Keskin Kalem Olay TV olayında sır perdesini aralıyor: Frekans gerçekten bulunamadı mı?
Olay TV için frekans gerçekten bulunamadı mı?
Sevgili Keskin Kalem yoldaşları.
Medyada o kadar uzun süredir soluk alıyorum ki, her türlü zorluğu gördüm.
Maalesef medyanın kaymağını yiyip, gazetecilikten zengin olanlardan olamadım.
Uykusuzluk, açlık, işsizlik…
Hep hayatımın parçasıydı.
O nedenle ne zaman bir gazeteci işsiz kalsa kalbim yanıyor.
Geçtiğimiz günlerde Olay TV’nin resmen kapanmasıyla, yüreğim yanmadı, dağlandı.
Bir değil, iki değil, üç değil…
Tam 180 emekçi kardeşimiz işsiz kaldı.
Bu insanları bu işe kim soktu, neden ortada bıraktı, Ankara’nın baskısı tek sorumlu mu?
Kafamda deli sorular.
Arkasında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun olduğu iddiaları havada uçuşan bir kanala gelebilecek baskıyı öngörmüştür bu işe girişenler diye düşündük.
Ama görünen o ki, iskambil kartı gibi dağılacak bir iradeleri varmış.
Maalesef bu iradesizliğin bedelini, işini gücünü bırakıp oraya giden, aylar sonra iş bulan gazeteciler ödedi.
Aslında sakız gibi uzatmaya gerek yok.
Malum Cavit Çağlar’ın frekansını alıp gitmesiyle, kulislere yeni bir frekans arandığı, Halk TV ve KRT’yle satın alma için görüşüldüğü yansımıştı.
Ben de defalarca kaleme aldım:
Hükümet baskısı tek sorumlu deniliyor ama asıl mesele CHP içindeki hizipleşme dedim.
Bir grup İmamoğlu’nun medya patronu olmasını istemiyor dedim.
O nedenle KRT ve Halk TV olmaz dedim.
Dedim de dedim…
Sonuçta, Genel Yayın Yönetmeni Süleyman Sarılar 180 gazeteciyi toplayıp gözyaşları içinde kanalın tamamen kapandığını açıkladı, özür diledi.
Gerekçe olarak da frekans bulunamamasını gösterdi.
Şimdi Keskin Kalem açıklıyor!
O iş öyle değil!
Keskin kulaklarıma gelen bilgilere göre, Sarılar 3 hafta önce elinde 2 frekans olan ünlü bir işadamına ulaşmış.
İşadamı da, frekanslardan birini satmaya ikna olmuş.
Hatta iki hafta önce salı günü için bir randevu ayarlanmış.
Ama işadamının deyimiyle ondan sonra ne gitmişler, ne de aramışlar…
İşadamı Olay TV’nin güya frekanssızlık nedeniyle kapandığını bizim Medyaradar’da görmüş.
Kendi deyimiyle, ‘bu konuda sanki bir bilgi kirliliği var’ diyor.
‘Eğer Süleyman bey ve onun finansörü bir arayış içindeyse o kadar medya emekçisinin işsiz kalmasına vicdanım razı değil. Gelsinler ne tür fedakarlık yapmam gerekiyorsa yapayım. Ama devlet bize yol vermiyor demek sanırım işi ajite ediyor. Bu da durumu daha kötü bir şekle sokuyor,’ diyor.
O zaman Olay TV’nin ardındaki sermayeye soralım:
Neden bu frekansları almadınız?
Neden işinden, ekmeğinden olanlara bunu söylemediniz?
Hadi frekans bulamadınız gerçekten de neden bir web sitesiyle devam etmediniz?
Neden kanalı online mecraya taşımadınız?
Ankara’yı suçlamak kolay da, gerçekten neler oldu?
Umarım bir yanıt alırız…
Altaylı’nın Hande Sarıoğlu gibi daha kaç kurbanı var?
