Sevgili Dostlar, Merhaba! Dün, “Güzel Bir Haftamız Olur İnşallah!” diyerek başlamıştım ama Cumhuriyet gazetesine operasyon haberiyle öyle temennimdeki gibi günlerin bizi beklemediğini gördüm! Ankara’dan İstanbul’a yola çıkmıştım ki, radyodan Cumhuriyet Gazetesi'nin, Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu'nun da aralarında bulunduğu, 18 yönetici ve yazarı hakkında gözaltı ve arama kararı çıkarıldığı haberi son dakika olarak duyuruldu. Operasyona karşı sabah saatlerinden itibaren gazete önünde protestolar düzenlendiği de vurgulandı. Hakkında gözaltı ve arama kararı çıkarılan isimler şöyleydi: Orhan Erinç, Akın Atalay, Eser Sevinç, Hakan Kara, Hikmet Çetinkaya, Nebil Özgentürk, Musa Kart, Bülent Utku, Güray Öz, Mustafa Kemal Güngör, Önder Çelik, Müslüm Özışık, Murat Sabuncu, Bülent Yener, Turhan Günay, Aydın Engin, Kadri Gürsel, Günseli Özaltay. Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Yönetim Kurulu üyeleri gazeteci Kadri Gürsel, diğer Cumhuriyet yazar ve yöneticileri ile tüm tutuklu gazeteciler için "Derhal Serbest Bırakılsınlar" çağrısında bulundu. Cumhuriyet gazetesine başlatılan operasyonun gerekçesi, ‘FETÖ ve PKK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek’ olarak açıklandı. * * * CUMHURİYET GAZETESİNDEN AÇIKLAMA Cumhuriyet Vakfı adına imtiyaz sahibi Orhan Erinç, operasyon ile ilgili açıklama yaptı. "İleri sürülen suçlamalara yanıt vermeyi dahi doğru bulmuyoruz, zul sayıyoruz" diyen Orhan Erinç, Cumhuriyet gazetesinin yıllarca Fethullah Gülen yapılanması karşıtı haberler yaptığını hatırlattı. Erinç gazete yönetimine yönelik operasyonu "hukuka aykırı" olarak nitelendirdi. "Operasyonu Cumhuriyet gazetesinin yayınına son verme girişiminin başlangıcı olarak görüyoruz" diyen Erinç sözlerini, "Gazetemiz demokrasi ve özgürlük mücadelesini sonuna kadar sürdürecektir" şeklinde sürdürdü. Hükümet'ten ilk açıklamayı ise Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş yaptı. Kurtulmuş, "Bu, tüzel kişiye açılmış bir soruşturmadır. Devam eden bir hukuki süreç var. Hep beraber bu süreci izleyeceğiz" dedi. * * * Sevgili Dostlarım, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu’nun gözaltına alındığını duyar duymaz, benim ilk aklıma gelen, O’nun Nisan 2016’da Sabah Muhabiri kadın meslektaşımızı Adliye binasında darp etmesi oldu! Sözde basın özgürlükçülerinin “sessiz kaldığı” darp olayını anımsatmadan geçemeyeceğim. Çünkü çok içerlemiştim. Sabuncu’nun meslektaşı bir kadına savurduğu tekmenin görüntüleri dün gibi hafızamda! Can Dündar ve Erdem Gül’ün casusluk suçlamasıyla yargılandıkları duruşma öncesinde adliye koridorunda görev yapan Sabah Gazetesi muhabiri Dilek Yaman saldırıya uğramıştı. Duruşma salonu önünde iki gazeteci arkadaşıyla beklediği sırada çeşitli sataşmalara maruz kalan Dilek Yaman'ın da aralarında bulunduğu gazeteciler, Can Dündar'ı desteklemeye gelen kalabalık tarafından soru sordukları gerekçesiyle itilip kakılmışlardı. Meslek hayatında Milliyet gazetesinin Ekonomi Servisi'ni yöneten Murat Sabuncu, Tempo Dergisi ve Fortune Türkiye'nin Genel Yayın Yönetmenliği görevini üstlenmişti. Sabuncu, OHAL devam ettiği sürece Türkiye’ye dönmeme kararı alan Can Dündar'ın ayrılmasıyla boşalan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmenliği görevine getirilmişti. İşte dün gözaltına alınan Murat Sabucu’nun Nisan ayında kadın meslektaşını darp ederken kaydedilen görüntüler. İnternette duruyor. Dileyen izleyebilir! CUMHURİYET’E NE OLDU DA BU HALE GELDİ? Sevgili