02 Ağu 2021 07:13 Son Güncelleme: 02 Ağu 2021 07:15

Kılıçdaroğlu adaylık tartışmalarına noktayı koydu! ‘Millet İttifakı derse ki…’

CHP lideri Kılıçdaroğlu, son günlerde sıkça konuşulan cumhurbaşkanlığı adaylığı ile ilgili tartışmalara ilk kez cevap verdi.

Sözcü’den Ruhat Mengi’ye konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, arka arkaya çıkan yangınlardan cumhurbaşkanlığı adaylığına kadar birçok soruya yanıt verdi.

İşte o röportaj…

– Anketlerde CHP ve İYİ Parti'nin oylarının arttığı, Cumhur İttifakı partilerinin oylarının düştüğü görülüyor. Sizce Cumhurbaşkanı Erdoğan, kaybedeceği görülen bir seçime girer mi?

Seçime girecek, hiçbir endişem yok. Bizi tahrik eden, sokağa çekmek isteyen, çatışma ortamı yaratmak isteyen gelişmeler olabilir, herkesin sakin olması gerekiyor. OHAL ilan etmek isteyebilir, etse de sandığa gidecek ve görevimizi yapacağız.

VATANDAŞIN İSTEDİĞİ ADAY

– Öyle bir “cumhurbaşkanı nasıl olmalı” tarifi yaptınız ki sanki kendinizi tarif ettiniz.

Cumhur İttifakı'nın adayı belli; Erdoğan. AK Parti ve MHP milletvekillerinin tamamı koşulsuz ona uyacaklardır. Çünkü kendi akıllarını kullanma ve olayları sorgulama gibi bir güçleri yok. Milletvekilliklerini de Erdoğan'a borçludurlar. Bizde ise demokrasi var, yani biz cumhurbaşkanı adayı belirlenecekse önce ittifak olarak bir araya gelmek ve oturup konuşmak zorundayız. Tek aday mı olsun, her parti ayrı ayrı aday mı çıkarsın, bu demokrasi kültürünün getirdiği bir şeydir. Benim yaptığım cumhurbaşkanlığı tanımı ise toplumun özlemle beklediği bir cumhurbaşkanı tanımı. Bu cumhurbaşkanının kendisi, ailesi ve yaşam tarzıyla topluma örnek olacak. Vatandaş tarif ettiğim gibi bir cumhurbaşkanı istiyor. Yeni cumhurbaşkanı da başlangıçta olağanüstü yetkilere sahip olacak. “Cumhurbaşkanı oldum, bütün yetkiler bende, ne demek parlamenter sistem, nereden çıktı bu” derse her şey tuzla buz olur. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'i getireceğiz ve sahip olduğu yetkilerin önemli bir kısmını tekrar parlamentoya devredecek. Dolayısıyla, seçilecek cumhurbaşkanının nefsine hakim olması, verdiği sözde durması lazım.

ÇOK ONURLU BİR GÖREV

– “Millet ittifakı karar verirse ben olurum” diyor musunuz?

Elbette, yani Millet İttifakı derse ki “Siz aday olun”, kabul ederim. Çünkü onurlu bir görev cumhurbaşkanlığı ve onurlu görevin çok ötesinde Türkiye'ye gerçek anlamda demokrasiyi getirecek kişi olacak. Hem parlamentodaki ittifaka güven verecek, hem size oy vermeyen vatandaşların da kucaklandığını görecek. Bunu yapmak zorundayız. Bu aşamada tartışmayı kişiler bazına indirgemek doğru değil. Biz önce cumhurbaşkanı nasıl biri olmalı, “nitelikleri” ne olmalı, onu tartışmalıyız.

SANDIĞA GİDECEK

Ruhat Mengi'ye konuşan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Erdoğan, seçime gidecek hiçbir endişem yok” dedi.

Artık Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem tek çözüm, halk da görüyor

– Ülke sorunlarına çözüm bekliyor, milletin de sabrı kalmadı.. Seçim 2023'te olacak deniyor ve bu 2 sene içinde neler olacak, ne gibi olaylar çıkacak o da belli değil.

