02 Nis 2015 12:47
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:10
Kemal Öztürk: Hükümet karşıtı medyadaki haberciler sol ve radikal Alevi ağırlıklı
Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk "Safları belirleme zamanı" başlıklı yazısında hükümet karşıtı medyada sol ve radikal Alevi ağırlıklı bir haberci kadrosu etkinliği olduğunu yazdı.
Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğü görevinden ayrıldıktan sonra Yeni
Şafak'ta köşe yazıları kaleme almaya başlayan Kemal Öztürk, "Bugün
hükümet karşıtı medyada sol ve radikal Alevi ağırlıklı bir haberci
kadrosu etkinliğini sürdürüyor. Savcı cinayetinde de bu ekibin
domine ettiği medya mensupları, akla hayale gelmeyecek sözlerle
terör eylemini meşrulaştırmaya çalıştı" dedi.
Öztürk'ün Yeni Şafak'ta "Safları belirleme zamanı" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Kimden yanasın, hangi siyasi görüştensin, hangi partiyi destekliyorsun sorularını sormadan, en başta sormamız gereken bir soru var:
Terörü lanetleyenlerin safında mısın?
Hangi terör örgütünü, hangi terörü, hangi ideolojinin neden olduğu terörizmi diye ayrım yapmadan, belirlememiz gereken bir saf bu. Hiçbir “ama” ve benzeri bağlacı kullanmadan, terörü lanetleyenlerin safında mısın?
İnsanlık adına saf tutmak
Terörü ve şiddeti lanetleyen, bu yolla yapılacak her türlü hak arayışını gayri meşru sayacak insanların artık bir saf tutması lazım. Ne ideolojisini, ne siyasi partisini, ne etnik kökenini, ne dinini, ne mezhebini sormadan, koşulsuz ve pazarlıksız, sadece terör ve şiddet karşıtı insanların bir araya geldiği bir insanlık safına, bir insanlık hattına, cephesine ihtiyacımız var.
Bu bir kamplaşma değildir, bu kamplaşmayı körükleyen terör ve şiddet mensuplarına karşı aşılmaz bir vicdan duvarıdır.
Terörizm, bütün semavi dinlerde, tüm kutsal metinlerde, tüm insani öğretilerde yasaktır, kınanmıştır. İnsanoğlunun yaşamının temeli olan adaleti yok eden, toplumu çökerten ve tüm değerleri çürüten terörizme karşı çıkmak insanlık borcumuzdur.
Muhalefet ve medya terörizmle imtihanı kaybetti
Dünkü terör saldırılarında siyaset ve medya çok kötü sınav verdi. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, rehin alma olayının daha tam olarak ne olduğu anlaşılmadan, aceleyle Başbakanı, hükümeti, MİT’i suçlayan tivitler attı. Kılıçdaroğlu jeneratörden üst aramasına, plastik kelepçeden istihbarat birimlerine kadar, her şeyden söz etti, ancak bir tek terör eylemini kınamadı, DHKP-C ye söz söylemedi. Savcı Kiraz’ın şehit olması üzerine, taziye tiviti atan Kılıçdaroğlu, yine terör saldırısını kınamadı, yine DHKP-C’yi lanetlemedi.
HDP Lideri Selahattin Demirtaş şu satırların yazıldığı 1 Nisan akşamına kadar ortalıkta görülmedi. HDP Genel Merkezi’nden yapılan yazılı açıklamada ise, terör eylemi kınanmadığı gibi, şehit savcının ailesiyle birlikte, teröristlerin ailesine de başsağlığı dilendi. Ne üzücüdür ki, Cumhuriyetin savcısının cenazesine MHP dahil, hiçbir muhalefet lideri katılmadı, acıları paylaşmadı.
Siyaset şiddetten medet umuyor
Aslında temel sorun burada başlıyor. Siyaset terör eylemlerini, terör örgütlerini ve şiddeti siyasetin bir aracı olarak kullanmak istiyor. CHP ve HDP, ‘hatası var’ diyerek hükümeti sıkıştırmak için Gezi’yi savundu, ancak oradaki terör ve şiddeti meşrulaştırdığını göremedi.