Dostlar, Değerli Medya Mahallesi Sakinleri! Bu tespitime önemli bir bölümünüzün katıldığını bildiğim için dosdoğru diyeyim hemen; Bugünkü koşullarda Türkiye’de bağımsız gazetecilik yapılabildiğini söyleyecek kadar akıl tutulması yaşamıyorum. Tamamınıza yakını patronlarınızın ekonomik bir dizi çıkarları için kullandığı basın-yayın organlarında çalışıyorsunuz. Patronlarınızın gazetecilik yapmak, kamuyu aydınlatmak gibi bir ülküleri yok. Umurlarında da değil. Onlar siyasal gücün emrindedir ve sizleri de tetikçi olarak kullanıyorlar! Bugün yaptığınıza da gazetecilik falan denemez! Cumhuriyet gazetesine yönelik operasyon beklemediğim bir operasyon değildi! Türkiye'nin en eski ulusal gazetesi olan ve medyadaki tek örnek olarak patronaj yerine bir vakıf yönetimi altında yayınını sürdüren Cumhuriyet, neredeyse son 3 yıldır ağırlıklı olarak FETÖ/PKK ajandasına hizmet eden bir görünüm sergiliyordu. Cumhuriyet gazetesi "MİT tırları" konusunda haber yapmış, devletin sırlarını ortalığa saçmıştı. FETÖ’cü emniyet ve yargı çetesinin kaydettiği videoyu yayınlamıştı. Gazetenin yönetiminde en tepede Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu bulunuyor. Genel Yayın Yönetmeni'nden Yayın Kurulu üyelerine kadar gazete yönetimini ve yayın politikasını tayin eden yetkili organ Vakıf Yönetim Kurulu. Vakıf Yönetim Kurulu, sancılı süreçlerden birini, Ergenekon davası kapsamında dört yılı aşkın bir süredir tutuklu olarak yargılanan Mustafa Balbay'ın yerine Utku Çakırözer'in Ankara Temsilciliği'ne atanmasında yaşadı. Ancak Balbay'ın itirazına rağmen bu atama yapıldı. (Kaderin garip cilvesi; Çakırözer’e karşı çıkan Balbay şimdi onunla aynı partide, CHP Milletvekili) Ergenekon soruşturması kapsamında sabaha karşı evinden gözaltına alınıp sorgulanması haklı tepkilere yol açan İlhan Selçuk'un vefatının ardından Temmuz 2010'da Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanlığı'na, geçiş sürecini yönetmek üzere "dengeleyici" bir isim olarak Orhan Erinç getirildi. Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu "iki gruptan oluşuyordu"! Birinci grubu "gelenekçi" diye adlandırabileceğimiz üyeler oluştururken, ikinci gruptakiler, gazeteyi bugünkü uçuruma sürükleyenler diye adlandırıldı. Gazetenin "Ergenekoncu - Ulusalcı" bir atmosfer yansıtmasından rahatsızlık duyan ve "yenilikçi" diye gösterilen ikinci grup, FETÖ ve PKK gibi terör hareketleriyle ilgili yayınlarında adeta “müsamahakâr” bir haber dilini, yayın üslubunu benimsemiş, tarihi gazeteyi adeta söz konusu terör örgütlerine yakınlık gösteren bir çizgiye çekmişlerdi. Sevgili Dostlar ben açık açık demeyi severim; Cumhuriyet sadece gazete veren, haberdar eden çizgisinden süratle ve şaşırtıcı biçimde uzaklaşmıştı! Cumhuriyet Vakfı’nın 2 Nisan 2013’teki seçim kararı usulsüz bulunmuştu! Cumhuriyet gazetesinin sahibi olan Cumhuriyet Vakfı’nda yapılan hukuka aykırı seçimlerle ilgili olarak eskiden yönetimde olan isimler, hukuksal yollara başvurmuştu. Bu hukuksal yolu, Cumhuriyet gazetesinin Cumhuriyetçi çizgisinde olanlar iki yıldır yürütmekteydi. Sürecin başını da eski Cumhuriyet Vakfı Başkanı ve Turizm Bakanı Alev Coşkun ile CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay çektiler. Yönetim dışında kalan Alev Coşkun, "seçimde toplantı yeter sayısı olmadan karar verildiği" iddiasını yargıya taşımıştı. Aslında Vakıf yönetimindeki anlaşmazlık, ilk olarak iki yıl önce yapılan seçimde kamuoyuna yansımıştı. Alev Coşkun ve arkadaşlarının 10 Haziran 2016 