Sevgili Dostlar, Merhaba! Cumhuriyet gazetesine operasyonla haftaya başladık. Sanırım daha uzun süre de bu konudaki gelişmelerle yatıp kalkacağız. Şuna inanın lütfen, 40 yılı aşkın meslek yaşamım boyunca masamdan, odamdan indirmediğim bir söz vardır, Albert Camus’un sözü: “Basın iyi veya kötü olabilir ama basın özgürlüğü yoksa sadece kötü basın söz konusu olur.” Buna gerçekten inandım ve hala da inanmaktayım. Ancak kol kırılır yen içinde kalır demeyenlerdenim. Bu yüzden somut bilgiler temelinde yorum yapıyorum, sizlerle bildiklerimi yürekten paylaşıyorum. İşinize yarayanları alın, ananızın ak sütü gibi helal olsun. Tepe tepe kullanın! Cumhuriyet gazetesinde dönen dolaplara dair sadece üç-beş cümle ettim, aman Allah’ım işitmediğim küfür, duymadığım hakaret kalmadı! Ayıptır, cevaben tek kelime edeyim; söz henüz başladı. Ben sadece Pandora’nın kutusunu araladım, arkası gelecek, gerçekler gün yüzüne çıkacak ve Cumhuriyet’in kurucu iradesi Atatürk’ün arkasına sığınarak her türlü haltı yiyenler karşısında Keskin Kalem’i bulacak! Bakalım el mi yaman, bey mi yaman! Pazartesi sabahından bu yana Cumhuriyet gazetesine sahip çıkma bahanesiyle ortaya çıkanların çoğu gerçeği söylemiyor! Yani YALAN! Tıpkı “ben televizyonda sadece belgesel izliyorum” yalanı gibi bir şey. Ey gazetenin önünde toplananlar, ey televizyonlarda çıkıp mangalda kül bırakmayanlar, özgür basın diye bas bas bağıranlar! Babası Milli İstihbarat Teşkilatı’nda daire başkanlığı yapmış biri olan Can Dündar’dan çok daha cesursunuz, bunu teslim ediyorum. O gitti hayranı olduğu emperyalistlere, kapitalizmin ağa babalarına, bu toprakları işgal etmiş Avrupalılara sığındı. Ben şunu çok iyi biliyorum, sizlerin derdi basın özgürlüğü falan değil. Siz, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a olan öfkenizden Cumhuriyet’e yönelik operasyonu bahane ediyorsunuz. Yani gene sap ile samanı karıştırıyorsunuz! Şunu herkes bilsin ki; Cumhuriyet’e destek verdiğini söyleyenler, şayet gerçekten bu gazeteyi okuyor olsa 80 milyonluk bu memlekette tirajı 50 binin altında kalmazdı! Vallahi iyi bilmesem yazmam. Bu dediğim rakam da gerçekte satılan gazete sayısını yansıtmıyor. Türkiye genelinde bayiden satan Cumhuriyet gazetesi 10 bini geçiyorsa, şeref sözü veriyorum, 4 tane implant dişimi bile kıracağım. SÖZ! Şayet gazeteye sahip çıktığı palavrasıyla bas bas bağıran CHP’liler Cumhuriyet gazetesi satın alıyor olsaydı, tirajı 11 milyon 898 bin olurdu! Çünkü CHP’ye geçen yıl Kasım ayında oy verenlerin sayısı bu! Güldürmeyin lütfen Sayın Cumhuriyet severler! Bu gazete benim mesleğe adım attığım 1960’ların sonundaki gazete değil. 