Keskin Kalem’den zam bekleyen emekçilere çağrı: Geçim derdinizi bana anlatın!
Medyaradar'ın gizemli yazarı Keskin Kalem yine medya dünyasında ses getirecek bir yazıya imza attı.
Keskin Kalem’den zam bekleyen emekçilere çağrı:
Geçim derdinizi bana anlatın!
Zaman geçtikçe, her şeyin daha iyiye gideceği düşüncesi…
Şaşıracaksınız sırdaşlar, ama bu fikir aslında modern çağa ait.
Antik Yunan’da zamanın döngü halinde ilerlediğine ve bir süre sonra başa dönüldüğüne inanılırmış mesela…
Modern çağsa, ilerleme, her şeyin zamanla daha iyiye gideceği tohumunu serpmiş aklımıza.
O gün bugündür insanoğlu, bugünün dünden hep daha iyi olacağına inanıyor.
Fakat benim gibi, pek çokları bu sene yukarıda yazdıklarıma inanamıyor.
İşin felsefi boyutunu bırakıp, acı gerçeklerle yüzleşelim…
Yeni yıl gecesi 3-2-1 diye sayarken aklımda hep, özellikle sevgili meslektaşlarım için, içine girdiğimiz yılın daha zor geçeceği düşüncesi vardı.
Yeni yılın ilk gününden başlayan zam yağmuru, daha dumanı tüten diğer zamların üzerine belimizi bükmedi, adeta kırdı.
2021’nin son yazısında, medya patronlarına seslenmiştim.
Emekçilerin maaşlarının eridiğini, geçimin imkansızlaştığını, pek çok muhabirin maaşının yeni asgari ücretin altında kaldığını yazmıştım.
Bu mesele tüm medya kulislerinden, kavgalardan, her şeyden daha önemli.
Son yazımla aynı gün TGC de basın emekçilerinin geçim derdini tüm çıplaklığıyla ortaya seren bir rapor yayımladı.
Sağ olsunlar…
Orada okuduklarım gerçekten içimi sızlattı.
Ülke için bu kadar kritik olan bir mesleğin geldiği nokta acıdır, umut karartıcıdır. Buyurun örnekler:
Erkek (39): Mesleğe ilk başladığımda iki yıllık deneyimime rağmen asgari ücretin dört katını kazanıyordum. 22 yıldır çalışıyorum şimdi asgari ücretin 1,5 katı alıyorum. Eskiden gazeteler arası gazeteciler transfer edilirdi ücretler artardı. Şimdi birçok yayın organı kapandığı için öyle bir şansımız da kalmadı.
Kadın (47): Bekar anneyim. 28 yıldır gazetecilik yapıyorum. Kiram 2 bin 600 TL, aylık sabit giderim 3 bin 800 TL. Kredi borçlarım var. Bunların toplamı da bin 750 TL. Üniversite öğrencisi bir çocuğum var. Emekli maaşım ve çalıştığım kurumdan aldığım maaş ile birlikte elime geçen 8 bin TL. Yüksek kur ve enflasyon nedeniyle geçinme imkanı bulamıyorum. Kredi kartıyla ay sonunu getirmeye çalışıyorum. Enflasyon yüzünden paranın bir değeri kalmıyor.
Önceki yazımda söylemiştim, Ocak ayının ilk haftasına girdik, tüm meslek gruplarında zam oranları belirlendi.
Medyada hala tık yok.
Patron katları sessiz.
Herkes bir diğerinin ne kadar zam yapacağına bakıyor…
MEDYADA BİR GRUP AZINLIĞIN DIŞINDA KALAN EMEKÇİ AÇLIK SINIRINDA.
BİR TEK KÖŞESİNDEN, EKRANDAN AKÇELİ İŞ YAPAN MUTLU.
Gazeteci milleti enteresan, hep söylüyorum sırdaşlar.
İşimiz başkalarının derdini anlatmak.
Ama ne zaman kendimizle ilgili bir dert olsa sesimizi duyuramıyoruz.
Ben, bu naçizane köşemi, sizlerin derdine ortak etmek istiyorum.
