Keskin Kalem Habertürk yazarına ateş püskürdü: Bu kadar yazmaya bile değmezsin!
Medyaradar'ın müptelası olduğunuz usta yazarı Keskin Kalem, bugün yine çok konuşulacak bir yazıyla karşınızda...
Sevgili Dostlar Merhaba;
Dünkü yazımda kullandığım “çoğumuzun hayatları Sonbaharın hazin küçük öyküleri gibidir” cümlemden çok etkilendiğini söyleyenleriniz oldu.
Ve birkaç hazin öykü notları geldi.
Bir daha diyeyim sevgili dostlar; şu üç günlük dünyada bırakın kibri, acımasız hırsların esiri olmayı. Egolarınızı da gömün gitsin.
Her fırsatta tüm sevdiklerinize sıkı sıkıya sarılın ve hayatlarınıza dokunmuş yüreklere öpücükler kondurun.
Kırılan kalpleri isterseniz eski haline getirebilecek kadar onarabilirsiniz. Tabii bunu gönülden isterseniz yapabilirsiniz.
* * *
TEBRİKLER
Dün akşam Cem TV’de saat 20’de başlayan "Zafer Arapkirli ile Seyr-ü Alem" programını izledim.
Zafer Bey’i uzun yıllar NTV Londra muhabiri olarak İngiltere’den bildirdiği günlerden beri izlerim. Bir süredir ekranlardan uzak tutuluyordu.
Habertürk’te sabahları doygun, bağırıp çağırmadan güne uyandırdığında da izledim. Benim yıllarca Fransa, Almanya, Belçika, Kanada ve daha birçok Batı ülkesinde izlediğim televizyon sunucuları gibi bilgili, birikimli ve deneyimli ekran yüzlerinden biriydi.
Sonra birden göremez olmuştum.
Gerçi kendisiyle harika bir eğitim kurumu olan Darüşşafaka’dan çok dostumuz var ama aynı havayı solumak kısmet olmadı.
Ancak ortak dostlar vasıtasıyla bildiklerim, onun 40 yıldır yazılı ve görsel medyada görev alan, uluslararası kıymeti ağır basan bir deneyimli gazeteci olduğudur.
Yıllar önce ara ara BBC World’de harika düzeydeki İngilizcesiyle yorumcu olduğunu da hatırlıyorum.
Ama gelin görün ki onun gazeteciliğini ve kıymetini anlayabilecek çapta bir yöneticimiz olmadığından değerli Zafer Arapkirli’yi izleyemiyorduk.
Medyaradar editörleri kızmasın ama dün verdikleri haber eksikti!
Zafer Arapkirli’nin Cem TV ile anlaştığı, her Salı saat 20.00-21.30 arası "Zafer Arapkirli ile Seyr-ü Alem" programını sunacağını yazıyordu bizim dostlar.
Ben ise Zafer beyi uzun yıllardan sonra Cem TV’de ilk geçen Salı izlemiştim. Gazeteci-yazar Yazgülü Aldoğan’ı konuk almıştı. Dün de emekli büyükelçi Uluç Özülker’i konuk edip gündemi değerlendirdiler.
Zevkle izledim sizi Zafer bey. Haftada bir değil, 3-4 kere ekranda olsanız diyorum.
Cem TV yönetimine de bir şeyler diyeyim; “Para pul yok” kandırmacasıyla yıllardır çok kötü yönettiğiniz kanalı birinci lige taşıyamadınız. Zafer Arapkirli gibi bir şansı aman ha küstürmeyin.
* * *
MAAŞ VERMEYEN KANAL
Dünkü yazımda sabah akşam iktidara en büyük methiyeleri dizen, AK Parti yandaşlığında birbiriyle yarışan medyamızın ayıplarından birini, Kanal A’nın maaş vermediğini duyurmuştum.
Bu kesin bilgiyi sızdıranı aramaya başlamışlar.
Vicdan ve ahlak değerlerinden yoksunluk havuz medyasını yönetenlerin genel karakterine dönüşmüş durumda.
Kanal A’nın sahiplerine tek diyeceğim şu; beyler ayıptır ve dilinizden düşürmediğiniz Yüce Rabbim katında da günahtır. Çalıştırdıklarınızın maaşını zamanında vermiyorsanız kapatın kanalı.
Size ihtiyaç duyacağımız bir yayın kalitesi ve içeriğinden de yoksun olduğunuzu unutmayın.
AK Parti iktidarına kayıtsız şartsız bağlı kitle A Haber, 24, TVNET, Ülke, TGRT Haber varken sizi niye izlesin?
Temmuz maaşını, program sunanların parasını iki taksitte ödediğinizi de duydum. Yani çalışanlarınızın sizden emeklerinin teri için vaat ettiğiniz daha çok büyük miktarda alacağı duruyor.
Ayıptır, günahtır!
Verin şu emekçilerinizin alacaklarını, verin ekmek paralarını.
