Kılıçdaroğlu, canlı yayına katıldı
- CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu: - "Avrupa Parlamentosu'nun alacağı muhtemel kararı, yani kabul edilen raporu doğru bulmuyorum. 23. ve 24. fasıllar açılsaydı, Türkiye bugün çok farklı bir pozisyona gelebilirdi. Biz Avrupa Parlamentosu'nun da adil ve adaletli davranmasını istiyoruz."- "15 Temmuz'da.
İSTANBUL (AA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Avrupa Parlamentosu'nun alacağı muhtemel kararı, yani kabul edilen raporu doğru bulmuyorum. 23. ve 24. fasıllar açılsaydı, Türkiye bugün çok farklı bir pozisyona gelebilirdi. Biz Avrupa Parlamentosu'nun da adil ve adaletli davranmasını istiyoruz." dedi.
CNN Türk canlı yayınında Şirin Payzın'ın gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Kılıçdaroğlu, partisinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasına tepki amacıyla başlattığı yürüyüşte halktan sıcak ilgi gördüklerini söyledi.
"Lüks karavanda kaldığı" yönündeki eleştirilere değinen Kılıçdaroğlu, karavanın mütevazı olduğunu savundu. Kılıçdaroğlu, karavanın sağladığı en büyük avantajı, akşamları uyuyabileceği bir yer olması şeklinde açıkladı.
Kılıçdaroğlu, "Berberoğlu'nun tutuklanmasına çok öfkelenmiştiniz. Aradan geçen 23 gün ve yürüyüş boyunca öfkeniz geçti mi?" sorusunu, "Öfkem geçmedi. Yargıya olan güvenim temelden sarsıldı. Yargının siyasi otoriteye bağımlı hale getirilmesi ve hukukun üstünlüğüne, vicdani kanaate göre değil de belli bir merkezden gelen talimata göre karar verilmesi, beni derinden sarsıyor. Bu yürüyüşün adının adalet olmasının temel nedeni o." şeklinde yanıtladı.
Yargıya yönelik eleştirilerde bulunan Kılıçdaroğlu, "Şimdi Enis Bey ne yaptı? Elde belge var mı? Yok. Kanıt var mı? Yok. Ömür boyu hapse mahkum ediyorsunuz. Arkasından iyi hal nedeniyle 25 yıl ağırlaştırılmış hapis cezası. Aklın, mantığın alacağı şey değil. Elde belge olmadan, bilgi olmadan insanları alıp mahkum etmek, hangi adalet düzeninde vardır?" şeklinde konuştu.
Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasının bardağı taşıran son damla olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, yürüyüşü bu nedenle başlattıklarını söyledi.
15 Temmuz'dan sonra Türkiye'de farklı bir atmosfer oluştuğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, OHAL kararını eleştirerek, "OHAL çıktıktan sonra binin üzerinde üniversite hocası kapının önüne konuldu. Hapisteki gazeteci sayısı 150'yi aştı. 100 bini aşkın kamu görevlisinin işine son verildi. İnsanların hukuka erişimi engellendi." ifadesini kullandı.
- "Cumhuriyet tarihimizin en barışçıl yürüyüşüdür"
Kemal Kılıçdaroğlu, yürüyüşte her yaşam tarzından insanın yer aldığını kaydederek, "Cumhuriyet tarihimizin en barışçıl yürüyüşüdür. Hiç kimsenin burnu kanamadı. Bize eleştiriler yapanlar, bizi yuhalayanlar, bize ağır sözler söyleyenler de oldu, taş atanlar, gübre dökenler de oldu. Biz hiçbirisini mesele yapmadık." diye konuştu.
Neden spesifik bir hedef koymadığına ilişkin soru üzerine, adaletin çok yönlü bir kavram olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, "Türkiye, üzerindeki korku gömleğini çıkardı. Artık biz, daha rahat konuşabileceğiz ve insanlar rahat konuşurken, yalnız olmadıklarını da öğrendiler. Bir yürüyüşte on binlerce kişi size refakat ediyorsa adalet adı altında, siz o korku gömleğini yırtıp atmışsınız demektir. En büyük avantajı bu." dedi.