Lütfen geçim sıkıntınızı, meslekte yaşanan erozyonu, gazeteciliğin patronlar nezdinde ne kadar değersizleştirildiğini anlatın.
Kendi deneyimlerinizle, ben de tıpkı TGC raporunda olduğu gibi isminizi vermeden, yayımlayayım.
Sesimizi sadece patron katlarına değil, herkese duyuralım…
Mail adresim: [email protected]
Sevilay Yılman Soylu’ya mı parmak salladı?
Sırdaşlar, medya mahallemizin açık ara, her döneme göre şekil değiştiren, bu işin en mahir karakterlerinden biri Habertürk yazarı Sevilay Yılman.
Şimdi can düşmanı olan Fatih Altaylı’yla başörtüsüyle dalga geçtiği videosu, hükümete yakın hesaplar tarafından paylaşıldı.
İkilinin eski yakınlıklarını ve ekran rezaletlerini bilen benim gibi dinozorlar için şaşırtıcı değildi elbet.
Aslında birbirine bu kadar benzeyen iki şahsın önceleri eski dost sonra ise düşman olması şaşırtıcı geliyor değil mi?
Aslında ŞAŞIRACAK bir durum yok.
Medya düzeninin yarattığı bu karakterlerin dostluğu da düşmanlığı da kendi çıkarlarına göredir.
Yani bencil çıkarlarına nasıl geliyorsa, dost da olurlar düşman da... Yeter ki; egoları hoş olsun.
Diyeceğim o ki; bunların dostluğu da düşmanlıkları gibi sahtedir.
Dikkatli bakanların göreceği gibi yaşadıkları sahte hayatın, çarklarının kırıldığı günlerin arefesindeyiz...
Neyse…
Malumunuz adı SBK’nın ablasına çıkan Yılman, bir süredir cezalı.
Tek ayak üzerinde köşede bekliyor.
Nedeni Maliye Bakanı Nureddin Nebati’yle röportajı.
Yani aslında kamuoyunun röportaj sandığı ancak ikili arasındaki konuşmanın izinsiz yayınlandığı o köşe yazısından bahsediyorum.
Peki bu sohbetin izinsiz yayınlandığını nereden biliyoruz?
Altaylı’nın ifşasından…
O da köşesinden can düşmanı Yılman’ı ifşa edince sansüre uğradı.
Karışık değil mi?
Çünkü Habertürk binası Bizans sarayına rahmet okutur!
Neyseee sırdaşlar.
O röportaj yayınlanıp ekonomi türbülansa girince ve Külliye röportaja çok kızınca Habertürk Yılman’ı köşeye çekti.
O gün bu gündür kayıp SBK ablası Sevilay Yılman...
Patronu kendisine ne yazı yazdırıyor.
Ne de ekrana çıkarıyor.
Yakın çevresinden keskin kulaklarıma gelenlere göre bu duruma yeterince öfkeli olan Yılman,
bir de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun suç duyurusuyla adeta şoka uğramış.
Malum, Yılman iki yazısı nedeniyle geçtiğimiz hafta Soylu’nun suç duyurusunda bulunduğunu ve basın savcısına ifade verdiğini açıklamıştı.
Yazıların temel konusu SBK’ydı ve hatta birinde Yılman, SBK’yı ‘ne var yani adam ABD’yi dolandırmış Türkiye’yi dolandırmamış’ demeye getirerek savunmuştu.
Bendeniz de ‘bu yazı Habertürk’ün başına bela olur' demiştim. Tam da dediğim gibi oldu....
Soylu’nun bu skandal iki yazı hakkındaki suç duyurusu nasıl sonuçlanır bilmiyorum.
Ancak ilgimi çeken Yılman’ın Odatv’ye yaptığı ‘bakan bana parmak sallıyor’ açıklaması oldu. Yani "İçişleri Bakanı beni tehdit ediyor" imasında bulundu.
Hemen arkasından da sosyal medya hesabı instagramdan bir paylaşım yaptı.
