KILIÇDAROĞLU; ''EN BÜYÜK DEVRİMCİ HAZRETİ MUHAMMED'DİR''
Akşam'a bayram ziyareti gerçekleştiren CHP lideri Kılıçdaroğlu çarpıcı değerlendirmeler yaptı..
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Başkan Yardımcısı
Gürsel Tekin ve İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı ile birlikte
AKŞAM’a bayram ziyaretinde bulundu. Ziyaretinde birçok soruyu
yanıtlayan Kılıçdaroğlu, mütedeyyin kesimle neden iftarda bir araya
geldiğini, neler konuştuğunu, liberallerin AKP’den neden koptuğunu
ve Türkiye’nin dış politikadaki açmazlarını aktardı. İşte
Kılıçdaroğlu’nun değerlendirmeleri:
CHP’NİN DİNE KARŞI OLMADIĞI GÖRÜLÜYOR: Toplumun
her kesimiyle bir şekilde bir araya gelip oturup konuşuyoruz.
Kimseyi ötekileştirmiyoruz. Toplantılarda kimseden oy istemiyorum,
’CHP’ye oy verin’ demiyorum ama ’bizi tanıyın’ diyorum. CHP’nin
insanlar için neyi düşündüğünü anlamalarını istiyorum. Yıllar yılı
CHP’nin dine karşı bir parti olduğu algısı yaratılmak isteniyor. Bu
algıyı kırmak için çalışıyoruz. Bunun böyle olmadığını biliyoruz.
Bize 11 milyon insan oy veriyor, her kesimden oy alıyoruz. Biz CHP
olarak sosyal demokrasiyi savunuyoruz. Sosyal demokrasinin ana
felsefesi ’komşusu açken tok yatan bizden değildir’ görüşüdür.
Siyasal açıdan da dini açıdan da baktığınız zaman karşılığı
var.
MÜTEDEYYİN İNSANLAR AYDINDIR: CHP; okuyan, hayatı
sorgulayan, inançlı, inancını siyaset ve ticarete alet etmeyen
mütedeyyin kesimle yıllarca iyi bir diyalog kuramadı. Şimdi zaman
zaman bir araya geliyoruz. Oturup konuşuyoruz. CHP’yi görüyor ve
diyorlar ki ’CHP buysa bizim bir sorunumuz yok.’ İnsanların
inançlarına ve dünya görüşlerine saygı duyuyoruz. Kendimizi bu
kesime anlatmamız gerekiyor. CHP olarak mütedeyyin kesimle çok daha
sıcak ve samimi bir ilişki kurmamız gerekir. Mütedeyyin kesimi
muhafazakar kesim olarak görmüyorum. Bu kesim; aydın, okuyan,
hayatı sorgulayan, olaylara sağlıklı bakan ve inançlı insanlardan
oluşuyor. Ben mütedeyyinleri aydın olarak görüyorum. Mütedeyyin
kesimi; CHP’ye mesafeyle bakan ve zaman zaman söylemlerinden
tedirginlik duyan ve CHP’nin kendisini iyi anlatamadığı kesim
olarak görüyorum.
SAĞIRLAR DİYALOĞU YAŞANDI: Biz mütedeyyin kesimle
bir araya gelmek ve konuşmak durumundayız. Biz onların duygularına
hitap ediyoruz. Bizim söylemlerimiz de onlara yabancı söylemler
değil. Bütün mesele, bir araya gelip konuşmadık. Bir sağırlar
diyaloğu içinden 3. kişilerin haberleriyle birbirimizi tanımaya
çalıştık. Bu algıları yıkacağız, yıkmak zorundayız. Türkiye yeni
bir sentezi yapmak zorunda. CHP olarak bunu biz yapacağız. Herkesin
inançlarına, kimliğine saygılı Türkiye’nin sorunlarına kilitlenen
ve bu sorunları sağduyuyla çözen bir sentez. Biz bunu yaptığımız
zaman toplumun geniş bir kesiminden destek bulacağımızı
düşünüyoruz. Niye bizi desteklemesinler niye bize oy
vermesinler?