tarihinde Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne verdikleri dilekçe de sonuçlanmış ve Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu’nun usulsüz bir seçimle yönetime getirildiğine ilkin görüş 10 Ekim 2016 tarihinde taraflara tebliğ edilmişti. Konuya ilişkin dava da İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde devam ediyor. Bu şartlar altında hukuka aykırı olarak yapılan vakıf seçiminin hukuka uygun olarak yenilenmesi gerektiği aşikar. Yapılması gereken, usulsüz seçimden önceki yönetim kurulu üyelerinin davet edilerek vakıf seçiminin hukuka uygun olarak yapılmasının sağlanmasıdır. Şimdi dün sabahtan itibaren oluşan bir endişe var; siyasi baskı ve tehdit ortamından yararlanılarak Cumhuriyet Vakfı’nın kayyıma devredilmesine mi çalışılıyor acaba? Sanmam! * * * CUMHURİYET GERÇEĞİNİN FİTİLİNİ ATEŞLEYEN DE ESKİ BAŞYAZARI OLDU Cumhuriyet, aktif siyasete atıldıktan bir süre sonra Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu'ndaki üyeliğinin devamı için girişimlerde bulunan ve "tasfiye edildiğini" öne süren Mustafa Balbay'la yollarını 8 Ekim 2015'te tamamen ayırmıştı. Mustafa Balbay, FETÖ’cülerin zindana tıktığı bir gazeteciydi. Balbay yıllarca Silivri’de çile çektikten sonra, cezaevindeyken İzmir’den CHP milletvekili seçilerek Meclis’e girmişti. Cumhuriyet’te yönetim değişince, yani “yenilikçi maskeli” FETÖ çizgisinde oldukları savlananlar işbaşına gelince Balbay’a yol gösterilmişti! "Gazetecilik ile siyaseti ayırma" ilkesinin "Ergenekon davası sürecindeki mağduriyeti" dikkate alınarak Balbay için bir süre uygulanmadığını duyuran Cumhuriyet, "Mustafa Balbay'ın gazetemizle ilişkisi kesilmek zorunda kalınmıştır" açıklamasını yapmıştı. Balbay da, geçen Şubat ayında, Hükümet tarafından el konulan ve kayyum yönetimindeki Bugün gazetesine "Sert eleştirilerim yüzünden FETÖ beni gazeteden kovdurdu" demişti. Mustafa Balbay'la yaptığı görüşmeyi manşetten veren Bugün gazetesi, Balbay'ın, Cumhuriyet’ten uzaklaştırılmasında Cemaat'in parmağının olduğunu söylediğini ve “Her şeyi değiştireceğiz, başkalaştıracağız. Balbay olmasın demiş olabilirler” dediğini aktarmıştı. Habere göre “Cumhuriyet’te artık eksen, ilke kalmadı" diyen Balbay, gazetedeki Cemaat etkisiyle ilgili ise “Görüşlerine katılmıyorum, ama ona yapılanları haksız buluyorum’ diyebilirsiniz. Ancak Cumhuriyet yayınlarında, genel duruşunda tamamen ‘Onlar doğru yapmışlardır ve haksızlığa uğramışlardır’ diyor. Halbuki dünyanın her ülkesinde devletin içinde devlet hiyerarşisi dışında bir örgütlenme kurarsanız bu suçtur” ifadelerini kullanmıştı. BALBAY’DAN U DÖNÜŞÜ! Balbay 4 Şubat 2016’da twitter mesajında “Cumhuriyet’te FETO’culuktan Kürtçülüğe kadar her şey serbest, CHP milletvekili olarak yazı yazmak yasak.” demişti. Bence doğru teşhisti! Ancak aynı Balbay, Şubat ayında FETÖ/PKK çizgisinde olmakla itham ettiği Cumhuriyet’in bazı yönetici ve yazarlarına yönelik operasyon üzerine geçmiş ithamlarından vazgeçerek olanlara ateş püskürdü, “Bizi birbirimize kırdırıyorlar” dedi! Yani adeta U dönüşü yaptı. Şaşırmadım! Balbay, “Bu operasyonu yapanlar bilmeli ki gazete bu badireyi de atlatacaktır. Bu gazetenin kimliği bu tür saldırılara teslim olacak bir kimlik değildir. Operasyonu şiddetle kınıyorum. Gazete içinde farklı fikirler olabilir ama iş saldırıya şiddete, insan haklarına, basının susturulmasına geldi mi geçmişte bu gazetede bulunanlar ya da şu anki mensupları, buna karşı dururlar. Ben de bu çizgideyim, bu gazete için ölürüm. Cumhuriyet gazetesine saldırı hepimize