70’lerdeki, 80’lerdeki, hatta 1990’lardaki Cumhuriyet hiç değil. Gazete FETÖ/PKK ajandasına hizmet eder hale geldi. Benim yazdıklarımı tekzip edercesine açıklama yapan ve görevden uzaklaşması baskıları sonucu istifa etmek zorunda kalan eski genel yayın müdürü İbrahim Yıldız kardeşim dün ne dedi? “Teröriste terörist diyemediler, gazete battı!” Rahmetli Abdülkadir Yücelman’ın yanında, Cumhuriyet spor servisinde çalıştığı günlerden tanıdığım İbrahim Yıldız kardeşim suskunluğunu Medyaradar'ın usta röportajcısı Alev Gürsoy Cimin'e bozdu. Benim bildiğim, İlhan Selçuk abimiz “kontrol edilebilir bir muhafız” olduğuna kanaat getirdiği için İbrahim kardeşimizi genel yayın yönetmeni yapmıştı. Zaten bunu söylüyordu da. Bir gün rahmetlinin Ulus’taki evinin olduğu sokakta karşılaştığımızda da itiraf etmişti; “Hasan Cemal beni uykusuz bırakıyordu. Gazete şimdi tümüyle benim kontrolümde. İbrahim dil bilmez, derinliği olan biri değil. Siyaset falan bilmez ama kafamı yastığa koyduğumda uyuyabiliyorum. İtirazsız, tartışmasız bir çocuk” demişti! İbrahim Yıldız koltuğa oturduktan sonra pek değişmedi. Sadece, ağzına sigara koymayan İbrahim kardeşimizdeki tek değişiklik pahalı puro tiryakisi haline gelmesi oldu. Bir de büyük marka şirketlerin beleş gezilerine muhabirlerini yollamak yerine kendisi katıldı, bol bol rüyasında görebileceği ülkeleri gezdi. Artık o kadar da olacak yani! Koskoca genel yayın yönetmeniydi ne de olsa! İbrahim Yıldız, Medyaradar’a verdiği röportajda, gazetenin mali konularına ilişkin devletimizin ilgi mercilerine bilgi falan vermediğini söylemiş. Peki İbrahim kardeşim, senden bir yalanlama da A Haber’e göndermeni rica ediyorum. İbrahim Yıldız kardeşim; havuz medyasının ortalığı kasıp kavuran, reytinglerde çoğu zaman NTV ve CNN Türk’ü sollayan haber kanalı A Haber’de senden söz ettiler. Pazartesi gecesi Canan Barlas’ın sunduğu programda FETÖ denen vatan haini alçakların abilerini, ablalarını ve ABD’ye kaçan korkakları deşifre eden, pisliklerini ortaya saçan başarılı gazeteci kardeşimiz Abdurrahman Şimşek, “İbrahim Yıldız’la konuştum, çok çarpıcı bilgiler verdi” dedi. http://www.ahaber.com.tr/webtv/programlar/canan-barlas-ile-gundem/canan-barlas-ile-gundem-1477991552 Sabah Özel İstihbarat Müdürü Şimşek ile Taksim civarında bir kafede buluşup dertleştiğini duydum. Bak, Abdurrahman Şimşek kardeşimiz 1 Kasım gecesi, A Haber’deki programın 30’ncu dakikasında “Cumhuriyet’in Ceyarı” dediğimiz Hikmet Çetinkaya hakkında senin söylediğini iddia ettiği bir şeyler anlattı: “Ben Hikmet Çetinkaya’nın kaç para aldığını, üç kuruş para için iki dakikada arkadaşlarını sattığını, jurnallediğini bizzat İbrahim Yıldız’dan duydum.” Neyse, senin gibi değerli bir kardeşimi üzecek şeyler yazmak istemiyorum. Amacım bu değil. Senin dediğine katılıyorum; "Can Dündar ve ekibi gazeteyi iyi yönetemedi, batırdılar, dilleri, habercilikleri sorunluydu ama yine de operasyon basın özgürlüğüne darbedir." Keskin Kalem’in kolay kolay yalan şeylere imza atmayacağını, içi boş dedikodulara itibar ve tenezzül etmeyeceğini ve de bu tür şeylere asla ihtiyaç duymayacağını bilmeni istiyorum. * * * TÜRKİYE RANT TELEVİZYONU (TRT) Sevgili Dostlar, iki gün gecikmeli de olsa nihayet TRT ile ilgili ileride açacağım dosyanın birkaç sayfasını sizlerle paylaşmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum! Türkiye’nin “en rahat ve en kolay rant elde edilebilen kurumudur” TRT… Binlerce çalışanı, memuru olan bu kurumda yüzlerce kişi, hatta bini aşkın çalışan sadece ve sadece bankaların para