Yürüyüşün ertesi günü Türkiye'de adaletin düzeleceğini düşünmediğini belirten Kılıçdaroğlu, "Yürüyenler teröristtir" denildiğini aktararak, şunları kaydetti:
"Anayasal hakkımızı kullanıyoruz. Bunlar teröristin ne olduğunu da bilmiyorlar. Bu hareket bir başlangıçtır. Bu bir son değil, bir başlangıçtır. Parlamento'da sesimizi keserlerse, Parlamento'da bizim muhalefet yapmamızı engellerlerse, 'Bizim yeterli sayımız var, her istediğimizi yaparız.' derlerse, biz sokağa çıkacağız. Niye sokağa çıkıyoruz? Bu eleştiriyi yapanlar 'Niye yürüyorsunuz?' diyor ama 'Bu ülkede adalet var.' diyemiyor. Efendim 'Adalet sokaklarda aranmaz'. Peki ben onlara sorayım, 'Demokrasi sokaklarda aranır mı?' 15 Temmuz darbe girişimini nerede önledik? Sokaklarda. Sokaklara çağrıyı kim yaptı? Bu beyefendi yapmadı mı? Millet çıkmadı mı sokaklara? 249 şehidimiz yok mu? Şimdi ben adalet arıyorum. Meclis'i kapatır, yetkilerini alırsan, bana sadece ve sadece sokağa çıkma hakkı kalıyor. Nerede yapacağım ben muhalefeti? Nerede söyleyeceğim ben doğruları?"
- "Mitingde 'adalet' pankartı dışında başka pankart olmayacak"
Başbakan Binali Yıldırım'ın yürüyüş için "kabak tadı vermeye başladı" şeklinde açıklamada bulunduğunun hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, "Niçin rahatsız oluyor Binali Bey? Ben adalet için yürüyorum, adaletin olmadığı bir ülkeye adalet çağrısı yapıyorum. Binali Bey şunu düşünmüyor mu acaba? Sözcü'nün 2 muhabiri tutuklandı, itiraz edildi. Yargıç karar veriyor 'Deliller toplanamadığı için tutukluluklarına devam edilmesine...' Delil yoksa niye serbest bırakmıyorsun? Çünkü saraydan talimat gelmiş, 'Bunları bırakmayacaksınız.' diye. Ben adalet arıyorum, herkes için, 80 milyon için adalet arıyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin açıklamalarına ilişkin olarak da "Yanımızda yürüyen çok sayıda ülkücü kardeşim var. Hiçbir gerçek ülkücünün bir provokasyona yol açacağını düşünmüyorum. Ülkünün temelini adalet oluşturur. Adalet olmazsa ülkü olabilir mi? Aldığımız duyumlara göre bazı provokasyonlar yapılacağı ve bunun ülkücülere mal edileceğini, onun üzerinden bizim yürüyüşümüzün engellenebileceğini söyledim. Hala aynı şey geçerli. Ülkücüler gelecek burayı provoke edecek diye bir düşüncem yok. Ülkücüler adalete inanırlar, vatanlarını, bayraklarını, demokrasiyi severler, adalet için mücadele ederler." diye konuştu.
"Teröristler destek veriyor" iddialarına ilişkin bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, "Terör suçtur. Madem teröristler bizim yanımıza geldi, etraf polis kaynıyor, yakalayıp götürselerdi. Demek ki değiller. FETÖ dolayısıyla bizi suçluyorlar. En son suçlanacak biziz zaten." dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 9 Temmuz'da düzenlenecek mitinge haksızlığa uğradığını düşünen herkesin katılabileceğini ancak siyasi parti bayrağı ve siyasi kimlikle katılımı kabul etmediklerini vurguladı.
Kılıçdaroğlu, "Mitingde 'adalet' pankartı dışında başka pankart olmayacak. Atatürk posteri ve Türk bayrağı olabilir. Güvenlik güçleri onun dışında 6 oklu bayrak dahi görseler onu alacaklar. Hiçbir parti afişi, bayrağı, flaması kabul etmiyoruz." ifadesini kullandı.
- "Şaşırmadım"
Kılıçdaroğlu, Büyükada'daki gözaltılara ilişkin soruya, "Şaşırmadım, bir dikta yönetiminden ne beklenir? Demokrasi yok ki zaten." karşılığını verdi.
Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye kararına değinen Kılıçdaroğlu, "Avrupa Parlamentosu'nun alacağı muhtemel kararı, yani kabul edilen raporu doğru bulmuyorum. 23. ve 24. fasıllar açılsaydı, Türkiye bugün çok farklı bir pozisyona gelebilirdi. Biz Avrupa Parlamentosu'nun da adil ve adaletli davranmasını istiyoruz." şeklinde konuştu.
15 Temmuz'da ne yapacaklarına ilişkin soruya Kılıçdaroğlu, "İki tane 15 Temmuz var. Sokağın 15 Temmuz'u ve Sarayın 15 Temmuz'u. Sokağın 15 Temmuz'u; bellidir ve biz ona sahip çıkıyoruz. Darbe girişiminin olduğu akşam binlerce insan sokağa çıktı ve demokrasiyi savundu. Biz bunlara sahip çıkacağız. Anacağız, saygı göstereceğiz. Sarayın 15 Temmuz'u; 15 Temmuz darbe girişimini fırsat bilip 20 Temmuz'da sivil darbe yapanlar. Buna sahip çıkmayacağız ve bunu eleştireceğiz. 15 Temmuz'da bir anma töreni yapılırsa, elbette ben de örgütlerimiz de anma törenlerine katılacağız." yanıtını verdi.
- "Komutanı yakalayacaksın sen, onu suçlayacaksın"
Kılıçdaroğlu, Ahmet Şık'ın "İmamın Ordusu" adlı kitap yazdığını, Balyoz, Ergenekon adı altında hapse atıldığını, şimdi de "FETÖ'cü" olduğu iddiasıyla tutuklandığını söyledi.
"Ali Bulaç'ın FETÖ'yle ne ilgisi var?" diyen Kılıçdaroğlu, Bulaç'ın iyi bir entelektüel olduğunu, aylardır 60, 70 ve 80 yaşında insanların hapiste olduğunu ama iddianamenin ortada olmadığını ileri sürdü.
Kemal Kılıçdaroğlu, "Ben şunu da biliyorum, bakın üç günlük asker, eline silah almamış, 8 aydır hapiste, babası inşaat ustası, oğlunu ziyarete gelmek için gidip bir yerlerden borç para alarak geliyor. Para olmadığı için avukat tutamıyorlar. İddianame yok ve bu asker hapiste. Ya bu asker mi darbeyi yaptı? Darbeyi yapanları götür yargıla, itirazımız var mı? Hayır, itirazımız yok. Götür yargıla. Erin ne günahı var? Askeri öğrencinin ne günahı var? Askeri öğrenci darbe mi yapar Allah aşkına? Askeri öğrenciyi alana çıkaran, sahaya çıkaran, meydana çıkaran komutanı yakalayacaksın sen, onu suçlayacaksın. Gidiyorlar nerede bir gariban varsa yakalayıp hapse atıyorlar. Sırtı kalınların tamamı dışarıda." diye konuştu.
Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarlarının yargılanmaya başlayacağı hatırlatılıp, görüşü sorulan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Ben adaletin gerçekleşeceğine inanmıyorum. Hakimlerin de sağlıklı karar vereceklerine inanmıyorum. Hakimler hakim değil, savcı savcı değil. İddianameyi hazırlayan kişi, yanlış hatırlamıyorsam, FETÖ'den içeride şimdi. Sadece siyasi iktidarın beklentilerine uygun karar veriyorlar. Geldiğimiz nokta budur. Şu açıklıkla söyleniyor, 'şu kişiyi sürekli hapiste tutacaksınız', talimat veriliyor. Yargıya talimat veriliyor. FETÖ iddianamesini hazırlayan savcılar niye görevden alındı? FETÖ'nün kirli çamaşırlarını ortaya çıkaracaklar, darbeyi ortaya çıkaracaklar, siz araştırmayı yapan savcıları görevden alıyorsunuz. Niçin? Siz 15 Temmuz darbe girişiminden şikayetçi değil miydiniz? O zaman bu savcıları niye alıyorsunuz görevden, hangi gerekçeyle alıyorsunuz?"