TEK YOL SANDIK

Çözüm için tek yol var, 2023 veya 2022 olur, bu sandık gelecek. Sandık gelmeden sorun çözülmez, sorunun çözüm anahtarı seçimdir, erken seçimdir. Otoriter bir rejimi demokratik yollarla sonlandırmış olacağız. Bu, Türkiye'de yaşayan herkesin tarihi sorumluluğudur. Özellikle ilk kez 2023'te oy kullanacak 6 milyon 300 bin gencin tarihi bir sorumluluğu var, bu gençler sandığa gitmeli ve demokrasiden yana oy kullanmalı. Bunu yaptığımız takdirde dünya siyaset tarihine de güzel bir armağan bırakacağız, “otoriter bir yönetimi demokratik yollarla indiren bir ülke” kimliği kazanmış olacağız. Millet İttifakı içindeki partiler ve henüz bu ittifakta olmayan Gelecek Partisi ve Deva Partisi gibi partilerin desteğiyle bu süreci sonlandırmamız lazım. Ondan sonra Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'e geçmek

zorundayız.

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ

– Nasıl bir yol izlenecek?

Bu sistem artık var olan sistemden rahatsız olan bütün partilerin ortak söylemine dönüştü. Bu “eskiye döneceğiz” demek değil, eskinin de hatalı yanlarını ortadan kaldıran, kısır tartışmaların içine sürüklenen bir siyaset anlayışını da çözmek istiyoruz. Tam tersine, parlamento çok güçlü olmalı, yürütme organı (hükümet) attığı her adımda yasama organına (Meclis) vatandaşa hesap verebilmeli. İlk yapacağımız iş, kısa bir Anayasa değişikliği ile parlamentoyu güçlü hale getirmek. Belki de Türkiye tarihinde ilk kez bütün kesimlerin katılımıyla bir anayasa yapmamız gerekiyor. Yasama, yürütme ve yargının üzerinde hiçbir vesayeti, baskıyı kabul etmiyoruz. Üniversiteler, medya üzerinde de, düşünce özgürlüğü üzerinde de… Vesayetin olduğu yerde demokrasi olmaz.

– İktidara yakın medya kesimlerinde siz HDP ile seçim ittifakı yapmışsınız veya yapacakmışsınız gibi ifadeler var. HDP ile ittifak söz konusu mu?

Biz HDP ile hiç ittifak yapmadık ki. Sadece İYİ Parti ve Saadet Partisi ve Demokrat Parti ile ittifak yaptık, aynı ittifakla yola devam edeceğiz. Zaten HDP de açıklama yaptı “İttifak gibi bir arayışımız yok” dediler. İktidar bizi farklı bir alanda konuşlandırmak istiyor, bu iftiralar daha önce de atılmıştı ama halk yerel seçimde dersi verdi, “Ben bunlara inanmıyorum” dedi. Bundan sonraki seçimde yine ders verecek.

– HDP “Biz AKP ile de masaya oturabiliriz” diye bir açıklama yapmıştı, olabilir mi?

Evet, yaptılar, biz diğer partilerin ne yaptığını bilmiyoruz. Türkiye'nin gidişi kötü, olağanüstü bir karamsarlık her eve girmiş vaziyette, Türkiye'nin bu karamsar havadan çıkması lazım. Bunun için de bizim gençler için, çiftçi için, esnaf için ne yapacaksak çözümleri anlatmamız lazım.

– Sayın Hüsamettin Cindoruk'un ortaya attığı bir öneri var. “Ben muhalefet lideri olsam, Meclis'ten çekilirdim. Bu iktidarı zorlar” dedi. Muhalefet partileri parlamentodan çekilemez mi?