saldırıdır. Benim içim yandı, ‘geçmişte Cumhuriyet’te yazarlık yapmış biri böyle bir laf etti biz buradan yürüyelim’ demek kalleşliktir, pusudur. Bizi, birbirimize kırdırmak gibi. Zaten birbirimize karşı duruşumuz, birbirimizi etkisiz hale getirme çabamız yeter, bu aşamadan sonra ortak bir mücadele vermek, hedefi unutmamak gerekiyor." diye konuştu. * * * CUMHURİYET GAZETESİ’NE ÇUVALLA PARA TAŞINMIŞ Cumhuriyet Gazetesi'nde bugünün temelleri 2015’in ilk ayı sona ererken atılmıştı. Beklenmedik gelişme 30 Ocak 2015’te yaşanmıştı. İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, bir açıklama yaparak gazete yönetimindeki büyük değişikliği duyurmuş, Genel Yayın Yönetmeni Utku Çakırözer başta olmak üzere bütün yönetimin görevden alındığını duyurmuştu. Cumhuriyet gazetesinde 5 ay önce göreve başlayan ve gazetenin Genel Yayın Yönetmenliği görevini yürüten Utku Çakırözer, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu'nun kararıyla görevden alındı. Bugün CHP Milletvekili olan Çakırözer, İbrahim Yıldız'dan boşalan Genel Yayın Yönetmenliği koltuğuna oturmuştu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın dünkü operasyonunu duyar duymaz eşi dostu arayıp Cumhuriyet’te yaşananlar üzerine uzun uzun sohbetler ettim. En son bildiğim son 7-8 aydır gazetede doğru dürüst maaş ödemesi yapılmıyordu. Çarkın dönmesi için büyük bir çırpınış söz konusuydu. Sıcak paraya ihtiyaç duyuyorlardı. 15 Temmuz vatan hainliği öncesinde başlamıştı kriz! Oysa 17-25 Aralık kumpasından aylar önce yönetimi ele geçirmeye başlayan sözde “yenilikçi ekip”, Cumhuriyet gazetesine görülmedik derecede mali kaynak sağlamaya başlamıştı. Maaşlar tıkır tıkır ödenirken, gazeteye transferler yapılıyor, yeni isimler kadroya katılıyordu. Dün gözaltına alınanların yönetimi ele geçirme sürecinde Cumhuriyet’e garip bir biçimde nakit para bulunduğu, milyonlarca liranın akmaya başladığı konuşulmaya başlamıştı. “Üzümünü ye, bağını sorma” misali bir durum söz konusuydu! Gazete artık İlhan Selçuk zamanındaki Cumhuriyet değildi. Baş döndüren ve şaşırtan hızda bir değişim yaşanırken, geleneksel tüm ilkeler alt-üst edilirken, eski kadrolar da tasfiye edilmeye başlandı. İşte bu sözünü ettiğim her bir şeye ilişkin en kilit isim eski Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız’dır. İbrahim Yıldız “kilit” önemde bir isim. 34 yıllık Cumhuriyet geçmişinde spor servisinde sayfa sekreterliğinden Genel Yayın Yönetmenliğine uzanan ilginç bir yükselişi vardı. Yıldız, İlhan Selçuk öldükten sonra “yenilikçi” diye pazarlanan ekip tarafından istifaya zorlanmıştı. Gazeteyi bugünkü zavallı hale sürükleyen ekip, 2014 Eylül ayında Yıldız’ı istifa ettirmişti. İbrahim Yıldız’ın devrilmesi sürecinde “Cumhuriyet’in Ceyar’ı” diye bilinen Hikmet Çetinkaya büyük bir rol oynamıştı. Kime sorsanız bizim mahallede Hikmet için “Ceyar” der. Dallas dizisinin meşhur karakteri! * * * Sevgili Medya Mahallesi sakinleri; Devlet bugün Cumhuriyet gazetesi ile ilgili çok önemli, dehşet bir karanlığı aydınlatmak için çabalıyor. MASAK (Mali Suçları Araştırma Kurulu) gazeteye 2013 yılından itibaren banka kaydı bulunmayan paralar akıtıldığını belirlemiş. Söz konusu milyonlarca doların kaynağı konusunda büyük bir soruşturma gerçekleştiriliyor. İcra Kurulu Başkanı olan ve hakkında yakalama kararı çıkartılan avukat Akın Atalay’ın buna ilişkin sorgulanacağı belirtiliyor. Cumhuriyet’i bugünkü çizgiye taşıyan yapının başı olan Atalay, iki gündür Almanya’da. Şayet dönerse önüne gelecek en önemli dosya “nakit