Keskin Kalem İBB’nin Twitter hesaplarını yazmıştı… O hesaplara ne oldu?
Medyaradar'ın gizemli yazarı Keskin Kalem yine medya dünyasında ses getirecek bir yazıya imza attı.
Keskin Kalem İBB’nin Twitter hesaplarını yazmıştı…
O hesaplara ne oldu?
19 Ocak…
O tarihte kaleme aldığım bir yazıda bahsettiklerim, aslında son birkaç gündür Türkiye’nin gündeminde.
Tabii ki benim yazım üzerinden değil.
Neyse sırdaşlarım durun, şifreli konuşmayı keseyim de, sadede geleyim.
Bahsettiğim yazımda şunu demiştim:
"İBB HANGİ FENOMEN HESAPLARI FONLUYOR?
İBB’nin dudak uçuklatacak sosyal medya taktiğini anlatayım.
Ongun ve ekibi, uyanıklık ederek, Twitter’da halihazırda çok takipçisi olan, fenomen hesapları maaşa bağlamış.
Bu hesaplar daha çok esprili arada bir de muhalif paylaşım yapardı.
Ama son zamanlarda aralarındaki İmamoğlu etkileşimi dikkate değer.
Elimde belge olmadığı için hesap ismi paylaşmayacağım ama zaten ufak bir araştırmayla hepsini tespit edebilirsiniz.
Dediğim gibi aralarında komik paylaşım yapan da var, hayatın içinden haberleri dolaşıma sokan da…
Hatta birkaçı mekan işletmecisi, eski gazeteci vs…
Hükümetin fonladığı trol hesaplar hepimizin malumu.
O hesaplar genelde sıfırdan oluşturuluyor.
Ama Ongun’un trol hesapları sonradan angaje.
Mesela bu hesaplar sadece hükümeti eleştirmiyor, İmamoğlu’na çatan herkesi bir anda hedef gösteriyor.
CHP’li olsalar dahi…
Mesela İmamoğlu’na bir açıklaması nedeniyle tepki gösteren oyuncu Fırat Tanış’a,
‘amma da duyar kastın, zamanı mı eleştirinin?’ diye çıkışıveriyorlar.
Aslında hesaplar bir süredir alttan alta İmamoğlu’culuk yapıyorlardı ama son zamanlarda ateşi iyice harladılar.
Nedeni elbette İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı hırsının da harlanmış olması.
Ne diyelim…
Bunlara yorulacak kafa başka şeylere yorulsa İstanbul bambaşka bir yer olurdu."
Şimdiiiii…
Gelin İmamoğlu’nun İstanbul karla boğuşurken İngiliz elçiyle Balıkçı Kahraman’da yemek yediğinin ortaya çıkmasının ardından oluşan tabloya bakalım.
O gün ne oldu?
Yemek yeme iddiaları dolaşıma girmiş…
Murat Ongun belli ki İsviçre’de tatilde…
İmamoğlu ağzını bile açmıyor.
Bu bir iftira diyen yok, evet doğrudur diyen de…
Fakat o da nesi?
İmamoğlu’dan çok İmamoğlu’cu pek çok hesap bir anda savunmaya geçiyor.
Aykırı.com isimli internet sitesi 'fotoğraf eski' diyor.
Bu hesaplar da başlıyorlar bilgiyi yaymaya…
İmamoğlu daha kendini savunmadan körü körüne savunan binlerce hesap ortalıkta…
Önceki yazımda belirttiğim gibi kimi gazeteci, kimi mekan işletmecisi, kimi sosyal medya fenomeni.
Artık kim olduklarını az çok anlamışsınızdır.
Ongun’un medya bütçesinden fonladığı bu ekip, Ongun tatildeyken, İmamoğlu adına tüm kamuoyunu yanılttılar.
Aklı başında olan bir sürü samimi muhalif gazeteci de bunların peşine takıldı.
Sonuç:
HÜSRAN.
Rezil Kabataş yalanıyla kıyaslanan bu vakanın yalan olduğuna öyle bir inandırılmıştı ki herkes…
‘Yahu bi durun’ diyen çıkmadı.
Yemeğe gidilir mi?
Gidilmez mi?
Bu etik midir?
Kendi fikirlerim var ama yeri değil şimdi söylemeyeceğim.
Fakat ezeli ve ebedi bir gazeteci olarak diyeceğim şey şu: Bu bir iletişim hezimetidir.
Büyük bir sırrı saklarmış gibi susmak,
insanları karanlıkta bırakmak,
trol hesapları devreye sokmak,
herkesi yanlış yönlendirmek…
Kusura bakmayın o çok eleştirdiğiniz hükümetin sosyal medya etki taktikleri bunlar.
İmamoğlu, Ongun ve iletişim ekipleri, bu skandalın daha küçüklerini daha önce yaşadı.
Ancak muhalif kesim kendilerine öyle bir kredi açmıştı ki, hepsini başlarından savuşturdular.
O skandalların üzerine yatılmasının özgüveni İmamoğlu-Ongun ekibini bu günlere getirdi.
Bu ülkede milyonlarca insan umudunu muhalefete bağlamış durumda…
Ben hep burada çuvaldızı kendimize batırıyorum, en sert eleştirileri kendi mahallemize yapıyorum.