* * *
VİCDAN YOKSUNU, HER DEVRİN ADAMI
Memleketimiz iki gündür, Başbakanlık Başdanışmanı, üç-beş aylık AK Parti eski Mersin milletvekili ve Habertürk gazetesi köşe yazarı Muhsin Kızılkaya’nın densizliğini, ne oldum deliliğinin getirdiği küstahlığı konuşuyor.
Eski dostlarının bir bir uzaklaştığı, karşılaşınca ‘selam’ dahi vermediği eski bir gazetecinin hazin öyküsünün adıdır Muhsin Kızılkaya.
‘Akil İnsanlar’ heyetinde de yeralmış bir gazeteci Muhsin Bey.
Hakkari’den çıkmış, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirip Türk medyasına adım atmış, kalemi muhteşem bir gazeteci olarak hatırlıyorum.
Bir de en çok Yılmaz Erdoğan ile çocukluğa uzanan dostluğu üzerinden yazdıklarını bilirim.
Yoksulluktan iyi bir hayata uzanan öyküsü var.
Muhsin Kızılkaya değerli bir kalemdir.
Kimse tartışmamalı.
Türkçe’den Kürtçe’ye, Kürtçe’den de Türkçe’ye çok sayıda değerli, önemli kitabı hediye etmiştir.
AK Parti saflarına katıldıktan sonra Sosyalist geçmişinden büyük bir rahatsızlık duyarak yerini sağlamlaştırmaya çalıştığı aşikar.
“Gücün sarhoşluğu” Muhsin Bey’i de soldan sağa savurmuşa benziyor.
Milletvekilliği koltuğundan tepe taklak olunca Ahmet Davutoğlu’nun yıldızlar ekibine alınan ve Başbakanlık Başdanışmanlığı koltuğuna oturtulan Muhsin Bey, Pazartesi gecesi saç-baş yoldurdu.
Kenan Tekdağ’ın “kullan-at” stratejisiyle parlattığı Muhsin Kızılkaya, küstahlığın kitabına utanç dolu bir sayfa ekledi, ağzından vicdansızca, akla ziyan sözler saçtı!
Her Allah’ın günü yiğitlerini, kahramanlık destanı yazarak vatanları için can veren gençlerini ebediyete uğurlayan Türk halkına karşı büyük bir küstahlık örneği sergiledi.
Muhsin Bey; "Askerin görevi ölmek, bunun için maaş alıyor" diyerek skandal bir açıklamaya imza attı.
Habertürk ekranının başarılı sunucusu Didem Arslan Yılmaz'ın modere ettiği “Türkiye'nin Nabzı” adlı programda emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz'un "Şunu unutmayın o insanlar hayatlarını veriyorlar" sözleri üzerine Muhsin Kızılkaya'dan tepkiye sebep olan sözler gelmişti. Kızılkaya "O ayrı bir şey. Zaten işi o, maaş alıyor. O insanların görevi hayatını vermek ve onun için maaş alıyor. Ekstra bana bir iyilik yapmıyor" diye konuşmuştu.
Muhsin Kızılkaya muhtemelen makamını ve yüklü maaş bordrosunu kaybetme telaşına düşmüş olacak ki, avukatıyla oturup yazdığı anlaşılan bir özür mesajını kamuoyuyla paylaşma mecburiyeti duydu:
Diyor ki Muhsin Bey;
“Habertürk TV ekranında Didem Arslan Yılmaz tarafından yönetilen Türkiye’nin Nabzı programında bir emekli generalle yaptığımız tartışmada hiçbir şekilde aklımdan geçmeyen, ama her nasılsa ortamın gerginliği sonucu ne yazık ki maksadını aşan sözler sarf ettim. Düşündüklerimi çok hatalı bir dille ifade etmiş olduğumu, yanlış anlamaya müsait sözler olduğunu ve tepkilerle karşılaşacağımı sonradan fark ettim.
Tartışma esnasında askerliği profesyonel bir meslek olarak tercih etmiş insanların, bu mesleği seçerken elbette bir ücret almaları gerektiğini, ama bu mesleğin icrası esnasında şehit olmanın da, gazi olmanın da mümkün olduğunu ifade etmek istedim. Elbette askerlerin vazifeleri de, diğer bütün vatan hizmetleri gibi onurlu bir hizmettir. Görev uğrunda şehit olanların ise bu işi para karşılığı yaptıkları gibi bir düşünce asla aklımdan geçecek bir şey değildir.
Profesyonel askerlik mesleğinin seçimiyle ilgili sarf ettiğim talihsiz sözlerden sonra, aynı programda, şehitlerimizin ve kahraman ordumuzun şerefli mensuplarının “incinebileceğini” düşünerek hepsinden özür dilemiş ve sözlerimi geri almıştım.
