall Street Journal'e zehir zemberek yazı!

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Amerikan Wall Street Journal gazetesi için bir makale kaleme aldı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Amerikan Wall Street Journal (WSJ) gazetesi için bir makale kaleme aldı.
‘Türk özgürlüğüne tehdit’ başlıklı yazıda Kılıçdaroğlu, Ankara’daki hükümetin 'sözde demokratik' olduğunu savundu.
Kılıçdaroğlu, WSJ’de bugün yayınlanan yazısında hükümeti sert bir dille eleştirdi. 1946’dan bu yana Türkiye’deki demokrasinin tüm engellere rağmen ayakta kalmayı başardığını kaydeden CHP lideri, “Müslüman bir topluma özgü Türk demokrasisi, bu uzun serüvenini din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasına borçlu ancak günümüzde bugüne kadarki en zor sınavıyla karşı karşıya: AKP ve lideri. Ülkemiz işlevsel bir demokrasiden hızla uzaklaşıyor ve tek kişinin sözüne bağlı otoriter bir rejime doğru ilerliyor” ifadelerini kullandı.
“DEMOKRASİNİN ALTI OYULUYOR”
Kılıçdaroğlu, 2002 yılından bu yana iktidarda olan AK Parti’nin, Sünni İslam’ı istismar ederek sistematik bir şekilde demokrasinin altını oyduğunu iddia ederek şu ifadelere yer verdi: “Anayasamızın güçler ayrılığı ilkesi tek kalemde bir kenara atıldı. Yasama ve yargı artık bağımsız değil ve rutin olarak Başbakan’ın sözlerine göre hareket ediyor. Türkiye’de artık ifade, toplanma ve basın özgürlüğü bulunmamaktadır. Ülkem tutuklu gazeteciler bakımından dünyada ilk sıralardadır. Sınır tanımayan gazeteciler örgütünün verilerine göre basın özgürlüğünde Türkiye 179 ülke arasında 154.’cü sıradadır. Geniş kapsamlı telefon dinleme hayatın bir parçası haline geldi.”
“HÜKÜMET KAÇ ÇOCUK DOĞURULACAĞINA VE NASIL DOĞURULACAĞINA BİLE KARIŞIYOR”
Barışçıl protestoların polis şiddetiyle son bulduğunu öne süren CHP lideri, “Bu arada ülke etnik köken, cinsiyet ve mezhep alanlarında git gide farklı kutuplara kaymaktadır. Bu kayma, ülkedeki farklı ve çok geniş sosyo-ekonomik sınıflar ile coğrafi bölgeler arasında da görülmektedir. Hükümet, kadınların kaç çocuk sahibi olacağına, bu çocukları nasıl doğuracağına, eğitileceğine, toplum içinde nasıl davranacağına, ne giyeceğine ve ne yiyip içeceğine bile karışmaktadır” sözlerini sarf etti.
“DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK İÇİN EYLEMLER YAPILDI”
Hükümetin baskıcı tutumuna karşı protestoların baş gösterdiğini belirten Kılıçdaroğlu, yazısında şunları belirtti: “Hükümetin demokrasi ihlallerine karşı bu yaz Türkiye genelinde protestolar patladı. Olayları, İstanbul’daki Gezi Parkı’nın AVM’ye çevrilme planlarına karşı başlayan barışçıl protesto tetikledi. Eylemlere katılanların talepleri açık ve netti: Demokrasi, özgürlük ve yaşam tarzına müdahalelerin son bulması. Hükümetin bu taleplere karşılığı orantısız polis şiddeti, biber gazı ve başka kimyasallarla göstericilerin dağıtılması oldu ve geride ölüler ile binlerce yaralı bıraktı. Şimdi de binlercesi hapis cezalarıyla yüz yüze.”
“BÖYLE BİR LİDERİN DEMOKRASİDE YERİ YOK”
Tüm bunların basit bir gerçeği gösterdiğini anlatan Kılıçdaroğlu, “Türkiye’nin şimdiki hükümeti sadece sözde demokrattır. Demokrasi görüntüsü vardır ama aslında sistem diktatörce yürütülmektedir. Erdoğan, güçler ayrılığını bir “sistem hatası” olarak görmektedir. Seçimleri de kendisine her şeyi yapması için verilen bir lisans olarak kabul etmektedir. Böyle bir liderin bir demokraside yeri yoktur. Hükümetin halka hesap verebilirliği seçimlerden çok daha öte olmalıdır. Protesto hakkını kullanan vatandaşlarına ‘çapulcu’ tanımlaması yapan bir liderin insanların özgürlüğüne saygısı yoktur. Yargıyı kontrol eden bir liderin insanları mahkumiyet kararı olmadan yıllarca parmaklıkların ardında tutması ve bu kişilerin sahte delillerle mahkum edilmesi için emir veren bir liderin adalet anlayışı da yoktur” ifadelerini kullandı.
“MİLLİ BİRLİK VE BERABERLİĞİ YENİDEN İNŞA EDECEĞİZ”
Demokrasinin güçler ayrılığı gibi araçları ortadan kaldırıldığında demokratik bir şekilde seçilen liderlerin diktatöre dönüşebildiğini gördüklerini aktaran Kılıçdaroğlu, şunları yazdı:
“Benim partim, gerçek demokrasi ve temel hak ve özgürlüklerin Türkiye’de yeniden sağlanması için yola çıkmıştır. Bunu başarmak için temsili demokrasinin yenilenmesi, bunun için de siyasi sistemin baştan aşağı yenilenmesi ve kadınlar ile gençlerin yönetimdeki gücünün artırılması gerekmektedir.”
“Amacımız, katılımcı demokrasi ve fırsat eşitliği sağlayarak sürdürülebilir gelişme ve herkes için en yüksek hayat şartlarını ve fırsatlarını sağlamaktır. Bu evrensel değerler çerçevesinde yeni anayasa yapılması için liderlik etmek istiyoruz. ABD’li dostlarımızla ziyaretim sırasında detaylı olarak da bunu konuşacağız: CHP’nin istikameti, milli birliği ve beraberliği yeniden inşa etmektir. Bizler güçler ayrılığını yeniden sağlayıp halkın yargıya olan güvenini yeniden yükselteceğiz.”