makinalarından maaş çekerek yaşamını sürdürür. Yani ense yapan, halkın vergilerini sömüren, utanma arlanma olmayan, kelimenin tam anlamıyla asalak tiplerdir bunlar. Gidin TRT'nin Ankara Oran’daki Genel Müdürlük binalarına, koridorlarında eşine dostuna rant peşinde koşan milletvekillerini görürsünüz. Kimin umurunda liyakat? Çoğunun bu meslekle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Siyasal kadrolaşmanın ne demek olduğunu görmek için en açık adres TRT’dir. Şimdi soruyorum; AK Parti iktidarı boyunca birinci dereceden akrabalığı bulunan bakan veya milletvekili akrabası kaç kişi TRT’de istihdam edildi? Kaç TRT çalışanının akrabası üst düzey bürokrat veya siyasetçi? Böyle bir pespayeliği İngiliz yayın kuruluşu BBC, Alman yayın kuruluşu DW, Amerikan yayın kuruluşu VOA’de göremezsiniz. TRT bu ülkenin sırtında kan emici bir yapıdır. Bir zamanlar saygınlığıyla anılan TRT çiftliğe dönüştürülmüştür. AK Parti bu kurumda istediği gibi at oynatmaktadır. AK Parti referansı olmayan tek bir çalışan neredeyse kalmamıştır. Yılların çalışanları da, ekran yüzleri de banka matik memuruna dönüştürülmüştür. Pasifize edilerek ekranlardan, haber merkezlerinden ve yapım işlerinden uzak tutulmaktadırlar. Sesinin çıkaran da yurdun dört bir yanına sürgün görevlere gönderiliyor. Yalansa yalan deyin efendiler. TRT’de yönetici koltuğuna oturtulan, yani AK Parti iktidarı tarafından görevlendirilen kaç kişinin banka hesabı, mal varlığı işe başladığı dönemdeki gibi kalmıştır acaba? Müdür tayfasında adı ranta, akçeli işlere bulaşmamış sayısı bir elin parmakları kadardır. Haksız mıyım Nasuhi Güngör efendi? Sayende İstanbul’da Kabataş set üstünde dubleks ev sahibi olan ‘Arabacılar’ dostunun Mecidiyeköy’deki taşeron stüdyosunu bilmeyen kalmadı! TRT’den haksız kazanç elde eden o kadar çok yapım şirketi var ki, hangi birini saysam acaba? FETÖ’nün TRT’de bir dönem fırtına estiren çocuklarından Ahmet Böken’in yönetici olduğu döneme ilişkin bir araştırma-soruşturma yapıldı mı acaba? FETÖ çocuğu Böken döneminde kurulan ve TRT’ye program yaptırılan naylon yapım şirketlerinin bugün esamesi okunmuyor. Aynı durum Nasuhi Güngör dönemi için de geçerli. Bir dönemin car car konuşan kudretli siyasetçilere de sesleniyorum. FETÖ elebaşı Fetullah Gülen aleyhinde Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gibi gür sesle haykıramayan, sus pus olan Hüseyin Çelik ve Bülent Arınç beyler, TRT’den akçeli işler almış yakınlarınız var mı yok mu? Sevgili Dostlar TRT gibi içi boşaltılan, paraları çar çur edilen başka bir devlet kurumu göremezsiniz. Gidin Oran’daki merkezin otoparkına, ya da İstanbul Ulus’taki ve Tepebaşı’ndaki TRT otoparklarına bakın. Çoğu TRT yöneticisi lüks araçlara, değeri en az 100 bin liradan başlayan arabalara biniyor. Yani memur maaşıyla zar zor alınabilecek arabalara! TRT’nin şöhreti gazete sütunlarına yansımış, (Mahmut Övür’ün Sabah’taki köşesine taşıdığı bir isim) müfettiş raporlarıyla memur olmaması kararı verilmiş Malatyalı Kamil’i bilmeyen kaldı mı acaba? Kamil efendi hakkındaki memur olmamalı vurgulu raporu hangi el imha