MÜTEDEYYİN KESİMDEN OY ALIRIZ: Mütedeyyin kesim
AKP’nin bu durumundan rahatsız. İnançları samimi olarak yerine
getiren kişiler toplumun bugün içinde bulunduğu ortamdan,
vurgundan, yolsuzluklardan, insan hakları ihlallerinden ciddi
ölçüde rahatsız. İlişkiyi samimi kurarsak, eminim ki biz mütedeyyin
kesimden önemli oranda oy alırız.
KILIK KIYAFETLE DAMGALAMAK ÇAĞDIŞILIK: İnsanlar
yıllarca hep cümlelerle kılık kıyafetlerle ayrıştırıldı. Öğrencilik
yıllarımda uzun favorisi olan solcu, bıyıkları sarkık ise MHP’li,
sakallı olan gerici diye algılanırdı. Artık kılık kıyafet üzerinden
insanları damgalamak çağdışı bir anlayış. İnsanların düşüncelerine
bakacaksınız. Farklı düşünmekten de korkmamak gerekir. Hayatı
sorgulamamız gerekir. Mütedeyyin insan hayatı sorgulayan insandır.
Onu muhafazakarlık gibi dar kalıplar içine sokup, sen değişemezsin
demek yanlıştır. Mütedeyyin insan değişimin önünü açan
insandır.
AHLAK, TOPLUMUN ORTAK PAYDASI OLMALI: Mütedeyyin
kesimle bir araya geldiğimiz iftarda ahlak vurgusu yaptım.
Ülkemizde ahlakı korumamız gerektiğini vurguladım. Siyasal
düşüncesi ne olursa olsun toplumun ortak paydasının ahlak üzerinde
yürümesi gerekir. Ahlak öyle bir kavram ki içinde hem din hem
siyaset hem bilim var. Bu kavramı, toplumun ortak paydası
yaptığımız zaman toplumda önemli ortak zemini yakalamış oluyoruz.
Siyasi ahlak çok önemli. Siyasetçi; vatandaştan toplanan vergileri
harcayan kişi, ahlak temelinde topluma hesap vermesi gereken bir
kesim. Burada hassasiyet olduğunu düşünüyorum. İkinci önemli olarak
kul hakkına vurgu yaptım.
MİLYARLARI ETKİLEDİ: İftardaki konuşmamda Hz
Muhammed’in devrimci kişiliğine vurgu yaptım. Bence Hz Muhammed en
büyük devrimcidir. Milyarlarca kişiyi etkileyen bir insana siz
devrimci demeyip kime diyeceksiniz. Mütedeyyin insan Hz Muhammed’e
inanıyorsa artık o da devrimcidir.
ORTAK PAYDA LAİK SOSYAL HUKUK DEVLETİ: CHP’yi
özgürlükleri seslendiren bir parti olarak görmek gerekir.
Mütedeyyin kesimle yaptığımız toplantılarla ilgili farklı
düşünenler olabilir. Bütün arkadaşlarımızla düşüncelerimiz
örtüşüyor dersek doğru olmaz. Bu durumda kitle partisi olamazsınız.
Anayasanın ikinci maddesi içinde demokratik laik sosyal hukuk
devleti ilkesi çerçevesinde bakıyoruz. Ortak paydamız budur.
ECEVİT ÇİZGİSİNDE OLMAKTAN ONUR DUYARIZ
ŞU anki
CHP’nin DSP çizgisinde olduğu yönünde konuşmalar oluyor.
Tartışmalar oluyor. Bülent Ecevit bir halk adamıydı. Halka yakın
siyaset yaptı. Ecevit’in CHP Genel Başkanı olduğu dönemlerde çok
önemli oranda oy aldık. Ben onu sosyal demokrasinin önemli bir
lideri olarak hep gördüm, düşüncelerinden yararlandım, halen de
yararlanıyorum. Ecevit’in izlediği politikaya yakın bir politika
izliyorsak bundan sadece onur duyarım. Ecevit’in muhafazakar
kesimlere açılma politikasını izlemeye çalışıyoruz.
