Sevgili Dostlar Merhaba Dünkü yazıma gelen tepkilerden bu haftanın çok sıcak ve heyecan dolu geçeceğini çok net gördüm. Gazetelerden, televizyonlardan, internet medyasından genç-yaşlı birçok meslektaşım cesurca bilgi yağdırdı. Kimisi onun bunun ahını alanları, ekmekleriyle oynayanları, ekranda veya gazete köşesinde göründüğü gibi olmayanları anlattı, neler dedi neler! Sıraya koymazsam gecem gündüzüme karışacak, bitap düşücem. İki günlük Paris seyahati dolayısıyla kısa süreliğine size veda edicem ama yedekleyebilirsem iki-üç yazı bırakacağım. Cağaloğlu’nda, yani bizim yokuşun hamallığına başladığım yıllarda, 1960’ların ortalarında tanıdığım güzel insanları artık son üç-beş yıldır ahirete uğurluyorum. Amacım ben nelere tanık oldum, neler gördüm neler demek yerine, yazıya döküp temiz bir medya için ibretlik öyküleri bırakmak. Ne kimselere bir kinim, husumetim ne de almaya çalıştığım bir öcüm var. Madem medya dünyasında vicdan ve merhametten uzak, utanıp sıkılmak nedir bilmeyen kimileri yıllardır onun bunun hakkında ahkâm kesmeyi iş sanıyor, o halde kimi hayatlara üç günlük ömürlerini zindan etmiş olanlar kusura bakmasınlar. Nefsine yenik düşenler, hırslanan, onu bunu ezenler Keskin Kalem yazıyor diye hiç kızmayacak. Boş verin beyler bayanlar! Keskin Kalem’in kim olduğu avcılığı size bir şey kazandırmayacak! Yalansa hodri meydan diyorum. Allah’tan hukuk var. Medyaradar yöneticilerini arayıp kelle avı yapanlara, e posta yollayanlara mesajım şudur; ben size gölgeniz kadar yakınım! * * * Şunun da altını çizeyim ey Sevgili Dostlar; çoğu sizlerden gelen bilgileri bende olanlarla harmanlayıp yazıyorum! Gözümü açtığım ve bizim zamanımızın medyasında Bab-ı Ali çok önemli yerdi. Bizim için adeta Ana Ocağı gibi bir yerdi. Akşam iş çıkışı Cağaloğlu’nda rahmetli Talat’ın kahvesinde toplanırdık. Rahmetli Nevzat Şenol’un zarafeti dillere destan davudi sesi ve üslubuyla kahkaha patlattığı, neşe saçtığı günleri nasıl özlüyorum anlatamam. Zafer Mutlu, Selahattin Duman, Rahmi Turan, Aydın Öztürk, Akgün Tekin, Ergin Konuksever, Ahmet Yüksel, Can Ataklı, İslam Çupi ve daha niceleri gelip geçti o kahveden. Okey masasında birbirimizi kızdırırdık. Güler eğlenirdik. Okeye dönerken de birbirimizi yoklar, laf arasında yarınki gazetelerimizde attığımız manşetleri öğrenmeye çalışırdık. Yani anlatacağım o ki, tüm tasamız, derdimiz haber atlatmak ama birbirimizi üzmeden kırmadan bol bol kızdırmaktı. O zamanlar vallahi de billahi de dostluklarımız iyiydi, herkes omurgalıydı, omurgalı olmak zorundaydı. Yoksa dışlanırdı! Talat’ın kahvesi özel bir mekândı biz gazeteciler için. Şikago’da oturan, Haldun Simavi’nin efsane Günaydın gazetesinin Amerika'daki gözü kulağı olan gazeteci dostumuz Yücel Dönmez de, ’Ulvi Baba (Yanardağ) da gelirdi Talat’ın kahvesine. Yücel iyi bir ressam ve kayak ustasıydı aynı zamanda. Ulvi Yanardağ da özel adamdı. Kalbi çok kereler tekledi, kaç defa bıçak altına yattı