ettirdi acaba? Aslında bu iğrendiren sistem o denli açık işliyor ki anlatamam. TRT’ye iş yapmaları sağlanan, bu rant işi için kurdurulduğu şirket kayıtlarından ve sahip yapılarından açıkça anlaşılacak yapım şirketlerinin sahipleri de, gazetecilikle uzaktan yakından ilgisi bulunmayan tiplerdir. TRT’de bir televizyon kanalının satın alma gücü kadar akçeli bir bölüme yönetici olarak getirilen kişi, kardeşine ya da güvendiği bir arkadaşına yapım şirketi kurduruyor ve bu kanala projeler sunmaları sağlanıyor. Projeler, genellikle kabul edilir ve dolayısıyla yönetici de bu durumdan sebeplenir. Bakın beyler, özel kanallardaki bu tür uygulamalar, kanalın patronunu ilgilendirir. Para onun! Ama devlet kanalının başındaysanız ve böyle bir kumpasın içine girdiyseniz, bu hepimizi ilgilendirir, çünkü orada cebinize giren, yani çalıp çırptığınız, rüşvet diye tanımlanacak para bizimdir. Vergilerimizden aktarılmıştır. * * * KÜFÜR EDEN VALİ Sevgili Dostlar, Medya Mahallesinin Güzel İnsanları; Akçeli hayatlardan söz açılmışken TRT’nin eski Genel Müdürü İbrahim Şahin’i anmadan geçemeyeceğim. O şimdi Samsun Valisi. İbrahim Şahin geçen hafta Samsun’da PTT'nin 176. kuruluş yıl dönümü için düzenlenen etkinlikte konuştu. TRT’de Fetullahçı Terör Örgütü / Paralel Devlet Yapılanması deyince ilk akla gelen isimlerden biri olarak adı zikredilen Sayın İbrahim Şahin beyefendi, hakkındaki yolsuzluk söylentileri ayyuka çıktığı için sık sık öfke nöbetleri geçiriyor. Bana da küfür edeceğini biliyorum, canı sağolsun! İbrahim Şahin geçen hafta Samsun’da PTT'nin 176. kuruluş yıl dönümü etkinliğinde hakkında bir dizi iddiayı gündemde tutan eski gazeteci, şimdinin AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar’ın kulaklarını çınlattı. TRT'Yİ VE PTT'Yİ KİTABINDA ANLATACAK İki ciltlik bir kitap yazmak istediğini söyleyen Vali Şahin, şunları dedi: ''Kitapların birisi TRT'yi diğeri de PTT'yi anlatacak. Çünkü TRT'yle ilgili de söylenecekler var. Herhalde benim gibi dünyada 10 tane televizyon kanalı kuran yok. Bunları da yazmamız gerekiyor. Ne idüğü belirsiz, bizden program alamayanların saldırılarına bakmayın. Onlara sadece içimden küfür ediyorum, dışımdan gülümsüyorum. Ama onlara da verilecek cevabımız var. Dün başka şekilde saldıranlar bugün moda olduğu için farklı saldırıyorlar. Ama bunu herkes biliyor. Ruh halini beğenmediğimiz için TRT'ye çıkmasına müsaade etmediğimiz insanlar, şimdi ekran bulup sağa sola ağızlarında salyalarla küfür ediyorlar. Bunlara hiçbir şekilde müsaade edilmeyecek. Hakkımızı yasal olarak arıyoruz. Çünkü Ergenekon'un kitabını yazmış insanlar çıkmışlar sallıyorlar. FETÖ'cülere yağ çeken insanlar, bugün çıkıp FETÖ'cülere karşı çıkıyormuş gibi bir hava estirmeye çalışıyor. Anadolu insanımız bunları yutmuyor.'' Şahin, kameraların önünde hakkındaki iddialara öfkesini dile getirirken “içimden bunlara küfür ediyorum” dedi. Ne kadar ayıp Sayın Şahin! Madem yalan ve iftira, hukuka başvurun. İddiaları gündeme getiren sıradan biri değil, koskoca milletvekili. Şamil Tayyar, Ergenekon ve Balyoz davalarına ilişkin ithamların