Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet'e yazdı: "Acılar bitecek sevgiler çiçek açacak"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet’e yazdığı yeni yıl yazısında dikta heveslilerinin 2016 yılını kendi emellerine ulaşacakları bir yıl olarak gördüklerini ancak yanıldıklarını söyledi.
2015 yılında yaşanan Suruç, Ankara katliamlarını anan Kılıçdaroğlu,
“2016 hep birlikte gülümseyeceğimiz, ağız dolusu güleceğimiz yeni
bir dönemin aralayıcısı olacak” ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyet’te bugün (1 Ocak 2016)
yayımlanan “Önce acılar bitecek” başlıklı yazısı
şöyle:
Sevgili Cumhuriyet Okuru salıları, Cumhuriyet’in dördüncü
sayfasındaki “Gündüz Gözüyle” köşesinde “Siyaset” yazmayı tercih
eden Melih Cevdet Anday, cumaları gazetenin ikinci sayfasına konuk
oluyordu, anımsayanınız vardır. Komşusu, gündeme “Pencere”sinden
bakan İlhan Selçuk’tu. Anday, Cuma Yazıları’nda konularını felsefe,
edebiyat, şiir ve mitolojiden seçiyor, birikimini güncelle
birleştiriyordu. Bu yazılarından 30 Aralık 1994 tarihli olanı
“Yılbaşı Üstüne”dir:
“... Yılbaşı sıradan bir gündür, çünkü doğanın ayı, yılı yoktur
ama, biz o gün seviniyoruz, gülüyor, eğleniyoruz ya, yeter bize.
İnsan mutlu günler yaratmış, böylece doğanın biteviyeliğini
yenmiştir. Ona katkıda bulunmuştur...”
Doğanın biteviyeliğini yani rutinliğini, sıradanlığını yenen
insanoğlunun, bu başarısına dair Türkçe yapılmış en güzel
tanımlamalardan birinin Anday’ınki olduğunu düşünüyorum: “Yılbaşı
sıradan bir gündür (ama) İnsan mutlu günler yaratmış...”
Anday’ın bu şiirsel anlatımından da esinlenerek diyebilirim ki
“Dostlarım mutlu bir yıl yaratacağız 2016’da. Umutlu bir geleceğin
başlangıç yılı olacak!” Farklılıkları, çeşitliliği yok sayan;
homojen, itaatkâr, “Reis”ine bağlı bir toplum tahayyülünü dayatmaya
çalışanlar, başaramayacak.
Beş temel sorun
Bu diktacı, ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı ve çatışmacı yönetim
anlayışı, Türkiye’yi gün geçtikçe sorunları kronikleşen, toplumsal
çatışma alanlarının genişlediği bir ülke haline dönüştürdü. Bugün
ülkemiz, yaşadığımız tüm kötülüklerin kaynağı olan beş temel sorun
alanıyla boğuşuyor.
Dış politikada yaşanan gelişmeler yeni güvenlik riskleriyle
ülkemizi tehdit ediyor; her geçen gün yalnızlaşan Türkiye
nihayetinde “Yapayalnız” bir ülke oldu. Mezhepçilik tuzaklarına
düşürülmüş; uluslararası ilişkiler tarihimizin sorun çözücü
birikimi göz ardı edilerek, neredeyse tüm yakın ve uzak
komşularımızla düşmanlaşmış bir Türkiye’nin vatandaşlarıyız. Ve ne
üzüntü vericidir ki bölgesinde istikrarsızlık kaynağı kabul edilen
Türkiye, Aylan Kürdi’nin Bodrum sahillerine vuran bedeninde
somutlaşan trajedinin sorumlulardan biri olarak vicdanlarda da
mahkûm. Ancak bu gidişat değişmeli, değişecek. 2016, bu değişimin
başlangıç yılı olacak.
Değişimin başlangıcı
Ekonomide sürdürülen politikalar işsizliği büyütüyor, yoksulluğu
yaygınlaştırıyor ve gelir adaletsizliğini derinleştiriyor. Orta
gelir ve orta teknoloji tuzağına saplanmış Türkiye ekonomik bir
buhran yaşıyor, üretemiyor ve büyüyemiyor. Yolsuzluk ülke
kaynaklarını birer kara delik gibi yutuyor. En önemlisi
demokrasimizin geleceği için olmazsa olmazımız eğitim sistemimiz
felç. Son 12 yılda 13 kez değişen eğitim sistemi mutsuz öğrenciler,
umutsuz ve karamsar veliler yaratıyor. Kimsesizlerin kimsesi
Cumhuriyetimizin önemli özelliklerinden “eğitimde fırsat eşitliği”
anlayışı ortadan kaldırıldı. İyi ve kaliteli eğitim, gelir düzeyi
yüksek ailelerin çocuklarına sunabildiği bir ayrıcalık haline
geldi, kökleşiyor. Hiçbir ayrım gözetmeksizin kucaklamamız gereken
çocuklarımızın büyük bir bölümü kalitesiz eğitime mahkûm ediliyor.
Sorgulamayı değil, dogmaları; demokrasiyi, özgür düşünceyi değil,
itaati önceleyen eğitim sistemi, ülkemizin üstüne kara bir bulut
gibi çöküyor. Ancak bu kara bulutları dağıtacağız, dağılacak. 2016
bu değişimin başlangıç yılı olacak.