Neden?
Bu gidişatla ne ülkeyi ne de medyayı yönetmeye talip olunamayacağını görüyorum da ondan!
Abuk subuk hesapları fonlayarak, saçma sapan algılar oluşturularak çıkılan yolda, İmamoğlu hem kendine hem de CHP’ye büyük darbe vurdu.
Geçmiş olsun.
Ayrıca bir danışmanın, belediye başkanından daha ön planda olduğu bir vakayı da ilk kez görüyorum.
İmamoğlu ortada yokken Ongun kanal kanal geziyor, açıklamalar yapıyor.
Bu yol, yol değildir.
Murat Ağırel’e çağrı…
Yoldaşlar, İmamoğlu meselesinde gazeteci sevgili Murat Ağırel’e ayrı bir başlık açmak istedim.
Malum, İmamoğlu’nun gerçekten o yemeği yediğini ortaya çıkaran ve bilgi kirliliğine son veren Ağırel’di.
Fakat her koşulda gazetecilik yapmasının bedeli ne oldu?
Eleştirildi.
Özellikle de İBB’nin fonladığı yerler tarafından.
Bunun başında da OdaTV geliyor.
Yok zamanı mı, yok yeri mi…
Tabii ki zamanı ve yeri.
Ağırel gazetecilik yaparak milyonlarca insanın amiyane tabirle keriz yerine koyulmasına mani olmuştur.
İyi de etmiştir.
Her türlü yalanla iktidar yoluna çıkmak, dipsiz bir kuyudur.
Ağırel’le ilgili daha önce de yazdım.
SBK konusunda.
Kendisi tutuklu işadamı Sezgin Baran Korkmaz’dan para alan gazetecilerin listesine ulaştığını söylemiş, hepsini açıklayacağım demişti.
Olmadı…
Eminim bir nedeni vardır.
Araya belki birileri girmiştir.
Ammaa ben çağrımı yineleyeyim:
LÜTFEN O LİSTEYİ AÇIKLAYIN DA HERKES KİMİN NE OLDUĞUNU GÖRSÜN.
Dünya Gazetesinin eski sahipleri maaş ödemiyor, emekçi isyanda
Sırdaşlar…
Bizim medya mahallesinde dert, adaletsizlik, çile bitmez.
En iyi siz biliyorsunuz.
Size bir söz vermiştim, emekçinin derdinin sözcüsü olacağım demiştim.
O sözü tutmaya devam…
Bana ulaşan bir grup emekçinin derdini anlatayım müsaadenizle:
Dünya Gazetesi'nin eski sahibi Demirkent ailesi, eski Dünya Gazetesi çalışanlarının içeride kalan maaşlarını 2 yıldır ödemiyormuş.
2 yıldır maaşlarının enflasyon karşısında ezildiğini söyleyen çalışanlar, Demirkent Ailesi’nin verdikleri sözlerin hiç birini tutmadığını dile iddia ediyorlar.
2-3 aylık maaşlarının Demirkent ailesinde kaldığını söyleyen çalışanların mesajları şu:
“En son şubat ayında yarım maaşımız ödendi. Üzerinden bir yıl geçti. Bir kuruş ödemediler. Bize 2 yıl önce, kalan maaşlarımızın, haklarımızın tamamının ödeneceğini söylemişlerdi. Binayı sattılar ve para aldılar. Ama buna rağmen sözlerini tutmadılar. Binadan gelen parayı nereye aktardılar veya verdiler bilmiyoruz. Maaşlarımız enflasyon karşısında neredeyse çöpe döndü. 2 yıl önceki haliyle geçiniyorduk. Şu anda asgari ücretin de altında kaldı. Daha da inmesini bekliyorlar. Bu insafsızlıktır, vicdansızlıktır.”
Bu iddialar doğru mu?
Doğruysa bu enflasyon karşısında yapılanlar hak mıdır?
Rahmetli Nezih Demirkent’in kemikleri sızlamıyor mudur?
Dağıtımda Hürriyet nereden nereye?
Heyyyy gidi günler heeeey…
Bir emekçi dostumun bana attığı eski bir kupür bana böyle dedirtti.
Tarih 1987…
İstanbul yine bugünkü gibi büyük bir kar fırtınasıyla mücadele ediyor.
O zamanların medyasının amiral gemisi, Titanik’i Hürriyet, kendini aşıyor, Trakya’daki her birrrrrr okura ulaşabilmek için dağıtımı helikopterle yapıyor.
Yıl 2022…
Yine İstanbul kar altında, yollar kapalı, dağıtım sıkıntılı, erken baskı yapılıyor.
Ancaaaaak keskin kulaklarıma gelenlere göre, zaten tirajları yerlerde sürünen Hürriyet,
bu kez dağıtım sıkıntısı çekmiş.
Bazı yerlere gazete ulaştırılamamış.
Sadece Hürriyet de değil, Demirören Medya’nın diğer gazeteleri Posta ve Milliyet’te de benzer bir durum yaşanmış.
O şatafattan, güçten, gösterişten…
Bu noktaya…
Ehhhh Hürriyet nereden, nereye?…