birinci derecede sesiydi, çok sayıda asker ve gazeteciyi içeri tıktıran operasyonların gizemli gazetecisiydi. Tayyar Bey, Ergenekon ve Balyoz davalarının sanıkları hakkında 24 TV’de sabah akşam akla ziyan iddiaları gündeme taşımıştı. Yazdığı kitaplardan servet edindi. Dünün sıradan muhabiri birden bire duayen haline geldi, itibarı yüz üzerinden iki yüz oldu! Şamil Tayyar şimdi de FETÖ hakkında Beyaz TV ekranlarından bas bas bağırıyor. Geçen Eylül’de Beyaz Tv'de yayınlanan “Son Söz” programında akla ziyan ithamlarına devam etti. AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar, Samsun Valisi İbrahim Şahin’in FETÖ’cü yapılanmanın TRT’deki mimarı olduğunu, hatta Vali Şahin’in eşinin ise Cemaat ablası olduğunu öne sürmüştü. Tayyar bu iddialarını ifade etmeyi sürdürürken bir dizi ayrıntılı şeyler de söylüyor: “ 2012 ya da 2013’te BM Genel Kurulu’nda o dönem Başbakan olan Erdoğan'ın tarihi bir konuşması vardı. O tarihi konuşmayı bizim çizgide saymayacağımız televizyon kanalları dahi canlı olarak verirken, vermeyen tek bir kanal vardı o da TRT Türk. Erdoğan’ın konuşması sürerken Sanremo’daki film festivalini verdiler, festival bitti o sırada Sayın Erdoğan’ın konuşması devam ediyordu. Dönmediler ve ne verdiler biliyor musunuz? Keçi belgeseli. O dönemde TRT’nin başında şimdi Samsun Valisi olan İbrahim Şahin vardı ve Şahin FETÖ’cü yapılanmanın TRT’deki mimarıdır.” AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar'ın iddialarını savunacak nitelikte delil ve belgelere sahip olup olmadığını bilmiyoruz. Bildiğimiz Samsun Valisi olan eski TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’in bol bol küfür ettiği. İşte size bu iddialara ilişkin birkaç haberin, işinize yarayacak yazının linki: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/samsun-valisi-trtdeki-feto-yapilanmasinin-mimaridir-422v.htm http://banuavar.com.tr/trtde-sorusturma-ve-anilar-banu-avar/ http://www.gundem360.com/haber-ak-parti-milletvekili-samsun-valisi-icin-neden-feto-cu-dur-diyor-.-16864.html * * * TRT’DE FETÖ SORUŞTURMASI TAM GAZ FETÖ’nün sızdığı kurumlardan biri olan TRT’de geniş çaplı bir soruşturma gerçekleştiriliyor. Yüzlerce kişi kurumdan uzaklaştırıldı, “Ancak hala içeride olanlar var” denilerek herkesin e postaları, sosyal medya hesapları aylardır didik didik ediliyor. Kurumun her bir biriminde inanılmaz bir inceleme yapılıyor. Öyle ki, cadı avı boyutunda bir soruşturma sürecinden söz ediliyor. Sevgili Dostlar, bu konuda yayımlanmış bir haberi de sizlerle paylaşmak isterim, dileyen bu linkten okuyabilir http://www.aksam.com.tr/guncel/trtde-hukukcu-yolsuzlugu/haber-521329 * * * TRT’DEKİ YOLSUZLUKLAR KİTAP BİLE OLMUŞTU! TRT yolsuzluk ve rüşvet batağından kurtulabilir mi, bilemiyorum. TRT’deki yolsuzluk iddiaları kitap bile olmuştu. TRT’de Bütçe Kontrol Elemanı ve Prodüksiyon Amiri olarak 14 yıl görev yapan Mustafa Aşçı, televizyon kanalına ait iddiaları ve yaşadıklarını bir kitapta derlemişti. Kitabın adı: “Türkiye Rant Televizyonu.” Aşçı, kitabında üst düzey yetkililerle yaptığı görüşmelere de yer vermişti. Kitapta