Buna rağmen bazı çevreler tarafından kampanya sürdürülmek isteniyor. FETÖ, DAEŞ ve PKK gibi terör örgütlerine karşı tavrı öteden beri net olan, çok uzun bir süreden beri bu örgütlerin hedefi olan, kahraman Mehmetçiğin yürüttüğü terörle mücadele azmine destek veren, onun moralinin bozulması, bütün milletin moralinin bozulması anlamına geldiğini çok iyi bilen birisi olarak, sarf ettiğim sözlerden “pişmanlığımı” dile getirmeme rağmen bana saldırmaya devam etmeleri, ne hakkaniyet, ne de insaf ölçülerine sığar.”
Sevgili Dostlar ekranlardan tanıdığım, bir dönem alçaklar sürüsü PKK’nın yayın organında yazarlık ve yöneticilik yaptığını bildiğim Muhsin Kızılkaya’ya gerçekten çok acıdım.
Yukarıdaki cümleleri boşuna yazmış Muhsin Bey!
Sokaklarında akşamları dahi yürüyemediğin Cihangir’deki eski yoldaşların, adın anıldığında sessizliği tercih ediyor Muhsin Bey. Hatta çoğu “acıdıklarını” söylüyorlar. Ne kadar hazin bir durum!
Hem Kürtler, hem de Türkler nezdinde itibarı sıfıra düşmüştür!
Bir dostumun dediği gibi, “Ey Muhsin Kızılkaya, ey kelimelerin efendisi, ey bu dönemin muteber gazeteci-yazar ‘akil insanı’! Senin gibi kelime cambazına böylesi hazin bir tornistan, acınası U dönüşü de yakışmıyor.”
Her gün onlarca şehit haberiyle sarsıldığımız, birlik ve dayanışmaya en çok ihtiyacımız olan bir dönemde bütün milletten dilediğini iddia ettiğin özrü samimiyetten uzak buluyorum.
“Bu kadar yazmaya bile değmezsin” deyip noktalıyorum.
* * *
İŞİNE SON VERİLEN İHA GENEL MÜDÜRÜ AMERİKALI
İhlas Holding’in patronu olan ABD vatandaşı A. Mücahid Ören tarafından 8 yıl önce Türk basın dünyasına ‘armağan edilen’ Thomas Bonifield beyin apar-topar ülkesine postalandığına dair yazım büyük ilgi çekti.
Hristiyan olmayanları bu dine davet etmeyi görev bilmiş bir Evanjelist diye bildiğim Thomas efendinin gönderilmesinde, Mücahid Ören’in eşi Aslıhan Ören’in büyük rolü bulunuyor.
Kesin Bilgi olmasa yazmam!
Aslıhan Hanım, İhlas camiasının korkulu rüyası bir patroniçe!
Holding’de Aslıhan Hanım’ın eşi dostu, birinci derece kardeş falan filanları üst düzey görevlendirmelerle saltanat yaşıyor.
Sevgili Dostlar, Aslıhan Ören bir dönem ekranların haber falan sunmuş yüzlerindendir.
Prompter Spikerliğinden patroniçeliğe uzanan hırs yüklü yükseliş sürecinde, TGRT’nin eski bir spikeri, zaman zaman kanallarda ekonomi programı sunmuş bir spiker hanım büyük emek sarfetmişti.
Aslıhan Hanım rüzgarıyla sonbaharın yaprakları misali sağa sola savrulan TGRT Haber, İHA ve Türkiye gazetesine dair malzemenin sonu gelmez!
Facebook’un izdivaçlarda ve sonrası günlerdeki rolünü de vurgulamam gerekir!
Facebook nelere yolaçıyor sözümün sebebini de buraya tıklarsanız göreceksiniz! http://www.patronlardunyasi.com/haber/Mucahit-Oren-in-Paris-keyfi/159153
Mücahid Ören’in TV ekranında görüp aşık olduğu ve uğruna 10 yıllık Boşnak kökenli Amerikan vatandaşı eşini boşadığı Aslıhan Hanımın ABD’li gazeteci Thomas Bonifield’e yol verdirtirken, Türkiye gazetesi ve TGRT Haber’de de operasyon başlattığı öne sürülüyor.
A. Mücahid Ören, Amerikalı gazeteci Thomas Bonifield için çok şeyleri feda etmişti.
Sayın Ören çok büyük masraflar etti Thomas bey için.
Sekiz yıl boyunca Thomas’ın eşinin ve çocuklarının (sanırım 4 çocuk) okul masraflarını, lüks villanın kirasını, eşi ile çocuklarına tahsis ettiği arabaların masraflarını, şoför maaşlarını falan filan verdiğini de belirteyim.
* * *
Sevgili Dostlar, bu İhlas Holding bünyesindeki medya şirketlerine ilişkin kesin bilgiler tefrika olur diyeyim ve müsaadenizi isteyeyim.
Ama Sevgili Dostlarım, n’olur bana yazmaya devam edin.
Yarın da görüşelim, tamam mı?
KESKİN KALEM
E-Mail: [email protected]