Kobani olaylarını protesto etmek için halkı sokağa çağıran HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, son 30 yılın en vahşi cinayetlerine neden olan şiddet olaylarının başlamasına neden oldu. 5-7 Ekim olaylarında elliden fazla insan hayatını kaybetti. Yasin Börü ve arkadaşlarının kafasını taşla ezilerek öldürülmelerine rağmen, HDP de CHP de bu olayları sert bir dille eleştiremedi, bunun bir terörizm olduğunu söyleyemedi. İki parti de şiddetten medet umarak iktidar olacağını zannediyor.
Şiddeti öven bir medya
Savcı cinayetinde, Berkin Elvan’ı bahane edip terör saldırısına örtülü olarak her türlü destek veren medyanın bir kısmı muhalefet gibi imtihanı kaybetti. Evet AK Parti karşıtı, Erdoğan karşıtı, Davutoğlu karşıtı olabilirsiniz ama bunlara olan hıncınız, sizi teröristi övecek, eylemi övecek bir yere getirmişse, sizin basın kartınızı iade etmeniz gerekir artık.
Medya mensubunun, yazarın, gazetecinin bir siyasi görüşü savunması normaldir. Ben objektif ve tarafsız basın mensubu lafına inanmayan biriyim ve eleştirmem. Ancak gazeteci ya da yazarın, hem tarafsız olduğunu iddia edip, hem de şiddeti ve teröristi meşrulaştırmak için mesleğini, köşesini kullanması kabul edilir bir durum değildir. Bugün hükümet karşıtı medyada sol ve radikal Alevi ağırlıklı bir haberci kadrosu etkinliğini sürdürüyor. Savcı cinayetinde de bu ekibin domine ettiği medya mensupları, akla hayale gelmeyecek sözlerle terör eylemini meşrulaştırmaya çalıştı.
Saflar belli olsun
Tüm bunlar gösteriyor ki şiddet ve terörizm, medya ve siyasetin zehirlenmesine neden oluyor. Allah korusun bu, illegal eylemlerin özendirilmesine ve artmasına neden olur.
Hiçbir ayrım yapmadan söylüyorum, “ama”sız ve koşulsuz, yine ayrım yapmadan her türlü şiddeti reddeden ve lanetleyen herkesle aynı safta bulunmaya ve insanlık için terörizme karşı bir hat kurmaya hazırım.
Öztürk'ün Yeni Şafak'ta "Safları belirleme zamanı" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Kimden yanasın, hangi siyasi görüştensin, hangi partiyi destekliyorsun sorularını sormadan, en başta sormamız gereken bir soru var:
Terörü lanetleyenlerin safında mısın?
Hangi terör örgütünü, hangi terörü, hangi ideolojinin neden olduğu terörizmi diye ayrım yapmadan, belirlememiz gereken bir saf bu. Hiçbir “ama” ve benzeri bağlacı kullanmadan, terörü lanetleyenlerin safında mısın?
İnsanlık adına saf tutmak
Terörü ve şiddeti lanetleyen, bu yolla yapılacak her türlü hak arayışını gayri meşru sayacak insanların artık bir saf tutması lazım. Ne ideolojisini, ne siyasi partisini, ne etnik kökenini, ne dinini, ne mezhebini sormadan, koşulsuz ve pazarlıksız, sadece terör ve şiddet karşıtı insanların bir araya geldiği bir insanlık safına, bir insanlık hattına, cephesine ihtiyacımız var.
Bu bir kamplaşma değildir, bu kamplaşmayı körükleyen terör ve şiddet mensuplarına karşı aşılmaz bir vicdan duvarıdır.
Terörizm, bütün semavi dinlerde, tüm kutsal metinlerde, tüm insani öğretilerde yasaktır, kınanmıştır. İnsanoğlunun yaşamının temeli olan adaleti yok eden, toplumu çökerten ve tüm değerleri çürüten terörizme karşı çıkmak insanlık borcumuzdur.