birçok yolsuzluk iddiasına yer veriliyor. Onlarda biri TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’in kardeşi Mehmet Ali Şahin’e yapılan ödeme. İddiaya göre, Şahin’in şirketi olan MPS Yapım’a, 2.5 milyon lira üzerinde ödeme yapıldı Kitabın yazarı Mustafa Aşçı, bunu TRT Müzik Kanal Koordinatörü Necati Göksel’in şu ifadelerine dayandırmıştı: ”... Kendi kardeşi bu işleri çeviriyor o suç olmuyor, ben birisiyle şirket kursam, senle şirket kursam bir iş yapsam beni anında harcayabiliyorlar. Kardeşi bana ne dedi biliyor musun, kendi kardeşi Mehmet Ali Şahin, Allah’tan korkmasa bunları inkâr etmez. Aralık ayının sonunda ocak ayının başında o Sinan Üstüner’in, keşke de kabul etseymişim, Sinan Üstüner Müzik Haber’i biz yapalım dedi. Üçe bölelim dedi. Selami, sen, ben paylaşalım dedi. Bizzat Genel Müdür’ün kardeşi ya. Kabul etmedim...” TRT Müzik Kanal Koordinatörü İsmail Güngör de kardeş Şahin’in MPS Yapım üzerinden TRT’ye program yapıp para kazandığını doğrulamıştı. * * * TÜRKİYE’DE EN BÜYÜK AVANTA KAPISIDIR! Kitabın yazarı ve eski TRT çalışanı Mustafa Aşçı, görevi nedeniyle şahit olduğu olayları sıralıyor. Aşçı kitabında, Genel Müdür Şahin'in kardeşinin müdürleri ziyaret ettiğini aktarıyor. Aşçı kitabında kardeş Şahin'in Müzik Kanal Koordinatörlüğü görevine atanan Necati Göksel’e yaptığı ziyareti şöyle anlatıyor: "Genel Müdürüm İbrahim Şahin’in kardeşi Mehmet Ali Şahin, 2010 yılının Mart ayının ilk haftasında Müzik Kanal Koordinatörlüğü görevine atanan Necati Göksel’i makamında ziyaret eder. Hayırlı olsun dileklerinin ardından Göksel’in masasına bir program önerisi bırakır. Programın kendisine ve arkadaşı Selami Arslan’a ait olduğunu söyler ve gerekenin yapılmasını ister. Göksel, öneriyi inceler, ilk olarak programın ismini Seyyare olarak değiştirir, gerekli düzenlemeleri yaptıktan sonra programın kabul edilmesi yönünde talimat verir. MPS Yapım firması adı altında, Serhan Yasdıman’ın sunuculuğunu yaptığı “Seyyare” programı, haftada bir gün, 45 dakika süreyle bant’tan, bölüm başı bütçesi 14 bin 500 bin olarak 13 bölüm onaylanır. MPS Yapım’ın Nisan 2010’da kanala teslim ettiği ilk bölümü Göksel beğenmez. Serhan Yasdıman’ın yerine Orhan Osman (Buziki Orhan) getirilir. 24. Bölüm tamamlandığında kardeş Şahin’in programı için MPS yapım firmasına brüt 350 bin lira ödeme yapılmıştır." * * * TRT’NİN FİİLİ GENEL MÜDÜRÜ İBRAHİM EREN’DİR 33 yaşında TRT’nin en tepe 2. adamı olan, Genel Müdür Yardımcılığı koltuğuna oturan İbrahim Eren kardeşimizi yazmadan bugünü noktalayamam. Medya mahallesinde son 10 yıldır adından sık sık söz edilen bir isim var; Serhat Albayrak. Babasıyla selam sabahımız vardır. Eski bir gazeteci olan Sadık Albayrak, İslami esasların sesi olarak bilinen Milli Gazete’nin önde gelen kalemlerinden biriydi. Hemşeri de sayılırız. Ne de olsa ikimiz de Karadenizli, o Trabzonlu, ben Rizeli. İkimizde mıhlamayı severiz, mısır ekmeği olmadan tencereye kaşık sallamayız! Oğlu Serhat Albayrak, Turkuvaz Medya Grubu'nun CEO'su. Serhat kardeşimiz Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olan Berat Albayrak'ın