akışının nereden yapıldığı?” olacak. Sizlerle, eski Genel Yayın Müdürü İbrahim Yıldız’ın Mali Suçları Araştırma Kurulu’na ve savcılara gazeteye çuvallarla para taşındığına ilişkin bildiklerini anlattığını duyduğumu da paylaşayım. İbrahim Yıldız birkaç yıldır Habertürk binasında, Turgay Ciner’in kanatları altında bulunuyor. Değerli bir meslektaşımız olduğunu söylemeliyim. Sayesinde Cumhuriyet gazetesinde dönen dolapları öğreneceğimizi düşünüyorum. Açık açık diyeyim; FETÖ’nün medya ayağındaki gazeteci kılıklı operasyon ekiplerinin deşifre olması hayati önemdedir. Medyada FETÖ/PKK operasyonları için önemli bir sürece girildiğini söyleyebilirim. Gün ola, hayrola! * * * ALLAH RAHMET EYLESİN! Sevgili Medya Mahallesi; Türkiye’de medyanın bittiğini yıllar önce görenlerdenim. Allah rahmet eylesin! Çoğulculuğa inanan, hakikati arayan, demokrat ve ifade özgürlüğüne inanan bir medyadan savrulduğumuz, geldiğimiz nokta tam tersi, vallahi vahim derecede içler acısıdır. Şunu da demem lazım; medyanın güzel insanları da var; seçtikleri onurlu yolda, hiçbir şekilde eğilip bükülmeyen, dönekliğin ne olduğunu hiç bilmeyen, yabancı ülke elçiliklerinde kıvranıp ülkesini satmayan, onlardan çeşitli adlar altında para alıp halkın iradesine kin ve nefret kusmayan (Kulaklarınız çınladı mı Doğan Akın, Hasan Cemal, Yavuz Baydar) gazetecileri saygıyla anıyorum! * * * Bu arada dün toptancı yargılarla hareket etmenin yanlışlığına düşmüş çok sayıda dostu da dinledim. Hafızalarımızı yoklarsak Gazi Mustafa Kemal’in iradesiyle kurulmuş Cumhuriyet gazetesinin, tek parti döneminde İsmet İnönü’nün yayın organı olduğunu, yani bugünün havuz medyası ne yapıyorsa benzerini Cumhuriyet’in yaptığını hatırlayacağız. Suikasta kurban giden değerli meslektaşımız Uğur Mumcu’nun ibretlik gazetecilik örneği sunduğu, hemen hemen tüm darbe dönemlerinde bedel ödemiş, mesleki şehitler vermiş bir gazeteden, FETÖ/PKK ajandalarına hizmet eden bir üslubu benimsemiş Cumhuriyet gazetesiyle karşı karşıya kaldık! Ben böyle analiz ediyorum bugünkü Cumhuriyet’i! Ve böyle düşünen bir çoğunluk söz konusu! Cumhuriyet, çizgisi aydınlanmacı, Kemalist bir gazeteydi. Ancak nedense Cumhuriyet üç yıla yakın bir süredir sosyal demokrat halkçı çizgisinden, devletin kurumsal yapısını “siyasallaştığı” gerekçesiyle yerden yere vuran bir yayın organına dönüştü. İçinde bayağı büyük kavgalar yaşamış, derin yaralarla can çekişmiş, egemen medya sermayesinin ve iş dünyasının el altından beslemesi sayesinde güçlükle ayakta durabilmiş bir gazeteden söz ediyorum. Öyle ki bu gazetenin, bu tarihi yayın organının yazarları, İlhan Selçuk Abisi, Fetullahçı Terör Örgütü’nün emrindeki hakim, savcı ve bir grup polisler ile yurt dışına kaçmış vatan haini zibidiler tarafından zindanlara atılmıştı. Cumhuriyet FETÖ’nün hedefindeydi. Utku Çakıözer Genel Yayın Müdürü olarak göreve getirildiğinde gazetedeki güç kavgası bitmedi. Utku ayrılmak zorunda kaldı. Yerine Can Dündar getirildi. Dündar tasarımından yazar kadrosuna kadar bir dizi değişimle gazeteyi geleneksel yayın çizgisinden ve sayfa düzeninden uzaklaştırdı. Ne acıdır ki, Cumhuriyet gazetesi, AK Parti ile FETÖ yapısının hesaplaşması olarak değerlendirilen süreçte dramatik bir tercih yaptı ve Cemaat görüntülü FETÖ’ye yakın durdu. Okurunun da hoşlanmadığı bu çizgisiyle adeta FETÖ’nün yol arkadaşı görüntüsü sergilediğini gördük. 