Sayın Cindoruk duayen bir siyasetçidir ama bana göre şu anda sine-i millete dönmek çözüm değil, çözüm olsa dönelim. Önce şu konuda hepimizin anlaşması lazım, biz sine-i millete döndüğümüzde bizim milletvekilliğimiz düşmeyecek ki. Parlamentonun iradesine bağlı, onlar “kabul etmiyoruz” diyecekler, ne yapacağız? Bizim bir başka görevimiz var, biz parlamentonun tutanaklarına ilerde tarih yazacak belge bırakmalıyız. Verdiğimiz önergeler, bu önergelerin reddedilmesi aslında Türk siyasetini yazacak olanlar için önemli belgelerdir, biz bunu yapmak, bu mücadeleyi sürdürmek zorundayız.

DAHA KÖTÜSÜNÜ BELEDİYELERİMİZ ÖNLEDİ

Kemal Kılıçdaroğlu, yangınla ilgili “Bizim belediyeler olmasa durum çok daha vahim olacaktı” dedi.

– Orman Bakanı Bekir Pakdemirli “Yangın söndürme uçağımız yok” diyor, Cumhurbaşkanı “Türk Hava Kurumu'nun elinde uçak filan yok” diyor. Siz “Uçakları belediyelere kiralayın, onlar kullansın” dediniz. Uçak var mı, yok mu, varsa neden kullandırılmadı?

Biz “Belediyeler parasını ödesinler, uçaklar gelsin” istedik ama o da olmadı. Bakın, 2002'de 176 yerde orman yangını çıktı ama çoğumuz orman yangınından haberdar dahi olmadık çünkü THK'na ait uçaklar 4'er 4'er 4 ayrı yerde konuşlanıyordu; İstanbul, Edremit, Çanakkale ve İzmir'de, 3 tane de keşif uçağı… Bunlar da herhangi bir yerde yangın olup olmadığını sürekli gözetiyorlar, bir yerde yangın varsa süratle müdahale edip söndürüyorlardı. Şimdi yangın var, uçak yok. Yangın var, yeterli helikopter yok. “Envanterimizde uçak yok” diyorlar, uçak yoksa siz 19 yıldır ne yapıyordunuz? Kaldı ki orman yangınını söndürme olayını bir ihaleye bağlamak kadar saçma bir şey yoktur. Kamunun THK var, cumhuriyetle yaşıt olan bir kurum, görev alanı bu. Bu kurumu mahvettiler, cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan bütün kurumları yok etmek için özel bir çaba harcadılar, o kurumlardan bir de THK'dır. THK'nın bu hale getirilmesinin tek sorumlusu iktidardır. Baskı kurması, yöneticileri değiştirmesi, kayyum ataması, oralarda ciddi yolsuzlukların olması, Erdoğan bunların hepsini seyretti çünkü yok etmek istiyordu, yok etti. Şimdi ormanlar yanıyor, arka arkaya bakanlar gidiyor, ne yapıyor bakanlar? Vali bir tarafta, kendileri öbür tarafta, telefon ediyor, bilgi alıyorlar, o kadar. Eğer bizim Ankara, İstanbul, İzmir, Mersin gibi büyükşehir belediyelerimiz olmasa durum çok daha vahim olacaktı.

– Uçamaz dedikleri uçaklarla THK 2019'da Teknofest'te yangın söndürme tatbikatı yapmışlar…

Uçamaz dediklerinde tatbikat yapıldı ve bu uçakların denizden veya gölden aldıkları suyla bir yangını nasıl söndürdükleri de kamuoyunun önüne kondu. Fakat 2019'dan bugüne kadar bazı ciddi olaylar oldu, Hükümet'in THK'yı dışladığı farklı bir yönetim yapısı ortaya çıktı. THK'nın akılcı politikalarla güçlendirilmesi gerekiyor. Erdoğan yapabilir mi, yapamaz. Bu yangın söner, her şey biter. Parlamento açıldığında THK ile ilgili bir araştırma önergesi vereceğiz. Kurumun eski yöneticilerinden kurumla ilgili bilgi alıyoruz ama isteriz ki bu konuyu TBMM'de AK Parti'nin de, MHP'nin de katıldığı bir ortamda sorgulansın. Reddedilecek, biz onu biliyoruz. Bir önerge mi geliyor, Saray'a bakıyorlar.

Röportajın tamamı için tıklayın!