- "Kimin suçlu olup olmadığına siyasetçi karar vermez"
Şirin Payzın'ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın G-20 Zirvesi'ne giderken, "Ciddi mahkumiyet kararlarının çıkacağını düşünüyorum" ifadesini kullandığını belirtmesi üzerine, Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"(Talimat verdim) demek istiyor. Talimat verdiğini söylüyor zaten. Evrensel bir kural vardır. Kimin suçlu olup olmadığına siyasetçi karar vermez. Kimin suçlu olup olmadığına kararı ancak hakim verir. Şimdi bir ülkenin başbakanı veya cumhurbaşkanı veya ana muhalefet partisinin genel başkanı veya milletvekili, kalkıp 'falan kişi suçludur' diye özel bir suçlama yapamaz. Çünkü böyle bir yetkisi yoktur. Dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur. İster az gelişmiş olsun, ister çok gelişmiş olsun, isterse dikta yönetimi olsun, kararı hakim verir. Şimdi siz kalkıp diyorsunuz ki 'ağır mahkumiyet çıkacağına inanıyorum.' Yani 'ağır mahkumiyetler çıkarın beyler, size talimat veriyorum.' 40'ların Almanya'sında bu uygulamanın adı Führer'e doğru. Yani Führer ne düşünüyorsa benzerini yapacaksınız. Hatta onların meşhur bir adalet bakanı yardımcısı var. Hakimlere genelge çıkarıyor, talimat veriyor. 'Vereceğiniz kararlarda iyi düşünün. Führer neyi düşünüyorsa ona göre karar verin' diye açıklamaları var. 1940'ların Almanya'sına geldik şimdi."
Kılıçdaroğlu, "Bu ülkede milyonlarca insan demokrasi istiyor, yargı bağımsızlığı istiyor. Saray'da bana ne sözü verdiler biliyor musunuz? Bir sefer gittim. 'Yargı bağımsızlığını sağlayacağız' dediler. 'Bu düzenlemeyi yapalım' dediler. İki toplantı yapıldı, bir daha gelmediler toplantılara. Kim yalan söyledi? Kim verdiği sözün arkasında durmadı? Verdiğim her sözün arkasında durdum ama onlar verdikleri sözlerin hiçbirisini tutmadılar." iddiasında bulundu.
Yürüyüşün hayatının en önemli olaylarından birisi olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, "Bu yürüyüş benim sorumluluğunun ağırlığını bana hatırlatan bir yürüyüştür. Herkesin çekindiği, herkesin korktuğu, kimsenin düşüncesini rahatlıkla ifade edemediği bir ortamda benim konuşmam lazım, benim mücadele etmem lazım. Gerekirse bedel ödemeyi göze almam lazım. Eğer ben bu mücadeleyi yapmazsam bu ülkeye karşı görevimi yapmamış olurum. O nedenle mücadeleyi yapacağım. Ha bu beni lider yapar, yapmaz o ayrı bir şey. O konudaki karar bana ait değil, topluma aittir ama bu ülkenin bekası için, bu ülkenin geleceği için, bu ülkede hepimiz birlikte yaşayalım iradesini ortaya koymak için mücadele etmemiz lazım. Bu mücadele hak mücadelesidir, hukuk mücadelesidir, adalet mücadelesidir. O yüzden sloganda 'hak, hukuk, adalet' diyoruz." ifadelerini kullandı.
- "Toplumun adalete, demokrasiye ve özgürce düşüncelerini ifade etmeye ihtiyacı var"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, bıçağın kemiğe dayandığını, bu noktada üzerilerine düşen görevleri yapmazlarsa ülkenin sonun felaket olacağını öne sürdü.