15 Temmuz darbe girişimine kadar Cumhuriyet FETÖ ajandasına hizmet eden bir görünüm sergiledi. Aydınlanmacı çizgideki yazarlar ile Cemaat görünümlü vatan hainlerine 15 Temmuz gecesine dek destek verdiğini düşündüğüm Cumhuriyet gazetesi, şimdi pusulasını şaşırmış bir gemi misali kıyıya vurdu. İlhan Selçuk’un kemikleri sızlıyordur. FETÖ’cüler ona çok büyük ıstıraplar yaşatmıştı. Ne acıdır ki, İlhan Selçuk’un sevdiği, sürekli kolladığı isimlerden Hikmet Çetinkaya ile Leyla Tavşanoğlu, ölümünden sonra gidip FETÖ yayın organlarında Gülen’e methiyeler düzmüşlerdi. Gazetenin köklü isimlerine şunu da sormak lazım; Ergenekon, Balyoz ve Oda TV davalarına alkış tutmuş kimi isimleri Cumhuriyet gazetesinde görevlendirenler karşısında neden suskunsunuz! FETÖ’nün operasyon gazetesi TARAF çizgisine sürüklenen bir Cumhuriyet gazetesinden haz ediyor musunuz? Ülke çıkarları, vatanseverlik deyince akla gelen Cumhuriyet’in, darbe destekçisi, FETÖ ve PKK ajandasına hizmet eden bir gazete suçlamasıyla karşı karşıya kalmasından ızdırap duyuyorum. KESKİN KUTUPLARA AYRILAN TÜRKİYE Cumhuriyet’e yönelik operasyona tepkileri sizler için derlemeye çalıştım. Sosyal medyada yeralan mesajlarda dil çok keskin. Yani bana rahmet okutturdular! OPERASYONA TEPKİ GÖSTERENLER! Balçiçek İlter: Ya Hikmet Çetinkaya? Musa Kart? Onlar da mı FETÖ???? Aklı duruyor insanın artık. Gazetecilerin gözaltı görüntüleri sadece hepimizin utancıdır. Aydın Engin, Murat Sabuncu, Nebil Özgentürk, hangisini anlatayım? Onlar sadece gazeteci yahu gazeteci!! Kelime kalmadı artık isyan edecek. Nedim Şener: 22 yıllık dostum hapishanede görüşmecim Murat Sabuncu'nun Güray Öz'ün gazetecilikten başka fiili olamaz. Barış Pehlivan: Cumhuriyet'inize sahip çıkın. Orhan Erinç: Cumhuriyet gazetesi hiçbir güç tarafından teslim alınamayacak. Hasan Cemal: Cumhuriyet yönetici ve yazarlarının gözaltına alınması Türkiye’deki özgürlüğe ve hukuka ölümcül bir darbedir. Tünelin ucunda hiçbir ışık göremiyorum, yakın gelecek için de karamsarım, özgürlük ve demokrasi için. Irem Koker: Bugünün azılı cemaat düşmanları, geçmişte cemaat gazetecileri içeri alırken susuyordu, murat sabuncum ise gazetecilerin hakkını savunuyordu Zafer Arapkirli: Özgürlük hepimizin umurunda olmalıdır. Basını Özgür Olmayan Bir Ülke Özgür Değildir. Sizden önce de denediler. Çok denediler. Hiç biri başaramadı. Susturamadılar. Vallahi. Sorun isterseniz. Ahmet Şık: Bugünlerin özeti: "Susma sustukça sıra sana gelecek!" Birkaç yıl önce Ergenekoncu olmakla suçlanan Cumhuriyet gazetesine şimdi de FETÖ ve PKK suçlaması yöneltiliyor. Melda Onur: Gazetecidir "Murat Sabuncu"... #Cumhuriyet de Gazetedir, sizin satılık tetikçilerinize benzemez onlar. Darbe sizsiniz! ABV. Fatih Polat: Evrensel Gazetesi olarak tüm imkanlarımızla Cumhuriyet'in yanındayız. Bu zifiri karanlığı birlikte aşacağız. Gazetecilik kazanacak. Mustafa Hoş: Cumhuriyet'e Yapılan yok etme operasyonudur. Adnan Bulut: Gazete yönetimini işgal eden 'yetmez ama evetçi' tayfayı kutsamadan Cumhuriyet gazetesini basın özgürlüğünü savunmak çok da karmaşık değil. İsmail Saymaz: FETÖ soruşturması nasıl sulandırılır, bugün yaşayarak görüyoruz. Hikmet Çetinkaya bu ülkede feto tehdidine en önce ve en çok dikkat çeken gazetecilerdendir. Şüpheli değil, ancak bilirkişi olur Zeynep Gürcanlı: Adını Atatürk'ün koyduğu gazeteden terörist çıkaramazsınız... Nokta. Yasar Seyman: Bizim kuşak Cumhuriyet'siz yaşayamaz! Bir sevdadır Cumhuriyet! Cumhuriyet Gazetesi büyük bir okuldur ve bizler öğrencisiyiz. Cumhuriyet Gazetesine yapılanlar kabul edilemez. Susmayacağız! Cumhuriyet susturulamaz! Susma sustukça sıra sana gelecek sloganı hiç bu