Sevilay Yılman'ı tanıyanlar yaptığı paylaşımı görünce "İçişleri Bakanı'nı kendisine parmak sallamakla suçlayan Sevilay Yılman acaba kime parmak sallıyor?" diye soruyor.
Haklı soru...
Muhatabı kendisini biliyor tabii ama biz yine de size soralım.
Acaba SBK'nın ablası Sevilay Yılman kime parmak sallıyor?
İnsan merak etmeden edemiyor.
Bu paylaşımın hedefi kim?
Kim gardını alsın?
Ne anlamda fena bir insansınız?
Daha fena neler yapacaksınız?
Sanırım tüm Türkiye yakında öğrenecek.
Çünkü artık Habertürk’te yaşanan, Habertürk’te kalmıyor, malum.....
Medyada Metin Gürcan depremi ne zaman?
Sırdaşlar Türkiye’nin bir günlük gündemi, bir İskandinav ülkesinin 100 yıllık gündemine eş değer.
Yanlış okumadınız. Bir Norveç vatandaşı yüz yılda göremez 1 yılda yaşadığımızı...
Sabah konuştuğumuz şeyi öğle unutuyoruz.
Her gün baş döndürücü gelişmeler yaşanıyor, hangi biri üzerine kafa yoralım bilemiyoruz.
Hatırlarsanız bir casusluk meselesi medyamızı derinden sarsmıştı.
Hani DEVA partisi kurucularından Metin Gürcan’ın siyasi ve askeri casusluktan tutuklanması meselesi…
Partisi bir iki rüzgar estirdi ama herkes üzerine yattı.
Metin Gürcan sanki hiç var olmamış, hiç siyaset yapmamış, hiç ekranlara çıkmamış gibi…
Çünkü yabancı ülke diplomatından zarf içinde para almanın pek izahatı yok.
Neyse bu yargının işi.
Daha evvel, Gürcan skandalının medyada kimleri vuracağı üzerine bir yazı kaleme almıştım.
Ve şunları demiştim:
Gürcan meselesi en çok kimi, nereyi vuracak?
Aslında cevap basit, tutuklanmadan önce hangi büyük kanallara konuk olmuş?
Kimlere konuşmuş?
Bir bakın.
Hangi ekranlar sık sık kendisine yer vermiş?
O ekranlardan kimlerle sıkı arkadaşlık kurmuş?
Bilgi analiz paylaşmış?
Milli güvenlik meselelerinde görüş almış?
Yazımı okuduktan sonra buyurun bakın.
Hepsi açık kaynaklarda var aslında.
Gürcan’ın Twitter paylaşımları iyi bir gösterge.
Gürcan’ı parlatan bir kanal ve onun bir yayın yönetmeni var ki…
İlişkileri eskiye dayanıyor.
İşte tüm bağlar da mercek altında.
Bir de buzdağının görünmeyen kısmı var.
Gürcan gibi, elçiliklere rapor analiz yazan gazeteciler…
Gürcan meselesinde İspanya, İtalya ön plana çıkmıştı.
Ama balığın büyüğü ABD ve Almanya’da…
İddialar doğruysa bu isimler arasında, Doğan medyada GYY’lik yapmış, diplomasi konusunda yıllardır yazan çizen bir isim de var.
Bu ismin ayrıca Abdullah Gül’e yakınlığı da biliniyor.
Bu Gürcan meselesi herkesin tahminlerinin, hayallerinin ötesinde, çok ciddi bir mesele.
O nedenle takipte olacağım, sık sık yazacağım.
Sözümde duruyorum ve keskin takibim sonucu, radarıma takılan son bilgileri paylaşıyorum.
Malum depremler tahmin edilemez, devletin işleri de öyle.
Zaman vermek mümkün değil.
Ama iddialara göre, Gürcan soruşturmasının medyaya uzanması an meselesiymiş.
Önceki yazımda bahsettiğim bazı isimlerin uykularının kaçtığı kulağıma geliyor.
Özellikle de Libya ve Doğu Akdeniz konusunda Gürcan’la bilgi paylaşan birkaç gazeteci radarda…
Bekleyip göreceğiz…
Dediğim gibi, takipteyim.