AKP BİREYSEL ÖZGÜRLÜKLERİ BASKILIYOR
TÜRKİYE’de
endişeli kesim, AKP’nin belli politikalarından, yaşam tarzına
müdahale ettiği için ciddi rahatsızlık duyuyor. Belli yerlerde
yaşam tarzına müdahaleyi açıkça görüyoruz. Mahalle baskısı deyimi
boşuna kullanılmadı. Demokrasilerde bireysel özgürlükler çok
önemlidir. AKP, bireysel özgürlükleri genişletmek yerine
baskılıyor. Medya üzerinde, üniversiteler üzerinde, yargı üzerinde,
vatandaş üzerinde baskı var. Vatandaş cep telefonuyla konuşmaya
korkuyor. AKP özgürlükler bağlamında demokrasi bağlamında sınıfta
kaldı.
EGOSU YÖNETİM BOŞLUĞU YARATTI
Bir partide ortak
akıl dediğimiz bir tablonun olması gerekir. Salt lider endeksli bir
yapı olursa, liderin egosu, ’her şeyi ben bilirim, benim dışımda
hiçbir otorite yoktur’ görüşünü besliyor. Türkiye’de öyle bir
sistem var. Başbakan egolarından dolayı hata yapıyor. Bu ego son
bir yıldır Türkiye’de ciddi bir yönetim boşluğu yarattı.
Başbakan’ın 10. Yıl Marşı’nda yer alan ’Demir ağlarla ördük’
mısrasını hatırlatarak, ’Neyi ördün? Hiçbir şey ördüğün falan yok.
Demir ağlarla Türkiye’yi biz örüyoruz’ sözleri egosundan
kaynaklanıyor. Egonuzu kontrol etmezseniz sadece bugünü değil
geçmişi de göremezsiniz.
Davutoğlu ’küçük Enver’dir
TÜRKİYE’nin Suriye
konusunda bir çıkarı yok. İzlenen Suriye politikası yanlış.
Erdoğan’ın Obama’yla yaptığı bir konuşma vardı: Esadsız bir Suriye
sorun olur, Esad giderse Suriye parçalanır’ demişti. Doğru bir
yaklaşımdı. Ama sonra bu görüşten 180 derece döndü. Davutoğlu ile
beraber döndüler. Davutoğlu ile dış politika gitmez. Çünkü
Davutoğlu, Türkiye ve dünya gerçeklerinden kopuk. Siz Suriye’yi
Irak gibi düşünemezsiniz. Suriye demek Rusya, Çin ve İran demek.
Siz bütün bunları görmüyorsunuz sadece ABD’den aldığınız talimatla
Libya benzeri bir operasyonla Suriye’de değişim hayal ediyorsunuz.
Olamadı, olmaz. Bu iş kitap yazmaya benzemez. Hangi ülkenin
Dışişleri Bakanı bavulla parayı başka ülkeye gönderir? Bu aşiret
yönetimi. Davutoğlu küçük Enver’dir. Hayallerinin peşinde gidiyor.
Hayallerle dış politika yapılmaz.
Liberaller AKP’den koptu
AKP’nin demokrat,
özgürlükçü, insan haklarından yana olduğuna, demokrasi üzerindeki
vesayetin AKP tarafından kaldırılacağına inanan bir grup aydın
yıllar yılı AKP’yi destekledi ve yazdı. AKP’nin ilk zamanlar AB
yanlısı görüntüsü vardı. Çok ciddi destek verdiler. Hatta bu görüş
Batı’da da kabul gördü. Bugün geldiğimiz noktada AKP’nin farklı bir
vesayet ve baskı kurduğunu liberaller de artık hissediyor. Baskı
karşısında önce şaşkınlık yaşadılar. Sonra baskı altında olanların
seslerini yakından duymaya çalıştılar. Gördüler ki ortada AKP’nin
öyle özgürlük, demokrasi gibi bir hayali yok. Liberaller, AKP’nin
bir vesayeti gerilettiğini ancak kendi baskıcı unsurunu, vesayet
sistemini oluşturduğunu gördü. Şu anda liberaller, AKP’den büyük
ölçüde koptu. Onların eleştirileri Başbakan’ı müthiş derecede
rahatsız ediyor. Avrupa’da; CHP muhafazakar, statükocu değişime,
dönüşüme karşı bir parti algısı vardı. AKP ise dönüşümden yana bir
parti olarak algılanıyordu. Şimdi değişimci, dönüşümcü olarak
algılanan CHP. AKP ise statükocu parti olarak görülüyor ve
vesayetçi bir algı var.