kadar yaşamsal olmadı! Cumhuriyet okuyoruz. Gülenay Börekçi: Beğenmeğimiz gasteciler hep proje, bizim gibi düşünmeyenler muhakkak Fetö'cü, muhaliflerin hepsi PKK destekçisi olamaz. Değil de. Yazgülü Aldoğan: Kadri Gürsel sadece yayın danışmanı değil, iyi bir dış politika yazarıdır ve IPI'ın başkanı! Ne alaka FETÖ'den gözaltı! Murat Yetkin: Murat Sabuncu'nun gözaltına alındığını duyunca Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ü aradım. "Ben dışarıdayım daha abi" dedi. Hal özetimiz Bülent Mumay: Ankara katliamı için kokteyl örgüt yaratanlar Cumhuriyet'e de ayni muameleyi yapmış: Hem PKK hem FETÖ'ye destek.. #GazetecilikSuçDeğildir Cem Say: Referandumdan önce kayyuma devredilmemiş muhalif gazete bırakmayacaklar ama Cumhuriyet'i yutmak o kadar kolay değil. Hilmi Hacaloğlu: Murat Sabuncu-Güray Öz'ün gazeteci ve demokrat olduğunu tanıklık edecek binlerce kişi tanıyorum. Hukuku guguk yapmanın kimseye faydası yok! OPERASYONA DESTEK VERENLER! Turgay Güler: Cumhuriyet Gazetesi Cumhuriyet'indir. PKK ve FETÖ terör örgütlerinin işgalinden kurtarılıyor. Gerçek Atatürkçüler mutlu olmalı. Nuh Albayrak: Can Dündar her FETÖ'cü gibi, görevlendirildiği Cumhuriyet'te Pensilvanya'nın istediği her operasyonu yapıp kaçtı. Faturayı kalanlar ödüyor. Hikmet Genc: Cumhuriyet Gazetesi, terör örgütlerinin medya ayağını oluşturan bir sistem olarak çalışıyor, o yüzden operasyon yapılıyor Ömer Turan: Cumhuriyet gazetesi ve Can Dündar gibi bazı yazarları Cumhuriyete ve Atatürk’e ihanet etmiştir. Mütareke basını gibi hareket etmiştir. Fuat Uğur: Ceyhan Mumcu'yu dinleyin Cumhuriyet'in nasıl FETÖ tarafından esir alındığını anlamak için. Kenan Kıran: Kendi ülkesine "katliam ülkesi" diyen Cumhuriyet gazetesi, savcı katleden teröriste "eylemci" diyor, silah çeken "dişi"ye ise kadın diyor. Gazetesine 3 defa bomba atan A.Arslan/O.Yıldırım'a tek soru sormayan, Mustafa Balbay'ı kovan Cumhuriyet Ergenekon davasından neden çekildi? UMED (Uluslararası Medya Enformasyon Derneği): Medya organları illegal örgütlerin güçlerini kanıtlamak ve moral üstünlük sağlamak için kullandıkları mecra haline dönüşmemelidir. Cem Küçük: FETÖ ve PKK'nın ini haline gelmiş Cumhuriyet'e operasyonu Atatürkçü yurttaşlarımız da destekliyor. Milli ve yerli unsurlar müttefik. Cumhuriyet vakfı Atatürkçülerin hakkıdır. Burayı FETÖ ele geçirmişti. Vakfın asli sahipleri olan Atatürkçülere devredilmesi hukukun gereğidir. Bu FETÖ/PKK tetikçileri yabancı medyaya yalanlar söylüyorlar. Milli bütünlüğümüzü bozmak istiyorlar. İzin vermeyelim. Can Dündar ve Akın Atalay’ı bu saatten sonra terörist demek lazım. Hakkı Öcal: Özetle, bu Cumhuriyet o Cumhuriyet değil. Ama "terör örgütü üyesi değil" dedikten sonra, gazetecileri tutuklama garabetini anlamış değilim. Cemil Barlas: Tarihi cumhuriyet gazetesinin ismini terör örgütü propagandası için kullanmak FETÖ aklıdır. Operasyona yaygara yapan ya hain ya da aptaldır. Ufuk Coşkun: Kimse basın özgürlüğüne sığınarak ihanet içerisinde bulunamaz. Ne yani gazetecilik Türkiye’yi terör örgütü olarak ilan ettiğinizde mi anlam kazanıyor! Savcı Sayan: FETÖ dindarları ne kadar temsil ediyorsa, Cumhuriyet gazetesi de Cumhuriyetçileri o kadar temsil ediyor. İsimlere değil yaptıklarına bakalım. A Haber: Cumhuriyet gazetesi yöneticilerinden ‘Kandil’ güzellemesi. 