Yönetimin iflası
Türkiye için bir demokratikleşme projesi olan anayasa ve hukuk
sisteminin yenilenmesi ise bir kişinin kariyer hesaplarına göre
şekillendirilmek isteniyor. Oysa Türkiye’nin yaklaşık 200 yıldır
sahibi olduğu parlamenter sistemini güçlendirmesine, kuvvetler
ayrılığı ilkesini ve hukukun üstünlüğünü egemen kılan, özgürlükçü
bir anayasaya, 12 Eylül darbe yasalarının ortadan kaldırılmasına ve
birinci sınıf bir demokrasiye ihtiyacı var. İktidar hırslarının bir
sonucu olarak ülkeyi diktatörlük refleksleriyle yönetmeye çalışan
Cumhurbaşkanı makamındaki şahsı, parlamenter sistemin tanımladığı
sınırlar içine alacak adımlara ihtiyaç var. O adımlar atılacak,
herkes yasal sınırları içine çekilecek; parlamenter demokrasimiz
güçlenecek.
Bizler bugün, ülkemizin bir kısmının “Sokağa çıkılmaz” ve
vatandaşlarımızı “Muhacir” kılan bir yönetim anlayışının iflasını
izliyor; aralarında çocukların da olduğu sivil vatandaşlarımızın
hayatını kaybettiği bir dönemden geçiyoruz. Bu gerçeklik Kürt
sorununun vakit geçirmeksizin çözüme ulaştırılması gerekliliğini
öne çıkartıyor. CHP bu bağlamda çözümün temeline özgürlükçü/çoğulcu
bir demokrasi ve eşit yurttaşlık anlayışını koyuyor, koyacak. Bu
sorunu CHP çözer, çözecek. 2016 bu sürecin ve değişimin başlangıç
yılı olacak.
Belki de bu satırları okuyan dostlarımın bir kısmının aklından
“Zor” geçmiştir. “Değil” diyorum ve hatta Sayın Ahmet Telli’nin
dizelerinden esinlenerek söylüyorum bunu: “Bir şeyler var
değişecek, bir şeyler var değiştirmemiz gereken ve evet önce
acılardan başlanacak. Acılar bitecek sevgiler çiçek açacak. Bu
rüzgâr yağan kar ürkütmesin sizi.”
2015, bizim için Özgecan Aslan’dan, Suruç’ta, Ankara’da
kaybettiğimiz evlatlarımıza kadar unutmayacağımız yüzlerce isim
biriktirdi yüreğimizde. “Yaşar Kemal”siz kaldık örneğin ama Prof.
Dr. Aziz Sancar yeniden hatırlattı Nobel’i alarak, Cumhuriyetin
fazilet ve erdemlerini. “Erdem” demişken, Can Dündar ve Erdem Gül’ü
anımsamamak olmaz. Çağlayan Adliyesi’nden Silivri Cezaevi’ne
götürüldükleri gece, ihtimal ki onlar henüz yoldayken yaptığım
açıklamada “Biliyorum ki başınız dik olarak girdiğiniz o
cezaevinden, başınız dik olarak çıkacaksınız” demiştim. O inancım
katlanarak büyüyor. Genel Yayın Yönetmeni ve Ankara Temsilcisi
olmaksızın bir gazetenin yayınını, “onlar” varmış gibi sürdürme
çabasını da takdirle izliyorum. Adını bizzat Türkiye
Cumhuriyeti’nden alan Cumhuriyet, bugün yaşadığı sıkıntılı
dönemleri kendine yakışan bir şekilde geride bırakacak. Adını
aldığı Türkiye Cumhuriyeti’nin sorunlarını yeneceğimiz gibi,
Cumhuriyet de kendi sorunlarını yenecek. Can ve Erdem de
hapishaneden çıkacak, yine yazacak.
Başa dönelim, Melih Cevdet Anday’a “... Yılbaşı sıradan bir gündür
(ama) İnsan mutlu günler yaratmış...” Mutlu bir yıl yaratacağız.
Son soru “Nasıl?” olsun; yanıtı bir kez daha Anday’dan gelsin,
“Uyuyamayacaksın/ Düzelmeden dünyanın hali/ Gözüne uyku giremez
ki... Uyuyamayacaksın” diyerek. Gözümüze uyku girmeyecek.
Gülümseyeceğimiz dönem
Dikta heveslileri 2016’yı kendi emellerine ulaşacakları bir yıl
olarak görüyorlar ancak yanılıyorlar. Rant çeteleri bu yıl da ortak
yaşam alanlarımızı tahrip etmeye devam edeceklerini sanıyorlar
ancak yanılıyorlar. 2015 Türkiye’sine baktığımda gördüğüm terör ve
şiddet sarmalına sürüklenmiş, yargı mekanizmaları bağımsızlığını
kaybetmiş, üniversiteleri sindirilmiş, Can Dündar ve Erdem Gül gibi
hakikatin peşinde olan basın mensupları tutuklanmış, halkı
kutuplaşmış ve dünyada yalnızlaşmış Türkiye, 2016 ile birlikte
silkinecek. 2016’ya Suruç’ta, Ankara’da katledilen evlatlarımızın
acılarını; Cizre’de, Silopi’de, Nusaybin’de yaşanan acıları,
şehitlerimizin aziz hatıralarını taşıyoruz. Ancak 2016 hep birlikte
gülümseyeceğimiz, ağız dolusu güleceğimiz yeni bir dönemin
aralayıcısı olacak.