ama maşallahı var, ağzından düşürmediği sigaraya rağmen turp gibi. Remzi Abimizin işlettiği turistik otelin girişinde pişti oynarken dertleşmiştik Ulvi Babayla. Bir zamanlar kadim dostu olan, yıllarca Kanal D’de çalıştığı Uğur Dündar’a kırıldığından söz etmişti. Hâlbuki Uğur Dündar ile Ulvi Baba, sık sık olmasa da Remzi Abi’nin oteline birlikte gelirler, terasından Ayasofya’ya, Sultanahmet’e nazır kadeh tokuştururlardı. Gerçekten onlarınkisi delikanlı dostluklardandı. Birkaç yıl önce maalesef Ulvi Baba ile Uğur Dündar birbirlerinin yüzüne bakamayacak hale geldiler, kanlı-bıçaklı oldular. Mahkemelik olduklarını da duymuştum! Hey gidi günler hey! * * * Sevgili Dostlar dünkü yazıma malzeme verenlere teşekkür ederim. Yalan yok, iftira yok! Girin internette sörf yapın, yazdıklarımın aslında az bile olduğunu, gayet edepli ve eksiksiz adaletli, frene basa basa yazılmış şeyler olduğunu göreceksiniz. İktidarın internet sitelerinde O’nu aşağılamak isteyenlerin dediği “Akinan’ın sorunlu gazetecilik tarzı, gazetecilik ötesi “provokatif iş biçimi” büyük tepkilere neden oluyordu. Belli ki Akşam’ın yayın yönetmeni İsmail Küçükkaya “Artık yeter” dedi ve Akinan’ı kapı önüne koydu” gibi bir ifade de kullanmadım. Havuz medyası O’nu bir dönem felaket derecede yerden yere vurdu. Akinan’ın Karşı gazetesindeki yazıları ile Bilgi Üniversitesi’nde katıldığı bir öğrenci buluşmasında ‘ABD’den gelen para’ içerikli sözleri nedeniyle, havuz medyasının internet sitelerinde demediklerini bırakmamışlardı. http://habervesaire.com/serdar-akinan-039-yeni-bir-medya-modeli-icin-imza-attik-039/ Onlara gıkını çıkaramamıştı. Dün Twitter’da bayağı öfkelenmiş, okkalı bir sallama yapmış! Keskin Kalem bunu yapmadı. Yapmaz da! Ne de olsa bir hukukumuz vardı, ‘Yalnız Kurt’ hayranı Serdar Akinan’ın, Ankara’nın meşhur avcılarından Mehmet’ten öğrendiği meşhur çingene tavuğundan yemişliğim vardı. Organik tavuğun başına teneke geçirip pişirişini dün gibi hatırlıyorum. Ne lezzeti o öyle aman Allah’ım! Tadı hala damağımdadır. Çatalca’daki çiftliğinde muhteşem kahvaltı sofralarında kahve yudumlamış bir abisi olarak yazdıklarımda insaflı davrandığımı düşünüyorum. İkram ettiği puronun dumandan yayılan kokusu da burnumda tütüyor! En son Kankası Cüneyt Özdemir’i ağırladıktan birkaç gün sonraydı yanlış hatırlamıyorsam. Büyük güveçte hazırladığı kuzu butunu kırmızı şarap eşliğinde mideye indirdikten sonra anlattıkları dün gibi kulağımda! İşlerin kötü gittiğini, çiftliğini satışa çıkaracağını anlatmıştı. Üzülmüştüm! Keskin Kalem, Serdar’ın Beyoğlu’nda açtığı Efruz lokantasını yazmadı, PR (Tanıtım) yapmadı. Buna kızmış olabilir! Zaten Doğan Medyasındaki dostları, SKY Türk’te adeta önünü açtığı Barış Tünay gibi arkadaşları ellerinden geleni yaptı; CNN Türk’te, Hürriyet’te, Sözcü gazetesinde falan yazdılar, “önemli bir lokanta” falan diye kamuoyunu bilgilendiren program sundular. Gazetecilikten bıkmış usanmış biri olan