'Kandil' ağzıyla konuştular. Yasemin Abayhan: Zarfla gelen bilgileri ifşa etmekten çekinmeyip sıkışınca yurtdışına kaçan hangi ülkede "gazeteci" ise hep beraber oraya taşınabilirsiniz. * * * YAZGÜLÜ ALDOĞAN’IN 40.YILI Geçen hafta Türkiye’deki kadın gazeteciler arasında özel bir yere sahip olan Yazgülü Aldoğan meslekteki 40. yılını Cumhuriyet’in 93. yaşıyla birlikte kutladı. Galata’da eski İstanbul apartmanının terasında 40 yıllık dostlarını bir araya getirdi. Yazgülü, ilk işyeri olan ANKA Haber Ajansının kurucusu ve sahibi Altan Öymen başta olmak üzere özel gününde Melih Aşık, Nazım Alpman, Mine Kırıkkanat, Zeynep Oral, Tuğrul Eryılmaz, Zeynep Göğüş, Gila Benmayor, Jale Özgentürk, Miyase İlknur ve Seda Güler Kaya gibi çok sayıda gazeteci-yazar dostunu ağırladı. Davetliydim ama gidecek durumda değildim; “Yaşasın Kaçakarlar, Yaşasın Rize” diyerek günler öncesinden biletimi almıştım. Ama takip ettim ne olup bittiğini! Paris-Sorbonne Üniversitesinde doktora yapmış Türkiye’nin ilk kadın gazetecisi olan Yazgülü Aldoğan, 70 yaşına iki kala, ünlü deri pantolonuyla arz-ı endam ederken, kameralara 40 yıllık gazeteci olduğunu vurguluyor ama yaşa başa girmiyordu! İletişim doktoru da olan sevgili Yazgülü Aldoğan, 15 yıldır Posta gazetesinde köşe yazıyor ama O her zaman gerçek bir muhabir olmayı sürdürüyor. Kendisi için hazırlanan “Yazgülü Aldoğan 40. Yıl” gazetesinde diyor ki: “Medyanın son dönemde yaşadığı her türlü zorluğun bir gün aşılacağına inanmak istiyorum! Gazetecilerden oluşan işsizler ordusu var. İşi olup da çalışanların hiçbiri mutlu değil. Medyanın ağırlığı iktidarın kontrolünde… Oralarla çalışanların bir kısmı sadece işlerini yapabilmek için katlanıyorlar. Ayakta kalabilmek için her türlü dikkati gösteriyorlar.” Yazgülü güzel insan! Hoş kadın, ama iflah olmaz bir sınıfsal takıntısından bi türlü kurtulamadığını da üzülerek belirtmem gerekiyor! Takıldığım bir başka yönünü daha ifade etmeden noktalayamayacağım; kendisi sıkı bir CHP’lidir. Hatta 1990’ların sonuna doğru Beyoğlu Belediye Meclis üyeliğine falan da soyunmuştu. Ama sabah akşam AK Parti sözcüsü gibi kalem sallayanlara gösterdiği ikircikli tavrını, sınıfsal öykünmelerini de anlamakta zorlanıyorum. İflah olmaz bir beyaz Türk yaklaşımı. Toplumsal sınıflarda tepeden bakış bir gazeteciye yakışmıyor. Geçmiş hukukumuza binaen daha fazla bir şey demeyeceğim! Güzel yaşlanmışsın sevgili Yazgülü! * * * Sevgili Dostlar; Bana gelen mektuplarınız yüreklendirici ve teşvik edici, sağolun varolun. Gazete patronu sırtından edinilmiş villası, yalısı, çiftliği, lüks otomobilleri, atı, katı, yatı olmayan gazetecilerden biri olduğum için rahat yazıyorum. ABD’ye kaçan FETÖ’nün medyadaki en büyük tetikçisi, vatan haini, haydut kılıklı, kibir budalası pisliğin dün yayınlanan görüntüleri büyük gündem oluşturdu. Ekrem Dumanlı’dan söz ediyorum… ABD’de semizlendiği için olsa gerek resmen şişmiş. Bereli ve kara gözlüklü Dumanlı, tipik bir korkak olduğundan, 17-25 Aralık kumpasındaki etkin ve faal görevinden sonra abilerinin yardımıyla memleketten kaçmıştı. Babasının cenazesine bile gelmeyecek kadar ruhsuz adamın öykülerini paylaşmaya devam edeceğim. * * * FETÖ’nün TRT yapılanmasının başını çektiği iddia edilen ve kamuoyunun yakından tanıdığı çok üst düzey bir bürokratın hafta sonunda “Bunu diyenlere küfür ettiğine” dair sözleri ile ilgili yazımı maalesef erteliyorum. Bugünün TRT’sini Genel Müdür Şenol Göka yönetmiyor demiştim. TRT dosyası için yarını beklemek zorundasınız. Çünkü Cumhuriyet gazetesine operasyon düzenlenmesi ile ilgili gelişmeler herşeyin önüne geçti. Yarın görüşelim istiyorum, lütfen Keskin Kalem’i okumaya ve okutmaya devam edin. KESKİN KALEM E-Mail: medyaradar@gmail.com