Muhalefet ve medya terörizmle imtihanı kaybetti
Dünkü terör saldırılarında siyaset ve medya çok kötü sınav verdi. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, rehin alma olayının daha tam olarak ne olduğu anlaşılmadan, aceleyle Başbakanı, hükümeti, MİT’i suçlayan tivitler attı. Kılıçdaroğlu jeneratörden üst aramasına, plastik kelepçeden istihbarat birimlerine kadar, her şeyden söz etti, ancak bir tek terör eylemini kınamadı, DHKP-C ye söz söylemedi. Savcı Kiraz’ın şehit olması üzerine, taziye tiviti atan Kılıçdaroğlu, yine terör saldırısını kınamadı, yine DHKP-C’yi lanetlemedi.
HDP Lideri Selahattin Demirtaş şu satırların yazıldığı 1 Nisan akşamına kadar ortalıkta görülmedi. HDP Genel Merkezi’nden yapılan yazılı açıklamada ise, terör eylemi kınanmadığı gibi, şehit savcının ailesiyle birlikte, teröristlerin ailesine de başsağlığı dilendi. Ne üzücüdür ki, Cumhuriyetin savcısının cenazesine MHP dahil, hiçbir muhalefet lideri katılmadı, acıları paylaşmadı.
Siyaset şiddetten medet umuyor
Aslında temel sorun burada başlıyor. Siyaset terör eylemlerini, terör örgütlerini ve şiddeti siyasetin bir aracı olarak kullanmak istiyor. CHP ve HDP, ‘hatası var’ diyerek hükümeti sıkıştırmak için Gezi’yi savundu, ancak oradaki terör ve şiddeti meşrulaştırdığını göremedi.
Kobani olaylarını protesto etmek için halkı sokağa çağıran HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, son 30 yılın en vahşi cinayetlerine neden olan şiddet olaylarının başlamasına neden oldu. 5-7 Ekim olaylarında elliden fazla insan hayatını kaybetti. Yasin Börü ve arkadaşlarının kafasını taşla ezilerek öldürülmelerine rağmen, HDP de CHP de bu olayları sert bir dille eleştiremedi, bunun bir terörizm olduğunu söyleyemedi. İki parti de şiddetten medet umarak iktidar olacağını zannediyor.
Şiddeti öven bir medya
Savcı cinayetinde, Berkin Elvan’ı bahane edip terör saldırısına örtülü olarak her türlü destek veren medyanın bir kısmı muhalefet gibi imtihanı kaybetti. Evet AK Parti karşıtı, Erdoğan karşıtı, Davutoğlu karşıtı olabilirsiniz ama bunlara olan hıncınız, sizi teröristi övecek, eylemi övecek bir yere getirmişse, sizin basın kartınızı iade etmeniz gerekir artık.
Medya mensubunun, yazarın, gazetecinin bir siyasi görüşü savunması normaldir. Ben objektif ve tarafsız basın mensubu lafına inanmayan biriyim ve eleştirmem. Ancak gazeteci ya da yazarın, hem tarafsız olduğunu iddia edip, hem de şiddeti ve teröristi meşrulaştırmak için mesleğini, köşesini kullanması kabul edilir bir durum değildir. Bugün hükümet karşıtı medyada sol ve radikal Alevi ağırlıklı bir haberci kadrosu etkinliğini sürdürüyor. Savcı cinayetinde de bu ekibin domine ettiği medya mensupları, akla hayale gelmeyecek sözlerle terör eylemini meşrulaştırmaya çalıştı.
Saflar belli olsun
Tüm bunlar gösteriyor ki şiddet ve terörizm, medya ve siyasetin zehirlenmesine neden oluyor. Allah korusun bu, illegal eylemlerin özendirilmesine ve artmasına neden olur.
Hiçbir ayrım yapmadan söylüyorum, “ama”sız ve koşulsuz, yine ayrım yapmadan her türlü şiddeti reddeden ve lanetleyen herkesle aynı safta bulunmaya ve insanlık için terörizme karşı bir hat kurmaya hazırım.