da abisidir. Sayın Bakan da Sevgili Cumhurbaşkanım Erdoğan’ın damadıdır. Serhat Albayrak, aslında bugün Türk medyasında görünmeyen “en tepe yöneticidir” de diyebilirim. O sadece ATV ve Sabah’ın yönetmiyor. O’ndan icazet almadan birçok medya kuruluşuna stajyer bile alınmıyor! İşin latifesi bir tarafa çok etkili bir güce sahip. Konumuzun TRT’nin fiili genel müdürü olduğunu biliyorum ama bu detay önemliydi. Genel Müdür Yardımcısı unvanıyla apar topar TRT’den içeri sokulan İbrahim Eren, önce Başbakan müşaviri yapılmış, oradan devlet memuru olmuş sonrasında da tüm eleme ve kıdem noktaları atlanarak müdür yardımcılığına getirilmiştir. Hele bir getirmeselerdi! İbrahim Eren, Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın lise arkadaşı. Bilal Erdoğan’ın Kartal Anadolu Lisesi’nden arkadaşı. Turkuaz Medya grubunda Serhat Albayrak’ın sağ kolu olarak görev yapmıştı. İbrahim Eren bey, TRT genel müdür yardımcılığına atanacak kişinin kamu kurum ve kuruluşlarında veya temayüz ettiği televizyon, radyo, haberleşme, bilgisayar, telekomünikasyon, elektronik, kitle iletişimi, hukuk, işletme, iktisat, maliye, sanat veya kültür alanında en az on iki yıl hizmeti bulunması zorunluluğu olması şartını bi çırpıda aşarak koltuğa oturdu. Eren’in 15 Temmuz gecesi TRT’yi basan alçaklara, FETÖ’nün asker görünümlü uşaklarına karşı verdiği mücadele, gösterdiği direniş gerçekten destansıdır. Bu hakkını da teslim etmemiz gerekir. “Neden fiili genel müdür İbrahim Eren'dir” dediğime son bir örnek vereyim: Geçen hafta TRT Genel Müdür Yardımcısı İbrahim Eren, yeni yayın dönemine ilişkin açıklama yaptı; "TRT'nin, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yayın politikalarında değil ama içeriklerinde değişiklikler yapıldı. Yayın politikamız bizim aslında, Diriliş Ertuğrul dizisi örneğinden verirsek, millete hatırlatma yapmaktı. Biz kimseye bir şey öğretme derdinde değiliz. Çünkü bu milletin ruhuyla Osmanlı Devleti kurulmuş." dedi. Normalde TRT'nin yeni yayın dönemine ilişkin açıklamayı Genel Müdür Şenol Göka’nın yapması gerekirken Eren kameraların karşısına geçti! FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminin ardından TRT'nin yeni yayın döneminde bazı içeriklerde değişiklikler olduğunu aktaran Eren, hemen 15 Temmuz Belgeseli'ni başlattıklarını ifade etti. http://www.trthaber.com/haber/turkiye/trtde-15-temmuz-sonrasi-icerik-duzenlemesi-278883.html İbrahim Eren’in onayı olmadan TRT’nin kapısından içeriye kimse giremiyor. Onun onayı olmadan ekranda kimsenin parmağı bile görünemez! Bu kadar etkili bir isimden söz ediyorum sevgili dostlar. * * * TRT TORPİLLİDEN GEÇİLMİYOR Torpille ve devlet nizamına, işleyişine aykırı bu konu defalarca Meclis gündemine getirildiyse de sonuç alınamadı. Birkaç yıl önce CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, bu konuları TBMM Başkanlığına sunduğu bir önergeyle gündeme taşıyan isimlerden biriydi. TRT’de istihdam edilmenin yolu aslında kılıfına uydurularak yapılabildiğinden çok kolay! Yeter ki siyasi irade sizi işaret etsin! Mevzuata aykırı falan dinleyen yok. Önce vekaleten