Kemal Doğulu büyük sırrını yıllar sonra açıkladı: Marjinal değil İmam Hatipliyim!
Bu Tarz Benim yarışmasıyla tüm Türkiye'nin tanıdığı İşte Benim Stilim jüri üyesi Kemal Doğulu, hakkında hiç bilinmeyen bir sırrını anlattı "İmam hatipliyim"
Bu Tarz Benim yarışmasıyla tanıdığımız, İşte Benim Stilim jüri
üyesi, Öykü Serter ile aşk dedikodularına konu olan Kemal Doğulu,
hakkında hiç bilinmeyen bir özelliğini anlattı "İmam
hatipliyim"
Haftasonu Dergisi'ne konuşan Kemal Doğulu, Öykü Serter ile
aralarındaki ilişkiden, hayatı hakkında hiç bilinmeyenlere kadar
pek çok konuda konuştu. İşte o röportajdan bir bölüm;
Kemal Doğulu ile Nişantaşı'ndaki, kendi adını taşıyan kuaför
salonunda buluştuk. İlk dikkatimi çeken içtenlikle gülümsemesi, iri
gözleri ve pırıl pırıl cildi oldu. Röportajın henüz başlarında
yıllar önce öğrendiğim "Kemal Doğulu imam hatipte okudu" bilgisinin
doğru olup olmadığını sordum kendisine. Bilgi doğruydu. Bugüne dek
hiçbir yerde çıkmadığı için çok şaşırdı, hassas bir mevzu olduğu
için de uygun sözcükleri aradı. Art niyetsiz olduğumu anlayıp
güvenini kazandığımda, içtenlikle hayat hikayesini anlattı. Bu
röportaj; bir insanın hayaline kavuşmak için verdiği mücadelenin,
yolundan dönmemesinin öyküsü aslında. Öykü Serter'le ilgili
haberlere gelince... Kemal Doğulu; "Çok sıkıştırıyorsun beni" diye
çok güldü ama bana aralarında bir şey yok gibi geldi..
Hiç düşünür müydünüz ‘İşte Benim Stilim’ programının bu
kadar tutacağını, bu kadar çok insana ulaşacağını?
Yapımcılarımız Haluk ve Caner Bey’ler benimle görüşürlerken, tabii
ki çok büyük bir proje olduğunu biliyorlardı. Anlatırlarken de o
coşkuyla anlatıyorlardı. Ama televizyona yapılan işler çok belli
olmuyor son dönemde. Her şey riskli. Ne kadar büyük proje de olsa,
ne kadar emin de olsan işinden, her projeye çok emin olarak
başlanıyor ama diziler,yarışmalar ikinci, üçüncü bölümde
kaldırılıyor.
Herkes iyi niyetle başlıyor, kim ister başladığı projenin
hemen bitmesini, değil mi?
Aynen. Biz de o niyetle başladık. Yazılmış bir format var ama
sonuçta formatı geliştiren, büyüten insanlar biz olduk ve bu kadar
fenomen olacağını tahmin etmiyorduk açıkçası hiçbirimiz. Biz şoka
girdik o anlamda. Evet, beklemiyordum kendi adıma. Çok paranoyayla
girdim olaya çünkü. İlk televizyon projem. Daha önce yarışma
teklifleri geldi; ben hiçbirini kabul etmedim.
Peki bu işe neden “Evet” dediniz?
Bir kere benim işimi tam anlamıyla yapabileceğim ve otorite olduğum
bir konuda eleştiride bulunabileceğim bir platformdu. Zaten en
başta bu yüzden kabul ettim. Daha önce gelen televizyon teklifleri
bu kadar işimle ilgili değildi. 36 yaşındayım ve 17 yaşından beri
piyasanın içindeyim. Neredeyse 20 yıl. Türkiye’deki bütün starlarla
çalıştım; hepsine styling yaptım, fotoğraf çektim, klip çektim.
Saçlarını, makyajlarını yaptım. Uzman olduğum bir konuda fikir
beyan ediyor olmak, iyi geldi.
Şimdiki aklınızla 17 yaşındaki Kemal’e bir şey söyleseniz,
ne derdiniz?
“Yaptığın ne varsa aynısını yap” derim. Çünkü ben o yaptığım
şeylerle bugünlere, bu aşamalara geldim. Tırnaklarımla geldim ve
hiç ‘keşke’m yok.
Mesleğe kuaför olarak başladınız. Para kazanabilmek için
yaptığınız bir iş miydi bu, yoksa isteyerek mi?
Çocukluktan beri içgüdüsel olarak bir kuaförlük isteği vardı.
Mersin’de, halamın oğlunun kuaför salonu vardı. Onun yanında
çalışmak istiyordum. Ama o izin vermiyordu...
‘ŞIMARIKLIK YAPACAK LÜKSÜM YOKTU’
Öğrendiğim bir bilgiye göre imam hatipte okumuşsunuz. Doğru
mu bu?
Biz zengin bir aile değildik. Hatta fakir bir aileydik. Bayağı
fakirlik sınırındaydık. Dolayısıyla benim şımarıklık yapacak lüksüm
yoktu hiçbir zaman. Babam yoktu zaten, gemilerde çalışıyordu. 10
yıl boyunca evde değildi. Evde bir erkek yok. Oradan gönderebildiği
kadar para gönderiyor. O yeterli değil. Beş kardeşiz. Çocuksun ve
en basiti, kola içmek istiyorsun ama kola alacak parası yok
annenin. Ne yapacağım? “Bana para ver” diyecek küstahlıkta bir
çocuk olmadım.
Kuaförlük ilk işiniz miydi?
Hayır. Ben bakkalda çalıştım, bisiklet tamircisinde çalıştım,
terzide, tatlıcıda, tüpçüde her yerde çalıştım... Hep kuaför olmak
isterdim ama olana kadar hepsinde çalıştım. Bir yandan da
ilkokuldan mezun oldum. Benim amcalarım çok dindar insanlar. Başta
baba yok. Tam benim ilkokuldan mezun olduğum dönem, bir amcam
Almanya’dan yaz tatiline geldi. “Bu çocuğu imam hatipe
yazdıracağım” dedi. Ben altı yaşında ilkokula başladım. 11 yaşında
çocuk. İmam hatip ne bilmiyorum zaten. Babama telefonla ulaşıp;
“Ben bütün masraflarını karşılayıp imam hatipe yazdıracağım bu
çocuğu” dedi. Babam da kabul etti. Ortaokulu imam hatipte okudum.
İlk defa söylüyorum bunu burada.
Bundan söz etmemiz sizi rahatsız eder mi?
Hayır, hayır. İmam hatipte okumanın kötü bir katkısı olmadı bana.
Kuran-ı Kerim’i okumuş, hatmetmiş oldum. Bütün duaları ezbere
biliyorum.Arapça öğrendim. Zaten bizim ailede babaannem,
halalarımla Arapça konuşur. Allah’a inancım hep vardı.
Elhamdülillah Müslüman bir insanım ve daha da iletişimimi
sağlamlaştırdı Allah ile. Başka bir şey kattı bana. Hiçbir zaman
bununla ilgili sıkıntım olmadı.
Pınar Yılmazer’in röportajı Hafta Sonu’nun yeni
sayısında