Kendisinin 69 yaşında olmasına rağmen 450 kilometre yürüdüğünü hatırlatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Niye yürüyorum? Benim bir sorunum yok ki. 3 çocuğum var, üniversiteyi bitirdi, elleri ekmek tutuyor çok şükür. Ama benim bu ülkeye karşı bir sorumluluğum var çünkü ben siyaset yapıyorum. Toplumun adalete, demokrasiye ve özgürce düşüncelerini ifade etmeye ihtiyacı var. Bu ortamda ben nasıl suskun kalabilirim, nasıl sadece genel merkezde oturabilirim ve bu ortamda nasıl sadece Meclis kürsüsüne çıkıp konuşabilirim? Bunu yapamam. O alanlarla sınırlı kalırsam, görevimi yapmamış olurum. Çünkü bizim hareket alanımızı kesiyorlar. Medyanın yüzde 90'dan fazlası iktidarın kontrolünde. Böyle bir yapı olabilir mi? Bereket versin o gazeteler satmıyor, satmadıkları için istediklerini yazsınlar. Televizyon kanalları sabah akşam bize bir sürü suçlamalar getiriyorlar ama ben şuna inanıyorum. Ben haklıyım, haklıysam güçlüyüm. Haklıyız, güçlüyüz bu ülkeye adaleti, demokrasiyi, huzuru, bereketi mutlaka ama mutlaka getireceğiz."
Adaletin evde, sokakta, köyde, metropolde her yerde aranması ve sağlanması gerektiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, adaletin herkes için geçerli bir kavram olduğunu bu nedenle ailecek yürüdüklerini söyledi.
Yürüyüş boyunca konvoyun güvenliğini sağlayan güvenlik güçlerine de teşekkür eden Kılıçdaroğlu, "Zaman zaman bizden talepleri oldu bu talepleri karşıladık. Sağ olsun onlar da bizim taleplerimizi yerine getirdi. Barışçıl bir yürüyüş olduğu zaman zaten güvenlik güçleriyle bir sorunumuz da yok. Bizim güvenliğimiz için yürüyorlar. Onlar halkın polisi ve jandarması, biz kendileriyle gurur duyuyoruz." ifadelerini kullandı.
- "Türkiye'nin büyüklüğüne uygun bir dış politika izlemesini istiyorum"
Kılıçdaroğlu, Sakarya'da Suriyeli hamile kadın ile bebeğinin öldürülmesinin hatırlatılması üzerine, şunları kaydetti:
"Haberi duyduğumda tüylerim diken diken oldu. Bu vahşeti yapana insan denir mi bilmiyorum. Bu insanlığa sığmaz. Umarım failleri cezalandırılır. Suriye konusunda izlenen dış politikayı eleştirdim, yanlış olduğunu söyledim. Oradaki bazı radikal gruplara silah ve cephane gönderilmesinin, orada Müslüman kanının akıtılmasının ve kardeşin kardeşe kırdırılmasının doğru olmadığını söyledim. Beni eleştirdiler, 'Sen Suriye'yi destekliyorsun' dediler. Ben kimseyi desteklemiyorum, ben insanların ölmesini istemiyorum, kan akmasını istemiyorum. Türkiye'nin büyüklüğüne uygun bir dış politika izlemesini istiyorum. Orta Doğu'da sorunun parçası değil çözümün anahtarı olmasını istiyorum. Ne oldu Suriye'ye müdahale edildi? 4 milyon Suriyeli Türkiye'ye geldi. Bu insanlar ne olacak? Bu insanlar perişan. Bakın yakında Suriye mafyası göreceksiniz. Nasıl geçinecek bu insanlar? Bir yerden bunların kendi geçimlerini sağlaması lazım. Büyük bir kısmı sigortasız çalışıyor. Bu insanların geleceği ne olacak? Kim yarattı bu tabloyu? Bizim yanlış izlediğimiz dış politika yarattı. Bu insanların hiçbiri Türkiye'de de kalmak istemiyor. Kapıları açık bıraksak hepsi Avrupa'ya gidecek. Niçin? Uygarlık, medeniyet, hukuk orada. Kimse 'ben Libya, Irak, Suudi Arabistan'a gideyim' demiyor. Tam tersine 'uygar dünyaya gideyim' diyor. Uygar dünyanın politikalarını uygulamak varken neden Orta Doğu'ya benzemek için çaba harcıyoruz? Orta Doğu'da çatışmalar, terör oldu da ne oldu? Faturası Türkiye'ye çıktı. Ankara'da, Suruç'ta, İstanbul'da patlayan bombalar. Orta Doğu'dan gelen radikal gruplar eylem yaptılar, pek çok insan hayatını kaybetti. Fatura kime kesildi? Fatura ölenlere kesildi sadece. Ölenler öldükleriyle kaldı."