atama sonra asaleten atama ile işlem tamamlanıyor. Devlet Memurları Kanunu Genel Tebliği’ne göre ‘Bir görevin vekâleten yürütülmesi halinde görevin gerekleri ve nitelikleri değişmeyeceğinden bu görevi vekâleten yürütecek olanların asıl memurda aranan şartlara sahip olması gerekmektedir' vurgusu falan hikayedir yani! 7 binden fazla çalışanı, 14 kanal ve 16 radyoyu bünyesinde barındıran bu büyük kurum gerçekten içler acısı durumda. Dış yapımlarla içi boşaltılan kurum kasasında para yok! 10 yıllık memuriyet şartını taşısın taşımasın çok sayıda yandaş akçeli maaşlarla dünyalığını yapıyor. Köklü bir geçmişe sahip olan TRT’de liyakat hak getire. Açık açık diyeyim, torpil ve siyasi referans geçerli. Bir de gönül ilişkileriyle istihdam var ki, sormayın gitsin. Yapımla, yayıncılıkla uzaktan yakından ilgisi olmayan şahsiyetlerin içini boşalttığı bir kurumdur TRT. İletişim Fakültelerinden her yıl mezun olan binlerce gencin yüzde 90’ı ne yazık ki kendi işlerini yapamıyor. İletişim Fakültesi öğrencilerinin çalışabilecekleri kurumların başında da TRT geliyor. Ama nafile. TRT’den yükselen pis kokuya hiçbir gaz maskesi çare olamaz. Eğer referansınız AK Parti’li Bakan veya Milletvekili değilse, Sayın Cumhurbaşkanımızın yakınındaki isimleri tanımıyorsanız unutun TRT kapısından girmeyi! * * * KUMPASÇI EKREM DUMANLI'DAN PİŞKİN AÇIKLAMA! ABD’de kara bereli ve kara gözlüklü eviden dışarı adım atamayan korkak bir herifi yazmadan edemiyorum. Sevgili Dostlar; Ekrem Dumanlı soyadı gibi bir sözde gazeteci olarak bu ülkede vicdan ve merhametten yoksun duygularla çok sayıda insanı itibarsızlaştırmaya çalışmıştır. Korkak ve zavallı biridir. Güzel kardeşim Nedim Şener’in hayatıyla oynayanların başında geliyor. Ancak Nedim’in bir kılı kadar olamayacak denli şahsiyet yoksunu, korkak bir yaratıktan, Ekrem Dumanlı’dan söz etmeyi ömrüm yettiğince sürdüreceğime söz veriyorum. Geçenlerde bir alış veriş merkezinde himmet paralarını çarçur ederken görüntülenmişti. Fetullahçı Terör Örgütü’nün medya ayağındaki en önde gelen aktörü olan Ekrem Dumanlı, görüntülerinin çekilmesine ateş püskürmüş. FETÖ'nün imamı Dumanlı, ABD'ye kaçtığını kabul ediyor. Medyada çıkan haberler üzerine Twitter'dan pişkin bir açıklama yaparak "Tabi ki uzayda değilim, dünyanın pek çok ülkesine gidip geliyorum" diyor. Devlet şu herifin pasaportunu daha fazla vakit geçirmeksizin iptal etmelidir. Sevgili Dostlar, bir proje olan, gizli servislerin kişilik yoksunu ve vatanını satabilen bir karakter olduğu için rahatça kullandığı bu adam, 15 Temmuz FETÖ alçaklığından sonra bir süre sosyal medyayı kullanmamıştı. Sonrasında Ekrem Dumanlı'nın sosyal medya paylaşımlarından açık açık darbecileri savunduğu dikkatlerden kaçmadı. FETÖ'nün sosyal medyadaki tetikçileri bir süre "darbeyi biz yapmadık" yalanına sığınmış, bu yalan tutmayınca darbecilere gizli destek vermeye başlamıştı. FETÖ'nün tüm darbecileri ve ailelerini maaşa bağladığı da biliniyor. Yarına malzeme bol diyorum ve size bugünlük veda ediyorum. Sağlıcakla kalın sevgili dostlarım! KESKİN KALEM E-Mail: medyaradar@gmail.com