KEREM ALTAN'A SALDIRMANIN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI! REHA MUHTAR'DAN DESTEK GELDİ!
Vatan yazarı Reha Muhtar, Defne Joy Foster'ın öldüğü gece yanında bulunan tek kişi olan Kerem Altan'a yapılan suçlamalara karşı çıktı.
KEREM ALTAN'A SALDIRMANIN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI
Kerem Altan’ı hiç tanımıyorum...
Genç bir çocuk...
Görüldüğü kadarıyla dededen ve babadan aile yadigarı gazetecilik mesleğini öğrenmeye ve yapmaya çalışıyor...
Dedesinin ve babasının oturduğu apartmanda oturuyor...
O gece taksiyle eve gelmişler...
Defne orada fenalaşıp, öldü...
Elbette hiçbirimiz, orada o gece ne yaşandığını tam olarak bilmiyoruz...
***
Ancak birkaç şeyi biliyoruz...
Genç adamın sabahın kör karanlığında doktor bulmak için çevredeki dispanserleri dolaştığını biliyoruz...
İki dispanserde doktor bulamayınca, eve dönüp ambülans aradığının da farkındayız...
Bir Münevver cinayetinin emareleri yok ortada...
Defne’yle Kerem’in arasında bir süredir devam eden bir ilişki yok...
Tersine o gece orada tanıştıkları ihtimali çok yüksek...
Bar çıkışının biraz “iyi olmuş kafalara sahip” iki kişiyi Kerem’in evine götürdüğü gerçeği var karşımızda...
***
Hangimizin hayatında böyle bir gece hiç yaşanmadı acaba?..
Erkek olanlarımız arasında kaç kişi var, bir bardan bir kadın arkadaşıyla çıkmadı gençliğinde ya da sonrasında?..
İlk taşı atmaya hazırlananlar şimdi düşünürler mi acaba?..
Bir kız arkadaşlarıyla gecenin bir vakti bekar evlerine gitseler, sonra o gece o evde, beraber gittikleri arkadaşları vefat etse ölse, herkes karşılarına dikilse ve söylense:
“Sen mi ölüme sebebiyet verdin, ya da sen mi öldürdün” diye?..
Ne hissederlerdi acaba?..
Lanet okumazlar mıydı hayata?..
“Benim ne günahım var?.. Ben ne yaptım ki” diye iç geçirip, durumun hassasiyetinden konuşamamanın çaresizliğini yaşamazlar mıydı?..
***
O gece tam ne oldu hiçbirimiz bilmiyoruz...
Ancak ne olmadığını hemen hemen biliyoruz sanki...
Bilinçli olarak ölümü çağıracak birşey olmadı o gece...
Ölüme neden olacak bir husumet, bir dava ya da bir tür
ilişki de yoktu aralarında...
Ölümü isteyen hiçbir davranış da gözükmüyor...
Tam tersi gözükürken, genç adam doktor çağırırken, ambülans ararken, sabaha karşı evin dışında dispanser dispanser dolaşırken...
Bir gece, aniden gelen ölümü, bu kadar didiklerken, yanında Defne’yle hasbelkader bardan beraber eve gelmiş genç adamı bu kadar ölüm şüphesinin altında suçlamaya kalkmak ne vidansız bir davranış?..
Kuşku başka şey, araştırmacı gazetecilik başka, sorgulama başka...
Ve fakat bu kadar ayan beyan bir genç adamdan potansiyel katil ilan etmeye kalkmak, gerçekten “pes” dedirtiyor insana...
Hiç mi bir gece yarısı bir kız arkadaşınızla evinize gelmediniz?..
Aniden ölseydi o eve beraber geldiğiniz kız arkadaşınız...
Ve size ölümcül kuşkuyla baksalardı “ne yapardınız, ne hissederdiniz?..”
“Kadere mi, hayata mı, tesadüfe mi küserdiniz?..”
Siz hiç mi kendinizi o genç adamın yerinde düşünmezsiniz?..
Yoksa düşünemeyecek kadar bu dünyalardan uzakta mıydınız?..
Sahi fanusta mı büyüdünüz siz?..