Serdar Akinan, değerli abileri Hıncal Uluç, Soner Yalçın ve Mehmet Turgut’un da katıldığı bir gecede opera sanatçısı, şarkıcı, müzisyen, sinema ve tiyatro oyuncusu Güvenç Dağüstün’ün muhteşem sesiyle yorumladığı “kimseye etmem şikayet” adlı eseri dinlerken, o harika terennüm sırasında gerçekten çok mutluydu. Geçen Ocak sonundaki o gece meşk gayet iyiydi. Ancak Serdar Akinan “dün dündür, bugün bugündür” deyince birçoklarını hayal kırıklığına uğratmış olacak ki dünkü yazıma mektup yağdı! Akinan’ın FETÖ uşağı vatan hainlerinin alçak ve kanlı darbe girişiminden bir ay kadar sonra sosyal medyada yazdıklarını hatırlatanlar oldu. Öfkeleri bundan dolayıymış! Akinan, Twitter hesabından, “Geçen iki haftada ortaya çıkan tabloda söylenecek çok şey var. Tek bir şeyin tartışılacak yanı yok. Tüm çatışma alanlarını askıya alacağız. Erdoğan'a yönelik tutumum ve düşüncelerim açıktır. Ancak bu ahvalde kayıtsız şartsız yanındayım. 15 Temmuz bir milattır ve arkası geliyor.” yazarak Erdoğan'ı desteklediğini belirtmişti. Serdar Akinan, “Bu ‘başarısız’ darbe girişiminin Atlantik eksenli olduğu ve Ergenekon süreci ile tasfiye edilmeye çalışılan kurucu ideolojinin milli eşik bekçilerinin Erdoğan'la stratejik yoldaşlığa girmelerine bir darbe olduğu açık." diyerek ‘Erdoğan Millidir’ ifadelerini kullanmıştı. * * * Emektar gazeteci Kemal Batur’dan hareketle uzun uzun Serdar Akinan’ı yazmıştım. 2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgali sırasında Musul’da açılan ateşte iki parmağını kaybetmişti Batur. Ben İstanbul’da okeye dönerken bu kardeşlerimiz canları pahasına gazetecilik yapıyordu. Sözüne güvendiğim bir meslektaş yanıldığım noktaları aktardı. Paylaşayım hemen. Serdar Akinan, Musul'da serbest gazeteci olarak kendisine rehberlik, tercümanlık ve kameramanlık yapan Kemal Batur’a yaralanması sonrasında bayağı sahip çıkmış. Yani Kemal’i yüzüstü bırakmamış. Başında bulunduğu SKY Türk kanalında kadrolu, sigortalı yapmış. İyi de bir maaş verdirtmiş. Yani yıllarca sahiplenmiş. * * * Kemal Batur’dan konu açınca bayağı bilgi geldi. NTV’nin Cem Aydın’dan sonra başına geçen isim Görkem Yaşayan da sevgili Kemal’e yıllarca el altından destek verenlerdenmiş! Yani bazı meslektaşlar büyük bir dayanışma sergilemiş. * * * Bu arada Görkem Yaşayan ile ilgili dün aldığım bir haberi sizlerle paylaşmak istiyorum! Doğuş Yayın Grubu'nun kuruluş günlerinden itibaren eski genel müdür Cem Aydın ile birlikte beyin takımında yer alan ve birçok üst düzey görev üstlenen Görkem Yaşayan Türkiye’yi terk etmiş. 2015 yılı Aralık ayı sonlarında NTV’deki görevine son verilen sessiz çapkın Görkem Yaşayan, çocuğunu falan alıp Kanada’ya yerleşmiş. Allah yolunu açık etsin demek lazım! Başka gidenler olduğunu da duydum. Ama bugünlük bu kadarı yeter diyeceğim. Ben Paris’e gidiyor olsam da sizlere başka gidenleri yazacağıma söz veriyorum. Kalın sağlıcakla sevgili dostlarım… KESKİN KALEM E-Mail: medyaradar@gmail.com