Sevgili candaşlarım, malum, medya mahallesi Habertürk spor spikeri Hande Sarıoğlu’nun sosyal medya hesabından paylaştığı dans videosu nedeniyle kovulmasıyla çalkalandı.
Mesele haliyle bir kadın-çalışan hakları meselesine dönüştü.
Kimi ‘kanal haklı’, kimi de ‘size ne kadının dansından’ diyor.
Bense yine bambaşka bir noktaya gözlerimi diktim.
O da Sarıoğlu ve Fatih Altaylı arasındaki gerilime.
Sarıoğlu, kendisine işe girişte Altaylı’nın referans olduğunu, beraber program sunduklarını, ancak o programda yaşadıkları gerilimden sonra Altaylı’nın kendisine cephe aldığını iddia ediyor.
Tam öyledir de demiyor ama kovulmasında Altaylı’nın parmağı olduğunu ima ediyor.
Sosyal medyada gördüğüm kadarıyla seyirciler de Sarıoğlu’yla aynı fikirde.
Bir Allah’ın kulu da çıkıp Altaylı’yı savunmamış.
Neden biliyor musunuz?
Medya dünyası Altaylı ve türevlerinin ekmeğiyle oynadığı ya da oynamaya çalıştığı gazetecilerle dolu.
Daha önce kaç kere yazdım, Altaylı ve türevleri yuvalandıkları medya gruplarında kendini herkesten üstün gören, egoist varlıklar.
Hak, hukuk, adalet umurlarında değil.
Tek dertleri çıkarları, güç savaşları, kadrolaşma, etrafındaki yalaka takımını büyütme, genişletme.
Yalaka takımlarına ‘öv beni’ diyorlar.
Övmeyenlerin başını yiyorlar.
Neyse, Hande Hanım’a geçmiş olsun, cesaretinden ötürü de kendisini kutluyorum.
Çıktı çaaat çaaat çaaat başına gelenleri, arkasında kimin parmağı olduğunu anlattı.
Ama asıl önemli olan şu:
Altaylı ve onun gibilerin ekmeğinden ettiği, kariyerine taş koymak istediği daha kaç kişi var?
Ben en az 20 tane kadın-erkek tanıdık sayarım. Hepsinin kovulma nedeni farklı.
Bence çıksınlar, Hande Hanım gibi konuşsun, anlatsınlar.
Böylece belki bir dönem kendini medya imparatoru sanan çağı geçmiş, kariyerinin sonuna gelmiş medya egoistlerine karşı bir ‘me too’ hareketi başlar.
Ekranları tapulayanlara çağrı: Evinize dönün!
Medya Ombudsmanı sevgili Faruk Bildirici çok güzel bir iş yapmış.
Tartışma programlarına çıkan isimleri bir güzel analiz etmiş.
Evvela ellerine sağlık…
Buradan yaza yaza kalemimde mürekkep bitmişti.
Daha geçen gün RTÜK bu işe el atmalı, aynı isimler, sürekli ekranda, farklı konuları, yetkin olmadıkları alanları yorumluyorlar, bitsin bu zulüm demiştim.
Faruk Bey’in çalışması da benzer şeyleri gösteriyor.
Muhalif olsun, hükümete yakın olsun, ekranları tapulamış bir avuç insan var.
Bir günde 3 ekrana çıkanını gördüm.
Yorulmadan aynı şeyleri anlatıyorlar.
Artık konuşacak şey kalmıyor, kendileri de stüdyolarda sıkılıyorlar.
Eller, gözler sürekli telefonlarında.
Bu isimlere müsaadenizle seslenmek istiyorum sevgili okurlarım:
Stüdyo stüdyo dolaşacağınıza biraz evinize gidin.
Ayak ayak üstüne atıp çay demleyin.
Dinlenin.
Ekran detoksu yapın.
Yüzünüzü eskitmeyin!
Bir çift laf da kanal yöneticilerine: E yeter artık kolaya kaçacağız diye seyirciyi aptal yerine koymayın!
KESKİN KALEM